Sebahat Tuncel: Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor

  • 19:43 12 Mayıs 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “Bu adil olmayan yargılamaya bir son verebilirsiniz. Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor. Bu devran böyle gitmeyecek” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan ve Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Davası’nın 12’nci duruşması, verilen aranın ardından 7’nci gününde devam etti.
 
Selahattin Demirtaş: Bir siyasi mühendislikle yönetilen dava devam ediyor
 
Duruşma, verilen aranın ardından tahliye talepleriyle sürdü. İlk olarak konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tanık beyanlarının çürütülmesinin mahkemenin kanaatini değiştirmediğini vurguladı. Erdoğan’ın yapılan çağrı üzerine HDP’yi hedef gösterdiğini ve kamuoyunda bir algı yarattığını ifade eden Selahattin, “Bir siyasi mühendislikle yönetilen dava devam ediyor. Tanıklar ikna edilmiş, aleyhe beyanlar alınmış fakat tanıkların çuvallamasına rağmen mahkeme tanıkların beyanlarına itibar ettiğini altını çizerek söylemiş. Gizli tanıklar gelse ve dese ki ‘Biz iftira attık.’ Yine de mahkeme için önemli olmayacak” dedi.
 
Tanık hakkında gelen evrak ekrandan yansıtıldı
 
Ardından söz alan Avukat Kenan Maçoğlu, tanık Kerem Gökalp hakkında Ankara 2’nci Sulh Ceza Hakimliği'nden gelen bir evrakı SEGBİS ekranından yansıtarak gösterme talebinde bulundu. Önce itiraz eden mahkeme başkanı sonrasında ara karar kurarak bu talebi kabul etti.
 
Savcı dosyadan evrak saklamış!
 
“Gökalp’in dilekçesinin peşindeydik” diyen Kenan, bunun Ahmet Altun’un kumpasına yönelik bir belge olduğunu söyledi. Kenan, “Savcının gizli ve açık tanık arayışı vardı. Tüm cezaevlerini dolaşıp tanık arıyorlardı. Kendilerine kullanışlı beyan verebilecek birini arıyorlardı. Tam o dönem Gökalp tutuklanıyor ve etkin pişmanlıktan aydalanıyor. Sonra bakılmış ki Gökalp tam bu işe göre. Şırnak Cezaevi’ne istihbarat yetkilileri gidiyor ve Gökalp’i tanıklığa ikna ediyor ve Ankara’ya getiriliyor” diye ifade etti. Kenan, Kerem Gökalp’in dilekçesinin savcı tarafından dosyadan gizlendiğini belirtti.
 
‘Burada herkes artık birbirini tanıyor’
 
Daha sonra söz alan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, yargılamanın şu anda sağlıklı bir biçimde ilerlemediğini ifade ederken, “Burada herkes artık birbirini tanıyor. Mahkeme başkanı olarak meslektaşlarıma yönelik yaklaşımlarınızı doğru bulmuyorum” diyerek mahkeme başkanının avukatlardan gelen söz taleplerini reddetmesini eleştirdi.
 
Ayla Akat Ata: Kolluk bir şeyler olacağını biliyordu
 
Ayla, mütalaasını sunan iddia makamına yönelik, “Legal bir partinin herhangi bir çağrısı illegal sonuçlar doğuramaz. Suça konu olamaz. İllegal örgütlerin çağrısı illegal sonuçlar doğurabilir. AİHM’in ve Yargıtay’ın Demirtaş hakkında bu konuda kararları mevcut” dedi. Hakikat ve yüzleşme süreçlerinin birer hatırlama süreçleri olduğunu söyleyen Ayla, “Hatırlamayı başarırsak yüzleşmeler de ortaya çıkacak. 6-8 Ekim’de de Yasin Börü olayında da paramiliter bir gücün olduğu apaçık ortadaydı. 6-8 Ekim öncesi kolluk güçleri neden izinli olan polisleri bile göreve çağırdı? Bir şeyler olacağını biliyorlarmış” diye aktardı.
 
‘Ya yargılama yapmayacaksınız ya da bütünlüklü olarak inceleyeceksiniz’
 
Ayla konuşmasının devamında şunları söyledi: “DAİŞ ‘Kürtlerin kanı da canı da helaldir’ dediğinde biz kimseyi beklemedik, bekleyemezdik de. Tepki gösterdik. Şengal’den gelenlerin insanların barınabilmesi için kampları da bu devletin kendisi kurdu. Sonucu ne olursa olsun DAİŞ’in vahşet yaşattığını her yerde söyleyeceğiz. Olaylara bir projektör tutacaksanız her yöne bakmak durumdasınız. O dönemin ve sürecin yetkilileri kimdi? Süreçlleri kim işletti? Ya yargılama yapmayacaksınız ya da bütünlüklü olarak inceleyeceksiniz.”
 
Savcının dosyadan çıkardığı iddia tutuk gerekçesi
 
DTK’de yapılan toplantıların PKK’nin talimatıyla yürütüldüğü iddialarına dair ise Ayla, “Eğer bir örgütün talimatıyla yürütüldüyse o örgüt benim. O toplantıların çoğunu ben yürüttüm. Bana kimse talimat veremez. Bizim karar alma sürecimiz ortak tartışmayla sonuç alır” sözlerini kullandı. Tutuklama gerekçelerinden biri olan “Hendek kazılması, güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve eylemlerdeki davranış ve rolleri” ifadelerinin iddianamede bile olmadığını belirten Ayla, “El insaf. Ahmet Altun bu bölümü dosyadan çıkarmış. O bile bunlarla HDP arasında bir bağ kuramamış ancak siz bunları bize tutuklama gerekçesi olarak sunuyorsunuz” dedi. 
 
‘Yasaların uygulanması lazım’
 
Türkiye’de yargının, bağımsızlık ve özgürlüğünü tekrar kazanması gerektiğini vurgulayan Ayla, “Batının temsil ettiği değerler sadece onlara değil, insanlığa ait değerlerdir. Bu ülkenin insanlarının da bu değerlere sahip olmasını istiyorum. Avrupa Konseyi Türkiye’nin de aralarında olduğu ülkelerle birlikte bir hukuk devleti tanımı tartışması yaptı, kurallar hazırlandı. Bu kuralların yasada kalması önemli değil, mahkemelerce uygulanması lazım” şeklinde ifade etti.
 
Ardından duruşmaya 15 dakika ara verildi.
 
Kitap okumak tutuk gerekçesi!
 
Aranın ardından konuşmasına devam eden Ayla, tutuklama kararının gizli tanık beyanlarıyla başladığına değinirken, ev aramasında ele geçirilen “yasaklı” yayınlara dair şunları söyledi: “Yayınların yasaklanması bu ülkenin ayıbı. Ayrıca benden alınan yayınlar yasaklı da değil. Kürt sorununa kendini adayan ve bedele ödeyen her siyasetçi, herkesin ne söylediğine bakar ve okur. Tarafların ne yazdığını inceler, ben de okurum. Gerçekten okumayı bile insanlara zehir ediyorlar. Hasan Cemal’in çözüm sürecinde yazdığı bir kitap bile tutuklama kararı olarak verilmiş. Siyasetçi okumayıp da ne yapsın, kör cahil mi kalsın? Cezaya bile konu olamayacak şeyler bizim tutuklama gerekçemiz oldu."
 
‘Ben bir siyasetçiyim’
 
İtirafçıların beyanları doğrultusunda kişi haklarının ve özgürlüklerinin gasp edildiğine işaret eden Ayla, 2015’ten beri aralıksız yargılandığını ifade ederken, “Ben bir siyasetçiyim ve demokrasi için bedeller ödüyoruz. Ne kaçma şüphesi? Nereye kaçabilirim? Aksine ne kadar haklı olduğumuzu ve ısrarcı olduğumuzu ortaya koymak için tüm yargılamalardan sonra kaldığımız yerden mücadelemize devam ettik, edeceğiz de” diye belirtti.
 
Sonrasında konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, duruşma periyotlarının cezaevinde yaşamlarını sürdüren siyasetçiler için insanlık dışı olduğunun altını çizdi. Kendilerine gönderilmesi gereken belgelerin geç geldiğini belirten Sebahat, ayrıca mahkemenin salondaki yönetimini de eleştirdi.
 
Sebahat Tuncel’den Canan Kaftancıoğlu’na dayanışma mesajı
 
Sebahat, “Bu mahkemede siyaseten yargılama ya da adil yargılama mekanizması ortada yok. Sadece size siyasi iktidar tarafından verilen bir görev var. Yargıçları itham ediyorum. Bu sadece sizin meseleniz değil. Siyasi iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi. Bütün mahkemelerde siyasi iktidar istediğini hapsediyor, istediğini serbest bırakıyor. Bakın bugün CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında hüküm verildi. Buradan kendisine dayanışma duygularımı yolluyorum. Bunun yanında Gezi Davası’nda Osman Kavala ve diğer arkadaşlara verilen cezalar da ortada. Neden? İlla Soros’la ilgili ceza verilecekse Erdoğan yıllarca Soros İle çalıştı” diye konuştu.
 
‘Bahtiyar Çolak’la aynı sofrada buluştunuz’
 
Ardından Atadedeler çetesi üyesi olduğu anlaşılan Bahtiyar Çolak’ı hatırlatan Sebahat, Bahtiyar Çolak ile birlikte çalışmış iki mahkeme üyesine seslenerek, “Çolak’ı bize unutturamazsınız. Siz bu iddianameyi beraber kabul ettiniz. Onunla aynı sofrada buluştunuz. Ya o onurlu cübbeyi bir kenara bırakın ya da bu davadan çekilin” çağrısı yaptı.
 
‘Siyaset yapma hakkı Türk’e var, Kürt’e yok mu?’
 
Kürt sorununun mahkemelerde çözülemeyeceğine dikkat çeken Sebahat, “Siyaset yapma hakkı Türk’e var, Kürt’e yok mu? Türkiye’de hukuk matematiğini yanlış kurdular. Adaletten, bağımsız yargıdan olan hukukçuları tenzih ederek hukuk mekanizmasının ortadan kalktığını söylemek istiyorum. Hukuk ortadan kalkarsa her türlü çürüme yaşanır. Aynı Türkiye’de olduğu gibi” şeklinde konuştu.
 
‘Bu ülkede Kürt düşmanlığı var’
 
Demokratik siyasetin önünün kapatıldığını aktaran Sebahat, HDP’nin ve tüm demokrasi mücadelesi yürütenlerin kriminalize edildiğini belirterek, “Kimse iktidarın savaş politikalarını eleştirmiyor. Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Yabancı düşmanlığı var, bundan öte Kürt düşmanlığı var. Geçtiğimiz Newroz’da şal û şepik giyen iki küçük kız çocuk polisler tarafından soyuluyor, parmak izleri alınıyor. Bu ırkçılık değildir de nedir? İzmir’de Deniz Poyraz’ın katili duruşma salonunda herkesi tehdit ediyor. Bu gücü, bu özgüveni nerden alıyor? Cizre’de panzerin altında kalan çocuğu öldüren polis diyor ki, ‘gaipten bir ses duydum, gittim çarptım.’ Çünkü cezasızlık politikalarının farkında. Ceza almayacağının farkında. Kürtlere karşı işlenmiş bütün suçların tamamı cezasız kalmış. Batman’daki kıza tecavüz eden Musa Orhan elini kolunu sallayarak geziyor ama bu duruma tepki gösteren sanatçılar hakkında soruşturmalar açıldı. Şimdi bu ülkede ırkçılık yok mu” sözlerine yer verdi.
 
‘Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor’
 
Mahkeme heyetine yönelik, “Bu adil olmayan yargılamaya bir son verebilirsiniz” diye seslenen Sebahat, “Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor. Bu devran böyle gitmeyecek. Toplumsal muhalefet zayıfsa bile en nihayetinde sopa kullananı yorar. Devlet yıllardır Kürtler, kadınlar ve diğer muhaliflere ‘onursuzlaşırsanız sizi rahat bırakırız’ diyor ancak biz kimliklerimizden vazgeçmeyeceğiz. Onursuzlaşmayacağız. Bir arkadaşımızın tutuklama gerekçesi bekar olması. Yav size ne? Bekar olması sizi ne ilgilendiriyor. Neymiş efendim bir tane gizli tanık demiş ki: ‘kadro olanlar evlenmezmiş.’ Bu düşünce yakışıyor mu size? Kadın mücadelesi bin yıllarca yıllık bir mücadele. Kadın mücadelesi, demokrasi mücadelesidir. Biz kadınlar için yıllarca mücadele ettik” diye aktardı.
 
‘Karanlık günlerden çıkacağız’
 
Sebahat, mahkeme heyetinin adil yargılama yapmadığını yineledi ve “Bu bile Türkiye’nin bir güvenlik devleti haline döndüğüne işarettir ancak ben umudumu koruyorum çünkü aydınlığı savunanlar hala var. Türkiye halklarının umudu dimdik ayakta. Bedeller ödüyoruz ancak bu karanlık günlerden çıkacağız. Halkımız moralini bozmasın” mesajı verdi.
 
Ardından konuşan Sebahat’in avukatı Cemile Turhallı Balsak, Sebahat’in kaldığı Cezaevi’ne geçici olarak geldiğini ancak bu durumun kalıcı hale geldiğini ifade etti ve Sebahat’in tekrar Sincan Kadın Cezaevi'ne gönderilmesi yönünde talepte bulundu. Cemile, Sebahat'in “kaçma şüphesi”ne dair bugüne kadar herhangi bir somut delil ortaya konulamadığını belirtirken, siyasetin yargının üzerindeki etkisinin son bulması gerektiğini söyledi. Cemile, “Bu yargılamalar devam ettikçe karamsarlık bizi de sarıyor fakat yine de umudumuzu kaybetmiyoruz” sözlerini kullandı ve müvekkilinin tahliyesini talep etti.
 
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.