Danıştay’daki hakimlere: Binlerce kadının çığlığını omuzlarınıza bırakıyoruz

  • 14:46 28 Nisan 2022
  • Hukuk
ANKARA - İstanbul Sözleşmesi davasında konuşan Avukat Hülya Gülbahar, İstanbul Sözleşmesi’nin dünyaya yaymaya devam edeceklerini kaydetti. TBB Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez ise, mahkeme heyetine, yasama yetkisi gaspı olduğunu ama yargının gaspına izin verilmemesi gerektiğini ifade ederek, “Binlerce kadının çığlıklarını, kanlarını ve umutlarını siz yargıçların omuzlarına bırakıyoruz” dedi.
 
İstanbul Sözleşmesi’nin çekilme kararının iptali istemiyle açılan 10 davaya dair Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen duruşma devam ediyor. Bireysel başvurusu görülecek olan Büşra Marangozoğlu salonda olmadığından baroların açtığı davalara geçildi.  
 
Antep Barosu: Sözleşmenin işlevselliğine uyulmadı
 
Sıralamaya göre arkada olan Antep Barosu’nun mazereti nedeniyle beyanları öne alındı. Antep Barosu Başkanı İskender Kahraman  “Geleceğimizi korumak adına buradayız. Bir kararnameyle uluslararası sözleşme kaldırılırsa gelecek açısından önü alınmaz sorunları da beraberinde getirir. Bu tüm milletlerarası sözleşmeleri bağlayıcı nitelikte olacaktır. İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği tamamen toplumsal barışı ve güveni sağlamaya yönelik. Bu da devlete belli sorumluluklar yüklüyordu. Ama imzaladığı günden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarında bu işlevselliğe uyulmadı bu nedenle kadınlar katledildi” ifadelerini kullandı. 
 
Diyarbakır Barosu: Kamu adına karar vereceksiniz
 
Antep Barosu’nun beyanlarının ardından Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren söz aldı. Tarih boyunca büyük salonlarda yapılan yargılamaların baskıların arttığı dönemleri hatırlattığını ifade eden Nahit, bu salondan çıkacak her karara karşı, salonu dolduran onlarca insanın sözleşmenin ruhu ile mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Nahit, “Vereceğiniz karar toplumda etki yaratacak ama verilecek hukuksuz bir karar bu salona gelemeyen binlerce avukatın olacağı salonlarda yargılanmaya devam edilecek. Sizler kamu adına bir karar vereceksiniz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından iki anket yapıldı. Bu ülkenin yüzde 64’ü sözleşmeden çıkmayı kabul etmemiş. Diyarbakır Barosu bir anket yaptı, ‘en çok ihlalle maruz kalan kimdir’ diye soruldu ve yüzde 60 oranıyla kadınlar çıktı” diye belirtti. 
 
‘Farklılıkları bu salonda bir araya getirdi’
 
Nahit’in ardından Diyarbakır Barosu avukatlarından Asli Pasinli söz aldı. Sözlerine, “Nahide Opuz’un öldürüldüğü topraklardan geliyoruz” diyerek başlayan Aslı, “İstanbul Sözleşmesi bu kadar kalabalığı bir araya getiren bir sözleşme. Sözleşme Kürt, Alevi, Arap kadın oldukları için yani tüm farklılıklarımızdan dolayı şiddete maruz kaldığımızı söyler. Tüm farklılıklarımızın bu salonda sözleşme için birleşmesi tesadüfi değil. Bu davanın tamamında yetki konusunda odaklandı. Ama idari işlemin şekil amaç ve işlem konuları da dava konusu yapılmalı. İstanbul Sözleşmesi mahiyeti bakımından temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir hukuki metindir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kararnameyle yetki verilmesi hukuka aykırı’
 
Cumhurbaşkanının sözleşmeden çekilme kararındaki amacın ne olduğuna dair de konuşan Aslı, “İdare tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, bazı kişilerin dini ve dünya görüşleriyle çekildiği için yapıldı. Kadınlar eşitlik için burada. Çekilme kararının iptaline karar verilmesini istiyoruz” dedi. Diyarbakır Barosu adına Avukat Hatice Demir de, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerine dair Anayasa’da yer alan hükümleri hatırlatarak “Bir yetkinin Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Cumhurbaşkanı’na verilmesi Anayasa’ya aykırıdır.  Sözleşmeye ihtiyaç duyulmasının nedenin kadınların maruz kaldığı şiddetin bir kadının davasında (Nahide Opuz) tecelli etmesiydi. Opuz kararı, kadının maruz kaldığı şiddetin politik olduğunu ve devletin buraya müdahale etmesi gerektiğine yönelik” dedi. 
 
‘Karar ya kadınların özgürlüğünden ya da erkek tahakkümünden yana verilecek’
 
Kadınlar olarak kendilerini güvende hissetmediklerini dile getiren Hatice, “Bu sözleşmenin varlığını, haklarımızın uluslararası hukukla güvence altında olduğunu bilmek güven veriyordu. Ama elimizden alındı ve şu an hepimiz kendimizi tehdit altında hissediyoruz. Bu karar kamuoyunda toplumsal mutabakatla alınmadı. Bu kararın verilmesine giden süreçte cılız bir erkek sesi duyduk.  Bu dava kadınların özgür ve eşit yurttaşlar olup olmadığına yönelik verilecek kararın davasıdır. Mahkeme bugün burada ya kadınların özgürlüğünden yana ya da erkeklerin tahakkümünden yana, ya şiddetsiz bir yaşamdan yana ya da şiddet faillerinin cezasızlık zırhıyla korunabileceğine yönelik karar verecek. Mahkeme ya ‘bu ülkede bir kişi tüm toplumun geleceğini belirler’ diyecek ya da ‘bu ülkede Anayasa, yasalar var’ diyerek karar verecek. Mahkeme bugün ya kadınların Kürt kimliklerinden dolayı maruz kaldıkları ihlallerin son bulması için ya da bu şiddete kulaklarını tıkayan bir karar verecek” ifadelerini kullandı. 
Hatice, çekilme kararının iptalini talep etti. 
 
‘Ölmek istemiyoruz’
 
Ardından Tekirdağ Barosu'nu temsilen Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin Candemir söz aldı. İstanbul Sözleşmesi’nin hala yürürlükte olduğunu dile getiren Bahar, tarihi bir güne şahitlik ettiklerini vurguladı. Bahar, “Ölmek değil yaşamak istiyoruz” dedi. Tekirdağ Barosu adına Avukat Hülya Gülbahar, “Bugün burada her siyasi görüşten insanlar burada. Toplumun tüm kesimlerinin sahip çıktığı bir sözleşmeyle karşı karşıyayız.  Her gün kadınlar öldürülüyor. Bu nedenle bir ‘cins kırımı’ diyoruz” dedi. Hülya, şiddete dair yapılan anketlerden bahsetti.  Hülya, “Bir aile tipi getirmiyor sözleşme. Buna karışmıyor. ‘Ayrmcılık yapamazsınız’ diyor” diye belirtti. 
 
‘İstanbul Sözleşmesi’ni biz yazdık’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği süreci de anlatan Hülya, “Tüm partilerden temsilcilerin katılımıyla imza atıldı. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince mecliste oy birliğiyle çıkan 6251 sayılı kanun yürürlükte. 6284 sayılı şiddet yasasında da İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılıyor o da yürürlükte. Uygulanacak o zaman. Kadın örgütleri birlikte çalıştık bu kanunlar için. İstanbul Sözleşmesi de toplumun el birliğiyle hazırlandı ben de oradaydım, biz yazdık. Cumhurbaşkanı’nın çekilme kararını kabul edersek yürürlükte olan kanunları ne yapacağız. Tek cümlelik kararı kabul ettiğimiz zaman diğer yasaları ne yapacağız” sözlerini kullandı. 
 
‘Dünya sözleşmesi yapmaya çalışıyoruz’
 
 “Domates ithal etmek, patates ihraç etmek için ya da futbol takımına dair Cumhurbaşkanı işlemler yapabilir ama kadınların hayatını etkileyen böyle bir sözleşmeye dair karar veremez” diyen Hülya, “Biz burada kararname değil karar tartışıyoruz. Sözleşmenin adı İstanbul Sözleşmesi ama İstanbul taraf değil. Böyle de politik bir mesele var. Biz İstanbul Sözleşmesi’nin dünya sözleşmesi yapmaya çalışıyoruz. Şiddet ortadan kaldırılıncaya kadar yaymaya çalışacağız. Avrupa Konseyi, Tunus, İsrail, Kanada, Meksika gibi birçok ülkeye davetiye gönderdi” dedi. 
 
Hülya, mahkeme heyetine, “Keşke bugün burada hemen kararınızı verseniz, burada ülkenin dört bir yanından gelen insanlar var” dedi. Hülya’nın sözleri avukatlar ve salonda bulunan kadınlar tarafından ayakta alkışlandı. 
 
‘Sözleşme kırmızı çizgimiz’
 
Erzurum Barosu adına Trabzon Baro Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez konuştu. Sibel, “Binlerce kadının kanlarını ve bir o kadar da umudunu cübbelerimizle birlikte buraya getirdik. Dolayısıyla hiçbirimiz için kolay değil. Siz oradasınız biz buradayız ama aynı fakülteleri okuduk. İnsan hak ve özgürlükleri hiçbirimizin gözlerini kapayacağı bir nokta değil. Hangi güce karşı karşıya olursa olsun hepimizin birleşebileceği tek nokta insan hak ve özgürlükleridir. İstanbul Sözleşmesi de bu noktada insan hakkı belgesidir.  Hepimiz için önemlidir. Dolayısıyla hep aynı yere bakmak zorundayız. Bakacağımız yer hukukun üstünlüğü olmalıdır. Tarihin her döneminde yasama ya da yürütme hukuka aykırı davranabilir, geçmişte oldu bugün yaşıyoruz, yapabilir. Ama bunun karşısında duracak olan biz hukukçularız. Bizler avukatlar olarak halktan aldığımız güçle bugün buradayız. İstanbul sözleşmesi bizim kırmızı çizgimiz vazgeçmekte de öyle çok kolay değil” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınların çığlıklarını omuzlarınıza bırakıyoruz’
 
Sibel mahkeme heyetine, “Sizden kahraman olmanızı beklemiyoruz. Hiçbir güçten korkmadan karar vermenizi bekliyoruz” dedi. Sibel’in sözleri salondan alkışlandı. Sibel, şöyle devam etti: “Bu dava her vatandaşın hukuku güvenceye sahip olup olmadığını gösterecek bir dava. Sadece bizim için değil sizin çocuklarınız, bu ülkenin geleceği için de çok önemli. Biz bugün artık buradan verilecek bir kararla sadece  ‘Berlinde de hakimler var’ demenin sadece Almanya’daki vatandaşların hakkı olmadığını görmek ve bizler de bugün burada ‘Danıştay’da da hakimler var’ demek istiyoruz. Buna hakkımız var. Bu olayda yasama yetkisinin gaspı var. Siz yargı yetkisinin de gaspına izin vermeyin. Burada hukuk olun umut olun. Binlerce kadının çığlığını kanını ve umudunu buraya getirdik, görevimizi yaptık getirdiğimiz binlerce kadının çığlıklarını, kanlarını ve umutlarını siz değerli yargıçların omuzlarına bırakıyoruz” dedi. 
 
‘Alkışlar sesi kesilen kadınları ifade ediyor’
 
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) avukatı  Sevinç Hocaoğulları söz aldı. Sevinç,  “Bu salondaki alkışların bir sebebi var. Katledilen kadınları, sesleri her şekilde kesilen kadınların sesi olarak buradayız. Bu alkışlar ve dilekçelerimiz sesi kesilen kadınları ifade ediyor” ifadelerini kullandı. Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınların çok fazla şiddete maruz kaldığını hatırlatan Sevinç,  sendikanın şiddete karşı tüzük maddelerini anlattı. Sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunun altını çizen Sevinç “Biz TBB’nin yayınlayacağı meslek etik kurallarında da İstanbul Sözleşmesi’ni göreceğiz çünkü yürürlükte. Türkiye bu sözleşmeden çekilir mi çekilir çünkü ben Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu düşünmüyorum. 2011 öncesine dönmeyeceğimiz ifade etmek için buraya geldik. Buradan tarihi bir duruşma görülüyor ama son sözler burada söylenmeyecek. ‘yaşamak, eşitlik, özgürlük istiyoruz’ diyen kadınların mücadelesi devam edecek” şeklinde konuştu. 
 
‘Êzidi kadınları temsil ediyoruz'
 
SES adına söz alan Avukat Huriye Karabacak, “Burada sözleşmeden çekilenlerin yargılanması gerekirdi. Biz kadınlar, dünyanın dört bir tarafındaki kadınlar olarak çoktan sözleştik ve vazgeçmiyoruz” dedi.  SES adına Avukat Candan Dumrul ise “Sözleşmeyi lütufla almadık tek bir imzayla da kimseye vermeyeceğiz. Bu sözleşmeden çekilmek tecavüzden kurtulmaya çalışan Nebiye’nin, Şule Çetin ve Aslı Baş’ın lehine değildir, onların faillerinin lehinedir. Biz açık artırmayla satılan Êzidî kadınları temsil ediyoruz. Biz kamuoyunu temsil ediyoruz. Bu ülkede kadınların, kız çocukların haklarını korumak için bu sözleşme vazgeçeceğimiz bir hak değil” şeklinde konuştu. 
Katledilen meslektaşlarını da hatırlatan Candan,  “Sözleşmeyi geri alacağız ya bu salonlardan ya sokaklarda alacağız ama vazgeçmeyeceğiz” dedi. Candan'ın sözleri salonda uzun süre alkışlandı. 
 
Dava, Cumhurbaşkanın vekilinin savunmalarıyla devam ediyor.