Hak savunucularının davasında, hakimin cübbesini giymesi istendi

  • 16:11 15 Nisan 2022
  • Hukuk
İZMİR - Kayyım protestosunda gözaltına alınan hak savunucuları hakkında açılan davanın ilk duruşmasında, avukatlar üslubunu eleştirdikleri hakimin cübbesini giymesini istedi.
 
Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan kayyım rektör Melih Bulu’nun İzmir Emek ve Demokrasi güçleri tarafından protesto edildiği 4 Ocak 2021 tarihli eyleme gözlemci olarak giden hak savunucuları hakkında açılan davanın ilk duruşması İzmir 41’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada "Görevi yaptırmamak için direnme”, “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “kamu görevlisine yönelik olarak hakaret" iddialarıyla yargılanan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) üyesi Aytül Uçar, Avukat Erdoğan Akdoğdu ile hak savunucuları Emine Akbaba, İsmail Temel ve Mehmet Kasar hazır bulundu. İrem Çelikbaş ise duruşmaya katılmadı. Taraf avukatları ile şikayette bulunan 8 polisten 4’ü de duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), çok sayıda hak örgütü siyasi parti temsilcileri katıldı. 
 
Duruşma öncesi hak örgütleri, adliye önünde ortak açıklama yaptı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay’ın da katıldığı açıklamayı İmece Derneği’nden Günseli Suna Kaya okudu. 
 
‘Cezasızlık meşrulaştırılmaya çalışılıyor’
 
Türkiye’de polislerin ihlalleri örtbas etmek, cezasızlığı meşrulaştırmak için işkence görenler hakkında “memura hakaret”, “mukavemet”, “yaralamak”, “kamu malına zarar vermek” gibi iddialarla davalar açıldığını söyleyen Günseli, “İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken, işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir. Nitekim 2020 yılında Cumhuriyet Savcılıkları tarafından ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu oluşturan TCK’nin 265. Maddesi’nden 34 bin 972 kişi hakkında soruşturma başlatılmış, bunlardan 26 bin 628’i hakkında kamu davası açılmıştır. Buna karşın aynı yıl içinde işkence suçunu düzenleyen TCK’nin 94’üncü Maddesi’nden 887 kişi hakkında soruşturma açılırken, sadece 102 kişiye kamu davası açılmıştır. İşkence ile kamu görevlisine direnme suçlarından açılan davalar arasındaki bu denli büyük bir fark, cezasızlığın boyutlarını ve sistematik bir politika olarak sürdürüldüğünü açıkça göstermektedir” dedi. 
 
‘Hak savunuculuğu yasal tacize maruz bırakılıyor’
 
Bu davanın hak ihlallerinin görünmez kılınması ve cezasızlığın kalıcılaştırılması amacıyla yapılan karşı bir hamle olduğunu vurgulayan Günseli, “Yargılanacak olan hak savunucuları demokratik toplum düzeninin temelini oluşturan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmışlar ve başta işkence yasağı olmak üzere yaşanan hak ihlallerini görünür kılmaya ve önlemeye çalışmışlardır. Kolluk güçlerine yasalar çerçevesinde ve insan haklarına saygılı bir biçimde görev yapmalarını hatırlatmışlardır. Tüm bunlar hak savunuculuğu faaliyetinin doğası gereğidir. Bundan dolayı da hak savunuculuğu hiçbir şekilde yargısal tacize maruz bırakılamaz. Bu vesileyle Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin tüm hükümlerine ve taraf olduğu uluslararası belgelere uygun bir şekilde insan hakları savunucularını korumakla yükümlü olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz” diye belirtti. 
 
Ardından duruşmayı izlemek için adliyeye geçildi. 
 
Duruşma başlamadan beraat kararı istendi
 
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, söz isteyen avukat Nergis Tuğba Aslan, delillerin usule aykırı bir şekilde toplandığını ifade ederek, sanıkların ifadeleri alınmaksızın beraat kararının verilmesi gerektiğini dile getirdi. İzmir İl İdare Kurulu’nun pandemi gerekçesi ile verdiği gösteri yasağının da hukuka aykırı olduğunu dile getiren Nergis, kararın İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla keyfi bir şekilde verildiğini söyledi. Nergis, polisin dağılma uyarısı yapmadan, kitleye şiddet uyguladığını, işkence ile gözaltı işlemi yaparak yetki sınırını aştığını, Anayasa’yı ihlal ettiğini sözlerine ekledi. 
 
Mahkeme heyeti ise beraat talebini reddetti. 
 
İşkencenin delili var
 
İlk olarak söz alan İsmail Temel, kayyım atanan Boğaziçi Üniversitesi’nde LGBTİ+ kulüplerinin kapatılması nedeniyle eyleme katıldığını ifade ederek, işkence ile gözaltına alındığını, gördüğü işkencenin doktor raporu ile ortaya konulduğunu söyledi. İsmail, polisin uyarmadan şiddet uyguladığını kaydederek, hakareti ise kendisinin değil polislerin yaptığını belirtti. Beraatını isteyen İsmail, hükmün açıklanmasının geri bildirilmesini de (HAGB) reddetti. 
 
Üslubu eleştirilen hakimin cübbesini giymesi istendi
 
Mahkeme hakiminin, İsmail’e adıyla hitap etmesi üzerine müdahale eden avukatlar, hakimin üslubunu eleştirdi. Avukatlar, hakimden cübbesini giymesini talep etti. Talep üzerine hakim cübbesini giydi. 
 
Polislere hukuku hatırlattı
 
Duruşma Aytül Uçar’ın söz almasıyla devam etti. Aytül, TİHV gözlemcisi olarak eyleme katıldığını, eyleme katılanlara ters kelepçe uygulaması ve başka şekillerde işkence eden, yakın mesafeden biber gazı sıkan polislere hukuku hatırlattığını kaydetti. Polislere hakaret etmediğini dile getiren Aytül, aksine işkence eden polislerden birinin salonda olduğunu söyledi. Aytül, (HAGB) talep etmedi. 
 
Aleyhte deliller toplanmamış
 
Avukat Nergis Aytül’ün işkence eden polisin salonda bulunduğu beyanına binaen, polisin kimlik bilgilerinin alınmasını ve kayda geçilmesini talep etti. Nergis ayrıca mahkeme heyetinden lehte ve aleyhte tüm delillerin toplanmadığını dile getirdi. 
 
Baro Başkanı Özkan Yücel de, Aytül’ün ifadelerine dayanarak karşılıklı hakaret durumunun araştırılmasını talep etti. Özkan, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde olaydan iki gün önce de iki gün sonra da eylem yapıldığını belirterek, “Kolluğun canı istediğinde açıklamayı engellediği bir ülke hukuk ülkesi olamaz. İfade özgürlüğü ihlal edilmiştir” ifadesini kullandı. 
 
Savcıdan ‘Biz de fikrimizi söyleme hakkımız var’
 
Salonda bulunan polisin kimlik tespiti talebine karşı çıkan savcı itirazlara “Siz istediğinizi söylediniz bizim de istediğimizi söyleme hakkımız var” şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine avukatlar, “Biz fikrimizi söylemiyoruz hukuku söylüyoruz” şeklinde karşılık verdi.
 
‘Araç içinde de işkenceye devam edildi’
 
Ardından ifadesi alınan Emine Akbaba, polislerin gözaltı aracına işkence ile bindirildiklerini, araç içinde de işkence ve hakarete devam edildiğini kaydetti. Emine, polislerin kendilerini öncesinden tanıdığını belirterek gözaltı ve davanın intikam amacı taşıdığını dile getirdi. Emine polislerin mahkemede sanık sıfatında bulunması gerektiğini vurguladı. İfadesi alınan Murat Kaşer de işkenceye maruz kaldığını ekledi.
 
‘Eylem için izin almaya gerek yoktur’
 
Avukat Erdoğan Akdoğan ise eylem için herhangi bir izin alınmasına gerek olmadığını dile getirerek, uyarı yapılmaksızın polisin saldırdığını, ifade hakkının engellendiğini söyledi. 
 
Müşteki sıfatıyla duruşmada bulunan polisler ise hak savunucuları aleyhine konuşarak, kendilerini aklamaya çalıştı. 
 
İşkenceyi yansıtan deliller sunulacak
 
Duruşmanın devamında tekrar söz alan avukat Nergis, polislerin hazırladığı videoların kesintili olduğunu, gözaltı esnasındaki işkencenin yansıtılmadığını, gözaltı aracındaki görüntülerin de ilgili emniyet biriminden talep edilmesini istedi. Nergis ayrıca, celse arasında olaya tanık olan kişilerin bir sonraki duruşmada dinlenmesini talep etti. 
 
Mahkeme heyeti, avukatların sunacağı videonun bilirkişi tarafından incelenmesine, ifadelerin alınmasının devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 24 Nisan’a erteledi.