Kobanê Davası: Ben bir kadın ve bir Kürdüm

  • 17:34 8 Nisan 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan siyasetçi Ayşe Yağcı, “Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım. 29 Mart 2014 seçimlerinden sonra aktif siyaseti bıraktım ama bu demek değildir ki ben Kürt siyasetiyle alakamı kestim. Ben bir kadın ve bir Kürdüm. Dolayısıyla kadınları, Kürtleri ve ezilenleri ilgilendiren konularla ilgili duyarlılığım duruyor” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması sekizinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.
 
‘Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı’
 
Verilen aranın ardından HDP eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz, Ayla Akat’ın kovid-19 testinin pozitif çıktığını ve kendilerinin de temaslı olduğunu ifade ederek duruşmalara SEGBİS ile katılacaklarını belirtti. Tahliye talebinde bulunma gereksinimi bulmadığını kaydeden Bircan, “Siz biz ve tanıkların ifadelerini aynı anda almaya çalışıyorsunuz. BU nedenle ben de itirazlarımı dile getirmek üzere söz almak istedim. Neden burada olduğum bir türlü anlaşılmamıştı, şimdi anlaşılmış oldu. Moderatörlük yapmak gibi teknik bir konuyla buradayım. Hiçbir moderatör mail grubunu yönetemez. İlk günden beri benim adımla anılan ve doğrudan bana gelmemiş olan bir PYD maili var. Sözü geçen olaylar ile Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı. Ben bir yıllık süreçte PYD’yi anlatma gereği duymadım. IŞİD’in Suriye’de yaptığı infiale ilişkin de beyanlarda bulunmuştum. PYD mailinde, o bültenle sadece yardım istendiğini, sadece yardım ve dayanışma talebinde bulunan bir mail olduğunu ifade ettik. Benim bilgisayarımdan gelmediği de anlaşıldı ama bu sizin için yeterli olmadı. Atılan tweetlerin şiddet içermediği kararlarla kesinleşti, belgelendi” diye belirtti.
 
Moderatör olduğu için yargılanıyor
 
Sözü edilen MYK toplantısına katılmadığını kaydeden Bircan, “Sadece moderatörü olduğum bir mail grubundan dolayı benim ‘örgüt yöneticisi’ olduğumu söylüyorsunuz. Ki bu mail grubu onaylı bir grup” diyerek tahliye talebinde bulundu. 
 
‘Tweetin her bir harfini birimiz yazmış olalım ne olacak?’
 
Ardından söz alan HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, bazı şeyleri tekrar tekrar söylemek durumunda kaldıklarını ifade ederek, “Biz sanki sadece bir duvara konuşuyoruz gibi geliyor. O duvardan dönüyor ve siz tekrar aynı şeyi yapıyorsunuz” diye belirtti. Ne söylerseler söylesinler bir şeyin değişmediğinin altını çizen Pervin, “Bir buçuk yıldır tutukluyuz ve siz hala aynı şeyleri soruyorsunuz. ‘O toplantıya kimler katıldı?’ diye soruyorsunuz. O tweetin suç olmadığı kanıtlanmışken HDP’nin MYK toplantısı yapması mı suç sayılıyor? Bu toplantı neden illegalize ediliyor? Diyelim ki o tweetin her harfini birimiz yazmış olalım, ne olacak?  O tweetin suçlamalarla bir illiyet bağı kurulamamışken siz tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorsunuz” diyerek, tepki gösterdi. 
 
‘Bizi illegalize ederek bu davayı kurtaramazsınız’
 
Türkiye’nin üçüncü büyük muhalefet partisi olduklarını vurgulayan Pervin, “Türkiye’nin üçüncü büyük partisini illegalize edip, örgüt yöneticileri ve örgüt üyeleri şeklinde sınıflandırıp, kategorize etmeye başladınız. Bu algı değil de nedir? Heyet cezaları belirlediniz o yüzden mi böyle kategorize ediyorsunuz? Türkiye siyasetine yön veren parti üyeleri ve yöneticileri olarak bu konuma düşürülüyoruz. Ama yıllarca örgütte kalan kişiler el üstünde tutuluyor. Ama biz yargılanıyoruz. Ben MYK toplantısına katılmayacağım, eylemlerine gitmeyeceğim, basın açıklamalarına, toplantılarına, mitingine katılmayacağım ne yapacağım? Bir siyasi parti yönetici, kadın yönetici ne yapar? O zaman görev tanımı yapalım. Tanıklarda aleyhimize birşey söylemiyor. Birleştiren dosyaları bu sefer araya koyuyorsunuz. Onlarda ne var ? Onlarda siyasi davalardır. Bana açılan İzmir dosyasında tutuklanmadım dahi. Herhalde korkunç bir suçlama olsaydı bırakmazlardı. FETÖ’cüler dinlemiş. Sonra kaçmışlar, eee tapeler var onları da ekleyelim, diyorsunuz. Bizi illegalize etmeyin. Bizi illegalize ederek, bu davayı kurtaramazsınız. Bunu yapmayın. Hukukun sizin nezdinizde bir anlam kazanmasını istiyoruz. Siyasi partide gurur ve onurla çalıştım. Yine olsa yine çalışırım. Artık bu işkenceye dönüşen tutukluluğun son bulmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı. 
 
Ayşe Yağcı: Ben Kürt siyasetçiyim
 
Tutsak siyasetçi Ayşe Yağcı, da Kovid-19 belirtileri taşıdığını ancak buna rağmen tahliye taleplerini dile getirmek istediğini söyledi. Aynı şeyleri tekrarlama gereği duyduğunu kaydeden Ayşe, “Sağlık koşullarımıza rağmen duruşmaya katılıp aynı şeyleri tekrarlama ihtiyacı hissettim. Aslında tekrara düşmek en nefret ettiğim şeydir. Ama bunu yapmak zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu. Dinlenen tanık Sami Baran’ın ifadelerine de değinen Ayşe, şöyle devam etti: “Açık tanık Sami Baran benim hakkımda ‘Konyalıdır, cezaevi çıkışlıdır, parti çalışmalarında yer aldı’ dedi. Evet doğrudur. Ben Konyalıyım, cezaevinden çıktım ve parti çalışmalarında yer aldım. Aktif, dinamik bir partide siyaset yürütüyorum. Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım. 29 Mart 2014 seçimlerinden sonra aktif siyaseti bıraktım ama bu demek değildir ki ben Kürt siyasetiyle alakamı kestim. Ben bir kadın ve bir Kürdüm. Dolayısıyla kadınları, Kürtleri ve ezilenleri ilgilendiren konularla ilgili duyarlılığım duruyor.”
 
DTK merdivenindeki görüntüsü tutuk gerekçesi!
 
Açık tanık beyanlarının çürümesi karşısında gizli tanık beyanlarının esas alınamayacağını söyleyen Ayşe, “Tutukluluk gerekçelerinde TV’de yer alan 27 saniyelik bir videounun 5’nci saniyesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı olduğu ve oradan bir kadın ‘Biji Serok Apo’ dediği için yargılanıyorum. Tutukluluğa dair bir şey bulunamadığı için 2017’de yargılandığım bir dosya tutuk devam gerekçem olarak ele alınıyor. Orada ‘DTK'nın merdivenlerinden çıkmış’ gibi bir beyan var. O DTK’nın merdiveni değil BDP’nin merdiveniydi. O görüntüler 2011’e ait görüntülerdi ve merdiven 2011’deki merdivendi. DTK olsa ne olacak. DTK legal bir organizasyondu. O merdivene çıkmak illegal bir şey değildi. DTK’de 2015’ten sonra illegalize edilmeye başladı” diye aktardı.
 
‘Savcı Kerem Gökalp’i aşkla dinledi’
 
Tutsak siyasetçi Meryem Adıbelli, Kürtçe konuştu. Tercüman eşliğinde tutukluluk devam yönünde verilen mütalaaya dair Meryem, şunları söyledi: “Arkadaşlarımız iddianame kapsamında daha kapsamlı resmi evrak size sundu. Ancak bugüne kadar yaptığımız savunmalar, sunduğumuz delillere rağmen sesimizi duymuyorsunuz. Bizim sesimizi duyuyorsunuz ama kulağınız başka bir yerde. Heyetin siyasi düşüncesi ne olursa olsun adalet ve hukuku temsil ettiğiniz yerde yargısız ve art niyetsiz bizi dinlemeniz gerekiyordu. Ama ortaya çıkan ve gördüğümüz şey, bizi dinlemediğinizdir. Mahkemenin her duruşmasında verdiği ara kararda bir önceki kararından farklı bir kelime dahi yok. Kes-kopyala-yapıştırdan ibaret kararlar veriliyor. Sanki biz burada bir şey söylemiyor, size delil sunmuyoruz gibi davranıyorsunuz. Bizi dinlemeyen savcı, bilgisayarından başını kaldırmayan savcı, Kerem Gökalp’in dinlendiği gün bilgisayarını yan tarafa çekerek, kürsüye yaklaşarak, dinledi. Büyük bir hayranlıkla izledi. Öyle büyük bir değer ve kıymetle dinledi, büyük bir aşkla dinledi. Adalet ve hukuka her zaman inancım var.”
 
‘Kerem Gökalp’i daha önce hiç gördünüz mü?’
 
Mahkeme başkanının “Tanık Kerem Gökalp’i daha önce hiç gördünüz mü?” sorusuna Meryem, “Ben yaklaşık 20 yıldır legal siyaset yürütüyorum ve bütün çalışmalarım legal siyaset hakkı üzerinedir. Hiçbir illegal çalışmam yok ki bu kişiyi tanıyayım. Tüm çalışmalarım legal siyaset ve kadın hakları üzerinedir” yanıtını verdi.
 
Mahkeme başkanı “Gizli tanık ULAŞ Bilim Aydınlanma Komitesi’nde çalıştığını ve sizi orada gördüğünü söylemişti ifadesinde. Tanık Kerem Gökalp de Bilim Aydınlanma Komistesi’nde yer aldığını söyledi. Ben size o nedenle bu soruyu yöneltiyorum” dedi. 
 
Meryem, “Savunmamı yapmıştım. Orada da illegal bir çalışmada yer almadığımı söylemiştim” diye karşılık verdi. 
 
Avukat Mustafa Kemal Baran, “Müvekkilim savunmasını yaptı. Öyle bir çalışması olmadığını söyledi. Kerem Gökalp’in böyle bir beyanı yok. Sorulara itiraz ediyorum” dedi. 
 
Mahkeme başkanı itirazın reddine karar verdi. 
 
‘Bilim Aydınlanma Komitesinde yer almadım’
 
Mahkeme başkanı, “Bilim Aydınlanma Komitesi diye bir komitede çalışma yürüttünüz mü?” sorusunu tekrar etti. Meryem ise, “Bilim ve Aydınlanma’nın içeriği nedir? Ne üzerine kurulmuştur? Hangi esaslara göre yürütülüyor bilmiyorum? Böyle bir yapı içinde de yer almadım? Biraz önce de söyledim, savunma yaptığımda da söyledim. Şimdiye kadar legal, meşru ve siyaset hakkım olan demokratik siyaset çalışmaları yaptım” şeklinde yanıtladı. 
 
‘Bir sonraki duruşma 9 Mayıs’ta görülsün’
 
Ardından söz alan siyasetçi Dilek Yağlı, bir sonraki duruşma tarihinin araya 1 Mayıs İşçi Bayramı girmesi nedeniyle 9 Mayıs’ta başlamasını talep etti. 
 
Dilek, Ayla Akat Ata’nın kovide yakalanması nedeniyle Ayla’nın tutukluluğa dair yazdığı savunmayı onun adına okudu.
 
‘6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı var’
 
Ardından iddia makamının tutukluluğa dair mütalaası üzerine söz kendi adına sözlerine devam eden Dilek, karşılaştığı hukuksuzlukla mücadele etmeye çalıştığını söyledi. Sunulan gerekçelerin “bahane” olarak ele alınmasını “ciddiyetsizlik” olarak değerlendiren Ayşe, ekledi: “Savcı beye şunu sormak istiyorum; Ben ya da herhangi arkadaşım ‘Bir hakkımdan feragat ediyorum’ diye bir dilekçe sunduk ya da beyanda bulunduk mu? Bu belgeye dair hukuki bir dayanağınız, belgeniz var mı? Bazı sınırlarımızın zorlandığını düşünüyorum. Biz bu yargılamanın hukuk zemini dışına çıkmaması için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz. ‘Sanıkların ısrarla sorgulanamadıklarını..’ ifade etmiş savcı mütalaasında. Bildiğim kadarıyla belli bir düzeyde uzlaşarak bu yargılamayı sürdürüyoruz. Ben 2014’te MYK tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında gidip ifade vermiş insanlarız. Burada sorgudan kaçma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Sorgudan kaçmamız gibi bir durum yok aksine 6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı makamı var.  Ben her mütalaada sabitleşen ve savcı beyin de bir düsturu haline gelen mütalaaya itiraz ediyorum.”
 
Siyasetçilerin, savcının tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi yönündeki mütalaasına ilişkin savunmalarının ardından avukatlar söz aldı.
 
Devlet ve çete ilişkisi anlatıldı
 
Ardından avukat Cahit Kırkazak söz aldı. HSK tarafından görevden alınan önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın durumunu hatırlatan Cahit, “Şüphesiz tarihi yargılamalarda siyaset yargıya müdahale ederken, Kürtlere dava açarken, yargılarken daha sonra yine Kürtlerin haklı olduğu ortaya çıktı. FETÖ’den tutuklu yargıçların hazırladığı davalarda da bu durum sonradan açığa çıktı. Ve nitekim ‘Atadedeler’ çetesinin üyesinin bu dosyaya dahil edilmesi de açığa çıktı. Devlet ne zaman hukuktan ayrılırsa o zaman kirli ilişkiler ortaya çıkar. Yakın tarihi Susurluk örneğidir. Atadedeler çetesi neden önemli? Sadece Bahtiyar Çolak açısından değil. Bu çete çalışmaları sürdürülürken iki temel siyasal figürü referans gösteriyor. Biri Süleyman Soylu diğeri Devlet Bahçeli…” dedi.  
 
‘İlla bir cemaatle ilişkiniz mi çıkmalı’
 
İktidar ile çete ilişkilerine dikkat çeken Cahit, “Çeteler ile ilişkiler yürütülürken referans meselesi ortada. Süleyman Soylu’nun ne kadar kirli ilişkileri çıkarsa bu davadaki siyasetçileri hedef alıyor. En önemli müdahalesi de 26 Nisan’daki sosyal medya videosuydu. Yargıda sadece ‘Atadedeler’ üyesi mi var? Tabi ki hayır. Menzilciler ve Hakyolcular var. Bunların içinde Süleymancılar var. Siyasal iktidarın memur gibi çalıştırdıkları var. Nurettin Canikli’nin ‘ülkücüler’ dedikleri var. Bu kadar bölünmüş bir yargı içinde olduğu bir aşamada oluşan cemaat ve yapıların dosyaya müdahalesi bu kadar açıktır. 2021’den bu yana yargıya müdahaleye baktığımızda yargının siyasetle hareket ettiği çok açıktır. Eylül 2021’den bu yana tek bir tahliye kararı çıkmadı. Söylemlerinizde sık sık ‘ihsası rey’de bulunuyorsunuz. Siz ve bizim bu tespit ve gözlemlerimizin ispatlanması için illa bir cemaat üyesi olduğunuzun ortaya çıkması mı gerekiyor? Bence buna gerek kalmadan hukuka dönmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Kerem Gökalp önemli bir şey söyledi’
 
Bu davada hükümetin parmağının olduğunun çok açık olduğunu söyleyen Cahit, “Örneğin Bingöl Emniyet Müdürlüğü katledildi ama sorgulanmadı. Van’da çocuk katledildi araştırılmadı. Dolayısıyla hükümet içindeki bir kliğin yaptığı bu kumpasın temizlenmesi açısından müvekkillerimiz yargılanıyor. Kerem Gökalp önemli bir şey söyledi bilmiyorum suç duyurusunda bulunacak mısınız. Kerem Gökalp Savcı Ahmet Altun’un ifadeleri kendisinin yazdığını itiraf etti. Kürt halkına tahammülsüzle saldırıların intikamcı bir şekilde alınması söz konusu. Birinci bir intikam var. Hem Kobanê hem de 7 Haziran intikamı var. İntikam hükümet açısından, paronaya devlet açısındandır. Bölünme paronayası ile Kürtlere baskı, zulüm, ölüm dayatıyor. Siyaset açısından intikam devlet tarafından da paranoya söz konusu bu davada. Bilinç altında dilinize düşen kelimeler var. Vereceğiniz hükmü ilan etmişsiniz, biliyoruz ama yine de tarihsel açıdan hukuka dair beyanda bulunacağız” diye belirtti. 
 
‘Siz de ‘Atadedeler’ üyesi misiniz?’
 
Bahtiyar Çolak’ın “Atadedeler” çetesinin üyesi ve mahkemenin başkanı olduğunu hatırlatan Cahit, “ ‘Bahtiyar Çolak Atadedeler çetesi üyesi ise acaba siz de üye misiniz?’ desem mantıklı gelir mi? Siz dersiniz ki cezaların şahsiliği var. Peki siz baştan beri kıyaslama yapıyorsunuz. Bazı yargılanan siyasetçilerin yurtdışına gitmiş olmasını tutuk gerekçesi yapıyorsunuz. Ki bence bu davadan kaçmak lazım, çünkü siz adil yargılanma yapmıyorsunuz. Siz adil yargılanma göstermiyorsunuz ki gelip, yargılansınlar. Bahtiyar Çolak Atadedeler üyesi ise siz de üyesisiniz demeyi bize söyletiyorsunuz. Çünkü kıyas yapıyorsunuz, bu düz mantıktır. Siz bunu yapıyorsunuz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Halk onaylamış hangi hakla tutuk gerekçesi yapıyorsunuz’
 
“Özyönetim ve özerkliği tutuklama gerekçesi yapıyorsunuz” diyen Cahit, HDP’nin tüzüğünde yer alan maddeyi okudu. Cahit, “Bu tüzük halktan onay aldı. Meşru, hukuki yasal bir düzenlemeyi tutukluluk gerekçesi hangi hakla yapıyorsunuz. Eğer okumadıysanız, bu akşam tüzüğünü ve programını okuyun” şeklinde konuştu. 
 
‘Müvekkillerin lehine olan bir durum tutuk gerekçesi yapıldı’
 
Söz alan avukat Ali Bozan, “Sayın heyet öncelikle müvekkillerimiz tarafından reddedildiniz. Reddi hakim talebini reddetmenize dair karara itiraz ettik, süreç devam ediyor. O yüzden reddedilmediğiniz dönemdeki taleplerimize dair söz alacağım. Sami Baran’ın ifade verirken ki tutum ve tavrı, tutuk gerekçesi yapıldığı için konuşacağım. Rahatsız olduğunu, beyanlarının kendisine ait olmadığını söyledi. Müvekkillerin lehine olan bir durum savcılık tarafından tutuk gerekçesi yapıldı. Tanıklara etki eden savcı, Antalya TEM Şube ekipleridir. Savcılık tarafından emniyet yetkilileri ve avukatların dinlenmesine dair mütalaasını kabul etmiyoruz” dedi. 
 
‘Yargının hayal gücü sanatın önüne geçti’
 
Avukat Hürrem Sönmez de, HDP’nin meşru bir parti olduğunu vurguladı. 2014 yılından bu yana HDP’nin birden fazla seçime katıldığını aktaran Hürrem, “6 yıl önce yapılan MYK’yı bir suç gibi her defasında soruyorsunuz. Bu kadar keyfi ve rahat davranmamanız gerekir. 6 yıl boyunca yargı delil toplama gereği duymadı. Mesnetsiz bir iddianame ile suç olmayan bir tweetle ağır suçlamalar yöneltildi. 37 kişinin ölümü ve onca zararın bir mail ile yapıldığını bir çocuğa söylesek unutmaz. Yargının hayal gücü kurgunun, sanatın önüne geçti” şeklinde konuştu. 
 
‘3 tanık hukuka aykırı dinlendi’
 
Avukat Mesut Beştaş ise bu periyotta 3 tanığın hukuka aykırı olarak dinlendiğine işaret etti. 
 
Tanık Sami Baran’ın ifade tutanağında yer alan avukatın Antalya Barosu tarafından atanıp, atanmadığının sorulması gerektiğini dile getiren Mesut, “Bir diğeri de tanık dinlemesi sırasında tanığa yanındaki kişinin avukat olduğunun hatırlatılması gerekmiyor mu? Bir diğeri de Sami Baran’a avukat ile ifade vermesi gerektiği hatırlatılması gerekmiyor mu? Avukatın HTS kayıtları talep edilmeli. Bu deliller toplandıktan sonra avukatın tanık olarak dinlenmesi gerekir. Yine vekaletin kim tarafından ödendiği de sorulmalı” taleplerinde bulundu.
 
Ardından duruşmaya kısa bir ara verildi.

Etiketler:

kobanê dava