Duygu Delen davasında gerekçeli kararda failin savunması esas alındı

  • 13:51 30 Mart 2022
  • Hukuk
ANTEP - Duygu Delen davasında faile verilen beraat kararına ilişkin açıklanan gerekçeli kararda, Prof. Dr. Hakan Kar’ın raporunun kabul edilmediği, ATK raporları ile failin savunmasının esas alındığı görüldü.
 
Antep'te 13 Ağustos 2020 tarihinde şüpheli şekilde yaşamını yitiren 17 yaşındaki Duygu Delen’in katliam faili Mehmet Kaplan hakkında “Cinsel istismar” ve “Kasten öldürme” suçlarından beraat, “Hakaret” suçundan 10 bin 800 TL para, “Yağma” suçundan ise 10 yıl hapis cezası veren mahkeme, gerekçeli kararı açıkladı.  
 
Antep 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi verdiği kararı, Cumhuriyet Savcısı’nın esas hakkındaki mütalaası, sanığın savunmaları, Adli Tıp Kurumu (ATK) ve bilirkişi raporları ile tanıkların, avukatların ve katılanların beyanlarına dayandırdı. Sanığın suçunu destekleyecek delillerin bulunmadığının savunulduğu gerekçeli kararda, sanığın Duygu’yu evinden alarak kendi evine getirdiği, daha sonra Duygu’nun telefonunu inceleyen sanık ile Duygu arasında tartışma yaşandığına yer verildi. Bu esnada Duygu’ya bağırmaya başlayan sanığın şiddet ve hakaretlerde bulunduğu belirtilen kararda, aralarında yaşanan itişme sırasında ise Duygu‘nun düştüğü aktarıldı. 
 
“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesine yer verilen kararda, varsayımlara dayanılarak sanık hakkında mahkumiyet hükmü tesis edilemeyeceği belirtildi. Soruşturma aşamasında ilk raporu hazırlayan Adli Tıp Uzmanı ve Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Kar’ın, inceleme sonuçları ile muhtemel senaryo şeklindeki kabulün mahkemece sabit görülmediği kaydedildi.
 
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile davanın 4’üncü duruşmasına katılan Prof. Dr. Hakan Kar, düşme esnasında ellerin refleks hareketi gösterdiğine katılmadığını ve elin yere temas dahi etmediğini, Duygu’nun düşme saatiyle kalbinin durma süresi arasında 45 dakika olduğunu, bu sebeple de ekimozların hangisinin düşmeden önce, hangisinin düştükten sonra olduğu konusunda net bir ayrım yapmanın söz konusu olamayacağını ve ayrıca “Bilincinin açık olup olmadığı konusunda dosyaya sunulan görüşler arasında çelişki bulunmaktadır” görüşünü bildirdi. 
 
Prof. Dr. Hakan Kar’ın hazırladığı raporda, muhtemel sonuçlara ilişkin varsayımlara dayanan tespitlerin bulunduğu belirtilen kararda, “Odadan alınan kan örneklerinin sanık Mehmet Kaplan’a ait kan örneği ile uyumlu olması, yine 3. Kattaki çamaşır telleri üzerinde Duygu'ya ait kan veya DNA'ya rastlanılmaması, Prof. Dr. Hakan Kar’ın soruşturma aşamasında hazırladığı mütalaada maktulün vücudundaki ‘ray şeklinde ekimozların’ darba bağlı oluştuğu kabul edilmesine karşın, kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporu ve adli tıp raporlarında söz konusu ray şeklinde tarif edilen ekimozların yüksekten düşme sonrasında zemine çarpmanın etkisi ile oluşabilecek nitelikte olduğu, Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3. Üst Kurulu'nun mütalaası ile yine aynı yöndeki Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu'nun mütalaasının gerekçeli, birbiri ile uyumlu oluşu nedeniyle mahkememizce adli tıp kurumu raporlarına itibar edilmiştir” ifadelerine yer verildi. 
 
‘Bilinç durumu belirlenmedi’
 
Duygu’nun balkona sürüklenerek çıkarılmasına dair herhangi bir iz veya emarenin bulunmadığı, yerdeki kan izlerinin sürüntü şeklinde olmadığı belirtilen gerekçeli karardaki değerlendirmede, “Adli Tıp raporlarında bilinç durumu ile ilgili olarak ölenin bilinç durumunun mevcut verilerle bilinemediğinin belirtildiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda kamera görüntüleri ışığında ölenin bilincinin tam kapalı olmadığının bildirildiği, yapılan yargılama sonucunda ölenin olay sırasında bilincinin tam kapalı olduğuna, koma ya da konfüze halde olduğuna dair tıbbi bir tespitin bulunmadığı gibi kamera görüntülerinin saniyenin 1/12 olacak şekilde yavaşlatıldığında Duygu'nun refleks gösterdiğinin görüldüğü, ölenin 3. Kattaki çamaşır tellerine teması nedeniyle düşme pozisyonunda değişiklik meydana gelebileceği, hangi pozisyonda düşmeye başladığı tespit edilemedi. Ölenin düşme öncesi ve düşme esnasında bilincinin kapalı olduğuna dair kesin delilin bulunmadığı anlaşılmıştır” denildi. 
 
Sanığın savunmasının aksini ispatlayan ve mahkumiyete yeterli delilin elde edilmediği savunulan kararda, “Sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın beraatına yönelik hüküm kurulmuştur. Sanığın müteveffa ile tartışması, bu sırada ona iki kez tokat atıp hakaretlerde bulunması şeklindeki eyleminin tek başına ‘İntihara yönlendirme’ suçu çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, bunun kanunun amacına ve ruhuna uygun olmadığı kanaatine varıldı” diye belirtildi.
 
İnandırıcı delil elde edilememiş
 
Faile “Konutta yağma” suçu yönünden 10 yıl hapis cezası verildiği hatırlatılan kararda, cebir kullanarak Duygu’ya ait cep telefonunu bilgi edinmek ve bu bağlamda faydalanmak kastıyla ele geçirdiği kaydedilerek, “Bu nedenle üzerine atılı ‘Konutta yağma’ suçunu işlediği sabit olduğu, takdiren alt sınırdan hareketle cezalandırılmasına karar verildiği” denildi.
 
“Nitelikli Cinsel İstismar” suçuna dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi sebebiyle beraat kararı verilerek, hüküm tesis edildi” ifadeleri kullanıldı.