Figen Yüksekdağ’ın AYM’ye yaptığı başvuru ‘dayanaktan yoksun’ bulundu

  • 19:46 28 Mart 2022
  • Hukuk
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - HDP  geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 2019 tarihinde ikinci defa tutuklanmasına ilişkin AYM’ye yaptığı başvuru “dayanaktan yoksun” denilerek kabul edilemez bulundu. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP)  geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Ankara 1’inci Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 20 Eylül 2019 tarihinde ikinci defa tutuklanmasına ilişkin 8 Kasım 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) “Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle yaptığı başvuru karara bağlandı. 2 Mart tarihinde yapılan başvuruyu değerlendirmeye alan AYM, başvuruyu “dayanaktan yoksun” olarak yorumladı ve kabul edilemez buldu. 
 
Tutuklama gerekçesi bağımsız hakim ilkelerine aykırı
 
Figen avukatı Ezgi Güngördü aracılığıyla yaptığı başvuruda, “Suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini, tutuklama kararında daha önce suçlama konusu yapılan 4 Kasım 2016 tarihli tutuklama tedbirinde ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken olgulara dayanıldığını, isnat edilen bu olguların gerçekleştiği tarihten çok uzun süre sonra siyasi bir amaçla tutuklandığını ve bu durumun ölçülü olmadığını, ayrıca soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığını ve tutukluluğuna ilişkin kararların etkili itiraz güvencesi içermeyen, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verildiğini” belirtti. 
 
Tutukluk süreci makul süreyi aştı
 
Başvuruda ayrıca bu nedenlerle “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın, “ifade hürriyeti”nin ve “non bis idem ilkesinin” (aynı dava nedeni için iki kez yargılama yapılamayacağına dair hukuki bir ilkedir) ihlal edildiği ifade edildi. Yine başvuruda tutukluluğunun makul süreyi aştığı ve tutukluluk incelemelerinin hakim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığı belirtilerek, bu nedenlerle de “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiği hatırlatıldı. 
 
Bakanlık: Tutuklama meşru!
 
Figen’in başvurusunu değerlendiren AYM, kararında Bakanlığın konu hakkındaki şu görüşüne yer verdi: “Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 4/11/2016 tarihinde verilen tutuklama kararı kapsamında başvurucunun tutukluluğunun devam ettiği ve şikâyetine konu olan 20/9/2019 tarihli tutuklama kararının henüz infaz edilmediği, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bir suç isnadına bağlı olarak tutma hâlinin mevcut olmadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği ileri sürülmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucu hakkındaki 20/9/2019 tarihli tutuklama kararına konu suç ve bu suçun işlendiği yönündeki deliller ile 4/11/2016 tarihli tutuklama kararında yer alan suç ve delillerin birbirinden farklı olduğunu, dolayısıyla başvurucunun mevcut tutukluluk hâlinin daha önce tutuklandığı suça ilişkin olmadığını belirterek başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğunu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğunu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiğini ve ölçülü olduğunu ifade etmiştir.”
 
Her başvuru yolunun tüketilmediği iddia edildi
 
Kararının "Değerlendirme" kısmında ise AYM, Figen’in başvurusunda dikkat çektiği tutukluluğunun makul süreyi geçtiği ve tutukluluk incelemeleri sırasında usule ilişkin güvencelerin sağlanmadığı yönündeki tespitlere ise şu yanıtı verdi: “Tutukluluğun makul süreyi aştığı veya tutukluluk incelemeleri sırasında usule ilişkin güvencelerin sağlanmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun başvurucu hakkında soruşturma veya ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28). Buna göre Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden başvurucunun, hakkında ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğunun devamına karar verilen her aşamada başvuru yollarını tükettikten sonra başvuru süresi içinde yeniden bireysel başvuruda bulunarak -yeni bir bireysel başvuru formunu doldurmak, başvuru harcını yatırmak gibi usul yükümlülüklerini yerine getirmek koşuluyla- tutukluluğun makul süreyi aştığı ya da tutukluluk incelemelerinin usulüne ilişkin şikâyetlerini bireysel başvuru konusu etmesi mümkündür. Anayasa Mahkemesi ancak bu durumda Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları kapsamında başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aşıp aşmadığı veya usule ilişkin diğer şikâyetler yönünde bir inceleme yapabilir. Belirtilen nedenle başvurucunun sonradan ileri sürdüğü bu şikâyetler yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.”
 
İfade hürriyeti ihlalinin incelemesi yapılmadı
 
AYM kararının devamında da Figen’in 2019 yılında verilen karardan ötürü tutuklu bulunmadığını iddia ederek, şu ifadelere yer verdi: “Başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumu, başvurunun konusunu oluşturan 20 Eylül 2019 tarihli tutuklama kararının işleme konulmadığını ve 4 Kasım 2016 tarihinde verilen tutuklama kararına istinaden başvurucunun tutukluluğunun devam ettiğini bildirmiştir. Mezkûr suçlardan verilmiş bir tutuklama kararı bulunmakta ise de başvurucunun 20 Eylül 2019 tarihli tutuklama kararı nedeniyle fiziksel olarak özgürlükten yoksun bırakılması söz konusu değildir. Sonuç olarak somut başvuruya konu edilen tutuklama kararına ilişkin olarak başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahalede bulunulmamıştır.
 
Yukarıda ulaşılan sonuç karşısında başvurucunun tutuklama tedbiriyle bağlantılı olarak ileri sürdüğü soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığı ve tutukluluğuna ilişkin kararların etkili itiraz güvencesi içermeyen, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verildiği iddiaları ile ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddiasının incelenmesi mümkün görülmemiştir. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.”
 
Başvuru ‘kabul edilemez’ bulundu
 
AYM kararının "Hüküm" kısmında da başvuruda belirtilen “Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği”nin “açıkça dayanaktan yoksun olduğu” sonucuna vararak başvuruyu “kabul edilemez” buldu.