Kobanê Davası’nda 8 Mart haftasının gündemi Aysel Tuğluk

  • 20:08 11 Mart 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda söz alan siyasetçi ve avukatlar Aysel Tuğluk hakkında verilen ATK raporunu eleştirerek tahliyesi talebinde bulundu. Dava avukatlarından Sebahat Gençtarih, “Bir insanın rahatsızlığının ilerlememesi için elinizden geleni yapmalısınız. Aksi takdirde tarafsız ve bağımsız sayılmazsınız. Bu vicdani bir meseledir” dedi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması, 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülüyor.
 
Verilen aranın ardından Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sözlerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak başladı. 
 
‘Kadınlarla mücadeleyi büyütmekten onur duyarım’
 
Selahattin, “Kadınların yaşamın her alanında eşit temsil ve söz hakkı edininceye ve tümüyle özgürlüklerini alıncaya kadar onların öncülüğünde yürütülecek mücadelede kadınlarla omuz omuza mücadeleyi büyütmekten onur duyarım” dedi. 
 
Aysel’in tahliyesi istendi
 
Tutuklu demans hastası Aysel Tuğluk’un durumuna dikkati çeken Selahattin, “Söz alan tüm arkadaşlarımız Aysel arkadaşımızın durumuna dikkat çektiler. Ben de onun durumuna dikkat çekmek için konuşmak istedim. Arkadaşlar, özellikle Kandıra’daki arkadaşlarımız meselenin vahametinin farkındalar. Bugün heyetin vereceği ara kararda Aysel Tuğluk’un en azından bu davadan tahliyesine karar vermeleri en doğru ve hukuki karar olacaktır. Evet kendisi hükümlü ama en azından infazının ertelenmesinin yolları açılır ve çıkarsa tedavisini dışarıda olma şansı olacak. Bugün Aysel Tuğluk için tutuk incelemesi yaparken bunu göz önünde bulundurulmasını ve tahliyesinin gerçekleşmesini istiyoruz. Aysel Tuğluk için hepimiz bir beklenti içerisindeyiz. Durum vahim olmazsa böyle bir talepte bulunmazdı arkadaşlarımız. Özenle davranılmasını rica ediyorum” diye belirtti. 
 
‘AİHM AYM’yi çürüttü’
 
Figen Yüksekdağ’ın 13 Ocak 2022 tarihli AYM kararına dikkat çeken Selahattin sözlerini şöyle sürdürdü: “Savcının AYM’nin kararını kopyala yapıştır olması önemlidir. Bugüne kadar savcılık kendi mütalaasında hukuk hariç her şeye değiniyordu. Demek ki AYM diye bir yer var, kararları bağlayıcıdır. Anayasa 90’ıncı maddede bir kanundur. Orada da uluslararası sözleşmelerden bahseder. AİHM kararları da AYM kararlarından da üstündür. AİHM, AYM’nin kararlarını denetleyebilir. AYM en üst mercidir ama onun üstü de AİHM’dir. Savcı bey gözden mi kaçırmış, bilemiyorum. Niyet okumayacağım. AYM Figen Yüksekdağ kararında iki bariz hata yapmış. Yüksekdağ’ın konuşmalarında PYD ‘terör örgütü’ olarak tanımlanmıştır. AYM eksik bir karar vermiştir. AYM’nin PYD’yi ‘terör örgütü’ olarak gören ve Yüksekdağ’ın PYD’ye dair konuşmalarını ‘terör örgütü propagandası’ olarak değerlendirme kısmi hatalıdır. İkinci hatası AİHM büyük Daire kararına göre 6 Ekim akşamı HDP tarafından atılan tweete dair kesin kararı dururken, yine hatalı bir karar vermiştir. AYM’nin kararı bağlayıcıdır ama AİHM’den dönene kadar. Önünüzdeki dosyada bu AYM kararı çürütülmüştür. Biri Adalet Bakanlığı’ndan gelen resmi evrakla, ikincisi AİHM Büyük Daire kararıyla AYM’de verilen değerlendirilmeleri çürütmüştür. 
 
Yanlış yerde oturuyorsunuz
 
Savcılık mütalaasında diyor ki; heyetin bağımsız olmadığını sanık ve avukatları vurgulamıştır. Bir önceki mütalaasında heyetin bağımsız ve tarafsız olduğunu söylemişti. Bu defa ise gözlemci sıfatı üstlenmiş. Bunu nerde söylüyor savcı, tutuk gerekçelerini sıralarken, ‘Siz heyetin tarafsız ve bağımsız olmadığını iddia ettiğiniz için bunu tutuk gerekçesi yapıyorum’ diyor. Bize diyor ki; ‘Bunları söylemeye devam ederseniz, ben de size tutuk gerekçesi yapacağım’ Yanlış yerde oturuyorsunuz. Sizin müşteki yerinde oturmanız lazım. Marangoz sizin kürsünüzü yanlışlıkla heyetle aynı seviyede olacak şekilde yaptı diye avukatlara bize tepeden bakmayın. Silahların eşitliği diye bir şey var. Sizde bizimle eşitsiniz.  Kürsünüz yüksek diye bize ya da heyete ayar vermeye çalışıyorsunuz. Neyi gözlemliyorsunuz. Sizin işiniz gözlemlemek ve bunu mütalaaya aktarmak değil. Size ne oluyor, heyete ‘Ey heyet sizi de gözlemliyoruz haberiniz olsun’ mu diyorsunuz. Hangi kulvarda gözlemliyorsunuz, siyasi bir kurum mu var arkanızda. Bunu mütalaanızda görmek istiyoruz.
 
Eski başkan şu an avukat
 
Sizden önceki başkan Bahtiyar Çolak’a dair defalarca reddi hakime yönelik itirazlarımızı sunduk. O dönemde de iddia makamı rahatsızdı. Bahtiyar Çolak’ın suçlu olduğunu iddia etmiyoruz, herhangi bir soruşturma geçiriyorsa da tüm heyeti bununla itham etmiyoruz. Bahtiyar Çolak bu yargılamayı başlatan heyetin başkanı, çok önemli bir misyon yürüttü. HSK tarafından özel olarak atandı. Sonrasında kovid-19’a yakalandığı söylendi. ‘Geçmiş olsun’ dedik, bekledik. Dosyada rapor da yoktu, sormadık da. Asaleten dosyaya atandınız. Oldu bittiyle HSK tarafından özel atanan heyet değiştirildi. Bahtiyar Çolak ile ilgili ciddi iddialar basında ortaya çıktı. Yargılamanın sonucu belirleyen ara kararlara imza atan başkan Çolak’a dair ‘Dedeler’ isimli organize suç örgütünde olduğuna dair soruşturma yürütüldüğü iddiaları var. Bahtiyar Çolak’ın 35 gün önce hakimlikten istifa ettiği, Ankara Barosu’na başvurduğu ve 7 gün önce Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından dosyasının Adalet Bakanlığı’na gönderildiğini öğrendik. Kendisi şu an avukat. Savcı mahkemenin heyetin bağımsız ve tarafsız olduğuna dair iddialarımızdan çok rahatsız. Daha önce başkanlık yapan bir üye hakkında bu tür iddialar varsa bizim çok dikkat etmemiz gerekiyor. Avukatlarımızı dışarı atan, bize tepeden bakan, yargılamayı kadük hale getiren, kişisel fevri çıkışlarıyla adil yargılamadan çıkaran kişi ciddi ithamlar altında ve avukatmış. Bunları sormayalım mı? Bunları sorarsam benimle ilgili tutuk gerekçesi yapar mısınız? 
 
Bahtiyar Çolak hakkında başvuruda bulunacağız
 
Bahtiyar Çolak’ın hakkında adli ve idari soruşturma olup, olmadığına dair Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulmasını istiyoruz. TBB’den baro kaydı olup, olmadığına dair müzekkere yazılmasını istiyoruz. Bunlar geldiğinde eğer avukat olduysa askıya alınması için, bize kurduğu kumpas için hakkında suç duyurusunda bulunacağız. HSK’ye Çolak’ın hangi gerekçelerle istifa ettiğinin sorulmasını istiyoruz. Bunları reddetmeyin ki sizin tarafsızlığınıza inanalım yoksa biz bir şekilde öğreniriz. Ama dosyaya resmi evrakların girmesini istiyoruz. 
 
Kandil’de resmi görüşmeler yaptık
 
Gizli tanıklar arasında çelişkiler var. Bir beyanın yüzde yüzü yalan olur mu? Tamamı yalan. Belli ki ne beni ne HDP’yi ne de diğer arkadaşları tanıyor. Tümüyle uydurmuş. Tek tek o bu şu yalan demiyorum, tamamı yalan diyorum. Tanıkların üstümüze iftira attığı süreçteki atmosferi unutmayın. Tanık ifadeleri alınırken bugünkü siyasi atmosfer düşünülüyor. O ifadeler de yer alan tarihlerde biz ayda iki defa Kandil’de resmi görüşmeler yapıyorduk. O dönemde KCK/PKK yöneticileriyle resmi toplantı yapıyoruz. Kanun gereği yetkimiz vardı.
 
Her Kandil dönüşü yazılı belge getirdik
 
Dosyada yer alan Murat Karayılan, Duran Kalkan ile ben defalarca yüz yüze görüşme yaptım. Ben gitmemişsem de heyetimiz gitmiş. Ve her dönüştü oradan yazılı belge getirdik. O belgelerin bir örneğini Adalet Bakanı ve MİT müsteşarına sunduk. Bizim polis korumalarımız dahil Habur sınırında bulunan polisler bize şu soruları sordular; ‘Mektup aldınız mı? Silahlar bırakılacak mı?’ Cumhurbaşkanı’nın İmralı ve Kandil’e selam gönderdiği bir süreçten bahsediyoruz. Biz resmi görüşmeye gidiyoruz, iki tweeti mi bize söyleyemiyorlar. Yok o tweetler bize çiple geliyormuş, yok biz onu sadece bir bilgisayardan açıyormuşuz. 2014’ten söz ediyoruz ya bu ülkede barış sürecinin olduğu, İmralı’da Kandil’de aynı hafta içerisinde görüşmelerin yapıldığı süreçten bahsediyoruz. Bu itirafçı beyanları ayıptır. Biz devletin yetkilileriyle en rahat görüşen siyasetçilerdik. Bu dosyada öyle bir hava yaratılmak isteniyor ki illegal bir çalışma yürütüyormuşuz gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Cumhurbaşkanının bile o dönemde selam gönderdiği ve cevabını aldığı bir süreçten bahsediyoruz. Siz de sormamışsınız. Gizli tanık beyanlarına bakıyoruz PKK’nin üst düzey yetkilileri ile ilgili beyanda bulunmuş. Ben başta olmak üzere yarım sayfa, Gültan Kışanak ve Sebahat, Figen Yüksekdağ için çeyrek sayfa beyanlar var. Ama siz Murat Karayılan ile ilgili neden detaylı bilgi almadınız? Karayılan nerede saklanıyor, nasıl karar alıyor, Türkiye ile bağlantıda ilişkileri var mı? diye sorular sormuyorsunuz. Merak etmiyor musunuz? Hani terörle mücadele ediyordunuz? Neden sormuyorsunuz. Aldığınız beyanlar ortada. Derdiniz bizmişiz, HDP’ymiş. Özellikle bizlere dönük detaylı beyan almışsınız. Neyine şaşıralım yapmayın. Bunlar o kadar bariz ki üzülüyoruz. Bir yargılama siyasi olacak ise de daha ciddi olmalı. 
 
İmralı tutanakları dosyaya eklensin
 
İmralı tutanakları hem bu iddianamede hem de HDP Kapatma Davası’nda yer alıyor. Adalet Bakanlığı’na müzekkere yazılarak, 2013-2015’e kadar devam eden İmralı görüşmelerinin resmi tutanaklarının dosyamıza alınmasını istiyorum. Herkes çok merak ediyor ya, bütün İmralı görüşme tutanaklarını istenmesini ve getirilmesini istiyorum. Ne konuştuğumuz görülsün. Eğer Adalet Bakanı bunu reddederse ve ‘Bizde yok’ derse bir örneği bizdedir. Zamanı geldiğinde savunmamız da değineceğiz. Yazdığınız müzekkereyi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ gördüğünde kulakları kızararak, direk müzekkereyi alıp, doğrudan saraya gideceğini biliyoruz. Görüşme tutanakları gelsin kim sanık, kim tanık, kim barışsever görelim. 30 küsür haftaya ait tutanaklardır. Benim gidip, gitmediğim tutanakların tamamını ben bilgisayara geçtim. Bizde var. Biz de günü geldiğinde sunarız. O zaman suç muymuş daha iyi anlaşılır. Asker polis, korucu sivil hayatını yitirmesin diye canla başla çalıştığımız bir süreçti. O hale getirdiler ki bir daha çözüm sürecine kimse dahil olmasın, cesaret edemesin istiyorlar’ bunu yaratmaya çalışıyorlar. 
 
Halkımıza borcumuz var
 
Bizim kaçmaya niyetimiz yok. Bizi götürüp yurtdışına bırakırsanız kaçıp, geri Türkiye’ye geliriz. Biz siyasetçiyiz, halkımıza karşı borcumuz var. Savcı mütalaasında bana dair tespitlerinde ‘savunma yapmak istemediğimi söylemiş’, ben ‘Siz bu davayı hızla bitirip hüküm kurmak istiyorsunuz’ dedim ‘savunma vermek istemiyorum’ demedim. Bu yanlış bir tespit olmuş. İktidar değişince biz tahliye beklentimiz yok, yargının üzerindeki baskının kalkacağını düşünüyoruz. İktidara yönelik bir şey söylemedim. Bizim iktidarlardan beklentimiz yok.” 
 
Heyetin tavrı eleştirildi
 
Ardından konuşan dava avukatlarından Maviş Aydın, tahliye taleplerinin son güne sıkıştırılmasını eleştirdi. Avukatlar olarak heyetin tavrı ve tarzı nedeniyle savunma haklarının ihlal edildiğini ifade eden Maviş, davaya destek amacıyla katılan kurumları sıraladı. 
 
‘HDP tarih sahnesinden yok edilmeye çalışılıyor’
 
Van barosundan 8 Mart dolayısıyla kadınlarla dayanışmak için geldiğini belirten avukat Ekin Yeter, “8 Mart bizim için dayanışmayı temsil ediyor. Biz de hukuksuzluğu teşhir etmek için buradayız. Hallacı Mansur’un bir sözü vardır. ‘Cehennem acı çektiğimiz yer değildir. Acı çektiğimizi kimsenin bilmediği bir yerdir.’ Bizler Aysel Tuğluk başta olmak üzere tüm kadın arkadaşlarımızın koşullarını biliyoruz. Hepimiz aynı şeyleri söylüyoruz. Burada sanık, tanık, müdafii yok, bizler varız. Bizlerin talepleri aynıdır. Siz dosyada bir suç olmadığının farkındasınız. Dosyadaki tanık beyanlarının ne kadar çelişkili olduğunun farkındasınız. Failler yargılanmadan, azmettirenleri yargıladığınızın farkındasınız. Dosyadaki birçok şeyi bertaraf ettiğinizin farkındasınız. Burada bir hak ihlaline yol açan bir yargılama yaptığınızın farkındasınız. Resmi tarih ideolojisinde hepimize verilen ‘devletlerin yıkılıp kurulması’ gibi HDP de tarih sahnesinden bir anda yok edilmeye çalışılıyor. Tüm yürütülen siyaset gerçek değilmiş gibi yok edilmek isteniyor. Burada yaşadığımız an tarihsel gerçekliğimizden bağımsız değildir” diye belirtti. 
 
‘Yaşadığımız süreç küçücük bir andır’
 
Ekin, “Biz Kürtler kadim bir savaşın ve yıkımın ortasında, kültürü ve tarihi yok edilmiş bir halk olarak görülebiliriz ancak binlerce yıllık tarihi göz önüne alırsak yaşadığımız süreç küçücük bir andır. Demokratik Kürt siyaseti ve yargıladığını bu siyasetin temsilcileri özgür toplumun inşası için mücadele eden insanlar. Buna hepimiz sizlerin geleceği de dahildir” dedi. 
 
‘Aterkil devlet sistemiyle kadınlar yargılanıyor’
 
Kadınların yargılandığının somut bir tespit olduğunun altını çizen Ekin, “Demokratik siyasetin bel kemiği kadın özgürlük paradigmasıdır. Kadınlar eşbaşkanlık sistemini yürütürken de bu paradigma ile hepimizin önünü açtılar. ME’leri çalınan Sümer tanrıçası İnanna vardır. Şu anki yargılama da o değerlerin çalınması sürecine benziyor. Aterkil devlet sistemiyle kadınlar yargılanıyor. Bizler ve sizler ahlaki ve politik toplum yasalarının yargı eliyle alaşağı edilmesine engel olmak zorundayız” şeklinde konuştu.  
 
‘Hukuksuzluğu teşhir etmeye devam edeceğiz’
 
Aysel Tuğluk’un ilk eşbaşkan olduğuna vurgu yapan Ekin,  kadınları yaşamda, hukukta özne haline getiren bir sistemin ilk temsilcisi olduğuna dikkat çekti. Aysel Tuğluk’un annesinin mezarına yapılan saldırı hatırlatan Ekin, sağlık sorunlarının bunlardan bağımsız gelişmediğini kaydetti. Ekin, ardından Aysel hakkında verilen ATK raporunun eksikliğine değinerek sağlığına dikkat çekti. Aysel Tuğluk’un ağır hasta tutsaklar arasında yer aldığını belirten Ekin, “ATK kararları bu şekilde gelebilir ama hukukilik ilkesi ayrıdır. Bu hukuksuzluk devam ettiği sürece bizler bu hukuksuzluğu teşhir etmeye ve sizinle mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ülke batıyor’
 
Ardından yine Van barosu avukatlarından Jinda Rugeş Koçak söz alarak, “Mahkeme tarafından ceza kuralları ve ilkesinin bağlayıcı olmadığını gördük. Bizden daha tecrübeli olan yargıçların bizim 4 yıl boyunca hukuk fakültesinde okuduğumuz kanun maddelerini uygulamamanız üzücü. Bizim öncülerimiz olmanızı isterdik. İfade özgürlüğü hiçe sayılarak müvekkillerimiz 6 yıldır tutuklu. Atılı suçla ilgili bir illiyet bağı bulunamıyor. Ülkemiz batıyor. Adalet, ekonomik olarak batıyor. Ülke en başta adalette batıyor” diyerek birliğe dair Kürtçe bir atasözü okudu. Jinda, başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm yargılanan siyasetçilerin tahliyesini istedi. 
 
‘Sivas katliamı faili tahliye edilirken sosyalistler edilmiyor’
 
Mersin Barosu avukatlarından Sebahat Gençtarih de Aysel Tuğluk’un durumuna ve hakkında verilen ATK raporundaki eksikliklere dikkat çekti. Sebahat, “Raporda demansa dair tüm tanılar konmasına rağmen, ‘cezaevinde kalabilir’ denmiş. Rapor doktor raporundan çok polis fezlekesine benzemiş. Yanlış ATK raporlarının olduğuna dair Yargıtay kararı var. Demans bir nörolojik hastalık olmasına rağmen raporda nörolog imzası yok. Hasta tutsaklarla ilgili konu bu ülkede bir acıdır. Hasta tutsakların cezaevlerinde yaşamlarını yitirdiğini duyuyoruz her gün. Sivas Katliamı faillerinden biri hastalığı bakımından tahliye edilmiş. Hasta tutsakların tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyor ve aynı kararın tüm tutsaklara, sol, sosyalist ve yurtsever devrimciler için de uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Bir insanın rahatsızlığının ilerlememesi için elinizden geleni yapmalısınız. Aksi takdirde tarafsız ve bağımsız sayılmazsınız. Bu vicdani bir meseledir” diye belirtti. 
 
Avukat protesto etti
 
Mahkeme heyetinin sürekli avukatları uyarması üzerine kadın bir avukat elinde hazırladığı dövizle mahkemeyi protesto etti. A4 kağıdına yazılı olan “Hasta tutsaklara acil tahliye” yazısıyla birlikte duruşma salonunu terk etti.
 
Duruşma avukatların savunmalarıyla devam ediyor.