Sebahat Tuncel: Aysel Tuğluk olarak konuşuyorum!

  • 15:52 11 Mart 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davasın’da Aysel Tuğluk olarak söz aldığını ifade eden eski DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, “Aysel Tuğluk bizim gurur kaynağımız. Aysel arkadaş bu kürsüyü kullanamıyor. Bu devlet Aysel'in yaşamla bağını kopardı. Nasıl barış, nasıl kardeşlik, nasıl özgürlük? Biz bu ülkede ‘kardeşçe yaşamak istiyoruz’ dedikçe siz ‘bölücü’ diyorsunuz” dedi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması, 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülüyor.
 
‘6 yıl sonra dosyaya dahil edildim’
 
Duruşma verilen aranın ardından siyasetçilerin tutukluluğa dair savunmalarıyla devam etti. HDP eski Parti Meclisi (PM) üyesi Ayşe Yağcı, tüm kadınların 8 Mart’ını kutlayarak söze başladı. Haziran ayında savunmasını verdiğini belirten Ayşe, dosyada hukuk işletilmediğini söyledi. Artık tutukluluk devamına dair verilen kararlara karşı savunma yapmanın anlamını yitirdiğini ifade eden Ayşe, hakkında sadece gizli ve açık tanık beyanları olduğunu, Kobanê eylemlerine nasıl iştirak ettiğine dair bir tespit olmadığını ifade etti. 6 yıl sonra dosyaya dahil edildiğine dikkati çeken Ayşe, “Daha önce ifadem dahi alınmadı. MYK üyelerinin tutuklandığından haberim vardı. Bir ay sonra gözaltına alındım. Kaçabilirdim, kaçmadım. Kaçma şüphesi somut olarak konulmuyor. Bu ibarenin tutukluluk devam içerisinde olmasını istemiyorum” dedi. 
 
‘Bizi yeniden siyasete çektiniz’
 
HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu da söz alarak, tutsak siyasetçileri, kadın avukatları selamladı. Tüm kadınların 8 Mart’ını kutlayan Pervin, “Geçen celse duruşmanın sonunu dahi beklemeden gittik. Tahliye talepli konuşmalarımız, HTS kayıtlarının sizin nezdinizde bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Trajik bir durumla karşı karşıyayız. Ne söylersek söyleyelim sizin nezdinde bir anlamı yok. Duvara çarpıp önümüze geliyor. Biz illegal değiliz. Yıllarca barış ve çözüm süreci için mücadele ettik. Ben uzun zamandır siyasetten uzaktım ama siz bizi yeniden siyasetin içine çektiniz. Siyasal kimliğimizi değerli ve anlamlı kıldığınız için teşekkür ederim” diye belirtti.
 
‘Devlet zor aygıtlarıyla üzerimize geliyor’
 
Yargılamanın infaza dönüştüğünün altını çizen Pervin, “Saatlerce burada oturmak, sizi, tanıkları stres altında dinlemek…Siz bana 8 Mart’ta bağırdınız. 8 Mart’ta kadına bağıran başkan olarak tarihe geçtiniz. Derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama dinlemiyorsunuz. Devlet zor aygıtıyla üzerimize geliyor. Cezaları bitenler dahi tahliye edilmiyor. Sağa bakın, sola bakın disiplin cezası. Cezaevleri zulüm altında. Bizler de zor aygıtının içinde tutuluyoruz. Bir hafta duruşma 3 hafta ara verilerek, duruşma yapılmasını talep ediyorum. Fiziksel olarak da zorlanıyoruz. Duruşmalara katılmama ihtimalimiz güçleniyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘HDP illegalize ediliyor’
 
Pervin son olarak, “HDP demokrasinin bir öğesi ancak siyasi partiden çıkarılarak, illegal gösterilmeye çalışılıyor şu anda yargı da buna hizmet ediyor. Biz illegal bir şey yapmadık. Bunu biliyoruz, tahliyemi talep ediyorum” dedi. 
 
Zeynep Ölbeci: Tahliye talebinde bulunmuyorum
 
Söz alan  aktivist Zeynep Ölbeci, tahliye talep etmek için kürsüye gelmediğini belirtti. Kadınları selamlamak ve 8 Mart’ı kutlamak için söz aldığını anlatan Zeynep, insanlar üzerindeki baskıyı iyi bildiklerinin altını çizdi. Bugün 3’ncü Dünya savaşının yaşandığını hatırlatan Zeynep, “Ortadoğu’da bu savaş uzun zaman önce başladı ve tüm dünyaya yayılıyor. Soğuk savaş dönemini şu an yaşamıyoruz her zaman içindeydik. O nedenle savaşın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Buradan Ukrayna’daki kadınları da selamlıyorum. Her şeyde olduğu gibi savaşı da erkekler çıkarıyor ama en çok etkilenen kadınlar oluyor. Biz her ne kadar bugün burada yargılanıyorsak da her zaman Ortadoğu’da savaş istemediğimizi söylediğimiz için yargılanıyoruz. Buradan bir kez daha söylüyorum. Biz savaş istemiyoruz” diye kaydetti. 
 
‘Sadece barış ve kardeşlik istedik’
 
Her zaman barış ve kardeşlikten bahsettiklerini ancak bugün ülkeyi bölmekle yargılandıklarını dile getiren Zeynep, devletin tüm kurumlarının kendilerine karşı olduğunu ifade etti. “Biz mi bölücüyüz yoksa bize ‘bölücü’ diyenler mi bölücü?” diyen Zeynep, “Dava dosyasında İstihbarat, Emniyet, İçişleri Bakanı müşteki konumunda. Bunları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Bunlar görevini yapmadıkları gibi tüm eksikliklerini bize yüklemeye çalışıyorlar. Öte yandan da Kürt halkına yönelik düşmanca tutumları aşikar. Buradaki heyet ve devlet kurumları da Türkiye’de HDP’nin, BDP’nin ve Kürt siyasetçilerin rolünü biliyor ama görmek istemiyorlar. Düşmanca kıyafetlerini bize giydirmeye çalışıyorlar ama bu kıyafeti kabul etmiyoruz. Bir gün bu kurumlar da bunun hesabını vereceklerdir. Bu ülkede hiçbir düşmanlık yapmadık” şeklinde konuştu. 
 
ULAŞ isimli gizli tanık dışında iddianamede hiçbir şeyin olmadığını kaydeden Zeynep, buna rağmen 14 aydır tutuklu olduğunu ifade etti. Zeynep, bunun öyle devam edeceğini bildiği için herhangi bir talebinin olmadığını belirtti.
 
‘Kadınlar varsa hayat vardır’
 
Ardından söz alan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, tüm kadınları selamlayarak sözlerine başladı. Sebahat, “Biz kadınlar nerede olursak olalım erkek şiddetiyle karşılaşıyoruz. Onlar dışarıdan biz içerde direndik ve 8 Mart’ı kutladık. Bir kez daha vurgulamak istiyorum kadınlar varsa hayat vardır” dedi. 
 
‘Aysel Tuğluk olarak konuşmak istiyorum’
 
Tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk adına konuşacağını ifade eden Sebahat, “Aysel arkadaş ile 2 yıl aynı hücreyi paylaştım. O yüzden bu sözü kendi adıma değil Aysel Tuğluk adına kullanmak istiyorum. Burada Sebahat Tuncel olarak değil Aysel Tuğluk olarak konuşmak istiyorum” şeklinde konuştu. 
 
‘Aysel Tuğluk bizim gurur kaynağımız’
 
Dava dosyasının cumhur ittifakının muhalefete kumpası olduğunu ifade eden Sebahat, şunları söyledi: “CMK maddelerini bile aleyhimize nasıl kullanırsınız? Öyle bir yargılama yapıyorsunuz. Adalet tek taraflı değildir. Bir tarafına tek doldurursanız terazi kopar. Savcı bey lehimize olan bir tane şey koymamış, aleyhe her şeyi koymuş. Buradan adalet çıkmayacağının farkındayız. Kadınların, ekolojik bir yaşam, demokrasi, barış için mücadele ediyoruz. Aysel Tuğluk bizim gurur kaynağımız. İlk kez siyasette eşit temsilin sembolüdür.”
 
Biz hakikatin yolcusuyuz
 
“Aysel Tuğluk buraya gelmiş ve savunma verebilmiş olsaydı, ‘DTK’den beni yargıladınız, 10 yıl ceza verdiniz. Yatıyorum” diyeceğini ifade eden Sebahat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz tutukluluk gerekçesine de DTK’yi gerekçelendiriyorsunuz. Sami Baran ne demiş? ‘Kadın hareketinde çalışmış.’ Ona ne kalmış biz söylüyoruz. Kadın çalışmalarındayız. Aysel arkadaşımız Yurtsever Kadınlar Derneği’nde çalışmalara başladı. HADEP’de, DTK’da çalıştı. KJA nedir? Oraya üye oldu diye Aysel arkadaşımızı 38 kez müebbetle mi yargılıyorsunuz? Aysel arkadaşımızı bunları yaparken sağlıklıydı, sokakta, alanda mücadele etti. Bunu reddetmiyoruz. Biz yaptıklarımızı savunuyoruz. Biz hakikat yolcusuyuz. Aysel arkadaş bu kürsüyü kullanamıyor. Bu devlet Aysel'in yaşamla bağını kopardı. Nasıl barış, nasıl kardeşlik, nasıl özgürlük? Biz bu ülkede ‘kardeşçe yaşamak istiyoruz’ dedikçe siz ‘bölücü’ diyorsunuz. Yüzyıldır Kürtlerin yaşamadığı şey kalmadı. 
 
Ben varım…
 
Aysel arkadaşımız Dersimlidir. 37 Dersim Tertelesi hikayeleriyle büyüdü. Onun öfkesi bu ülkeden ayrılmak üzerine olmadı. 12 Eylül Darbesini yaşadı. Ağabeyi cezaevlerinde katledildi. Buna rağmen öfkesini insan hakları mücadelesine yönlendirdi. İntikam alıyorsunuz. Yüzyıldır Kürt halkından intikam alıyorsunuz. Ben varım, varsam dilimde kültürüm de var. Ben bir halkım benim dilimi, kültürümü yaşama hakkım var. Beni ne hakla yurttaşlıktan çıkarıyorsunuz, hangi hakla beni bölücü olarak yargılıyorsunuz? Bu durum Aysel arkadaşımız için de geçerli. Aysel arkadaşımız bu kürsüyü kullanabilseydi bunu çok daha geniş anlatacaktı. Aysel Tuğluk açısından daha fazla bu işkenceyi uzatmadan tahliyesine karar verilmesini istiyoruz. Tutukluluk gerekçesi de mükerrer. Siz bu dosyadan tahliye etseniz bile tahliye olamayacak. Çünkü 10 yıl ceza almış. Devlet bir yurttaşın sağlık hakkını güvence altına almak zorunda. Bugün sağlık hakkı ortadan kaldırılıyor.”
 
‘Hayat buradan ibaret değil’
 
Sebahat, savcının mütalaasına dair de bir kaç noktaya değindi.  AİHM kararının Türkçesi’ni sunmasına karşın Adalet Bakanlığı’nın kendilerine sunulmadığına dair savcı mütalaasında değinilmesini eleştiren Sebahat “En azından bireysel dahi değerlendirse Selahattin Beyin tahliyesi gerekir. Adalet Bakanlığı size gönderecek siz de gereğini yapacaksınız, biz de Adalet Bakanlığı’na seslenelim. Bu dava kuralsızlıklarla, usuli eksikliklerle dolu bir davadır. Bize dakikayla söz veriyorsunuz. Biz kendi sözümüzden kısmak zorunda kalıyoruz. Cezaevinde de bir yaşam var. Orada da bulaşık, çamaşır yıkıyoruz. Hayat buradan ibaret değil. Tutukluyuz ama yaşam devam ediyor. Ben 6 yıldır yargılanıyorum. Ben kaç defa mahkemeye çıktım. Hakkımda yüz tane fezleke hazırlanmış. İlk kez buradaki uygulamalarla karşı karşıyayım. Savunma hakkı sadece kürsüde iddialara cevap vermem mi? Koşulları siz hazırlamak zorundasınız. Biz savunmamı hazırlamam için uygun koşullar hazırlamanız gerekir. Niye savunma yapmayayım” diye belirtti. 
 
 ‘Kadınlara halkıma veremeyecek hesabım yok’
 
“Benim başım dik, alnım ak” diyen Sebahat, şöyle devam etti: “Halkıma, kadınlara veremeyecek hesabım yok. Tarihe not düşeceğiz. Tabi ki çamur atmaya çalıştığınız iddialara cevap vereceğiz. 38 insanın da hesabını savunacağız. Yaşam hakkını ihlal eden bu devlettir. Paramiliter güçleri sokağa salan, paramiliter güçlerle hesaplaşmayan, Kürt siyasetçilerle hesaplaşmaya çalışan bu iktidardır. Bunlarla da hesaplaşacağız. Şu anda Anayasa yok diyebilirsiniz. Burada İçişleri Bakanının sözü daha çok geçerli. Bu ortamda adil bir yargılama yapılabilir mi? Bizim yüzümüzden avukatlarımızı da mağdur ediyorsunuz. Başka dosyalara bakamıyorlar. Bir yandan HDP Kapatma Davası için hazırlık yaparken bir yandan buraya koşturuyorlar. Hani savunma hakkı? Savunma yapabilmek için uygun koşullar yaratılmasını istiyoruz. Biz bunları konuşuyoruz ama çözemiyoruz.
 
 Türkiye halklarına karşı da bir sorumluluğum var
 
İnsan onuru ile yaşar. İnsanın bir onuru vardır. Sadece canlı olarak yaşıyor olmak insan olmayı gerektirmez. Biz sadece fiziki olarak yaşamıyoruz. Ki siz bizi fiziki olarak da zorluyorsunuz. Siz benim adıma karar veriyorsunuz. Ben niye her gün buraya gelip bu davayı takip ediyorum. Çünkü benim bu davada halkıma karşı sorumluluğum var. Türkiye halklarına karşı da bir sorumluluğum var. Ben o yüzden buraya geliyorum. Siz de bana bu koşulları sunmak zorundasınız. HSK sizi atadı ve sizin tek işiniz bu dosya. O zaman siz de sorumluluğunuzu yerine getirin. En azından şekli olarak. Bizi bir tiyatronun bir parçası haline getiremezsiniz. 
 
Yüzümüzü çevirirsek asıl bundan korkun 
 
Son kez Aysel arkadaşımızın durumuna dikkat çekmek istiyorum. Bunun siyasetle alakası yok. Bu çok insani bir mesele. Bütün partilerimiz 4-5 yılda bir kapanıyor. Ama biz ısrarla halkların kardeşliği, eşitliği ve birlikte savunmak için mücadele ediyoruz. Hala Kürtlerin yüzü Ankara’da bir arada yaşamaktadır. Ya biz yüzümüzü çevirirsek, asıl bundan korkun. HDP de bunun çimentosudur. Bunu ortadan kaldırmayın. Bu işkenceye son verin. Bu kadınlar ilk geldiğinden beri Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çekiyor. Dışarıda binlerce kadın imza kampanyası düzenledi. Kadın dayanışması var Aysel arkadaşımız için. Aysel arkadaş başta olmak üzere tüm arkadaşlarım için tahliye istiyorum.”  
 
Duruşma siyasetçilerin tutukluluğa dair savunmalarıyla devam ediyor.
 

Etiketler:

kobanê dava