Ayla Akat Ata: Kadınların özgür ve özerk örgütlendiği zamanlardayız

  • 17:58 3 Mart 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunmasına devam eden Ayla Akat Ata, “Kadınların özgür ve özerk örgütlendiği zamanlardayız. Bu örgütlülük bir bütün toplumu değiştirecek ve dönüştürecektir. Tabi ki beklemeyeceğiz sınırları, sınıfları aşacağız” dedi. 
 
Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması 3’üncü gününde Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekili ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam ediyor.
 
‘Sessiz kalmak kardeşliği sorgulatır’
 
Kürt kadınlarının ulusal, sınıfsal olarak maruz kaldıklarının karşısında verdikleri mücadelede pes etmediklerine dikkat çeken Ayla, “Küresel kadın örgütlülüklerinin de bir parçası olmuştur. Feminizm kadın bakış açısıdır diyoruz. Cinsel ve sınıfsal sömürü tüm kadınlar için geçerlidir. Kadınlar bu noktada ortak ses olabiliyorlar. Ama Kürt kadınların yaşadığı sorunlar görmezden gelinmesi tercih ediliyor. Kimliğimizi ön plana çıkarmamamız isteniyor. Yaşamdan ve gerçeklikten kopuk bir feminizm anlayışı olabilir mi? Kürt kimliğine ve diline yönelik yasaklamalara sessiz kalmak kız kardeşliğini de sorgulatır” dedi. 
 
‘Ortak hareket etmeye çalışıyoruz’
 
Dünyanın erkek egemen sistemle yönetildiğinin farkında olduklarını ifade eden Ayla, “Kadınlığımız ve Kürtlüğümüzü birbirinden ayrı yaşayabilir miyiz? Bizler ortak hareket etmeye çalışıyoruz. Birlikteliğimiz var bu değerli ve önemli. Ama Kürt kadınlarının farklı sorunları da var. Ulusal taleplerimizin varlığı ve devletin yasakçı zihniyeti karşısında Kürt kadın hareketi olarak örgütlenmek durumunda kaldık. Türkiye kadın hareketinden taleplerimiz farklıydı. Dokunulanlarımız farklıydı. ‘Dokunma’ diye örgütlendik ve alanlara çıktık. Kadın olduğumuz için erkeklerden, Kürt olduğumuz için Türkiye kadın hareketinin dışında özerk örgütlendik” şeklinde konuştu. 
 
‘Yüzleşmek önemli’
 
Kadın iradesinin oluşma sürecine ilişkin konuşan Ayla, “Kadının bir irade olarak  tanınması kendi örgütlülüklerini yaratmasıyla mümkün oldu. Bu deneyimler kadınların var olduğu her alana aktarıldı. Bunun için büyük bir özveriyle mücadele ederek özgün modellerini yarattılar. Kendimizi donattık ve eril zihniyete karşı mücadele ettik. Kürt kadın mücadelesi, kadınların bulunduğu tüm yapıları demokratikleştirmeye zorlayan çatışmaları beraberinde getirdi. Emeğini görünür kılma arzusu ve iradesini ortaya çıkarma arzusu temel motivasyon kaynağı oldu. Kadının eşit ve özgür olduğunu söylemekle buna karşı pratikte yaşanan çelişkilerle karşılaşıyoruz. Yüzleşmek bu noktada önemli. Kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bir parçası olmak dünya kadın yürüyüşüyle başladı” diye anlattı.  Ayla devamında, dünya kadın yürüyüşünün tarihinden bahsetti. 
 
Kürt siyasetçi  Leyla Zana’ın idolü olduğunu vurgulayan Ayla,  Leyla’nın hayatını anlattı. Ayla, Leyla’nın siyasette ve kadın mücadelesinde yer aldığı sürece değindi. 
 
Kadın emeğinin görünür olmasının siyasi partilerde kollaşma çalışmalarıyla başladığını  dile getiren Ayla, “Kimsenin bize bu kararı alın, bunu yapın demesine gerek yoktu. Çünkü biz itiraz eden, eşitlik isteyen kadınlardık. Bu geçmişimiz yokmuş gibi sadece talimatla görevlendirildiğimiz belirten anlayışı asla ama asla kabul etmiyoruz. İddianameye bakıyorum, biz sürekli talimat almışız. Hayır, bu bizim birikimimizdir, deneyimlerimizdir mücadelemizdir. DÖKH’ün olduğu süreçte bu dosyada merkezde olan 6-8 Ekim olayları yaşanıyor. Bu iddianamede de DÖKH’ün açıklaması var, bu açıklama bayramlaşmaya davet. İddianamenin başından bu yana DÖKH’ün tek paragraflık açıklaması var” diye ifade etti. 
 
‘Yok edemezsiniz’
 
Kürt kadın hareketi olarak Türkiye ve dünya kadın hareketine büyük bir miras bıraktıklarını ifade eden Ayla,  şöyle devam etti: “Kadınlarla birlikte çalışmak, doğruya işaret etmek beni çok heyecanlandırdı. KJA da böyle kuruldu. Kadınların çözüm masasına oturması için resmi bir sıfatımızın olması için bir arzu vardı ama bugün iddianamede yer alanların bununla bir ilgisi yok. Biz kimseden talimat almadık. Çözüm sürecinde kurulan bir yapılanmadır KJA. KJA kapsamında yaptığım konuşmaların bu dosyayla ne ilgisi var? 6-8 Ekim’le ne ilgisi var da dosyaya konulmuş? Biz kadınların bir araya gelmemizin tek nedeni vardı, demokratik çözüm düşüncesi ve resmi bir kurum olarak kadın temsiliyetiydi. Ama olmadı, karşılayamadı ve KJA kapatıldı ama yerine TJA kuruldu. Yok edemezsiniz.”
 
‘Kadınlar kültürün aktarıcıları’
 
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “PKK bir kadın örgütüdür” sözlerini hatırlatan Ayla, sonrasında Kürt kadın kurumlarının hepsinin basıldığını söyledi.  Ayla, “Bu kriminalize etme çabasıdır. Açıklamada ayrıca ‘kültürel terörizm’ diyor. Burada asıl hedef alınanın kadın olduğunu biliyoruz, çünkü kültürün taşıyıcısı kadınlar. Kadınlara yönelik gözaltı tutuklamalar arttı” dedi. Kültür kavramının kadınların yaşamlarını sınırlandırmaya hizmet ettiğini belirten Ayla, “Tarihsel olarak kadınlar, kültürün aktarıcıları olarak görüldüler. Ama kültürün siyasal kullanımını sorgulamak gerekiyor. Kültür argümanını kimin ne amaçla öne sürdüğüne bakmak gerekiyor.  Kürt kadınları, erkeklerle birlikte içinde yaşadıkları toplumu dönüştürme çabasını veriyor. Bunun en temel göstergesi eşbaşkanlık sistemi. Kendilerini tarihin özneleri kurma, dünyaya direnmeye, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde kendi teorilerini oluşturma haklarında sahiptirler. Kadınların karar alma ve uygulama süreçlerine katılmasının önündeki engeller kalkıncaya kadar mücadele sürecek” diye ifade etti. 
 
‘Kadınlar mücadeleyi sürdürmeli’
 
Kürt kadınlarının savaş ve şiddetin ne demek olduğunu iyi bildiğini  kaydeden Ayla şu sözleri kullandı: “Savaş, kan dökülen siyasettir. Savaş yürütülen siyasetin devamı olarak kabul edilmiştir. Barış ise savaş halinde olmamak olarak tanımlanır. Meşrulaştırılan savaşlar beraberinde buna karşı verilen mücadeleleri de getirmiştir. Zor da olsa bir şekilde var olmaya çalışan kadınlar, eğer örgütlülüklerini sağlayamamışsa savaş kararında olduğu gibi barış sürecinde de belirleyici olamamaktadır. Bu nedenle bir yandan savaşı erkeklerin karar verdiği, kadınların ise pasif olarak görüldüğü hakim anlayışa karşı mücadele verme kararlılığı sürdürülmelidir.  Kadınlar barışın toplumsallaşmasının en etkili dinamiğidir. Kadınlar savaş süreçlerinde yaşadıkları zorluklar ve tecrübeyle hakikatin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması için en etkili örgütlenmelerin misyon sahibi olarak barış süreçlerinde belirleyici olabilmeli ve bunun için mücadeleyi sürdürmelidirler. 
 
Kadınlar toplumun yarısını oluşturur
 
Savaş ve çatışma ortamında toplumun tüm bileşenleri zarar görür. Barış aktivistleri de yasal olmayan yöntemlerle etkisiz hale getirilmeye çalışılır. Kadınlar bir mülk olarak görülüyor, bedenleri de bir işgal alanıdır. Bu gerçeklik bir yana kadınlar savaş döneminde erkeklere tanınan toplumsal rollerin hepsini üstlenmek durumunda kalırlar. Savaş ve barış başladığı an kadınların mücadelesi de başlamaktadır. Kadınların çözüm ve barış süreçlerinde yer almaları eşitlik ilkesiyle doğrudan bağlantılı. Çünkü kadınlar toplumun yarısını oluşturur. Bu dosyada yargıladığınız kadınlar, bulunduğumuz coğrafyada bu sürecin içinde yer almış örgütlenmiş yüzlerce kadından belki de sadece bir kaçıdır. Kadınların sürece dahil olması barışın kalıcı olmasında doğrudan etkilidir. Bu noktada bizim sürecimiz açısından yapılan çalışmalar yol gösterici olmuştur.
 
Eşitlik ve özgürlük talebinde bulunmanın ve barışı sağlama mücadelesine karşılık görünenin cezaevi olması dolayısıyla ben ve arkadaşlarımız karşınızdayız. Yargılanan ilk kadın değilim.”
 
‘Kadın kurumları hedef alındı’
 
Kayyım atamalarının son derece planlı  olduğuna değinen Ayla, “Neredeyse bütün belediyeler, ürettikleri hizmetin yanında kasalarına para bırakmıştır. Yapılan incelemelerde hiçbir belediyede usulsüzlük tespit edilmemiştir. Eşbaşkanlığı yaygınlaştırmayı hedeflemiştir yerel çalışmalar. Yerel yönetimler alanında özgün çalışmalar yapılmıştır. Toplumsal ekonominin kadın  eksenli örgütlenmesine yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Kadınlar büyük emek harcadılar. Egemenlikten vazgeçmek, iktidar alanını kadınlara devretmek o kadar kolay olmadı. Büyük bedeller ödendi. Kayyımlar atanmadan önce hükümet demokratik ve eşit seçimle göreve gelen kadınları illegalize ederek tutuklamıştır. Görevden alma ve tutuklamaların ardından kadın politikalarıyla birlikte HDP’nin ve diğer öncü partilerin geliştirdiği kadın kurumları hedef alınmıştır” şeklinde konuştu.  Ayla, yerel yönetimlerce kurulan kadın kurumlarına yönelik saldırıları anlattı. Ayla, “Elimizden belediyeler alınarak ilk yönelinen kurumlar kadın kurumları oldu. 43 kadın mekanının kapısına kilit vuruldu” dedi.  Ayla, kapatılan kadın kurumlarını tek tek saydı. 
 
‘Akıl almaz bir kadın düşmanlığı görüyoruz’
 
Kadın merkezi binalarının içeriğinin değiştirildiğini de aktaran Ayla, “Akıl almaz bir kadın düşmanlığı görüyoruz. Kadın odaklı sosyal kentsel uygulamalara bakıyoruz. Kadınların adlarını taşıyan sokaklar değiştiriliyor. Kurslar kapatılıyor. Kayyımların belediyelerin gaspını izleyen süreçte en önemli hedef kadın özgürlükçü yerel pratiğimiz olmuştur. Kadın politikalarının içi boşaltılarak amacın dışında kullanılmıştır. Kadın eşbaşkan ve kadın politikalarıyla ilgili tüm bilgiler belediyelerin web sitelerinden çıkarılmıştır. Bununla hafızasızlaştırma politikası uygulanmıştır. Bunlar iktidarın istediği ölçüde yeni bir insan profili yaratma politikasıdır.  Kadının farkındalığını güçlendirecek her türlü mekanizma yok edilmeye çalışılmıştır” diye belirtti. 
 
Tartışılması gereken şiddetin medyada yer alan şeklidir’
 
“Kadınların özgür ve özerk örgütlendiği zamanlardayız” diyen Ayla, “Bu örgütlülük bir bütün toplumu değiştirecek ve dönüştürecektir. Tabi ki beklemeyeceğiz sınırları, sınıfları aşacağız. Dünya nüfusunun yarısıyız ve farkındayız savaş dönemlerinde ganimet olarak kabul edilen bir yanımız. ‘Eşit işe eşit ücret’ diyen kadınlarla birlikte haykırdık. İspanya’da ‘eşitlikte bir adım bile geri gidilemez’ diyen kadınlarla birlikte yürüdük. Polonya’da kürtaj yasağına karşı siyah giyinmiştik, İsviçre’de eşitsizlik ve kadına yönelik şiddete karşı yürüyen kadınlarla birlikte sevindik, kadınların regl döneminde mabede girme yasağına karşı Hindistanlı kadınlarla birlikte mücadele verdik, susmayacağız korkmayacağız itaat etmeyeceğiz, ‘kadına yönelik şiddete hayır’ demeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Tartışılması gereken kadınların ve kız çocuklarının Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşımın çok sınırlı olduğu gerçeğidir, tartışılması gereken yöneticilik pozisyonundaki  kadınların sayısı yüzde 20’yi, parlamentodaki kadınların oranı yüzde 17 iken eşbaşkanlık sisteminin yasal güvence altına alınmasıdır. Tartışılması gereken kadın ve çocuklara yönelik şiddetin medyada yer alan şekli ve kullanılan dildir” şeklinde konuştu. 
 
“Özgür olmamız gerekiyor” diyen  Ayla, “Prometheus'un tanrılardan alarak halka dağıttı. Ateş bugün kadınların elinde tuttuğu meşale ile ölümsüzleşiyor. Kadın varsa umut vardır” sözleriyle savunmasını bugünlük sonlandırdı. 
 
Duruşma yarın Ayla’nın savunmasıyla devam edecek. 
 
 
 
 
 
 
.