'Fail Onur Gencer’in CİMER’e başvuru yapması bile bir hukuk skandalı'

  • 09:02 6 Şubat 2022
  • Hukuk
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Deniz Poyraz davasının faili Onur Gencer’in avukatı aracılığıyla dosyanın başka bir kente taşınması talebiyle CİMER’e yaptığı başvurunun iktidarı, davaya müdahil etme isteğini yansıttığını kaydeden Avukat Türkan Aslan Ağaç, dilekçenin kendisinin bile temel hakları hedef aldığını söyledi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasına yönelik 17 Haziran 2021’de silahlı saldırı düzenleyen ve Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in avukatı aracılığıyla Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı’na (CİMER) başvurduğu öğrenildi. Failin avukatı aracılığıyla 29 Aralık 2021 tarihinde davanın görülen ilk duruşmasının ardından “güvenlik” iddiasıyla davanın Kayseri’ye sevk edilmesi istendi. Failin talebi üzerine CİMER, Adalet Bakanlığı harekete geçti.  
 
Bakanlık, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve İzmir Valiliği’nin “güvenlik zafiyeti” olup olmadığına dair görüşlerinin de yer aldığı gerekçeli mütalaaların, kendilerine ulaştırılmasını talep etti. Şimdiye kadar başsavcılığın ve valiliğin, bakanlığa görüş bildirmediği belirtildi. 
  
Dava avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, failin CİMER’e başvurusu ve Adalet Bakanlığı'nın görüş talebine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Provokasyon’ bahanesi
 
Türkan, dava dosyasına dair Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 27 Ocak tarihli bir yazıyı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği, 1 Şubat’ta 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptıkları başvuru ile öğrendiklerini söyledi. Yazıda, fail Onur Gencer’in avukatının 2 Ocak’ta CİMER’e davanın Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakil talebiyle başvurduğunu ifade eden Türkan, “Dilekçede duruşma öncesi adliye önünde yapılan basın açıklamalarının provokasyon olduğunu ve ilk duruşmada yaşandığını iddia ettikleri olaylar nedeniyle yargılamanın sağlıklı yürütülemediğini, mahkeme heyetinin duruşma salonunda kontrolü yitirdiği gibi maddi gerçekle ilgisi olmayan iddialar öne sürüldüğünü gördük” dedi. 
 
‘Fail avukatı başvurusunda temel haklara saldırıyor’
 
Birçok siyasi parti ve sivil toplum ile kadın örgütünün, siyaset yapma, örgütlenme, ifade özgürlüğü gibi hak ihlalleri nedeniyle davayı sahiplendiğine dikkat çeken Türkan,  son iki duruşma öncesi yapılan katılımcıların yaptıkları açıklamaların hedef alınmasına dair şunları söyledi: “Her iki duruşma öncesi adliye binası önünde yapılan basın açıklamasında ‘provokasyon’ olarak nitelenebilecek hiçbir davranış söz konusu olmadı, İzmir Emniyeti de buna dair gerekli önlemleri aldı. Bu basın açıklamalarının, provokasyona neden olacağı gibi iddia tamamıyla gerçek dışı. Bu ifade bile bu temel haklara yapılmış bir saldırının sürdürüldüğü anlamına geliyor.”
 
‘Mahkeme heyeti’ gerekçe olarak gösterildi
 
Fail avukatının ayrıç ilk duruşması kastederek, mahkeme heyetinin kontrolü kaybettiğini ileri sürdüğünü, bunun da gerçeği yansıtmadığını kaydeden Türkan, “Hatırlarsanız fiilen mahkeme 13. Ağır Ceza Mahkemesi Konferans Salonu’nda gerçekleşti. İlk kez kullanılan salon ve fiziki yapısına yabancı olunduğu için bir takım sorunlar yaşandı. Sanığın hem Deniz Poyraz’ın ailesini ve yakınlarını hem de duruşmada yer alan HDP’lileri ve izleyicileri tahrik eden davranışları söz konusu oldu. Siyasi tarafını bırakın, bir cinayet dosyasında insanların bu kadar rahat olmasına tepki göstermesi ya da ikinci duruşmada ağzından çıkan sözcüklere sözlü tepkilerin olması olağan karşılanmak durumunda ve tolere edilmek durumunda” diye belirtti. 
 
‘Olayın arka tarafı perdelenmeye çalışılıyor’
 
Failin dilekçesinde, AKP ve MHP’nin oylarının yüksek çıktığı Kayseri’yi işaret etmesinin tesadüf olmadığına dikkat çeken Türkan, hatta 2015-2016 yıllarında HDP Kayseri İl binasının yakılmak istendiğini hatırlattı. Türkan, “Bu dosyanın tarafı sanık değil, o suçu işleyen pozisyonunda. Dosyanın mağdurları Deniz’in ailesi ve HDP yetkilileri. Aynı zamanda bu dosyayı takip eden kurumlar açısından düşünürseniz saldırının kendisi toplumsal barışı, bir kaos ortamını hedeflediğine göre barışın kendisi, hepimiz mağdur sıfatı taşıyoruz. Buradan Kayseri’ye ailenin mağdur tarafı olanların İzmir’den kilometrelerce uzaktaki Kayseri’ye taşınıyor olma h ali olayın arka tarafını perdeleme amacı güdüldüğü anlamına gelecektir” sözlerini kullandı. 
 
‘Delillerin toplanması gereken yerden uzaklaşılmak isteniyor’
 
Türkan devamına, soruşturma aşamasına kadar delillerin toplanmadığı, hatta mevcut delillerin karartıldığı düşünülürken, dosyanın olayın gerçekleştiği, delillerin toplanması gereken yerden başka bir ile verilmesinin kovuşturma aşamasının da yanı yüzeysellikle götürüleceği anlamına geleceğini belirtti. Türkan, “Dosyanın İzmir’den götürülmesi, bu olayın üzerinin örtülmesi, maddi hakikatin ortaya çıkarılmasının önüne geçilmesi, sanığa yardım eden, sanığı azmettirenlerin ortaya çıkarılmaması anlamına gelecektir diye kaydetti. 
 
‘Davanın Aliağa’da görülmesi bile doğru değil’
 
Adliye içerisinde sanığın güvenliği sağlanamadığı düşünülüyorsa bile cemaat yargılamalarında kullanılan Aliağa İnfaz Kurumu’nun bulunduğunu dile getiren Türkan, “Eğer İzmir Adliyesi’nde bunun sağlanması düşünülmüyorsa burada yapılması mümkün. Bunu dahi doğru bulmuyoruz. Başsavcılığın ve valiliğin dosyaya olumlu görüş vermeyeceğini düşünüyoruz, düşünmek istiyoruz” dedi. 
 
‘Adil yargılanma ilkesi ihlal edilir’
 
Dosyanın başka bir ile gitmesiyle İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosya ile ilişkisinin kesileceğine işaret eden Türkan, bunun da Anayasa’da ve uluslararası anlaşmalarda güvence altına alınan doğal hakim ilkesinin ihlal edilmesi anlamını taşıdığını dile getirdi. Türkan şöyle devam etti: “Aynı zamanda adil yargılama ilkesi unsurunu ihlal etmiş olursunuz. Ceza yargılamasında doğrudan yüz yüzelik ilkesi, aleniyet ilkesi var. Delillerin tamamının İzmir’de olmasına rağmen delillerin, tanıkların Kayseri’ye taşınması mümkün olmayacağı için dosyanın yüzeysel olarak yürütülmesi ve hakikatin üzerinin örtülmesine yönelik bir hizmette bulunmuş olursunuz. Bu nedenle de adil yargılanma ilkesi bir bütün olarak ihlal edilmiş olur.”
 
‘Dilekçede ihlal ya da kaygıdan bahsedilmiyor’
 
Fail avukatının CİMER’e başvuru yapmasını “hukuk skandalı” olarak değerlendiren Türkan, “Yasanın CMK 19. Madde kapsamında mahkemenin kendisinin ya da Adalet Bakanlığı’nın mahkemeye bizzat başvuru yapma ihlaline dair ciddi kaygıları varsa ki dilekçenin içinde bu ciddi kaygılardan bahsedilmiyor” diye belirtti. 
 
‘CİMER’e başvuru iktidarın yargıya müdahalesini istemek demek’
 
Fail avukatının talebi mahkeme yerine doğrudan CİMER’e bildirmesinin dahi iktidarın hatta cumhurbaşkanın dosyaya müdahale etmesini istedikleri anlamına geldiğini ifade eden Türkan, bu durumu şu şekilde özetledi: “CİMER’e yapılan başvuruların CİMER’den doğru kurumlara iletildiğinde sanki bizzat cumhurbaşkanının talimatı doğrultusunda gelen bir evrak muamelesi gördüğünü, uygulamalar itibariyle biliyoruz. O yüzden Adalet Bakanlığı’nın CİMER’den gelen talebi doğrudan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve valilik görüşü alınmak üzere mahkemeye iletmesi dahi bunun bu şekilde algılandığı anlamına geliyor. Bu da, yargıya siyasetin doğrudan müdahalesi demek oluyor. CMK 19. Madde gereğince Adalet Bakanlığı’na doğrudan müracaat etmenin dahi bağımsız ve tarafsız yargıya müdahale olduğunu düşünürken, bunun bir de CİMER üzerinden yapılması yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesini tümden ortadan kaldıran bir unsurdur. Adil yargılanma ilkesi tümden ortadan kalkmış olacak.” 
 
‘Davanın farklı bir ile nakline açıklama getiremezler’
 
Konuya dair 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, naklin neden gereksiz olduğuna dair dilekçe verdiklerini söyleyen Türkan, iki duruşmada da herhangi bir kamu görevinin ihlali durumunun ne salonda ne de adliye dışında yaşanmadığını sözlerine ekledi. Türkan son olarak, “Hiçbir neden yokken İzmir Valiliği’nin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ellerindeki yetkiyi kullanarak engelledikleri bir olay söz konusu iken daha sonraki duruşmalarda var olan veya olmayan olanakları neden kullanmayacaklarını veya neden olmadığını açıklamaları gerekmektedir. Devlet, davayı neden İzmir’de yapamadığını açıklamak zorunda. Y da gereken önlemleri, duruşma salonu içinde ve adliye binasında almışken bundan sonraki duruşmada neden alamayacaklarını açık açık belirtmek zorundalar. Aksi takdirde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı da İzmir Valiliği de bu olayın arka perdesinin ortaya çıkmasını istemediklerini kamuoyu da bizler de biliyoruz” diye konuştu.