33 kadının yargılandığı davada erkek ve devlet şiddeti anlatıldı

  • 15:58 26 Kasım 2021
  • Hukuk
 
ANKARA - 33 kadının yargılandığı İstanbul Sözleşmesi davasında beraat çıkmazken, yargılanan kadınlar maruz kaldıkları erkek ve devlet şiddetini anlattı. 
 
Ankara’nın Çankaya ilçesine bağlı Kolej semtinde 12 Ağustos 2020’de İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması tartışmalarına ilişkin eylem gerçekleştiren Ankara Kadın Platformu üyelerine yönelik gerçekleşen polis saldırısı sonucu aralarında gazeteci Eylem Akdağ, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, avukat Sevinç Hacıoğlu ve Arzu Kurt’un da bulunduğu 33 kadın hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa muhalefetten” açılan davanın 2’nci duruşması Ankara 28’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
 
Verilen aranın ardından duruşma kadınların savunmasıyla devam etti.
 
‘Biz devlet eliyle polis şiddetine maruz kaldık’
 
Yargılanan kadınlardan Buse Üçer, İstanbul Sözleşmesi’nin psikolojik şiddete dair olan 33’üncü maddesine dikkat çekti. Haklarında açılan davanın sistematik şiddetin bir devamı olduğunu söyleyen Buse, “Biz devlet eliyle polisin psikolojik ve fiziki şiddetine maruz kaldık. Her gün ‘Bugün başımıza bir şey gelecek mi’ diye düşünüyoruz. Yolda yürürken tehlikelerle karşı karşıyayız. Daha önce bir günde 4 kadının öldürüldüğü gün attığım tweet nedeniyle önüm kesilerek kaçırıldım ve sonra gözaltına alınarak bir gece gözaltında tutuldum. Ardından bu tweetim nedeniyle aileme ve okuluma haber gönderildi ve okul tarafından da hakkımda soruşturma başlatıldı. Ardından bu davadan beraat ettim” sözlerine yer verdi.
 
‘Kadın hareketi yargılanıyor’
 
İstanbul Sözleşmesi davasında kadın hareketinin yargılandığını kaydeden Buse, “Devletin şiddete karşı önlem alması gerekiyor. Bu eylem başta olmak üzere birçok eylemde polis tacizine maruz kalıyoruz. Kendi hayatımı savunmak için sözleşmeyi savunmak zorundayım. Kadınların kurtuluşu için bunu savunmak zorundayım. İstanbul Sözleşmesi’ni kimse bize bahşetmedi, kadınlar, LGBT+’lar ilmek ilmek ördü. Bizi yargılayacağınıza çocukları, kadınları tacize maruz bırakan erkekleri yargılamanız gerekiyordu. Çilem Doğan kendisine sistematik olarak şiddet uygulayan erkeğe karşı özsavunmasını kullandığı için ceza aldı. Biz tüm kadınlar için alandaydık” dedi.
 
Buse’nin ardından kadınlar savunmalarına sırasıyla devam etti.
 
‘Kaçırılıp, tecavüze maruz kaldım’
 
Gülbahar Gündüz: Yıllar önce devlet tarafından şiddete maruz bırakılan bir kadın olarak burada bulunuyorum. Kaçırılıp, tecavüze maruz kalıp ardından bir otobana atılan bir kadın olarak buradayım. Ve yıllar sonra da burada İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğum için kadınlarla birlikte yargılanıyorum. Orada polis şiddetiyle karşılaştık ve polisler kadınları ablukaya aldı.
 
‘Yaşam alanlarımız tehdit altına alındı’
 
Zeynep Kurt: Kadınların çağrısı üzerine eyleme katıldım. Bu hukuk dışı bir şey değildi. Ben de bir hukuk öğrencisi olarak hukuk dışı bir şey yapmadım. İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasının ardından yaşam alanlarımız tehdit altına alındı. Ben de İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak için o eyleme katıldım. Herhangi bir ikaz duymadım. Polisin sürekli kadınları engelleyen barikatıyla karşılaştım. İki taraftan ablukaya alındık. Dışarıdan görüntü alınması engellenirken barikatın içinde bizler şiddete maruz kaldık.
 
‘Sokaklar bizim için bir alan’
 
Kardelen Yavuz: Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla ben de o gün alandaydım. O günden bu yana yüzlerce kadın öldürüldü, katiller cezasız bırakıldı ve kadınlar özsavunmalarını uyguladığı için yargılandı. Bizler bu eylemlere katılmaktan vazgeçmeyeceğiz. Sokaklar bizim için bir alan ama bu mücadeleyi sadece sokakta değil hayatın birçok alanında sürdürüyoruz. 
 
‘Haklarımız ve hayatlarımız yargılanıyor’
 
Yağmur Alaz Gülveren: İstanbul Sözleşmesi’nin ardından zaten tehlikede olan kadın ve LGBT+'ların yaşamı daha büyük tehlike altına alındı. İstanbul Sözleşmesi’nden önce uygulanan iyi hal indirimleri artarak devam ediyor. Katillerin yargılanması gereken duruşmalarda Şule Çet, katillerle aynı yerde olduğu için katledildi. Başak’ın katledilmesi İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin ardından yaşananları bir kez daha gösterdi. Hem kendimin hem de kadınların ve LGBTİ'+ların hayatlarını savunmak için o gün o eylemdeydim. İstanbul Sözleşmesi'ni savunmak, katledilen kadınlara olan borcum olduğu için savunmaya devam edeceğim. Haklarımız ve hayatlarımız yargılanıyor.
 
‘Müslime bebeğe yapılanlar Türk aile birliğine uygun mudur?’
 
Songül Kurt: İstanbul Sözleşmesi bir grup tarafından, ‘Türk aile yapısına uygun değil’ denilerek feshi isteniyor. Peki, Müslime bebeğe yapılanlar Türk aile birliğine uygun mudur? Kayınbabası tarafından tecavüze uğrayan kadının yaşadıkları Türk aile birliğine uygun mudur? İşte biz bunun için alanlardaydık, savunmaya da devam edeceğiz.
 
‘Katledilen tüm kadınlar için alandaydım’
 
Dicle Paşa: Yaşamımızı şiddete karşı örmeye çalışıyoruz ve bir yaşam zinciri oluşturduk. O gün o nedenle her türlü şiddete karşı çıkmak için alandaydım. Hakları elinden alan ve katledilen tüm kadınlar için alandaydım.
 
‘Yıllarca eşim tarafından tacize uğradım’
 
Serap Kaplan: Ben yıllarca eşi tarafından tacize, şiddete uğramış bir kadınım. Başka diyecek bir şeyim yok.
 
‘Fatma Altınmakas için oradaydım’
 
Nazlı Buket Yazıcı: İstanbul Sözleşmesi, kadınların mücadeleyle, emekle ördüğü bir haktır. Bunu elimizden alan ne bir zat ne de bir devlet olabilir. Fatma Altınmakas Kürtçe tercüman olmadığı için eve gönderildi ve katledildi. Bu açıkça bir cinayettir. Ben o yüzden o kadınların hakkını savunmak için alandaydım.
 
‘Sokakta olmaya devam edeceğim’
 
Seher Gülçin Polat: Hiçbir ihtarda bulunulmadan şiddetle karşılaştık. Polis saldırısı sonucu gözaltına alındık. Sözümüzü söylemek istediğimizde genellikle görüntü çekeriz ama o gün bunu yapma imkanımız bile yoktu. O güne dair tek görüntü polisin hazırladığı bir görüntü ve orada da bir ihtarın yapılmadığı anlaşılıyor. Her zaman sokakta olmaya devam edeceğim.
 
‘Türlü şiddete karşı çıkmak için oradaydım’
 
Meryem Dönmez: Kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı çıkmak için oradaydım ve polis şiddetiyle gözaltına alındım.
 
'Haykırmaya devam edeceğiz'
 
Zeynep Tan: Şiddete maruz kalan kadın ya polisler tarafından barıştırılmak isteniyor ya da şikayeti alınmadan gönderiliyor. Fatma Altınmakas da Kürtçe şikayeti alınmadığı için katledilen arkadaşlarımızdan biri. Alanda haykırdığımız şeylerin tamamı bugün için de geçerli. Dün de 25 Kasım’da alandaydım ve aynı şeyleri haykırdık, haykırmaya devam edeceğim. Sokağa çıkıp sözümüzü söylediğimiz zamanlar çok nadirdir. Herkesin İstanbul Sözleşmesi'ne yaşamsal olarak ne kadar ihtiyaç duyduğunun farkındayım.
 
‘Kadın kırımıyla karşı karşıyayız’
 
Fatma Kılıçarslan: Yıllardır kadın katliamları yaşanıyor ve bir kadın kırımıyla karşı karşıyayız. HDP Sincan Eşbaşkanıyım. Fatma Altınmakas, tecavüze uğradı ve Kürtçe ifadesi alınmadığı için katledildi. İpek Er’e uzman çavuş Musa Orhan tecavüz etti ve ‘bana bir şey olmaz daha önce de yaptım’ dedi. İpek Er hayatını kaybetti ama Musa Orhan tutuksuz. 17 Haziran’da HDP İzmir il binasında yoldaşımız Deniz Poyraz’ı katleden katil Onur Gencer’e polisler şefkat gösterdi. Kadınlar ise özsavunma kullandığı için yargılandı. Çalıştığım iş yerinden çıktıktan sonra kaçırıldım ve 2 saat boyunca tehdide ve tacize maruz kaldım. Beni bir dahakine Cerablus’ta bir yer de çırılçıplak soyup bırakacaklarını söyledi. Figen Yüksekdağlar, Leyla Güvenler yargılanıyor. Biz de onlardan aldığımız mücadele mirasını sürdüreceğiz.
 
Yargılanan kadınların savunmalarını bitirmelerinin ardından duruşma avukatların savunmalarıyla devam etti.
 
AYM kararlarına dikkat çekildi
 
Siyasi iktidarın hedef aldığı İstanbul Sözleşmesi için kadınların alanlara çıktığını kaydeden avukat Döndü Kurşunoğlu, “Daha eylem başlamadan polis ablukasına alınarak darp edilmişlerdir. Biz buna dair suç duyurusunda bulunmuştuk ancak kopyala yapıştır gerekçelerle reddedildiği için AYM’ye başvuruda bulunmuştuk. Yargılanması gereken kadın arkadaşlarımız değil polislerdir. Bir cins kırımı yaşanmaktadır. Bu da kadınlarda bir öfke yaratmıştır” diyerek AYM kararlarına dikkat çekti.
 
‘108 kadın gözaltına alındı’
 
Ankara’da gerçekleşen eylemlerde 108 kadının gözaltına alındığını aktaran Döndü, “Kadınların bir arada olması engelleniyor. 8 Mart’a ilişkin bildiri dağıtan kadınlara para cezası veriyor. Bir diğeri de öğrencilerin burslarının kesilmesi. Üniversiteli kadınların aileleri aranıyor. Kadınlar kaçırılıyor. Emniyet genel müdürlüğü yardımcısının tecavüz tehditleriyle karşılaşıyorlar. Burada emniyet müdürü ve yardımcılarının yargılanması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
 
‘Kamusal alanların kapatılması özgürlüğün ihlalidir’
 
İddianameye konu olan eylemin, 2911 sayılı kanununa AYM ve AİHM içtihatları gereği uygun olduğunu söyleyen avukat Hülya Yıldırım, uluslararası ve ulusal mevzuatta bildirim yükümlülüğüne işaret etti. Konu kapsamında AİHM kararlarını anımsatan Hülya, İstanbul Sözleşmesi'nin kadınlar için yaşamsal bir durum olduğunu söyledi. Hülya, “İzin alınmadığı gerekçesiyle müdahale edilmesi ve yargılamaya konu edinmesi hukuki değildir. Kamusal alanların kapatılması özgürlüğün ihlalidir” şeklinde konuştu.
 
‘Eril sistemin bir boyutu da eril devlet’
 
Avukat Çiğdem Kozan, devlet şiddetinin topyekun bir saldırı olarak önlerinde durduğunu vurgulayarak, “Eril sistemin bir boyutu da eril devlet. Kadınların tamamının eril düzene karşı çıkmasını mümkün hale getirmemek için bu yargılama gerçekleşti. Burada da 33 kadın değil tüm kadınlar yargılanıyor” ifadelerine yer verdi.
 
Beraat talep edildi
 
Sonrasında konuşan avukatlar da yargılanan kadınların vareste tutulmalarını ve beraatlerini talep etti. 
 
Ara mütalaasını sunan iddia makamı, tüm yargılananların dinlenilmesine ve taleplerin reddi yönünde karar verilmesi talebinde bulundu. Ardından ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, duruşmaya katılmayan ve yargılanan kadınların bir sonraki duruşmada ifadelerinin alınması için ek süre verilmesine ve Ankara Emniyeti’nin elinde olan eylem görüntülerine ait CD’lerin kronolojik bilgisini incelemek üzere bilirkişi görevlendirilmesine karar vererek bir sonraki duruşmayı 23 Mart 2022'ye erteledi.
 
Kadınlar sloganlarla adliyeden ayrıldı
 
Duruşmanın sona ermesiyle birlikte Ankara Kadın Platformu üyesi kadınlar adliye koridorunda yürüyerek açıklama yaptı. Platform adına konuşan Buse Üçer, “İstanbul Sözleşmesi’ni savundukları için bugün bu adliye koridorlarında yürüyen bu kadınlar Ankara emniyeti tarafından işkenceye maruz kaldılar. Ankara emniyeti amirleri kadınları hayatlarından vazgeçirmeye mecbur bırakamayacaktır. Eril yargıyı biz yargılıyoruz. İstanbul Sözleşmesi burada olan tüm kadınlarındır. İstanbul Sözleşmesi bizimdir. Bugün bütün kadınlar için buradayız. İstanbul Sözleşmesi bizim. Kadınların gücü, işkenceye uğrayan tüm kadınların sesiyiz. Kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyor olması sizlere dert olsun” dedi.
 
Açıklamanın ardından kadınlar, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Dünyayı yerinden oynatacağız” ve “Kadınlar birlikte, birlikte güçlü” sloganları atarak alkış ve zılgıtlar eşliğinde adliye binasından ayrıldı.