Kobanê Davası avukatlarından HSK’ye suç duyurusu

  • 14:38 11 Kasım 2021
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası avukatları, mahkeme başkanı ve üyeleri hakkında HSK’ye suç duyurusunda bulundu. Başvuruda yargılamanın talimatla yapıldığı ifade edilerek, “Mahkeme heyeti ya da hakimin kasti davranışları, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmakta” denildi.
 
Kobanê Siyasi Soykırım Davası için özel olarak görevlendirilen Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Bahtiyar Çolak’ın Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) kararıyla 4 Kasım’da görevden alınmasının ardından mahkeme üyelerinden Yıldıray Kaya mahkeme başkanlığına atandı. Yeri boşalan üye yerine ise itirazların yapıldığı üst mahkeme olan Ankara 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinden Murat Dönmez getirildi.
 
Mahkeme heyetinin değişmesinin ardından duruşmaya en az 2 ay ara verilmesi ve 2 hafta süren duruşma periyodunun yeniden düzenlenmesini talep eden dava avukatları, taleplerinin reddedilmesi üzerine mahkeme başkanı ve üyeleri hakkında “Avukatlık faaliyetlerinin yürütme imkanlarının Mahkeme Başkan ve heyeti tarafından ortadan kaldırılması, savunma ve adil yargılanma haklarının ihlali” nedeniyle HSK’ye suç duyurusunda bulundu.
 
7 başlıkta ihlaller anlatıldı
 
Avukatlar tarafından HSK’ye gönderilmek üzere Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı’na sunulan 17 sayfalık şikayet dilekçesinde, 7 temel başlık üzerinde duruldu. “Açıklamalar”, “Savunma Hakkına Dair Genel Bilgiler”, “Yargılamanın Hakkaniyete Uygun Olması”, “Savunmasını Hazırlamak İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkı”, “Savunma Hakkı İhlalinin Hukuka Kesin Aykırılık Hali Olması”, “Savunma ve Adil Yargılanma Hakkını İhlal Eden Sistematik Tutumun Siyasi Saikine İlişkin Açıklama” ve “Sonuç ve Talep” başlıklar yer alırken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) maddelerine dikkat çekildi.
 
Siyasetçilerin yargıya talimatı
 
Dilekçede, yargılama başladığı günden bu yana iktidar ve ortakları tarafından yargıya müdahale anlamına gelen beyanlarına da yer verildi. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarında verdiği talimatlar yer aldı. Gerekçede, “Mahkemenin bu tutumu siyasi iktidar temsilcileriyle ortaklarının yaptığı ve doğrudan yargıya emir ve talimat verme şeklindeki beyan ve açıklamalarından bağımsız değildir” denildi.
 
‘Görevi kötüye kullanıyor’
 
Dilekçede, duruşma periyotları ve celse sürelerinin, yargılananlar ve avukatlarının savunma ve adil yargılanma hakkını ağır şekilde ihlal ettiği yer aldı. Yargılamanın usule, yasaya ve evrensel hukuk ilkelerine uygun bir savunma yapma hakkına zemin hazırlama, gerekli süre, kolaylık ile imkanları sağlama ve korumanın mahkeme heyetinin sorumluluğunda olduğuna işaret edilen dilekçede, “Mahkeme heyeti bu sorumluluğu tüm talep ve gerekçeli açıklamalara rağmen kasti olarak yerine getirmemekte, dava seyrini ve yargılamanın usulü güvenliğini tehlikeye atacak şekilde hakimlik meslek görev, etik ve kurallarına aykırı davranmaktadır. Mahkeme heyeti ya da hakimin bu kriterleri sağlamayan kasti davranışları, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmakta, mevcut savunma hakkı ihlalleri ise hem yargılamanın sağlıklı bir şekilde ilerlemesini engellemekte hem de yargılama neticesinde mutlak bozma nedeni oluşturacak boyuta ulaşmaktadır” vurgusu yapıldı.
 
Savunma hakkı
 
“Savunma Hakkına Dair Genel Bilgiler” başlığı altında savunma hakkının önemine işaret edildi. Savunma hakkının, adil yargılanma hakkı kapsamında tanınmış insan haklarından olduğu kaydedilen dilekçede, “Savunma hakkı ve savunma hakkını oluşturan temel ilkeler AİHS, Anayasa ve CMK’ da düzenlenmiştir. Savunma hakkı Anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı 36’ncı maddesinde koruma altına alınmıştır. Anayasa ile adil yargılanma hakkı temel haklar arasında sayılmış ve anayasal bir ilke olarak kabul edilerek kanunlarla ihlal edilmesinin önüne geçilmiştir” denildi.
 
Yargılamanın hakkaniyete uygun olması
 
“Yargılamanın Hakkaniyete Uygun Olması” şeklinde düzenlenen üçüncü başlık altında siyasi faaliyet yürüten ve Meclis’te grubu olan HDP’nin en üst yönetim ve karar mercilerinin binlerce yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı bir dava olduğu vurgulandı. AİHM hakkaniyetli yargılama ilkesi doğrultusunda devam eden yargılamada, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği vurgulandı. Taraflar arasındaki eşitliğin yargılamanın her aşamasında korunması gerektiğine dikkat çekilen dilekçede, yine tarafların usulü anlamda, bilgi ve belgelere ulaşmada eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmaları gerektiği belirtildi.
 
Savunma hakkı göstermelik sağlanıyor
 
Dilekçede, dosya kapsamında tutuklu yargılanan 21 kişinin olduğuna değinilerek, “Duruşmaların tarih aralıklarının 1 hafta gibi ‘basit davalarda uygulanan asgari duruşma arası süreye indirilmesi, böylesi karmaşık ve çok taraflı bir davada kabul edilebilir bir durum değildir” ifadeleri kullanıldı. Tutuklu yargılananların, haftalık birkaç gün ve 3 saati aşmayacak şekilde dosyaları incelemek üzere bilgisayar kullanmalarının yetersiz olduğuna dikkat çekilen dilekçede, savunma hakkının göstermelik olarak sağlandığına işaret edildi.
 
Dilekçede şu noktalara dikkat çekildi:
 
“* Gelinen aşamada duruşmaların 2 hafta sürmesi ve duruşma aralarında yalnızca 1 hafta olması nedeniyle, müvekkiller tüm günlerini adliye nezareti ve duruşma salonunda geçirmekte, cezaevine dönüşte havalandırma hakkı gibi pandemi koşullarında hayati öneme sahip haklarından mahrum kalmakta ayrıca yine duruşma trafikleri nedeniyle spor, sosyal alan ve aile görüşü gibi önemli insani ihtiyaçlardan da yararlanamamaktadır. Bir ay içerisinde 3 haftanın duruşmada geçtiği bir tempoda yargılananların bırakın 1 hafta içinde savunma hazırlaması, fiziksel ve psikolojik olarak dinlenmesi bile mümkün değilken, yargılama süreci adeta bir işkenceye dönüşmüş, cezaevi geliş- gidiş ve aralarda meydana gelen uygulamalar kötü muamele halini almıştır.
 
* Usuli ve hukuki olarak yargılama sürecinde bir sanığa savunma yaptırmamakla, kendisine isnat edilen suçlara karşı etkin bir savunma hazırlamasını engellemek, lehe aleyhe her türlü iddia ya da delile ulaşımdan yoksun bırakmak, atılan suçlamaları tüm boyutlarıyla anlamalarını, bunlara karşı açıklama ve cevap hakkını sağlamamak aynı anlama gelmektedir.
 
* Savunma makamı ve yargılananların bahsettiğimiz üzere oldukça karmaşık ve zor bir davada dosyaya giren tüm evrakları duruşma aralarındaki kısa sürede incelemesi mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışı gereği aynısı yargılamayı yapan mahkeme için de geçerli olmaktadır.
 
* Mahkeme bugüne kadar dosyayla ilgili olarak neredeyse 81 ile yüzlerce müzekkere yazmıştır. Muhatap savcılık ve mahkemelerden dosyaya yargılananlarla ilgili veya ilgisiz yüzlerce sayfalık talimat cevap evrakı eklenmekte, ayrıca müdafiler olarak bu evraklara ve dosyadaki iddialara karşı cevap niteliğinde 108 sanığın her biri adına hazırladığımız dilekçeler dosyaya dâhil edilmektedir. Hal böyleyken, muhakeme hukuku ve yargılamanın doğası gereği dosyadaki tüm belge ve bilgilere vakıf olup, bunları değerlendirmekle görevli olan mahkemenin hakkaniyete ve usule uygun bir şekilde eksiksiz bir inceleme yapmasının 1 hafta gibi kısa sürelerde mümkün olamayacağı izahtan varestedir.
 
* Eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda verilecek her hükmün kanuna aykırılık teşkil edeceği açık olup, mevcut davadaki süregelen tutum ve gidişattan bu durumun yargılananlar aleyhine sonuç doğuracağı adil olmayan bir yargılama söz konusudur.
 
*Müvekkiller ulusal ceza hukukumuz ve kanunumuzda tanımlanmış en ağır cezaya tabi suçlarla ve binlerce yıl hapis istemiyle yargılanmaktadır. Bu suçlara karşı ellerinde devletin ve yargı mekanizmasının, kolluk ve kamu gücünün tüm imkânları olan bir tarafa karşı, kendisiyle ilgili evraklara kendisi ulaşamayan, avukatlarıyla görüşme hakları kısıtlanan, avukatlarının hukuki yardımından ve müdafiliğinden faydalanma imkânı bırakılmayan dezavantajlı durumdaki yargılananlar arasında silahların eşitliği ilkesinin temininden bahsedilememektedir.”
 
Savunma için gerekli zaman: AİHS madde 6
 
“Savunmasını Hazırlamak İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkı” başlığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasının b bendinde yer alan, sanığın savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylığa sahip olma hakkına vurgu yapıldı.
 
İtiraz hakkı tanınmıyor
 
“Müvekkiller hakkında bir önceki celse verilen tutukluluk hallerinin devamı akabinde; tefhimden itibaren 7 günlük itiraz süresi içinde müvekkillere duruşma tutanağı tebliğ edilmediği gibi, duruşma tutanağı, tutukluluk halinin devamına itiraz süresinin bitimine bir gün kala UYAP’a yüklenmektedir” hatırlatması yapılan dilekçede, “Duruşma sırasında hızlıca tefhim edilen tutukluluk devam gerekçelerini inceleyebilmesi mümkün olmayan müvekkiller 7 günlük itiraz süresinde duruşma tutanağı da tebliğ edilmediğinden itiraz haklarını kullanamaz hale getirilmişlerdir” denildi.
 
SEGBİS kayıtları çözülmedi
 
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile alınan kayıtların çözümlerinin de yapılmadığı kaydedilen dilekçede, “Bir hafta arada müvekkillerin ve biz avukatların duruşmada bulunduğu beyanların ve tahliye talebine dair beyanların dahi SEGBİS çözümü yapılmamıştır. Müvekkiller ve müdafileri olarak bunlara vakıf olamadan tıpkı ara karar ve tutukluluk devam kararlarını tartışma ve değerlendirme fırsatımız olmadığı gibi bir önceki duruşmada geçen beyanları da inceleyebilme ve değerlendirme imkânımız kalmamaktadır” ifadeleri kullanıldı.
 
8 Kasım’da avukatlar ve tutukluların yargılamanın yürütülmeye çalışıldığı koşullara itiraz edildiği ve sözlü talepler de bulunulduğu ancak reddedildiği, avukatların mazeretlerinin ise bir günlük bir mazeret olarak kabul görerek, işlem yapıldığı vurgulandı.
 
Savunma kısıtlanıyor
 
Savunma hakkının Anayasanın 36’ıncı maddesinde koruma altına alındığına dikkat çekilen dilekçede, şu ibareler yer aldı: “Müvekkillerimizin ve müdafileri olarak bizlerin savunma hakkımızın kısıtlandığına dair tüm beyanlarımıza, bu kısıtlama ve ihlalin kaldırılması için yapılabilecek işlem ve alınacak kararları açıkça mahkemede ifade ve talep etmemize rağmen; taleplerimizin yok sayılması, geçiştirilmesi veya reddedilmesi savunma kısıtlamasının açık bir mahkeme kararıyla ve mahkeme heyeti marifetiyle yapıldığını ispatlamaktadır.”
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararlara da yer verildi.
 
Mahkeme ve üyeleri hakkında tahkikat yapılsın
 
Dilekçenin sonuç bölümünde şunlar kaydedildi: “Kasıtlı hareketleriyle yargılananların ve müdafilerinin savunma hakkı ve adil yargılanma haklarını sistematik olarak ihlal eden, avukatların mesleki faaliyetleri yapmasını imkansız hale getiren, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yapılması için ihtiyaç duyulan duruşma düzenini görevi ve yetkiyi kötüye kullanarak keyfi şekilde belirleyen ve yargılananlar aleyhine hükme etki edebilecek mağduriyetler yaratan Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi 2021/ 6. E nolu Dosyaya bakan mahkeme başkanı ve üyeleri hakkında tahkikat yapılmasını, yargılanan müdafileri olarak talep ediyoruz.”
 
Avukatlardan açıklama
 
Başvurunun ardından avukatlar, HSK önünde açıklama gerçekleştirdi. Dava avukatları adına açıklamayı gerçekleştiren Kenan Maçoğlu, mahkemenin tutumuna karşı 6’ncı duruşmanın ilk oturumuna kalabalık bir şekilde katıldıklarını ifade etti. Kenan, “Bu şekilde devam edemeyeceğimizi, sonraki duruşmalara katılmayacağımızı belirttik. Duruşmalara katılmamamıza dair mazeretlerimiz de reddedildi. Mahkeme şu an avukatsız ve sanıksız bir şekilde yargılamaya devam ediyor” dedi.
 
Mahkeme heyetine dair HSK’ye suç duyurusunda bulunduklarını kaydeden Kenan, Diyarbakır, Mersin ve İstanbul’daki avukatların da ayrıca suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Kenan, şikayetlerinin farklı illerde devam edeceğini dile getirirken, “Mahkemenin bu hatadan bir an önce vazgeçeceğini umuyoruz. Savunmaları tamamlamadan teknik olarak karar da veremez” şeklinde konuştu.