
Polisin uyguladığı şiddete ‘inandırıcı delil yok’ denildi
- 09:11 28 Kasım 2020
- Hukuk
Şehriban Aslan
DİYARBAKIR - Cezaevlerindeki açlık grevine destek olmak ve tecridi protesto etmek için eylem yapan Barış Anneleri’ne şiddet uygulayan ve kötü muamelede bulunan polisler hakkında, “Cezalandırılmasına yeterli nitelikte, her türlü kuşkudan uzak ve kesin inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle soruşturma izni verilmedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla siyasi tutsaklar ve siyasetçiler 2018 ve 2019 yılı arasında süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemlerine başladı. Açlık grevine girenlere ilişkin bölgede ve ülkenin birçok yerinde destek eylemleri ve basın açıklamaları gerçekleştirildi. Açıklamalar esnasında polisler, Barış Annelerini darp etmiş ve kötü muameleye maruz bırakmıştı. Bunun üzerine Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda bulunan avukatlardan olan Hatice Demir, soruşturmada herhangi bir ilerleme olmadığını ve Diyarbakır Valiliği bu polislere soruşturma izni verilmemesi kararı verdiğini belirtti.
‘Barış Anneleri'ne işkenceye varan kötü muamele yapıldı’
Mayıs 2019 açlık grevinin sonlandırıldığını hatırlatan Hatice, Barış Anneleri'nin Koşuyolu’nda bir araya gelip evlatları ve yakınları için nöbet tuttuklarını, manevi olarak yanlarında olmak istediklerini söyledi. Hatice, “Açlık grevlerine yönelik devlet çözüm odaklı bir adım atmadığından, Barış Anneleri taleplerini dile getirmek için basın açıklaması gerçekleştirdi. Barış Annelerinin bir araya gelmesi tamamıyla barışçıl bir protesto niteliğindeydi. Bu açıklamalar ile birlikte Diyarbakır ve bölge başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde Barış Annelerine yönelik işkenceye varan kötü muamele ve darp olayları yaşandı. Hatta bunlar kameraların önünde oldu. Özellikle 5 Mayıs 2019 tarihinde Diyarbakır için yaptığımız suç duyurusunda, bu protestoya müdahale eden polislerin tespiti ile görevi kötüye kullanma, kötü muamele, darp ve tehdit suçlarından haklarında suç duyurusunda bulunarak kamu davası açılmasını ve yargılanıp cezalandırılmalarını talep ettik. Bu suç duyurusunu Diyarbakır ilindeki hak örgütleri ortak yaptı” diye belirtti.
‘Yargılamaya izin verilmedi’
Hatice, Hayriye Türkekul, Yaşar Akboğa ve Rabia Ataş adına suç duyurusunda bulunduklarını fakat dosyada tek bir işlemin dahi yapılmadığını kaydetti. Ayrıca Barış Annelerinin darp edildiğine ilişkin raporların olduğunu belirten Hatice, “Savcılık ilgili polislerin tespitini yapmış. Bu nedenle Diyarbakır il valiliğinden bu polislerle ilgili tahkikat yürütebilmek için soruşturma izni verilmesini talep etmişti. Fakat bu konuya dair Diyarbakır Valiliği bu polislere soruşturma izni verilmemesine karar verdi. Gerekçe olarak ise bu polisler kendilerine tanınan görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde hareket ettiğini, bu hareketin sınırını aşan herhangi bir fiil ve eylemleri olmadığını, bu nedenle haklarında bir soruşturmanın ve yargılamanın yapılmasına izin verilmediğini kararda belirttiler” şeklinde konuştu.
‘Kürtlere yönelik suçlar cezasızlıkla sonuçlanıyor’
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, İHD Diyarbakır Şubesi, ÖHD olarak suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden Hatice, soruşturmaya izin verilmediğinden karara itiraz ettiklerini belirtti. Hatice, “Açıkçası bu itirazdan bir beklentim yok. Türkiye’de ki mevcut yargı pratiği ve cezasızlık politikasına baktığımızda, ben bu konuda farklı bir karar beklemiyorum ama bunu AYM’ye taşıyacağız. Yargı pratiğine baktığımızda Kürt yurttaşlara yönelik hak ihlallerinin, eylemlerin, kötü muamelenin, işkencenin hatta tecavüz suçlarının dahi cezasız kaldığını görüyoruz. Fail kolluk görevlisiyse, mağdur Kürt ise hep bir cezasızlık politikasıyla faillerin aklandığına tanıklık ediyoruz. Bunun en yakın örneklerinden biri Kemal Kurkut’tur. Abdurrahman Gök’ün objektifine yansıyan görüntülere göre polis kurşunu ile katledildiği açık. Fakat buna rağmen yargılanan polis, ‘cezalandırılmasına yeterli nitelikte, her türlü kuşkudan uzak ve kesin inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verildi’ denildi” sözlerine yer verdi.
‘Gaz fişekleri adli emanet bürosunda imha edildi’
Hatice, yine Mart 2016 yılında toplumsal olaylarda 8 yaşındaki Enes Ata’nın gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Yargılama aşamasında ise Enes’in ölümüne neden olan gaz fişeklerinin adli emanet bürosunda kaybettirildiğine dikkat çeken Hatice, “Enes’in öldürüldüğü esnada üzerinde olan elbiseleri yargı kararı olmaksızın kolluk tarafından imha edilmişti. Sanık polislere ait telefon ve telsize benzer bütün kayıtlar incelenmeksizin yine imha edilmişti. Bu nedenle de fail polisler hakkında beraat kararı verildi. İstinafta beraat kararı yerinde olduğunu söyleyerek onadı. Bu kadar bariz delillerin olduğu bir dosyada bile beraat kararı verildi. Bu dosyada onun devamı niteliğindedir. Mesele Kürt yurttaşların hakları ve özgürlüğü ise eşitlik temelinde bir yargı pratiğini göremiyoruz. Tabi ki bizler hukuki mücadelemizi her koşulda vereceğiz” ifadelerini kullandı.