‘Arabuluculukta şiddet faillerinin kimlikleri gizlenecek’

  • 09:02 27 Kasım 2020
  • Hukuk
İSTANBUL- Boşanma davalarında arabuluculuğun kadınları nasıl etkileyeceğine dair konuşan feminist aktivist ve stajyer avukat Bilge Batur, “Türkiye’de bu kadar güçlü bir kadın hareketi var. Arabuluculuğa kadın hareketi izin vermeyecek” dedi.
 
İktidarın kadın düşmanı politikaları ve faillere dönük cezasızlık tutumu erkek-devlet şiddetinin de artmasına neden oluyor. Ajansımızın basına yansıyan haberlerden derlediği verilere göre 2020 yılının ilk 10 ayında en az 306 kadın katledildi ya da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre de 2013 yılından bu yana katledilen bin 162 kadından 557’si boşanmak istediği için katledildi. Veriler, boşanma aşamasında olan kadınların katledilmeyle yüz yüze bırakıldığını gösterirken, boşanma davalarındaki arabuluculuk süreci de tartışma konusu.
 
İlk olarak 2016 yılında gündeme gelen ve şimdilerde iktidarın yeniden hazırlığını yaptığı boşanma davalarında zorunlu arabuluculuk süreçleri, kadın örgütlerinin ve hukukçuların olumsuz baktığı bir konu. Boşanma sürecindeki arabuluculukta kadınların nasıl etkileneceğini feminist aktivist ve stajyer avukat Bilge Batur değerlendirdi.
 
‘Aile desteklenerek kadınlar eve tıkılacak’
 
İktidarın görünürde yargılamadaki yoğunluğu azaltmak açısından boşanma davalarında arabuluculuk yöntemi ile iyi sonuç alınacağı yönündeki açıklamalarına değinen Bilge,  “Onlara göre şöyle bir platform oluşacak. Boşanmak isteyen çiftler mahkemeye gitmeden, zorunlu arabuluculukla nafaka, tazminat, velayet, boşanmanın niteliği konuşulacak. İlk başta arabulucunun kendi aralarında sorunları çözmesine dönük bir hamlesiyle aslında evliliği kurtarma yönünde bir politika şeklinde şekillenecek. Bunu tabi ki sağlamaya çalışıyorlar. Hükümetin yıllardan beri gelen aileyi destekleme, pompalama ve kadını eve tıkma politikaları var. Bunlarla birlikte değerlendirdiğimizde özellikle Türkiye’nin koşullarında bir kadının boşanma kararı alabilmesi için geçtiği süreci göz önünde bulundurursak, tekrardan kadına karşı baskı politikasını arttırmaya dönük bir politika olacak” dedi.
 
‘Kadınların engellendikleri süreç doğacak’
 
Boşanmak isteyen kadına yönelik ailelerin, imamların boşanmayı engellemek için olaya müdahil olduğu zamanları hatırlatan Bilge, kadınların arabuluculuk sürecinde psikolojik şiddetin artacağını belirterek, “İstanbul Sözleşmesi’nin açık bir hükmü var. Şiddet içeren boşanmalarda hiçbir şekilde arabuluculuğa gidilemez. Normalde İstanbul Sözleşmesi’nde bu kadar açık bir hüküm varken bütün boşanmaların sebebinin aslında şiddete dayandığını göz önünde bulundurursak, -illaki fiziksel şiddet olmasına gerek yok- muhtemelen şu anda yapılan açıklamalar şiddetin sadece fiziksel olarak algılanmasından kaynaklı ama bu işin psikolojik, ekonomik, sözlü şiddeti gibi bir süreci var. Bu durumda kadınların tabi ki tekrardan böyle bir adım atması, attıklarında da engellendikleri bir süreç doğacak” ifadelerini kullandı.
 
’Kadını kendi duruşunu sergilemekten geri çekme hamlesidir’
 
Bilge, pandemi süreciyle birlikte kadına yönelik şiddetin artışına vurgu yaparken, şiddet politikalarının hükümet eliyle yaygınlaştırıldığını kaydetti. Aylardır İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmasının sürdürüldüğünü anımsatan Bilge , “İç mevzuatımızda olan 6284’ü uygulamayan bir politika güdülüyor. Bunlar şiddet faillerinin hırsını tırmandıran, bir yandan da şiddeti arttıran politikalar. Bu süreçte hepsi birbirinin tamamlayıcısı. 25 Kasım’a giderken böyle bir konunun tekrar gündeme gelmesi yine hükümet eliyle kadının kapatılması, şiddetin meşrulaştırılması ve kadını kendi duruşunu sergilemekten geri çekme hamlesidir” diye konuştu.
 
‘Mevzuatı uygulamak yerine şiddet failini kınıyorsunuz’
 
Bilge geçtiğimiz günlerde Süleyman Soylu’nun kadına yönelik şiddete ilişkin yaptığı açıklamaya dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Boşanmada arabuluculuk tartışmaları gündeme geldikten sonra bir anda İçişleri Bakanı çıkıp şiddet faili erkekleri kınadığını dile getirdi. Bu gerçekten çok komik bir durum. Siz kendi elinizle koyduğunuz mevzuatı, sizin döneminizde imzalanan İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye ilk imzacı devlet olmasına rağmen bunu uygulamazken şov niteliğinde bir açıklama yapıp sadece şiddet failini kınıyorsunuz. Bir İçişleri Bakanı’nın kınamasıyla sorunlar çözülmeyecek. Niye iç mevzuat olan 6284’ü uygulamayıp arabuluculuk getirmeye çalışıyorsunuz?”
 
‘Hükümetin ataerkil politikalarının devamıdır’
 
Anlaşmalı boşanmada arabuluculuk olmayacağını, avukatlık kanununda ise avukatların mahkemeye başvurmadan önce tarafları ihtiyarı olarak bir sulha sevk etmeye çalıştığını belirten Bilge, “Mevzuatın içinde tüm bunlar varken neden böyle bir sistem getiriliyor, gözden geçirilmesi gerekir. Yıllardır süregelen hükümetin ataerkil politikalarının hepsinin devamı niteliğinde aile kavramının tekrardan yerleştirilmeye çalışılması, kadınların özgürlüklerinin elinden alınması” şeklinde konuştu.
 
‘Arabulucular neye göre seçilecek?’
 
Bilge arabuluculuğun kapalı kapılar ardında olmasının dezavantaj olduğunun altını çizerek, “Bunu bir yandan sansür yasası ile de bağlayabiliriz aslında. Şiddet faillerinin kimliklerinin deşifre edilemeyeceği ya da özel hayatın gizliliği üzerinden yapılan açıklamalarla şu anda aile hayatının gizliliğine dair yapılan açıklamaların hiçbir farkı yok. Arabuluculukta gizli bir müzakere ortamı oluşacak, oradan bir karar çıkacak. Arabulucuların nasıl seçileceğini bile bilmiyoruz. Türkiye gibi liyakatten yoksun bir ülkede arabulucular neye göre seçilecekler? Bu süreci nasıl çözümleyecekler? Hepsi birer soru işareti” ifadelerini kullandı.
 
‘Boşanma cesaretini kıracak’
 
Bilge, arabuluculuk aşamasında kadınların yaşayacağı psikolojik baskının mahkemede yaşayacağından daha büyük olacağını vurguladı. Bu süreçte kadınların boşanma konusunda kendini geri çekmesinin gündeme gelebileceğine değinen Bilge, “Türkiye gerçeklerini gören bir yerden bunun kadın üzerindeki etkisini ve boşanmaya adım atma cesaretini kıracağını görmek gerekiyor” dedi
 
‘Kadınlar izin vermeyecek’
 
Boşanma davaları için arabuluculuğa gerek olmadığının altını çizen Bilge, şöyle konuştu: “Gerekliliğinin tartışılmasına bile gerek yok. Eğer hukuk sisteminin iyi işlediği bir düzlemde yaşıyor olsaydık bunu daha mantıksal çerçevede tartışabilirdik ama şu anki siyasi konjonktürde de arabuluculuk boşanmalarda kesinlikle olamaz. Yani siz birilerini korumaya çalıştığınıza ikna ederken aslında tam tersine baskı politikalarını arttırmış oluyorsunuz. Türkiye’de bu kadar güçlü bir kadın hareketi varken İstanbul Sözleşmesi’nden kimse imza çekemez. Cinsel istismar yasası yıllardır gündemde. Bu kadın hareketi sayesinde engellendi. Arabuluculuğa da kadın hareketi izin vermeyecek.”