'Kazanılmış hiçbir haktan vazgeçmeyeceğiz' 2024-07-23 09:15:26     Melike Aydın    İZMİR - 9'uncu Yargı Paketi, kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanmasını engelleyen madde paketten çıkarılırken, Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, ortak mücadele ile bu tür tasarıların engellenmesi gerektiğini vurguladı. Müjde, kazanılmış hiçbir haktan vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.    Kamuoyunda 9’uncu Yargı Paketi olarak bilinen 39 maddelik “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”  geçtiğimiz ay Meclis’e geldi. Maddelerinin ilk olarak Adalet Komisyonu’nda ele alındığı paketin, Meclis Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyor. Söz konusu pakette, kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını tek başına kullanmasını engelleyen maddeler de yer alıyor.    Daha önce de, Türk Medeni Kanunu’nun 187’inci maddesinde yer alan kadının evlenme ile erkeğin soyadını alacağına dair hükme karşı kadınlar, defalarca Anayasa Yüksek Mahkemesi’ne  (AYM) dava açmış ve kazanmıştı. AYM, 2023’te söz konusu maddeyi, Anayasanın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bularak, bu maddenin değiştirilmesi için Meclis’e 9 ay süre vermişti.    Kadının soyadını evlendikten sonra da kullanmasını engelleyen maddenin 9’uncu Yargı Paketi’nden çıkarılması, Meclis Genel Kurulu’nda teklif edilecek. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile görüşen CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka dün yaptığı açıklamada, "Bizim 9. Yargı Paketi’nde kadınlar için bir tehdit olarak duran soyadı dayatması. Sayın Bakanla yaptığımız görüşmede 9. Yargı Paketi’nden çıkartıldığı müjdesini sizlere vermek isterim" ifadelerini kullandı.    AKP, ilerleyen günlerde soyadı düzenlemesinin Yargı Paketi'nden çıkarılması teklifini Meclis Genel Kurulu'na teklif edecek.   Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, konuya dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.    'Kadın kendi soyismini kullanabilir'   AYM kararı sonrasında isteyen kadının kendi soy ismini veya hem kendi hem de erkeğin soy ismini kullandığını belirten Müjde, “Mahkeme 2023’te ‘Biz kadının kendi soy ismini kullanabileceğine dair karar verdik ama siz hala Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesini değiştirmediniz, bize açılan binlerce davadan yorulduk, bu nedenle kadının evlendikten sonra kendi soy ismini kullanabileceğine dair madde çıkarın’ diye süre verdi. Ama AKP iktidarı ülkemizde ekmek fiyatının 10 lira olduğu, emeklilerin açlık sınırında yaşadığı, gençlerin sokakta elektrik kaçağından öldüğü bir dönemde kadının soy ismini gündeme getirdi. AYM’nin Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi eşitliğe aykırı demesine rağmen AKP iktidarı gericilikte ve erkeği yüceltmekte ısrar etti. AKP iktidarı 9’uncu Yargı Paketi ile AYM’ye kadın evlendikten sonra erkeğin soy ismini taşımak zorundadır diyerek, Türk Medeni Kanunu’na tekrar getirmek istedi” şeklinde konuştu.   'Cinsiyet eşitsizliğini artırmak istiyorlar'   İktidarın kadının soyadını gündemleştirmesinin diğer önemli nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da artırmak olduğunu kaydeden Müjde, “AKP iktidarına göre aile kutsal; erkek egemen bir toplum olmalı, kadın erkeğin mülkü olmalı. Soyadı kanunu da bunu perçinliyor. Hiçbir yerde erkeğin soyadı ile ilgili bir madde yok, ama kadının soyadı ile ilgili var. Yasalarımıza kadının nasıl giyineceğine dair maddeler dahi getiriliyor. Kadınların kreş hakları, çalışma hakları, evlerde gördüğü şiddet, bir günde nasıl 8 kadının katledilebildiği tartışılması gerekirken, kadın nasıl hapsedilir, nasıl sınırlandırılır, sokağa çıkması nasıl engellenir, seçimlere katılması nasıl engellenir üzerinden planlar yapılmakta” dedi.   ‘Davalar yine açılır, gericiliğe karşı bir mücadele’   Söz konusu maddenin Meclis'ten geçmesi halinde binlerce kadının yine dava açacağını ve kazanacağını paylaşan Müjde, “Sadece kadınların değil toplumda gericiliğe ve tarikâtçiliğe karşı bir mücadele. Çünkü eğer aile kutsalsa kadın aslında zaten bir aileden geliyor, öz anne babasının kardeşlerinin soyadını taşıyarak zaten kutsal bir varlık. Ama özellikle kadının kendi öz ailesinden koparılıp erkeğin hakimiyetinin altına sokulması, erkek egemenliğini ve eşitsizliği daha da güçlendirmek demek. Bu eşitsizliğe karşı mücadele ediyoruz. Soyadı mücadelesi İstanbul Sözleşmesi’nin iptali kadar önemli bir dönüm noktası” şeklinde ifade etti.   ‘Evlenen ve evlenmeyen ayrımı kadınları ayrıştırıyor’   İktidar mensuplarının ‘kızlık soyadı’ gibi kelimeleri bilerek seçtiğini, hatta banka gibi kurumlarda anne kızlık soyadı istendiğini belirten Müjde, “Evli ve bekar kadını ayrıştırmak, kızlığı bozulan kadını ayrıştırmak için kullanılıyor. Ya da erkeğin hegemonyasındaki evli kadını kutsallaştırıp, bekar ya da dul kadını tekilleştirmenin başka bir yolu. Özellikle de bunu belirtiyorlar. Oysa Türk Medeni Kanunu’nda dahi önceki soy ismi deniyor. Önceki soy ismini ötekileştirmiyor, kadını bir bütün olarak kabul ediyor. Bu nedenle de AKP iktidarının tarafçı, eşitsizlikten yana, aileyi ve erkeği üstün gören bir yanı var” şeklinde ifade etti.   'Kadın gördüğü şiddetten bahsedemiyor'   Bu ayrıştırma sayesinde kadının evlilik içinde gördüğü şiddetten hiçbir zaman bahsetmemesinin sağlandığını dile getiren Müjde, “Kocası döver de sever de, kocası izin verir dışarıda çalışmasına, nasıl giyineceğine, hatta kocası yaptığı yemeği beğenmezse kadına bağırmakla yükümlü. İşte bu anlama geliyor. Basit bir soyadı meselesinden çok, kadının kendi öz ailesinden koparılıp erkeğin kocasının hakimiyet altına verilen emanet bir mal gibi görülüyor. Kadının baskılara maruz kalacağı anlamına geliyor. Bu 6284 sayılı yasanın, aile ve kadının korunması için olan kazanılmış haklarımızın mücadelesi aynı zamanda” diye konuştu.    ‘Çocuk öncelikle topluma ve onu doğuran anneye aittir’   Çocuğun topluma ait olması gerektiğini ancak Türkiye gibi kapitalist ülkelerde devletin sorumluluğu, anne ve babaya verdiğini dile getiren Müjde, oysaki eğitim, bakım ve yaşam alanlarının sağlıklı olması gibi zorunlu ihtiyaçların devlet güvencesinde olması gerektiğini kaydetti. Müjde, “Önceden duyardık çocuklar her kapısını çaldığı evden su da isteyebilir karnını da doyurabilirdi. Ama şimdi sokağa dahi çıkamıyor. Korku ile yetiştirmeye başladık. Komünal toplumdan birlikte yaşam mücadelesini kapitalizm bireysel yaşam mücadelesine döndürdü ve erkeğe kadın da çocuk da senin malın dedi. Sen kadının ve çocuğun sorumluluğunu üstlendiğin gibi onların tüm ihtiyaçlarından sorumlusun dedi. Ama bir taraftan kadını ucuz iş gücü olarak hiçbir güvencesi olmadan ev içinde bedava çalışmasını sağlayabiliyor. Evde işte kadını çalıştığı maaşa el koyarak ya da evde ücretsiz olarak çalıştırıyor, çünkü erkeğe bu gücü veren bir iktidar yönetim biçimi var. Yasalar değil kapitalizm veriyor. Bu dönemde erkek çocuğa ve kadına şiddet uygulayarak onları yönetmeye çalışıyor. Oysa ki kadın ve çocuk erkeğe ait değil, topluma ait, sonrasında onları doğuran anneye aittir” sözlerine yer verdi.    ‘Eşitlikçi ailede yaşayan çocuk şiddeti normalize etmez’   Evlilik içindeki cinsiyet eşitliğinin hem çocuğa hem de topluma yansıyacağını paylaşan Müjde, kadının baskılandığı erkeğin yüceltildiği ailede büyüyen çocuğun şiddeti normalize edeceğini ve kendisinin de uygulayacağına dikkat çekti. Müjde, “Biz aileye karşı değiliz, nasıl bir ailede yaşandığı önemli. Kapitalizmin ve gericiliğin anlayışındaki aileye karşıyız. Kadın, çocuğun, erkeğin özgür olduğu bir aile mutlu bir aile yaratacaktır” dedi.   ‘İktidara güvenmiyoruz’   "Devletin, kadına ve çocuğa karşı olan sorumluluğundan kurtulmak için kadını ve çocuğu erkeğin hakimiyeti altına sokmaya çalışması ya da İstanbul Sözleşmesi’ndeki sorumluluğundan kaçmak için ‘aileyi kutsallaştırıyoruz, kadını koruyoruz’ söylemini kullanması ikiyüzlülüktür" diyen Müjde, bu durumu eleştirdi.    Müjde,  “İstanbul Sözleşmesi’nden kaçmasının nedeni, orada bulunan ‘Bir devlet, himayesi altında bulunan hiçbir kadını, erkeği, çocuğu ve LGBTİ bireyinin hayatını her daim koruyamaz. Ancak bireyler kim olursa olsun, devlet kurumlarına başvurur ve ‘Hayatım tehlikede ve şiddet görüyorum’ derse, idari kurumlar sorumludur’ yükümlülüğüdür. AKP iktidarı, bu sorumluluktan kurtulmak için ‘aile kutsallığı bozuluyor’ deyip LGBTİ bireyleri bahane ederek İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Biz bu ikiyüzlülüğü yıllardır gördüğümüz için 9’uncu Yargı Paketi’ne güvenmiyoruz ve aileyi koruyacağına inanmıyoruz” ifadelerine yer verdi.   ‘Mücadele ile yasa engellenir’   Yasanın kadın mücadelesi yürüten sivil toplum kuruluşları, muhalefet partileri, barolar ve tabip odalarının görüşü alınmadan hazırlandığını dile getiren Müjde, yasaların uygulanması ve daha eşitlikçi yasalar için mücadele edilmesi gerektiğine işaret etti. Müjde, “Biz kadınlar, erkekler, sosyalist, aydın, laik, modern düşünceli insanlar hareket etmediği sürece bu yasaların hayata geçirilmesini sağlayamayız. Aynı şekilde eşitlikçi olmayan maddelerin değişmesini de sağlayamayız. Soyadı mücadelesi son 30 yıla dayanıyor. Binlerce dava açıldı ve AYM bu mücadelenin baskısı ile Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik maddesine aykırı olduğunu kabul etti. AKP iktidarına karşı mücadelemiz de sokaklardaki mücadelemizle güçlenecek. Bugün bunu yapanlar yarın çalışma hakkımızın olmamasına kadar gidecekler. Kenan Evrenler gelip geçti, Tayyip Erdoğan da geçecek ama biz kadınların mücadelesi kalıcı olacak” dedi.