9’uncu Yargı Paketi kadına dönük hangi riskleri barındırıyor? 2024-06-13 09:02:03     Melek Avcı    ANKARA - EŞİK gönüllüsü Avukat Özlem Günel Tekşen, Meclis’e getirilmesi planlanan 9’uncu Yargı Paketi’nin kadın mücadelesine dönük risklerine dikkat çekerek, “Kadınları, hatta toplumun tüm muhalif kesimlerini her açıdan kıskaca alacak bir düzenleme” dedi.   Bu ay Meclis’e gelmesi beklenen 9’uncu Yargı Paketi'nde kadınların kazanılmış haklarına saldırı niteliğindeki yeni düzenlemeler öngörülürken, geçtiğimiz haftalarda AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi”ne yönelik genelge Resmî Gazete’de yayımlandı. Yargı Paketi’nin kadın mücadelesine olası etkileri ve hukuki boyutuna dair Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Avukat Özlem Günel Tekşen değerlendirmelerde bulundu.   “İnsan soyunun erkek üzerinden devam etmesini istediklerini gösteriyor ve bunu çocuğu bahane ederek yapıyor. Anayasa Mahkemesi kararı bir kez daha tanınmamış oluyor”   *Öncelikle 9’uncu Yargı Paketi taslağı gelmeden önce kadınların soyadı hakkı için verilmiş bir karar vardı. Bu karar kadınlara ne tanıyordu, gelen pakette bu maddenin yer almamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?    Kadınların evlilikten sonraki soyadı mücadelesi tabii yüzyıllara dayanan bir şey fakat hukuki mücadelesinin 30 yıllık geçmişi var. İzmir’de bir kadının, Ünal Tekeli davası olarak bildiğimiz, dava açtıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi mahkum etti. Sonrasında kadınlar bireysel olarak dava açarak kendi soyadını evlendikten sonra da kullanabiliyordu ama herkesin kendisi için tek tek dava açması gerekiyordu. Anayasa Mahkemesi, Medeni Kanun’da kadının soyadını düzenleyen maddesini Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulduğu için iptal etti ve Meclis’e de bir süre verdi. Bu süre içerisinde maddeyi, eşitlik ilkesine uygun şekilde düzenle dedi. Şimdi 9’uncu Yargı Paketi’nde Meclis, Medeni Kanun’un o maddesini aynen getiriyor, Anayasa Mahkemesi’nin o kararına hiç uymamış, olduğu gibi aradaki bir bağlacı değiştirerek aynısını getiriyor. Bu da tabii ki insan soyunun erkek üzerinden devam etmesini istediklerini gösteriyor ve bunu çocuğu bahane ederek yapıyor. Anayasa Mahkemesi kararı bir kez daha tanınmamış oluyor. Uluslararası sözleşmelere, SEDAV’a dayanarak bunun yapılmasına bile gerek yok; kadının nüfusa başvurarak soyadını alması gerekiyor ancak gelinen aşamada hâlâ böyle bir şey yok.   "6284’ün daraltılmaya çalışıldığını, tek caydırıcı hükmünün delinmeye çalışıldığını görüyoruz yeni paketle. Yani bu tazyik hapsine itiraz yolu açılacak ve duruşmalı yapılmaya başlanacak”   *Yargı paketinden önce kadınları aileye ve şiddete hapseden bir aile genelgesi onaylandı ve şimdi de bu paket. Tüm bunların kadınlara karşı adım adım işletilmesini, olası tehlikelerini bir hukukçu olarak nasıl ele alıyorsunuz?   Hepsi birbirine bağlı; aile genelgesi, 6284 ve şu an yapılmaya çalışılanların hepsi birbirine bağlı paketler. Aile Bakanlığı araştırma yaparken ‘en çok boşanmanın olduğu iller üzerinden araştırma yapacağız’ diyor. Oysa en çok şiddetin olduğu iller üzerinden niçin bu araştırmalar yapılmıyor, kadının korunması için neden bir şeyler yapılmıyor? 9’uncu Yargı Paketi’nde 6284 sayılı yasanın tek caydırıcı hükmü var aslında ama buna müdahale olacak; uzaklaştırılan kişi eğer uzaklaştırma kararını, mahkeme kararını ihlal ederse kendisine bir tazyik, zorlama hapsi veriliyor. Bu 3 ila 10 gün arasında, uygulamada da genelde 3 gün verilen bir ev hapsi. Bu da gerçekten caydırıcılığı olan bir şey, çünkü hapis yatmak istemiyorlar, bunun iş yerleri tarafından bilinmesini istemiyorlar. O yüzden bu yasanın tek caydırıcı hükmüyken şu anda değiştirilmek isteniyor. Siyasi iktidar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken şöyle demişti: ‘Yerli ve milli 6284 sayılı yasamız var ve bu kadınları koruyacak.’ Gelinen aşamada 6284’ün daha fazla genişletilmesi gerekirken 6284’ün daraltılmaya çalışıldığını, tek caydırıcı hükmünün delinmeye çalışıldığını görüyoruz yeni paketle. Bu tazyik hapsine itiraz yolu açılacak ve duruşmalı yapılmaya başlanacak.     Hepimiz görüyoruz Türkiye’de duruşmalar hemen verilmiyor, kaç yıl sonrasına gün veriliyor; belki tanık dinlemek isteyecekler, tanıklar dinlenecek gibi bir sürü zaman geçecek. Oysa 6284 yasasının amacı ivedi olarak kararların alınması, hemen uygulanması ve şiddetin acilen durdurulmasıdır. Bir tedbir kanunudur. Oysa şimdi bunun önüne geçilerek duruşmalar açılmaya çalışılıyor. Hepimiz görüyoruz, Türkiye’de yaşıyoruz ve şiddet ve maalesef cinayet duruşma beklemiyor. Bunun önüne nasıl geçecekler, kadını bundan nasıl koruyacaklar hiçbir fikrimiz yok.    “Kadın ve erkek orada tekrar yüz yüze gelecekler ki biz şunu da biliyoruz adliyelerin içinde de koruyamıyoruz. Kadın burada hem mağdur hem de maddi ve manevi tekrar bir çaba içinde.”   *Değindiğiniz nokta aslında çok önemli, kadınlar duruşmalarda erkek ile yüz yüze geldiklerinde korunabilir mi, diğer yandan bunun ekonomik boyutu da var ne düşünüyorsunuz?   Kesinlikle aynı duruşmada, aynı adliye salonunda bir araya gelecekler belki. Vekili olanlar vekiliyle bunu yapacak ama her kadının avukatı olmuyor, avukatsız kendini temsil edenler olacak. Kadın ve erkek orada tekrar yüz yüze gelecekler ki biz şunu da biliyoruz; adliyelerin içinde de koruyamıyoruz zaten hiçbir şekilde. O yüzden yeni şiddetlerin önü de açılmış olacak. Dediğiniz gibi her şeyin yükü kadının omzuna bırakılacak. Örneğin, soyadı meselesinde kadın bireysel olarak dava açıyor, mahkeme masraflarını kendi soyadını alabilmek için kendisi ödüyor, yine öyle olacak. Kadın eğer avukat tutabiliyorsa, imkânı varsa tutacak, belki barolardan bir avukat tayin edilmesini sağlayacak ama yine yol masrafları verecek gibi. Yani kadın burada hem mağdur hem de maddi ve manevi tekrar bir çaba içinde. Kadın yoksulluğunun her geçen gün biraz daha arttığı, ekonomik koşulların gitgide ağırlaştığı bu dönemde bir de üstüne böyle bir ekonomik yük binecek. Bu da ikinci olarak bu planın yaşatacağı mağduriyetlerden biri.   “Kadınlar veya tüm bilim insanları bu tür bilimsel çalışma yaparken Almanya’nın ajanı mı sayılacak, ne sayılacak bilmiyoruz. Pek çok kadın örgütünün Avrupa Birliği’nden fon aldığı, bunlarla kadınlara ulaşmak için birçok proje yürüttüğünü biliyoruz, bu fonlar ajanlık kapsamına mı sokulacak?”   *Pakette yer alan bir diğer madde “etki ajanlığı”na ilişkin siz kendi açıklamalarınızda da değinmiştiniz, medyaya etkisinin dışında bu yeni düzenlemenin kadın mücadelesi yürütmeye etkisi var mı? Varsa nedir?   İfade ve basın özgürlüğü için çok büyük bir engel olacak. Türkiye’de yerleşik, yabancı basın mensuplarının ve diğer tüm basın mensuplarını etkileyecek. İlk bakışta görünen bu, ama onun dışında siyaset yapma özgürlüğünü de etkileyecek. Örneğin seçimler yaklaştığında yapılan anket çalışmalarının bile önü kesilecek belki; hükümetin Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz diye sorulan bir anket sorusunda bu ‘Suriye ajanlığı mı yapıyorsun, nereye ajanlık yapıyorsun’ diyerek her yere sokulabilecek çünkü maddenin düzenlenişi de kanunilik ilkesine aykırı olarak hiçbir şekilde anlaşılmıyor. Yani bir kişi maddeyi okuduğu zaman ceza hukukunun kadim ilkesi kanunilik ilkesi gereği hakkında neyden soruşturma açılacağını okur okumaz anlaması lazım, ama biz bu maddeyi hukukçular dahi defalarca okusa anlamıyor çünkü belli değil. Kim belirleyecek, neler etki ajanlığı sayılacak bunların hepsi muğlak düzenlemeler ve anlaşılmıyor.      Kadınlar açısından da şöyle biliyorsunuz ki biz kadının soyadı meselesinde örnek verirken Alman Medeni Kanunu ile kıyaslıyoruz değil mi; Alman Medeni Kanunu’nda kadının soyadını nasıl kullandığı veya herhangi başka bir kanunda. Aslında burada mukayeseli bir akademik, bilimsel bir çalışma yapılıyor burada ve kadınlar veya tüm bilim insanları bu tür bilimsel çalışma yaparken Almanya’nın ajanı mı sayılacak, ne sayılacak bilmiyoruz. Pek çok kadın örgütünün Avrupa Birliği’nden fon aldığı, bunlarla kadınlara ulaşmak için birçok proje yürüttüğünü biliyoruz, bu fonlar ajanlık kapsamına mı sokulacak, kimlerin fonu sokulacak tabii herkes alıyor, bakanlıklar da alıyor bu fonları ama muhalifler de alıyor. Bunlar nasıl değerlendirilecek? Kadınlara her açıdan, hatta toplumun tüm muhalif kesimlerini her açıdan kıskaca alacak bir düzenleme ve cezası çok yüksek; 3 ila 7 yıl arasında bir ceza yani erteleme sınırının da üzerinde. Hatta yeri geldiğinde tutuklamayı da gerektirebilecek o nedenle de çok tehlikeli. Toplumun tüm kesimlerini tehdit altında tutuyor.   “Bunların Meclis’e gelmeden çekilmesini istiyoruz çünkü çoğunluk onlarda olduğu için farklı görüşleri de muhalefete açarak görüşmelere devam ediyoruz. Paketin tamamı geri çekilmelidir. Hep diyoruz ‘yasalara dokunma, uygula’ 6284’e de özellikle dokunmamalarını söylüyoruz.”   *Son olarak, 9’uncu Yargı Paketi’nin Meclis’e geldiği takdirde geçmesi olası görünürken EŞİK olarak Meclis’e taşınmaması veya oylamadan geçmemesi için nasıl bir çalışma içerisinde olacaksınız?   9’uncu Yargı Paketi’nde dört madde için eş zamanlı olarak Türkiye’nin hemen hemen birçok ilinde basın açıklamaları yaptık kadınları daha çok bu konuda aydınlatabilmek için, “9’uncu Yargı Paketi’ni geri çek” şiarıyla. Bu dört maddeden biri 6284, biri kadının soyadı hakkı, birisi mükerrer suçlara örtülü bir af getirileceği, pandemi döneminde olduğu gibi yine koşullu salıverilme ile ikinci hatta üçüncü kez şiddet suçunu işlemiş, hatta çocuğa karşı cinsel istismar işlemiş erkeğin toplumda tekrar aramızda olması planlanıyor. Bir diğeri ise toplumun muhalif tüm kesimlerini; gazetecileri, kadın örgütlerini, siyasetçileri ve herkesi etkileyecek ne olduğu bile tam anlaşılmayan bir madde ile yeni bir suç düzenlemek isteniliyor TCK ile. Bu da “etki ajanlığı.” Bu kadınlar olarak karşı çıktığımız bir madde. Bunların geri çekilmesi için diğer bir çalışmamız siyasi parti liderlerini ziyaret etmek. 15 Mayıs’ta CHP’den Özgür Özel ile bu sürece başlamıştık, ardından DEM Parti Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet ile görüştük. Sonrasında İYİ Parti ile ve Gelecek Partisi’nden Ahmet Davutoğlu’yla görüştük. Paketin öncelikle Meclis’e gelmemesi için ve geldikten sonra yapılabilecekler ile ilgili görüşmelerimizi devam ettiriyoruz.    Muhalefet şimdiye kadar yaptığımız görüşmelerde olumluydu ve zaten hepsinin bu maddelere karşı Meclis’te yapmış olduğu konuşmalar da var, bu maddelerin gelmesini onlar da istemiyorlar. Ama tabii ki bunların Meclis’e gelmeden çekilmesini istiyoruz çünkü çoğunluk onlarda olduğu için farklı görüşleri de muhalefete açarak görüşmelere devam ediyoruz. Daha gideceğimiz birkaç parti kaldı. Bu şekilde temaslarımızı sürdürüyoruz. Paketin tamamı geri çekilmelidir. Şimdi etki ajanlığı için düzenleme gelecek gibi söylemleri var ama bu dezenformasyon yasasında da böyle yapılmıştı ama aynen geri getirildi. Etki ajanlığı’nın hiç geri getirilmemesi lazım, orası düzenlenecek, burası değiştirilecek değil hiç olmamalı. Hep diyoruz “yasalara dokunma, uygula” 6284’e de özellikle dokunmamalarını söylüyoruz.