Hukuk örgütleri İstanbul’dan seslendi: İmralı barışın anahtarı! 2023-12-28 14:17:16     İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle cezaevlerinde açlık grevine başlayan tutsakların taleplerinin sağlanması ve tecridin son bulması için Adalet Bakanlığı ile tüm ulusal ve uluslararası kamuoyu ile kurumlara çağrı yapan ÖHD, TOHAV, ÇHD ve İHD İstanbul Şubesi, “Anahtarın İmralı Ada Hapishanesi üzerindeki tecridin kaldırılması olduğunun farkına varmamız gerekiyor” sözleriyle seslendi.   Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, İmralı Adası’nda 25 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine ilişkin Beyoğlu’nda bulunan İHD İstanbul Şube binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Çok sayıda hukukçunun katıldığı toplantıda insan hakları savunucuları da yer aldı.   ‘Çabalarımızı sürdüreceğiz’   İlk olarak kısa bir konuşma yapan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Hukuk ve insan hakları örgütleri tecrit sistemine karşı yıllardır itirazlarını dile getiriyor ve uyarılarda bulunuyor. Ancak herhangi bir çözüm üretilmiyor. En ağır hali İmralı’daki tecrit sistemi S ve Y Tipi hapishanelerde sistematik hale dönüştü. İmralı’dan başlayarak sorunun çözüleceğini düşünen pek çok mahpus 27 Kasım’dan bu yana açlık grevini sürdürüyor. Bu süreçte yaşanılanlar gerek mahpusların gerek bu açıklamayı yapan kurumların taleplerini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu konudaki çabalarımızı da sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.   Basın metnini ÖHD Sekreterya üyesi avukat Berivan Bekçi okudu. Berivan, 27 Kasım’da Türkiye’nin hemen hemen tüm cezaevlerinde bulunan siyasi tutsakların “İmralı Ada Hapishanesinde bulunan Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununa demokratik çözüm” talebiyle dönüşümlü açlık grevine başladığını belirtti.   Açlık grevi eylemi başlatılan cezaevleri   Berivan, “Marmara bölgesinde bulunan Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Caza İnfaz Kurumu, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Marmara 2 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Marmara 3 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Marmara 5 Nolu L Tipi Kaplı Ceza İnfaz Kurumu, Marmara 7 Nolu L Tipi Kaplı Ceza İnfaz Kurumu, Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Maltepe Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü, Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Gebze Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Kocaeli (Kandıra) 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Kocaeli (Kandıra) 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Sakarya 2 Nolu L Tipi Kaplı Ceza İnfaz Kurumu ve Çorlu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Hapishanelerinde tespit edilebilen 160 mahpus bu eyleme katılmıştır” dedi.   Eylemdeki tutsaklara hücre cezası!   Marmara Bölgesi cezaevlerine yaptıkları ziyaretlerde eyleme katılanların 1-6 kişi arası gruplar halinde 5-15 günlük dönüşümlü açlık grevine  girdiklerini gözlemlediklerini paylaşan Berivan, “Bazı hapishanelerde açlık grevi yürüten mahpuslara hücre cezası, etkinliklerden alıkoyma gibi disiplin cezalarının verildiği öğrenilmiştir. Yine bazı hapishanelerde mahpusların açlık grevinde ve sonrasında ihtiyaç duyduğu temel maddelere ulaşmakta sıkıntı yaşadığı öğrenilmiştir. Daha önce yaşanan açlık grevlerini de takip eden kurumlar olarak açlık grevlerinin mahpuslarda neden olabileceği ölüm ve kalıcı hasar riski nedeni ile kaygılıyız” sözlerini kullandı.   İşkence yöntemi: Tecrit   Tecridin tutsakların bedensel ve ruhsal bütünlüğünü hedef alan, uzun zamana yayılarak sonuç alınmaya çalışılan bir işkence yöntemi olduğunu vurgulayan Berivan, “Tecrit, kime uygulanırsa uygulansın insani ve vicdani olmadığı gibi açıkça hukuka ve yasal mevzuata aykırıdır. İmralı Ada hapishanesinden pandemi bahanesi ile tüm hapishanelere yayılan bu işkence yöntemi hapishanelerde yaşamı dayanılmaz hale getirmiştir. Türkiye'deki bütün hapishanelerde aile görüşü, avukat görüşü, telefon görüşmesi serbest iken İmralı Ada hapishanesinde iç hukuk, uluslararası hukuk ve insan haklarını ayaklar altına alacak biçimde hiçe sayılmaktadır. İmralı ada hapishanesinde sürdürülen tecrit yıllardır süren bir işkence metodu olmasının yanı sıra Kürt sorununun demokratik çözümünün önündeki en büyük engellerden biri haline gelmiştir. İmralı Ada Hapishanesinde yıllardır sürdürülen tecrit ölümlere neden olan birçok açlık grevine neden olmuştur” diye belirtti.   İmralı’daki mutlak iletişimsizlik   Türkiye Cumhuriyeti’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmakla Avrupa insan Hakları Mahkemesi’nin bireysel başvuru yetkisini kabul ettiğini ifade eden Berivan, “Bununla beraber Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tavsiye kararlarını uygulamakla yüküm altındadır. Ayrıca Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) denetim yetkisine tabidir. Gerek AİHM'in gerekse de CPT’nin İmralı’da süregelen tecrit halinin kabul edilemezliğine dair tespitleri mevcuttur ve düzenli avukat ve aile ziyaretlerinin sağlanması konusunda ısrarlı tavsiyeleri söz konusudur. Birleşmiş Milletler'in Cezaevi standartlarını ortaya koyan Mandela Kuralları da uzatılmış hücre hapsini yasaklamaktadır. BM İnsan Hakları Komitesi’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı’daki mutlak iletişimsizlik halinin son bulmasına dönük tedbir kararına rağmen İmralı’da tutulan mahpuslardan 33 aydır haber alınamamaktadır. İmralı Ada Hapishanesi’nde hukuk dışı bir biçimde uygulanan tecrit uygulamasının bir an önce sonlandırılması burada bulunan mahpusların derhal avukat, aile ve telefon görüş haklarının sağlanması gerekmektedir” cümlelerini kullandı.   ‘Görüşler sağlanmalı, tecrit son bulmalı!’   Açlık grevinde bulunan tutsakların ulusal ve uluslararası etik ilkelere uygun şekilde, düzenli sağlık kontrollerinin yapılması ve bağımsız hekimlerin cezaevlerinde muayene yapmalarının sağlanması gerektiğinin altını çizen Berivan, “Açlık grevi yapan mahpuslarda kalıcı sakatlık ve hayati risk oluşmaması için su, tuz, şeker ve B1 vitamini gibi temel maddeler sağlanmalıdır. Açlık grevini yapan mahpuslar dönüşümlü olarak başladıkları açlık grevini yine dönüşümlü olarak bıraktığı için açlık grevi bitiminde kılavuzlara uygun biçimde beslenmeye geçmeleri sağlanmalıdır. Mahpusların talebi, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa ve Ceza İnfaz Kanunu’nda güvence altına alınan temek hak ve özgürlükler doğrultusunda Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecride son verilerek Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin sağlanması ve ağırlaştırılan tecride son verilmesidir” sözleriyle taleplerini sıraladı.   Adalet Bakanlığı ve kamuoyuna çağrı   Berivan, “Açlık grevini sürdüren mahpusların yaşam hakkının korunması ve açlık grevinin sonlandırılması için makul ve yasal mevzuata uygun taleplerin kabulü ile tecridin kaldırılmasına, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin son bulması için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası kamuoyu ve kurumları bu konuda duyarlı olmaya ve çözüm için derhal harekete geçmeye çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.   Yağmur Kavak: İhlaller kaldırılana dek mücadele edeceğiz!   Ardından ÇHD üyesi Yağmur Kavak, “Abdullah Öcalan başta olmak üzere tecride maruz kalan tüm mahpuslara uygulanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik mücadelemiz sürüyor, sürmeye de devam edecek. Açıklamayla yetinmeyeceğiz. Müvekkillerimiz, dostlarımız için hak ihlalleri ortadan kaldırılana dek mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.   Destina Yıldız: Mahpusların talebine ses vermeye çağırıyoruz   TOHAV yöneticisi Destina Yıldız ise İmralı Adası ve diğer cezaevlerinde çok büyük bir hukuksuzluk olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Destina, “En temel insan hakları dahi İmralı’da uygulanmıyor. Biz de görüşmeler yapıyoruz açlık grevindeki mahpuslarla. Bu tecridin ve mutlak iletişimsizliğin son bulması taleplerini iletiyorlar. Kürt sorununun çözümüne dair adım atılması için biz de bu talebe ses vermeye çağırıyoruz. Yıllardır süreli olarak devam eden açlık grevleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Biz ses çıkarmadıkça mahpuslar sorumluluk almaya çağırıyor. Bizim de üzerimize düşeni yapıp bu tecride son verilmesi için elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Taleplerin kabul edilmesini talep ediyoruz” dedi.   Veysi Eski: İmralı barışın anahtarı!   ÖHD üyesi avukat Veysi Eski de, “İmralı’daki tecrit sistemi normal bir tecridi aşan vaziyette. Sayın Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamamakta. Bugün bütün Türkiye’deki açlık grevlerine baktığımızda mahpusların talepleri esasen bu tecridin kaldırılmasıyla birlikte aynı zaman Kürt sorununun çözülmesi noktasında da kapıların aralanması demektir. Roboski ailelerinin acıları devam etmekte, daha geçen hafta birçok askerin ve militanın hayatını kaybetmesine sebep olmakta. İmralı’daki tecrit sisteminin sonlanması barışın kapılarının aralanması ve barışın sağlanması anlamına gelmekte. Türkiye’nin temel sorunu olan Kürt sorununun çözümünde bir çıkmaza girmiş olan ülkenin bu çıkmazdan çıkması anlamına gelmektedir. Hukuk, sağlık ve insan hakları kurumlarının üzerine düşen birçok görev bulunmakta. Biz bu talepleri yerine getiremeye çalışıyoruz ama toplumun ciddi bir duyarlılık göstermesi gerekiyor. Anahtarın İmralı Ada Hapishanesi üzerindeki tecridin kaldırılması olduğunun farkına varmamız gerekiyor” vurgusunu yaptı.   ‘Kürt sorununun çözümüne kapı aralanacak’   Hukuki olarak CPT ve AİHM’in Türkiye’ye çok ciddi uyarılarının olduğunu hatırlatan Veysi, “Bu uyarılara karşı bir an önce gereğinin yapılması gerekiyor. Bir kopuş yaşanmakta uluslararası hukuktan. Uluslararası hukuktan ve sözleşmelerden kaynaklı hükümlerin yerine getirilmesi başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların çözümünde de bir kapı aralanması anlamına geldiğini düşünüyoruz. Bizler ÖHD olarak tecridin sonlandırılması ve açlık grevlerinde olan müvekkillerimizin daha fazla zarar görmemesi için mücadele etmeye devam edeceğiz” mesajını verdi.   Ardından basın toplantısı sona erdi.