‘Kulp İstismar Davası’nda faillere beraat gerekçesi: İkna edici delil yok! 2023-11-17 09:09:36       Şehriban Aslan   AMED - Yıllardır süren ve kamuoyunda “Kulp İstismar Davası” olarak bilinen davada mahkeme, 21 fail hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verirken gerekçeli karar da açıklandı. Kararda, “Sanıkların üzerlerine atılı ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve on iki yaşını tamamlamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarını işlediklerine dair dosya kapsamında somut, ikna edici, cezalandırılmalarına yeterli bir delile rastlanılmadığı anlaşılmıştır” denildi.   Amed’in Pasur (Kulp) ilçesinde 13 Haziran 2014 ve 21 Mart 2015 tarihleri arasında 21 erkek tarafından sistematik cinsel saldırıya uğrayan çocuğun şikayeti üzerine açılan davanın karar duruşması 28 Eylül’de Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuksuz yargılanan failler Bayram Baran, Raydin Eren, Bünyamin Can, Emrah Zengin, Erhan Oruç, Ersin Şahin, Mehmet Şahin, Mustafa Şahin, Fuat Gülsün, Hüseyin Çelik, Mehmet Kara, Mehmet Taş, Melik Seyitvan, Akif Kahraman, Mustafa Yıldız, Yakup Alu, Selahattin Avcı, Serhat Eren, Uğur Kahraman, Yücel Akdeniz ve Mustafa Altın hakkında “delil yetersizliği” iddiasıyla beraat kararı verildi.   Yargı süreci   8 yıla yakındır süren davada ilk kez 11 Nisan 2019’da mütalaa verilerek faillere ceza istendi. Fakat birçok celsede heyet değişikliği gerekçesiyle dosya yeniden incelenip duruşmalar ertelenerek, sürüncemede bırakıldı. Davada 7 celse boyunca sürekli mevcut raporların tekrarı istenirken, 28 Eylül’de faillerin lehine karar verildi. Mahkeme verdiği kararın gerekçesini açıklarken “çocuğun beyanlarını esas alınmadığını” da belirtti.   Verilen gerekçeli kararda şu ifadeler yer aldı:   “Tüm delillerin değerlendirmesi sonucunda; sanıklar hakkında, ‘çocuğa yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve on iki yaşını doldurmamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ eylemleri nedeniyle cezalandırılmaları talebini içerir iddianame tanzim edilerek kamu davası açılmış ise de; sanıkların soruşturma aşamasında ve mahkememizde alınan savunmalarında ısrarla üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri… Mağdura yönelik gerçekleştirildiği isnad olunan hürriyeti tehdit ve cinsel istismar eylemlerinin olmadığını beyan ettikleri… Mahkememizde dinlenen tanıkların ise görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı, ayrıca olayların intikal şekli ve zamanı yönünden mağdur tarafından verilen beyan içeriklerine bakıldığında iddia edilen olayların anlatımlarında mekân ve tarih bilgilerinin açık ve net olmayıp çelişki içerdiği…   Çocuğun beyanları hayatın olağan akışına aykırı görüldü   13 Haziran 2014 ile 31 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştiği iddia olunmakla, kesin tarihlerinin belirsiz olduğu, mağdur beyanlarında tarih ve yere ilişkin ayrıntı yer almadığı… Diğer yandan mağdurun, müsned suç tarihindeki yaşı göz önüne alındığında iddia olunduğu gibi çok sayıda eylemlere maruz kaldığının beyan edilmesi karşısında beyanına göre müsned eylemlerin meydana gelmesinden uzunca bir zaman sonra olayın adli mercilere intikal etmesi olgusunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu… Suç tarihi ile şikâyet tarihi arasında uzunca bir sürenin bulunduğu bu haliyle mağdur ifadelerinin somut delillerle desteklenmediği, sanıkların üzerlerine atılı ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve on iki yaşını tamamlamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarını işlediklerine dair dosya kapsamında, mağdurun soruşturma ve kovuşturma aşamasında verdiği çelişik ve soyut beyanları dışında somut, ikna edici, cezalandırılmalarına yeterli bir delile rastlanılmadığı anlaşılmıştır.   Başkaca şahıslar tarafından meydana gelmiş olabilir   Diğer yandan dosya içerisinde yer alan 1 Nisan 2015 tarihli Kulp Devlet Hastanesi raporu, muayene evrakları ve Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 19 Kasım 2015 tarihli raporunda yer alan tespite sebep olan eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğini kanıtlamaya yeterli olmadığı… Tek başına bu tespitlerin sanıklarla ilişkilendirilemediği; zira sanıklara ait herhangi bir biyolojik materyal, vücut izi veya emareye rastlanılmadığı… Bu yönde bir belirlemenin de yer almadığı, dosyamız sanıkları haricinde başkaca şahıslar tarafında da meydana gelmiş olabileceği… Ayrıca mağdurun sanıkları tümüyle teşhis de edemediği, öte yandan dosya içerisinde mağdurun ruh sağlığının bozulduğuna ilişkin rapor mevcut ise de ruh sağlığı bozukluğunun, başka şekil ve kişilere ilişkin olarak meydana gelmesinin mümkün ve muhtemel görüldüğü… Mağdur hakkında benzer konu ve olaylar ile ilgili olarak başka dosyaların da bulunduğu, bu davalar nedeniyle ruh sağlığının bozulma ihtimalinin varlığı…   Faillere ayrı ayrı beraat   Sonuç olarak sanıkların aşamalarda istikrarlı olarak üzerlerine atılı suçu işlemediklerini savundukları, bu haliyle sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediğini gösterir her türlü şüpheden uzak kesin bir delilin bulunmadığı kanısına varılmıştır. Belirtmek gerekir ki varsayımsal veya kuvvetle muhtemel olarak yapılan değerlendirmelerin mahkûmiyet yönünden hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi, bu türden bir değerlendirmenin ceza hukukunun temel prensiplerinden olan masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkına da açıkça aykırılık teşkil edeceği… Failin bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu… Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların; sanığın aleyhine yorumlanamayacağı, zira ceza mahkûmiyetinin yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği… Bu ispatın, hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşma gayesi nazara alındığında yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak ceza verilemeyeceği… Nitekim yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre sanıkların müsned suç eylemlerinden cezalandırılmalarını gerektirir, her türlü şüpheden uzak, mahkûmiyetlerine yeter kesin delil bulunmadığı anlaşılarak isnat edilen suçlar sübut bulmadığından ve mahkememizde; atılı suçların sanıklar tarafından işlendiğine yönelik tam bir vicdani kanı oluşmadığından sanıkların üzerlerine atılı ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve on iki yaşını tamamlamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarından ayrı ayrı beraatlarına hüküm kurulmasına oy çokluğu ile kanaat edilmiştir.”   Mahkeme üyesinden şerh   Verilen karara ilişkin mahkeme üyelerinden biri şerh düştü. Üye, Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor, 1 Haziran 2022 tarihli Adli Tıp 6’ncı İhtisas Dairesi Raporu, Diyarbakır ÇİM’de alınan raporlar ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında faillerin çocuğa karşı eylemlerinin sabit olduğu ve faillerin sübut bulan eylemlerine uyan “nitelikli cinsel istismar” ve “kişi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesi kanaatinde olduğunu belirtti.