Cumartesi Anneleri yargıladı: Ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz! 2023-05-04 16:44:37 İSTANBUL - Geçtiğimiz yıl Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda polis saldırısı ile gözaltına alınıp haklarında açılan davanın ilk duruşmasında “adaleti” yargılayan 14 Cumartesi Annesi / İnsanı, yargılanması gerekenlerin kendilerine saldıran polisler olduğunu ve bedeli ne olursa olsun kayıplarını aramaktan asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı.   Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü dolayısıyla 30 Ağustos 2022 tarihinde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda gerçekleştirmek istedikleri basın açıklamasına polisin saldırması sonucunda gözaltına alınan 14 Cumartesi Annesi / İnsanı hakkında, “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması görüldü. Küçükçekmece Adliyesi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan duruşma, salonun küçük olması nedeniyle 3’üncü Ağır Ceza duruşma salonuna taşındı.   Polislerin korkusu adliyeyi sardı!   Duruşma öncesi adliye önü yüzlerce polis tarafından kalkanlarla sarıldı.   Her kesimden dayanışma   Yargılanan Cumartesi Anneleri / İnsanları hazır bulunurken, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, çok sayıda hukukçu ve emek meslek örgütü de duruşmayı takip etti. İnsan hakları savunucuları, kayıp yakınları, siyasetçiler ile birlikte çok sayıda kişi de dayanışma amaçlı duruşmayı izledi.   Sivil polisler duruşmadan çıkartıldı   Salonda yer olmadığı gerekçesiyle birçok gazeteci duruşmaya alınmadı. Avukatlar, gazetecilerin duruşma salonuna alınmasını talep etti. Hakim, avukatların talebini kabul ederek gazetecilerin salona alınmasına yönelik ara karar kurdu. Daha sonra söz alan Eren Keskin, gazetecilerin salona alınmadığını ve sivil polislerle dolu olduğuna dikkat çekti. Eren, “güvenlik” nedeniyle sivil polislerin salonda olduğunu söyleyen hakime, “Güvenlik sorunu zaten yok bu salonda. Korku yaratıyorlar, dışarıda sanki büyük operasyon varmışçasına polis yığını var. Polis devleti mi hukuk devleti mi buna bugün yargıçlar karar verecek” sözleriyle yanıt verdi. Ardından gazetecilerin duruşmaya alınmasına, sivil polislerin de dışarı çıkartılmasına karar verildi.   ‘Oğlum 28 yıl önce kaybettirildi!’   Daha sonra kimlik tespiti ile duruşmaya başlandı. Yargılananların tümüne evli ve çocuklarının olup olmadığının sorulduğu duruşmada, Cumartesi Annesi Hanife Yıldız’a kimlik tespiti yapıldığı esnada çocuğu olup olmadığı sorulmadı. Hanife’nin, “Neden çocuğun var mı diye sormadınız bana” sorusu karşısında hakim soruyu yöneltti. Hanife de, “Oğlum 28 yıl önce gözaltında kaybettirildi” dedi.   Gülseren Yoleri: Yargılanması gerekenler emniyet görevlileridir!   Ardından yargılananların savunmaları alınmaya başlandı. İlk olarak savunma yapan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Anayasal toplanma ve gösteri hakkımızın kaymakamlık yasağı gerekçesiyle hukuka aykırı şekilde yasaklanması ve hiçbir delil olmadan hazırlanan iddianame ile bu hukuk ayıbına derhal son verilmesini talep ediyorum” sözleriyle konuşmasına başladı. “Açıklamalarım savunma değil beyan niteliğindedir” diyen Gülseren, eylemlerinde maruz kaldıkları polis şiddeti ve gözaltıya rağmen yargılandıklarına değinerek, “Orada bir suç işlenmiştir. Ancak bunu biz değil emniyet görevlileri işlemiştir. Yargılanması gerekenler onlardır” dedi.   ‘Anneler meydanı hafıza mekanına dönüştürdü’   Gülseren, konuşmasını Cumartesi Anneleri’nin onlarca yıldır kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü mücadelesini anlatarak sürdürdü. Gülseren, “Biz kimiz? Kaybedilen yakınlarının bitmeyen, isyanla harmanlanan hikayesini iki cümleyle anlatabilmek doğru değil” dedi. 1995 yılında başlayan eylem ve mücadelelerinin 700 hafta boyunca sürdüğünü dile getiren Gülseren, 700’üncü haftada maruz kaldıkları polis şiddeti ve gözaltı, AYM kararı ve tüm bunlara rağmen yalnızca Galatasaray Meydanı değil Dersim’de bir eylemde de yasakla karşılaştıklarını paylaştı. Eylemlerinin tamamının yasakla bastırılmaya çalışıldığının altını çizen Gülseren, Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda sürdürdüğü mücadelenin ise meydanı bir hafıza mekanına dönüştürdüğünü vurguladı. Gülseren, “Yasak kararı orada da bugünkü davada da gerekçeden yoksundur” ifadeleriyle AYM kararını hatırlattı.   ‘Suç işlendi’   30 Ağustos 2022 tarihli Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde de yine bir hukuksuzlukla karşı karşıya kaldıklarını ve şu anda mahkemede olduklarını söyleyen Gülseren, “Biz basına duyurarak gittik kimsesizler mezarlığına. Cumartesi Anneleri, İHD ile birlikte gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un da kasten kimlikleri saklanarak ‘kimsesiz’ olarak defnedildiği saptanan Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’ndaki mezarlara, mezarsız kayıplar adına karanfil bırakarak güne ilişkin düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşmak istedi. Aramızda sağlık sorunu olanlar vardı, eylemimizi gerçekleştirmemeye karar verdik. Ancak buna rağmen polis dağılmamıza izin vermedi. 11 saat gözaltında tutulduk, ters kelepçelendik, temel ihtiyaçlarımız karşılanmadı. Bir suç işlemedik ama bize karşı suç işlendi” ifadeleriyle hukuksuz yargılamaya son verilmesi ve beraat kararı verilmesi talebinde bulundu.   Tek dertleri faillerin yargılanması   Gülseren’in beyanının zapta geçirilmesi ardından 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan 58 gün sonra cenazesi eylem yaptıkları kimsesizler mezarlığında bulunan Ali Ocak’ın abisi Hasan Ocak’a söz verildi. Tamamen kendi imkanlarıyla cenazelerine ulaştıklarının bilgisini veren Hasan, “Hala kardeşimin failleri bulunmadı. Bizim yıllardır tek derdimiz, kardeşimin faillerinin bulunması ve yargılanmasıdır. Olay günü de tamamen barışçıl bir yoldan bu talebimizi dile getirebilmek açısından mezarlığa gidip açıklama yapacaktık. Neredeyse elimizdeki çiçeklere bile suç unsuru muamelesi yaptılar” sözlerini kullandı.   28 yıllık mücadele süreci susturulamadı!   Hüseyin Ocak da kardeşi Hasan’ın beyanlarını tekrarladı. “Türkiye’de gözaltında kayıplar Hasan Ocak’la başlamadı, Salih Bozışık’la, Sabahattin Ali’yle başladı” sözlerini kullanan Hüseyin, konuşma yaptığı esnada hakim tarafından sık sık susturulmaya çalışıldı. Avukatların duruma tepki göstermesi üzerine Hüseyin sözlerini tamamladı. Hüseyin, “Size uzun gelebilir ama bizim 28 yıllık sürecimizden anekdotlar anlatıyorum sadece. Bu sayede o gün neden Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na gittiğimizi de anlatmış olacağım. Orası birçok kayıplarımızın gömülü olduğu yer, bizim için bir hafıza mekanı. Biz suç işlemedik yasal haklarımızı kullandık” dedi.   ‘Sadece haklarımız değil BM belgesi de ihlal edildi’   Kayıp Ali Ocak’ın bir diğer kardeşi Maside Ocak da, “Biz BM’nin ilan ettiği 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde kimsesizlerin mezarına birer çiçek, karanfil götürmüştük. O gün sadece bizim haklarımız ihlal edilmedi, Birleşmiş Milletler’in belgesi de ihlal edildi” dedi. Maside, Gülseren’in beyanına katıldığını belirtti.   ‘Tanıklığım dinlenmiyor ben yargılanıyorum!’   Babası Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedildiği Besna Tosun ise, “Babam 11 yaşımdayken evimizin önünden 3 sivil polis tarafından götürüldü, bir daha da haber alamadık. 28 yıldır babamın başına ne geldiğinin araştırılmasını, öldüyse usulüne uygun bir şekilde bize teslim edilmesini istiyorum. 28 yıldır gözaltında kaybetmenin, insanlığa karşı işlenmiş bir suçun tanığıyım. 28 yıldır tanıklığım dinlenmiyor. Bugüne kadar birçok kez bir insanlık suçunun tanığı olarak bu adliyeye başvurmama rağmen devlet beni dinlemedi. O dosya, Küçükçekmece Adliyesi’nin tozlu raflarında duruyor. Aynı adliyede ben yargılanıyorum” sözleriyle bu hukuksuzluğun bir an önce son bulması gerektiğinin altını çizdi.   ‘Adalet mücadelemiz sonuca ulaşacak’   Daha sonra ise duruşmadan ayrılması gerektiği için söz alan avukat ve Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili adayı Öztürk Türdoğan, hakikat ve adaletin birbirinden ayrılamaz iki kavram olduğunu belirtti. Öztürk, “Hakikat ortaya çıksın diye adalet arayan insanların yargılanması kesinlikle kabul edilemez. Bugün bu davayı dünya izliyor. BM Raportörü çağrı yaptı insan hakları savunucuları yargılanamaz diye. İnanıyorum ki hakikat ve adalet mücadelemiz sonuca ulaşacak. Beraatlerini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.   Dayanıştıkları için yargılanıyorlar   Eyleme, Cumartesi Anneleri ile dayanışmak için katılan ve yargılananlar arasında yer alan insan hakları savunucusu Aynur Ergül de, “Ben insan hakları savunucusuyum. Ben yakınları kaybedilenlere destek olmak üzere oradayken, polisler bir anda etrafımızı sardı, dağılmamıza alan da açılmadı. Anayasal, demokratik, vicdani hakkımı kullandım. Yargılanması gereken biz değil, bizi gözaltına alanlardır” diye konuştu. Yargılananlar arasında dayanışma gösterenlerden Derya Deniz,  “Ben de insan hakları savunucusuyum. Kimsesizler Mezarlığı’nda barışçıl toplanmamızı gerçekleştirmeye çalışırken ters kelepçeyle gözaltına alındım. Suçlamaları kabul etmiyorum. Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz”, Türkan Acar da, “İnsan hakları savunucusuyum ve ben de bir anneyim. Orası Kimsesizler Mezarlığı ama Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un da yakınlarının çabalarıyla bulunduğu yer. İnsanların oraya çiçek bırakma hakları var. Cumartesi Anneleri’ni sonuna dek destekliyorum, kalbim onlarla” dedi.   ‘Bedeli ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz!’   Hüseyin Aygün ise, “Hasan Ocak kaybedildiğinde İnsan Hakları Derneği’nde çalışıyordum, gözaltında kaybedildiği dönemdeki tüm acıya tanık oldum. O günden bu güne ülkemizde bu acılar devam ediyor. O günkü meşru, insani, vicdani duygularla yapılacak bir açıklamaydı. Ancak mezarlığın kapısına gitmemize bile izin verilmedi. Kamu görevi yapan polis memurları benim insan haklarımı ihlal etti” şeklinde konuştu. Daha sonra söz alan kayıp Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da, “Ben bu salonda olduğum için bu ülkeden utanıyorum. Ben eşimin evimizin önünden 3 sivil polis tarafından götürüldüğü arabanın plakasını aldığım ve bildirdiğim halde yıllardır hiçbir sonuç alamadım. Suçlu değilim, suçluların benim yerimde olması gerekiyor. Ben defalarca gözaltına alındım, ne kimseye hakaret ettim ne de suç işledim. Bedeli ne olursa olsun kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.   ‘Oğlumu kendi ellerimle götürdüğüm adaleti istiyorum!’   1995’te 19 yaşındaki oğlu Murat Yıldız’ı “bir suçtan arandığını” söyleyen polislere götürdüğünü ve bir daha da bulamadığını aktaran Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, “Murat Yıldız’ın annesiyim. 19 yaşındaki oğlumu 1995 yılında ikinci ayın 23’ünde kendi ellerimle İzmir Asayiş Müdürlüğü’ne teslim ettim. Oğlumun polislerin elinden kaçtığını iddia ettiler. 5 yıl da davasını sürdüm. Oğlumu kendi ellerimle götürdüğüm adaleti istiyorum. Vicdan diye bir şey kalmamış kimsede, 28 yıldır yaşadıklarımıza birkaç saattir tahammül bile edemiyorsunuz. Herkesin vicdanına bırakıyorum ama kimsede vicdan da kalmamış. Ben yaşamıyorum, sırf oğlumun adalet hakkı için yaşıyorum. Sadece oğlum da değil herkes için adalet hakkı arıyorum. Ben her yerde karşılarına oğlumun adıyla çıkıp hakkını arayacağım” sözlerini kullandı.   Mücadele sürecek   15 Şubat 1995’te gözaltına alınarak işkenceyle katledilen, gözaltında kaybedilmek istenen ve ısrarlı aramaları sonucunda Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bulduğumuz Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, “O dönemde mezarlık çalışanları bize şöyle demişti: ‘Bizi geceden ararlar, iki kişilik yer açın derler, üç kişilik yer açın derler, sivil polisler gece gelir gömerler.’ Bu düzenli bir şekilde böyle devam ediyormuş. 28 yılı geride bıraktık, çeyrek asrı aştı mücadelemiz. Bizim Galatasaray Meydanı’nda başlattığımız eylem sayesinde o güne kadar sayısı sürekli artan gözaltında kayıpların azaldığını gördük. Haklı ve meşru bir eylemdir” sözleriyle yargılamanın son bulması gerektiğini ve mücadelelerine de devam edeceklerini vurguladı.   Avukatlardan mütalaa sonrası savunma   Beyanların ardından ara karar açıklandı. Cumartesi Anneleri / İnsanları ve hak savunucularının avukatları, savunmalarını dosyaya sunulan görüntü kayıtlarının mahkemece izlendikten ve iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını sunduktan sonra yapacağını bildirdi. Kamera kayıtlarının izlenmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasına karar verilirken, kolluk görevlisi amir ve kişilere neler söylediğine dair çözümlemeler yapılması da belirtildi.   26 Mayıs’a ertelendi   Bir sonraki duruşma, 26 Mayıs Cuma günü saat 14.30’a ertelendi.   Kaymakamlık röportajı yasaklamış!   Adliyeden ayrıldıkları esnada, gazetecilerin Cumartesi Annesi Hanife Yıldız ile Cumartesi İnsanı Ali Koç’tan adliye karşısında röportaj alması nedeniyle çok sayıda polis abluka uyguladı. Hanife ve Ali’ye, Küçükçekmece Kaymakamlığı’nın “yasak” kararı gerekçesiyle görüş vermesini engelleyen polisler, avukatların durumun hukuksuz olduğunu belirterek tepki göstermesi üzerine ablukayı kaldırmak zorunda kaldı. Ardından Cumartesi Anneleri / İnsanları adliyeden ayrıldı.