Şebnem Korur Fincancı: Devletin başına belayım, benden kurtulmak istiyorlar 2022-12-29 13:46:14   İSTANBUL - Kimyasal silah kullanımına dair yaptığı değerlendirmelerden tutuklanan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, devletin kendisinden ve TTB’den korktuğunun altın çizerek, “Benden ve TTB’den kurutulmak istiyorlar ama benden kurtulmak mümkün değil. İdam cezası getirilirse ancak o zaman kurtulmak mümkün olur” sözleri ile mücadelesine nerede olursa olsun devam edeceğini söyledi.   Türkiye’nin Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarında kimyasal silah kullanımına ilişkin araştırma yapılması çağrısında bulunan ve AKP- MHP iktidarı tarafından hedef gösterilip tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla suçlandığı davanın ikinci duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı.   Yüzlerce kişi duruşma salonu önünde   Duruşmayı bine yakın avukat gönüllü takip etmek isterken çok sayıda hukuk örgütü, sanatçı, kadın örgütü temsilcisi, siyasetçi, insan hakları savunucusu, emek ve meslek örgütü temsilcisi de duruşma salonunda bulunmak istedi. Ancak salonunun küçük olması nedeniyle katılımcılar duruşma salonuna alınmadı. Salona girmek için bekleyen yüzlerce kişi, önceki duruşmada daha geniş bir duruşma salonuna geçme taleplerinin mahkeme başkanı tarafından reddedilmesi hatırlatılarak tepki gösterildi.   Beyaz önlükler adliyeye alınmadı   Yine Şebnem’in meslektaşları da beyaz önlükleri ile adliyeye alınmazken, duruma “Onlar da önlüğümüzün hakikati, adaleti, iyi hekimliği temsil ettiğini biliyor ve korkuyorlar” sözleriyle tepki verildi.   Şebnem duruşma salonunda   Ardından duruşmaya geçildi. 23 Aralık’ta görülen ilk duruşmada iddia makamının mütalaada, "örgüt propagandası" suçlamasıyla üst sınırdan ceza ve tutukluluğunun devamı talebinde bulunduğu Şebnem Korur Fincancı, duruşmaya çok sayıda jandarma eşliğinde getirildi.   Mütalaa tekrarlandı   Duruşma avukatların isimlerinin zabıta geçirilmesi ile başladı. İlk olarak söz verilen iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını tekrar ederek, Şebnem’in “örgüt propogandası yapmak” suçlaması ile üst sınırdan cezalandırılmasını istedi.   Milli Savunma Bakanlığı’nın ısrarı   Ardından ise önceki celse katılma talebi reddedilen Milli Savunma Bakanlığı avukatı, bir kez daha davaya katılma talebinde bulundu. Mahkeme başkanı, Bakanlık avukatının katılım talebini yine oy birliğiyle reddetti.   50 kişilik salon: Tüm kurallara aykırı   Ardından usule ilişkin söz alan Şebnem’in avukatı Meriç Eyüboğlu, duruşma salonunun değiştirilmemesine dikkat çekerek, “Sesinizin duyulmadığı duruşmayla karşı karşıyayız. Bizi böyle bir salona mahkum etmek tüm kurallara aykırı. İnsanlar saatlerce ayakta bekleyerek duruşma takip etmeye çalışıyor. Bu adliyede onlarca, yüzlerce, binlerce dava görüldü büyük salonlarda. İlk kez yapacağınız bir şey değil, emin olun zor da değil. Lütfen bu duruşmanın adil yargılanma ve sanık haklarının yerine getirilerek yürütülmesini istiyorsanız bu salonda duruşmayı görmekten vazgeçin” dedi.   ‘3 avukat sınırı kaldırılsın!’   Batman Baro Başkanı Ertan Şenses de, 3 avukatın savunma yapma sınırının kaldırılmasını talep etti. Ertan, “Bu kadar bariz bir aykırılıkla ilk defa karşılaşıyoruz. Bu Şebnem Korur Fincancı’nın şahsına yönelik bir karardır. Biz bunu kayda geçeceğiz” sözlerini kullandı.   ‘Algı yapılıyor’   Daha sonra Şebnem, esasa ilişkin savunma yaptı. Şebnem daha önceki savunmasında ilgili suçlamaya dair “Yaptığımın bir suç olmadığını yurttaşlık gereği olduğunu beyan etmiştim” hatırlatmasında bulundu. Üzerinde bir algı yapıldığının altını çizen Şebnem, mahkeme heyetinin de bundan etkilendiğini belirtti. Şebnem, “Başından beri bir talimatla karşı karşıya olduğumuzu tümüyle düşündürecek ifadelerle karşılaşıyoruz. AKP sözcüleri, iktidarın küçük ortağı bu ifadeleri dile getiriyor. ‘vatansız kalsın diyorlar’, bu ülke için kim daha fazla emek vermiş Türkiye halkları görecektir. Milli Savunma Bakanı yayına katıldıktan hemen sonra iftira diyor. Araştırma olmadan iftira demek baştan yalan söylemek demek. Neyin iftirası olduğu da meçhuldür” dedi.   ‘Sanki ülkenin en tehlikeli insanıyım’   Şebnem, Milli Savunma Bakanı’nın “Kimyasal silah iddiasında bulunanları milletimiz asla affetmeyecektir” sözlerini anımsatarak, “Bu talimat değil de nedir?” diye sordu. Adliye önündeki polis ablukasına da dikkat çeken Şebnem, “Sanki ben bu ülkenin en tehlikeli insanıymışım gibi davranıyorlar. Bu da sizin üzerinizde etki yaratmak için planlanıyor. Siyasi otorite bu dönem tamamen algılarla hareket etmektedir. Bu algılarla da bir hakikat gerçekleştirilmektedir. Mütalaada, propaganda eylemine aktif katılım denilmiş. Tıbbi bir değerlendirmeyle nasıl bu ilişki kuruldu, tıbbi belirtilerin ön tansıyla ilgili, toksik maddenin zararlı etken olarak değerlendirilmesi nasıl bir eylem olarak tanımlanıyor. Üstelik de uzman sıfatıyla propagandayı sürdürdüğü yazıyor, hangi propaganda?” sözleri ile üzerindeki suçlamaya tepki gösterdi.   TTB başlarına dert   Şebnem devamla, “Konuşmamın neresinde silah ifadesi geçiyor. Silahlık olmadığını anlamak için olay yeri incelemesi ve bu incelemeyi de balistik yapması gerekir. Bunların yasal silah kapsamında olup olmadığı da hukuken değerlendirilmesi ve bağımsız heyetin yapması gerekir. İnceleme yapılsın dediğimde nasıl bir meşruiyet kazandığımı, cebir şiddet övdüğümü ya da teşvik ettiğimi, nasıl bir çıkarım yaptığınızı merak ediyorum. Bu ülkede biliyoruz ki eğitim sistemi nedeniyle sebep sonuç ilişkisi yapmakta zorluk yaşanıyor. Burada amacın ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu yargılamanın asıl amacı TTB’nin ilk yasal kuruluş süreci yasasıyla beraber ne yazık ki iktidara gelmiş tüm siyasi otoritelerin yaptıklarından pişman olmalarını görüyoruz. Böyle bağımsız nitelikli denetim organını biz başımıza nasıl dert ettik diye kahır duydukları muhakkak” ifadeleri ile kurumunun hedef alınmasına işaret etti.   Yeni yöntem TTB’yi davalar ile ele geçirme   “Savaş halk sağlığı sorunudur” diyen 11 TTB Merkez Konsey üyesinin apar topar gözaltına alınmalarının 21’inci yüzyıl Türkiyesi için utanç kaynağı olduğunu vurgulayan Şebnem, seçim ile göreve geldiklerinin altını çizdi. TTB’nin ele geçirilemediği için hedef alındığına işaret eden Şebnem, “Yeni ele geçirme yöntemi davalar açma. Küresel salgın başladığında Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından birisi TTB’ydi. Ne yazık ki siyasi otorite bu konuda yeterli şeffaflıkta ve bilimsel açıklamalar yapmaktan çok uzaktaydı. Gerçek vaka sayılarının olmadığını çok iyi biliyorduk” diye ekledi.   ‘Terörist isem örgütüm ne?’   Başkan seçildikten sonra Cumhurbaşkanı’nın hakkındaki “teröristtir” söylemine de değinen Şebnem, “Terör örgütü dediği benim onurla başkanlığını yürüttüğüm TİHV’dir. İşkence gören, ağır insan haklarına uğradığı insanların tedavilerini sağlayan bir rehabilitasyon merkezinden bahsediyoruz. Terör örgütü dediği odur, başka örgütüm yoktur benim. Ben teröristsem hangi örgütten olduğumu çok merak ediyorum. TİHV’den mi, işkence rehabilitasyon merkezlerinden mi, Filistin’deki Geçmiş Mahpuslar Derneği midir benim terör örgütüm? İsrail İnsan hakları Örgütü müdür, Filipinlerdeki komünist partisi ya da insan hakları örgütleri midir terör örgütleri?” diye sordu.   ‘Devletin başına belayım’   Hedef gösterilmesi ile beraber mahkeme heyetinin nasıl bir karar vereceğinin mümkün olmadığını söyleyen Şebnem, “Ancak ben bu devletin başına bela olmuş at sineğiyim. Dünyanın neresinde olursa olsun bu devletler suç işlemeye devam ediyorsa bu benim derdimdir. Onlar suç işlemeye devam ettikçe ben de at sineği olmaya, hakikati aramaya devam edeceğim” dedi.   ‘Benden kurtulmak mümkün değil’   Bu dava devam ederken hakkında "örgüt üyeliği" iddiasıyla açılan soruşturmayı hatırlatan Şebnem, "Hangi örgüt?" diye sordu. Şebnem, devamında da şöyle konuştu: “Burada bir başka uzmanlık çalışmamın cezalandırılması, intikam alma ateşini de unutmamak gerekiyor. 2015’te bu ülkede yine alt üst olan seçimlerin ardından çoluğumuz çocuğumuz meslektaşlarınız bombalarla katledildi. Sokağa çıkma yasakları ilan edildi, ağır silahlarla saldırdıklarında teröristler var dediler. O bodrumlarda bir çocuğun çenesini buldum. ‘Çocuk terörist’. İşte bunun intikamını henüz alabilmiş değil o otorite. Benden ve TTB’den kurutulmak istiyorlar ama benden kurtulmak mümkün değil. İdam cezası getirilirse ancak o zaman kurtulmak mümkün olur. Yoksa ‘o duvarınız vız gelir’ diyor bize Nazım. O yüzden biz korkmuyoruz. Ama bunun üçüncü ayağı topluma korku salma. İnsanları sessizleştirme, sindirme. Ne yazık ki ‘ıssızlık var’ dedikleri yerde barış olduğunu iddia ediyorlar. Keşke olsa.”   ‘Mücadeleye devam edeceğiz’   Şebnem son olarak da, “Bunun bize yönelik olmadığı, ne meslektaşlarımın ne de benim böyle bir kaygımız olmadığını, memleketin her yerinde dört duvar arasında da çimenlik alanda da denizin üzerinde balıklarla birlikte de olsak mücadeleye devam edeceğimiz muhakkak. Melih Cevdet Anday’la bitireyim, yeni bir gün başlıyor demek yeryüzünde korkusuz yaşamak. Bizler yan yana gelince……”   Duruşma avukat savunmaları ile devam ediyor.