Gülser Yıldırım: Her koşulda demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz 2022-11-01 18:20:50     ANKARA - Kobanê Davası’nda yaptığı savunmada AKP-MHP iktidarının toplumun düşüncelerini hapsederek iktidarlarını sürdürmek istediğine vurgu yapan HDP eski Milletvekili Gülser Yıldırım, “Buna karşı biz de her koşulda demokrasi ve eşitlik mücadelesini sürdüreceğiz” dedi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 18’inci duruşma periyodu, 6’ncı oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına HDP Hukuk Komisyonu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ile çok sayıda izleyici katıldı.   Duruşma verilen aranın ardından, HDP eski Milletvekili Gülser Yıldırım’ın Kürtçe gerçekleştirdiği savunmasıyla sürdü. Kobanê Davası’nın bir buçuk yıl aşkın süredir devam ettiğini hatırlatan Gülser,  davanın hukuki yaklaşımları ve duruşma periyodlarıyla hiçbir davaya benzemediğini dile getirdi.   Zihniyet mücadelesi   Dava kapsamında herkesin hukuksuzlukları dile getirdiğini söyleyen Gülser, “Yaşantımın hiçbir döneminde şiddet, düşünsel ve uygulama olarak yer almamıştır” dedi. Farklı kimliklerin dilini, kültürünü yasaklamanın zihniyet sorunu olduğunu belirten Gülser, “Ondan dolayı da insan, zihniyete karşı mücadele verir. Bu zihniyet Türkiye halklarının çıkarı için değildir. Şimdiye kadarki tüm iktidarların ulus-devlet adına gerçekleştirdikleri şeyler, haksızlık ve zulümdür. Bunların Türkiye halklarının kimliğine hiçbir faydası yoktur” ifadelerini kullandı.   ‘Barış atmosferi duvarları kaldırmıştı’   Gülser, şöyle devam etti: “HDP içinde yer alan ve almayarak farklı kurumlarda demokrasi mücadelesi veren, Türkiye barışını savunan her insan ve her kurum bizim için hürmet ve sevgiye layıktır. Konu sadece Türklük ya da Kürtlük değil. Mesele sadece bundan ibaret değil. Mesele zihniyet konusudur. Kendilerini güçlü gördükleri zaman bütün adaletsizlikleri uyguluyorlar. Biz bu zihniyete karşı her zaman mücadele ettik. Biz hiçbir zaman şiddet dilini kendimize amaç edinmedik. Bu bizim felsefemiz ya da ideolojimiz değil. Biz sadece yaşanan bütün sorunların temelden çözümlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Biz 7 Haziran 2015’te HDP olarak ilk defa Meclis’e girdik ve Kenan Evren’in engelini ve mirası olan yüzde 10 seçim barajını yok ettik. Bu seçim barajını yıkıp Meclis’te 3’üncü parti olmamız, iktidarın irademizi tanımama sebebi haline geldi. O dönemde Türkiye toplumu diyaloglara destek veriyordu. Bu desteklerle HDP, kendi politikalarını Türkiye halklarına tanıtmak isteyip gerçekleştirdiğinde toplumdan ‘olur’ cevabı alıyordu. Bu barış atmosferi, HDP politikalarıyla Türkiye halkları arasındaki duvarları kaldırmıştı.   Diyalog yollarını savunuyoruz   Meclis’te dokunulmazlıklarımız kaldırıldıktan sonra 4 Kasım’da bizleri evlerimizden alıp götürdüler. Biz evlerimizden mahkeme kararlarıyla alınmadık. Daha girmediğimiz cezaevleri bizim için özel hazırlanmıştı. Ondan dolayı biz bu davanın hukuki değil, siyasi olduğunu söylüyoruz. İktidar işine geldiği zaman diyalog süreci başlatabiliyor, işine gelmeyince de demokratik siyaseti ortadan kaldırarak savaşsever politikaları gündeme getiriyor. Biz ise aynı şeyi savunuyoruz. Yine barışı, demokrasiyi ve diyalog yollarını savunuyoruz. Çünkü bizim ilkelerimiz çıkarlarımıza göre değil, halkın faydasınadır. Bana göre bir halkın milletvekili olduğunuz zaman, o halk sizi iradesiyle ve çabalarıyla seçmişse, sonuna kadar halkın yanında olmanız gerekiyor. Keşke bu halk acıları ve ıstırapları yaşamasaydı. Bu ülkeye barış gelsin, huzur gelsin diyenler bizleriz. Bugün de bunun bedelini ödüyoruz. İktidar sahipleri bunu kendi çıkarları için bir tehlike olarak görüyorlar ama biz buna sonuna kadar devam edeceğiz.”   18 Ekim tarihinde cezaevinden tahliye olan Gülser,  yazılı savunmasının cezaevinde kaldığını belirtti ve “Bu nedenle kapsamlı bir savunma yapamıyorum” dedi.    ‘DAİŞ’e karşı verilmiş mücadele bütün insanlığın mücadelesidir’   Hiçbir toplumsal çatışmanın sonsuza kadar yaşayamayacağını kaydeden Gülser, “Bundan dolayı biz sonuna kadar sorunları ortadan kaldırmak için demokratik yöntemler kullanacağız. Her zaman doğru adresler ve muhataplarla çare arayacağız. DAİŞ Kobanê’ye saldırdığında arkadaşlarımız, ‘Kendisini insan olarak gören herkesin bu vahşete tepki göstermesi gerek’ diyordu. Bu sözler Türk arkadaşlarımıza aitti. Bu söylemler bu nedenle çok kıymetliydi. DAİŞ vahşeti öyle bir katliamcı bir zihniyetti ki 21’inci yüzyılda insanlığı bu şekilde yönetmek istediğini söylüyordu. Böyle bir zihniyete destek olmak da insanlık suçudur. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki DAİŞ’e karşı verilmiş mücadele, bütün insanlığın mücadelesidir. DAİŞ’e karşı mücadelede HDP olarak biz de yaptığımız bir açıklama yüzünden yargılanıyorsak gerçekten bu anlaşılır bir durum değil” sözlerini kullandı.   AKP-MHP iktidarının toplumun düşüncelerini hapsederek iktidarlarını sürdürmek istediğine vurgu yapan Gülser, “Buna karşı biz de her koşulda demokrasi ve eşitlik mücadelesini sürdüreceğiz” dedi.    Sonrasında duruşmaya 15 dakika ara verildi.    ‘Savaşan devletler değil bizler ‘terörist’ oluyoruz’   Gülser, fikirlerin ve düşüncelerin terörize edilemeyeceğinin altını çizerken, “Terörün mantığı şiddet ve savaştır. Dünyaya baktığımızda savaş ve çatışmaların büyük çoğunluğunu devletler yapıyor. Eğer sebep savaş ve sınırsız bir şekilde silah kullanmak ise neden o devletler terörist olmuyor da demokratik siyaset yürütmek isteyen bizler terörist oluyoruz? Burada da ne kadar büyük bir çelişki olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.   Kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ekleyen Gülser, “Ben konuşmalarımda ne savaş ne de şiddet çağrısı yaptım. Bugün halkımın acılarının yanındayım. Hiçbir zaman beni seçmiş olan halkımın yanından ayrılmadım” dedi.    ‘Siyasallaşan yargı’   Sonrasında Gülser’in avukatı Azad Yıldırım, Gülser ve diğer HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması sonrasında konuya dair AYM’ye başvuru yapıldığını ancak kabul edilmediğini hatırlatarak, AİHM’in “dokunulmazlığın kaldırılması kararını” tümüyle hukuka aykırı bulduğunu hatırlattı. Azad, “Hükümet parası neyse öderim ama uygulamam’ demeçlerinde bulunmuştur ama yargısal olarak AİHM kararlarının yerine getirilmemesi anayasal bir suçtur. Anayasanın zorunlu hükmüne aykırı olarak fezlekelere dayalı mükerrer yargılamalar yapılmakta ve bu işlemlerin tekrar yapılması gerekirken, bu yargılama faaliyetleri devam etmektedir. Bütünüyle siyasallaşan bir yargının belirtileridir. Bu nedenle yargılamanın durdurulması taleplerimizi yineliyoruz” vurgusu yaptı.   ‘Yetkisiz savcı yetkisiz hakim’   Gülser’in 4 Kasım 2016 tarihinde onlarca panzer eşliğinde evi basılarak gözaltına alındığını anımsatan Azad, “Bu bir ritüel ve şovdur. Diyarbakır’daki ilk itirazımız yetki itirazıdır. Buna rağmen ifade alma işlemlerine geçilmiştir. Bu operasyonun temel amacı ‘bize 400 vekil verin’ talimatının gereğidir. Bu dava başından sonuna kadar kanunsuzluklarla oluşturulmuştur. Dönemin siyasi anlayışına göre o gün meşru olan ancak daha sonraki seçimi kaybetmesinin baskısıyla yapılanları terörize etme çabası içerisine girilmiştir. Müvekkilimin evi kanunsuz savcının talimatıyla basılıyor. Yetkisiz savcı tutuklama çıkarıyor. Yetkisizliği hakime hatırlatılıyor ama mahkeme tutuklama kararı veriyor. En sonunda da ‘Süreci yanlış savcı ve hakim yürütmüş o yüzden dosyayı Mardin’e gönderiyoruz’ deniyor. Müvekkilimin 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde cezası onandı ve infazı tamamlandığı için tahliye oldu” şeklinde konuştu.   Azad, son olarak “Bu iddianamenin kabulü keyfi bir karar niteliğindedir. Olay, sebep, sonuç ve kişi yönünden doğru kurgulanmış bir iddianame değildir. Delil olarak haber kaynakları gösterilmiştir. BU iddianamenin herhangi bir hukuki değerinin olmadığı kanaatindeyiz. Müvekkilin hakkında hukuki bir değişiklik söz konusu değildir. Hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi.   Mütalaa tekrarlandı: Siyasetçilerin tutukluluğuna devam   Sonrasında söz alan iddia makamı, adli kontrol talebinin reddine karar verilmesini talep etti. İddia makamı ayrıca mütalaasının hazır olduğu bilgisini verdi. Mütalaasını özetleyen iddia makamı, tutuklu siyasetçilerin tutukluluk hallerinin devamına, adli kontrol kararlarının devamına karar verilmesi ve dosyaya katılma talebi sunan kişi ve kurumlarının taleplerinin kabulü yönünde talepte bulundu.   Ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Gülser üzerindeki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması yönündeki talebi reddetti.    Duruşma 3 Kasım Perşembe günü saat 10.00’da devam edecek.