‘Deniz Poyraz davasında hukuksuzlukta bir çıta daha atlandı’ 2022-10-16 09:07:17 İZMİR - Kürtlere yapılan hukuksuzlukların görmezlikten gelinmesinin topluma yansıdığını, Deniz Poyraz Davası’nda hukuksuzlukta bir çıtanın daha atlandığını belirten avukat Türkan Aslan Ağaç, Barolar Birliği, hukuk kurumları ve demokratik kamuoyunu davaya sahip çıkmaya çağırdı.     Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in yargılandığı davanın Şakran Cezaevi içerisinde bulunan duruşma salonuna taşınması  ve mahkeme üyelerinin de değişmesiyle hızla karar aşamasına taşındı. Avukatların telefon ve bilgisayarlarına el konduğu, vekâletli avukatların alınmadığı duruşmada, davanın asil avukatlarının reddi hâkim talebi de reddedilmişti. Avukatsız olarak devam eden mahkemenin tutanağına UYAP üzerinden ulaşılırken, dava avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, duruşmada daha önce mahkemeye sunulan neredeyse bütün taleplerinin reddedilmiş olduğunu söyledi. Delillerin ve tanıkların kendilerinden kaçırıldığı “kadı usulünden” daha kötü bir yargılama faaliyetinin gerçekleştiğini belirten Türkan, Barolar Birliği, hukuk kurumları ve demokratik kamuoyunu davaya sahip çıkmaya çağırdı.    ‘Avukatlar merkezi kararlarla içeri alınmadı’   Davada bine yakın vekaletli avukatın olduğunu, ancak duruşmalara hepsinin gelemediğini belirten Türkan, dosya kapsamında kendi aralarında seçtikleri sözcülerin söz kurduğunu ifade etti. Mahkemenin vekaletli avukatların katılmasında sorun çıkarmasının 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 56. Maddesine aykırı olduğunu ifade eden Türkan,  “Yetki belgelerinin vekaletname niteliğinde olduğu belirtilmiş olmasına rağmen kriz haline getirilmesinin yasayla açıklanabilir tarafı yok. Davanın kamuoyunun hukuk nezdinde sahiplenilmesinin önüne geçmek amacıyla başlatılmış suni bir tartışma. Kolektif bir şekilde üzerimize düşen bütün yükümlülükleri yapıyoruz. Bu konunun tartışılması davanın Şakran’a taşınması için bilerek yapılmış bir kriz olarak düşünüyorum. Mahkemenin kendisine özgü bir karar değil, merkezi alınmış karar olduğu kanaatindeyim” şeklinde konuştu.   ‘Doğal hakim yetkisi ihlal edildi’   Mahkeme heyetinden iki üyenin değişmesini yargılamaya yapılan bir müdahale olarak değerlendiren Türkan, “Türkiye’de böylesi davalarda atılan adımlar tesadüfi olamaz. Merkezi anlamda müdahale edilmesi gerektiğinde ilk müdahaleyi hakimleri değiştirerek ya da mahkeme salonlarını başka bir ile taşıyarak yapmaktalar. Bu da yargılamaya yapılan, doğal hakim yetkisini ihlal eden bir müdahaledir. Davanın seyrini değiştiren bir müdahaledir. Bu son iki duruşmada yaşadığımız hakim değişikliklerinin hangi gerekçe ile yapıldığını ortaya koymuştur” dedi.   ‘Temel hukuk ilkeleri mahkeme tarafından çiğnendi’   Şakran Cezaevi Mahkeme salonunda katılan taraf olarak kendilerinin, izleyen taraf olarak sivil toplum kuruluşları, HDP’liler, hukuk kurumu temsilcilerinin alınmamasıyla aleniyet ilkesinin çiğnendiğini ifade eden Türkan, “Mahkeme başkanı 12 Ekim’deki duruşmada aleniyet ilkesi salonunun fiziki koşullarıyla sınırlıdır dedi. Şakran’da ne taraflar ne de izleyici alındı. Oysa mahkemelerin yaptığı yargılamalar herkese açıktır. Yargılamayı denetime açması açısından, yargılamanın usul ilkelerine uyup uymadığını görmesi açsından yıllar içinde getirilmiş temel ilkelerden biridir. Bu ilke, bir bütün olarak ceza yargılamasının tamamı çiğnenmiştir. Zarar görenin yokluğunda kapalı duruşma yapılmıştır. Kapalılık kararı alınsa bile taraflardan kaçırıldı, hukuk, temel haklar mahkeme tarafından çiğnenmiştir” diye belirtti.   ‘Dosya ile bağımız koparılarak yasadışı işlem yapıldı’   Mahkemenin sınırlı listesiyle Barolar Birliği temsilcisi, İzmir Baro Başkanı, HDP’li milletvekillerini dışarıda bırakıldığını ifade eden Türkan, “Biz avukatların bilgisayarlarına ve cep telefonlarına da zorla el kondu. Oysa günümüzde cep telefonları ve bilgisayarlar avukatların vazgeçilmez unsurudur. Dosya bilgimizin, kanunların tamamının yer aldığı materyallerdir. Bizi dosyasız bir biçimde içeri almış oldular.  Bu zaten ana ihlal maddelerinden biriydi. Bizi dış dünya ve dosya ile bağımızı koparan bir işlem gerçekleştirdi. Mahkeme üyeleri hukuku bırakın artık yasa dışı işlem yapmış oldular” ifadelerini kullandı.   ‘Önceden alınan ara kararlarda kitleye saldırılacağı ortaya çıkıyor’   Cezaevi önünde, gelen kitleye saldırının gerçekleştirileceğinin alınan ara kararda belli olduğunu ifade eden Türkan, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve Bakanlık Muhabere Bürosu’na bildirilen ara kararlarda Şakran Cezaevi’nde sağlık personelinin bulundurulmasının yer aldığını belirtti. Türkan, “Bu saldırı üzerinden de sağlık personeli bulundurmayı öngörmüşler. Bilgisayar ve cep telefonunun alınmasına ilişkin kararı da o zamandan almışlar. İzleyici sınırlamasını bırakın, almamaya yönelik kararlar var. Bu artık hukuk devletinde olmadığımızın, Anayasa ve AİHM içtihatlarını çiğnediği, kendine göre usul içtihat yarattığı bir döneme girdiğimizi düşünüyorum” diye konuştu.   ‘Katılan masasına sanık vekilleri oturtuldu’   Duruşma salonuna girdiklerinde ise kendileri olmaksızın bir tanığın çoktan dinlendiğini ifade eden Türkan, 70 kadar jandarmanın ve TEM’den olduğu sanılan polis memurlarının ellerinde cep telefonlarıyla duruşmayı takip ettiğini belirtti. Katılan taraf olarak savcının sağında oturmaları gerekirken sanık müdafinin kendi yerlerinde bulunduğunu dile getiren Türkan, “Mahkeme bunun adil yargılamayı etkilemeyeceğini belirterek yargılamayı sürdürdü. Kapıda yaşanan olaylarla birlikte bunun tutanağa geçirilmesini istedik. Çarşamba günü olan süreci anlatarak mahkeme heyetinin tarafsızlığını yitirdiğini, davanın kamuoyundan ve avukatlardan kaçırıldığının altını çizerek mahkeme heyetine ilişkin bir bütün olarak reddi hakim talebinde bulunduk. Mahkeme ara verdi ve reddi hakim talebini geri çevirdi” diye belirtti.    ‘Taleplerimiz gerçeğin ortaya çıkmaması için reddedildi’   Failin arkasındaki gücü ortaya çıkarmayı sağlayacak taleplerin bir kısmını bütün olarak, bir kısmını da teker teker “davanın uzamasına neden olacağı, amaçlarının da bu olduğu” gerekçesiyle reddedildiğini belirten Türkan, 29 Aralık 2021’de, 24 Ocak’ta ve Nisan ayında taleplerini çoktan iletmiş olduklarını ifade etti. Yargılamanın uzamasının önüne geçmek adına daha sanık mahkemeye çıkmadan delillerin toplanması için çaba sarf ettiklerini söyleyen Türkan, “Ama mahkeme bizi mahkemeyi uzatmakla suçlayan asılsız bir tespiti tutanağa geçirmiş. Bunun gerçek sebebi iddianamede yazılı maddi vakanın arka planını ortaya koymak istemediğini ortaya koydu. Soruşturma aşaması da yüzeysel olarak yürütülmüş, taleplerimizin yüzde 99’u karşılanmamıştı. Yargılama faaliyeti onun bir benzeri oldu. Bunun için de özel bir heyet oluşturulmuş oldu. Sadece sanıkla sınırlı bir yargılama yapacaklarını zaten suçüstü yakalanan sanığın alacağı ceza belli. Bunu vererek yargılamayı kapatmak istediklerini yargılama ile ortaya koymuş oldu” değerlendirmesi yaptı.    ‘Tanıkların yüzde 70’i dinlenmedi, sanıklar tanık olarak dinlendi’   Göstermelik bir yargılama yapılacağı kanaatiyle salonu terk ettiklerini belirten Türkan, UYAP’tan aldıkları tutanakla savcının esasa dair mütalaada bulunduğunu öğrendiklerini ifade etti. 27 Aralık’ta dosyanın kapatılmak istendiğini belirten Türkan, “Soruşturma aşamasında HTS kayıtlarıyla tespit ettiğimiz sanıkla tasarlayan kişiler tanık veya bilgi sahibi sıfatıyla katılmıştı. Bu kişilerin yargılama esnasında ifadesi alınması gerekiyordu. Saldırıya ilişkin bilgi ve görgüsü olan kişiler. 6 Ağır Ceza’ya iddianame geldiğinde tensip zaptıyla tanıkların yüzde 70’ini dinlemekten vazgeçti. Bunların içinde poligonda eğitim verenler, Suriye’de ilişki içinde olduğu askerler, polisler, İzmir Poligon’un sahipleri, Balçova Termal otel var. Bunların davaya katkısı olmayacağı düşünüldü. İzmir ve Manisa’da kullandığı şoförlerin dinlenmesi, mobese kayıtlarının getirilmesi de reddedildi” diye ifade etti.   ‘Kritik isimler talimatla dinlendi, delillerin toplanması talebi reddedildi’   En kritik isimlerin talimatla dinlediğini, kısa ifadeler vererek gönderildiğini belirten Türkan, “Temel ilkelerden biri olan vasıtasızlık ilkesi gereği kendisi sorması gerekirken bizzat bundan kendisi kaçındı. Duruşma salonuna getirmeyerek ya da SEGBİS’le alarak bizim soru sorma imkanımız elimizden aldı. 76 ana başlık altında delillerin toplanması ve bunlarla temas kurulmasına ilişkin taleplerin tamamını reddetti” diye ifade etti.   ‘Deliller bizden önce devlet ve sonra mahkeme tarafından kaçırıldı’   Sanığın üzerinde ve evinde bulunan dijital materyallerden oluşan 9 poşetten kayıp olan poşetin bulunmasına ilişkin talebin de reddedildiğini belirten Türkan, olaydan 4 gün sonra failin kız kardeşinin ve babasının şüpheli sıfatında olmasına rağmen bu kişilere verildiğini hatırlattı. Bu materyallerin kopyalarının değil, asıllarının mahkemenin emanetinde olması gerektiğini belirten Türkan şunları dile getirdi: “Hangi koşullarda imajlarının alındığını, ne kadarının alındığını, bazılarının silinip silinmediğini bilmiyoruz. Katılan olarak uzman bilirkişi bulunduracağımızı ve kopya ve imajlarını bu kişiyle birlikte alacağımızı bildirdik. Mahkeme heyeti bunu da reddedip sadece kopyalarının verilmesi noktasında ara karar kurmuş. Aynı zamanda bu güvenlik görevlileri hakkında suç duyurusu işlemi yapılmasını ve evden alınan materyallere el konmasını istedik. Bunlar da reddetti. Dosyanın delillerinin bir kısmını bizden devlet kaçırılmıştı geri kalanı da mahkeme kaçırdı.”    ‘Emniyetin delilleri kararttığını düşünüyoruz’   Failin Facebook ve Whatsapp yazılımlarından bazılarının emniyet tarafından cımbızlandığını ifade eden Türkan, telefon listesinde yer alan 950 kişinin isimlerinin ve yazışmaların hepsinin verilmediğini dile getirdi. Türkan, “Orijinal materyalleri verselerdi neyin silindiğini bilecektik. Ama emniyetin üzerinde oynadığını tahmin ediyoruz. Soruşturmanın Her aşamasında suç işlendi. Mahkeme kaleminden dijital materyallerin kopyalarını alıp uzman bilirkişilere inceleteceğiz. Neyin kopyalandığını neyin kopyalanmadığını göreceğiz” diye belirtti.   ‘Mahkeme çelişkili kararlar aldı’   Mahkemenin sadece delilerin kopyalarını alma kararını kabul ettiğini, eş zamanlı olarak mütalaa da aldığını ifade eden Türkan, “Oysa biz yeni bir delile ulaştığımızda yeni taleplerde bulunabiliriz. Mahkeme kafadan onu da reddedecek demek ki. Bu taleplerimizi de davayı uzatmaya matuf göreceğini peşinen önümüze koymuş oldu. Bu taleplerimizi önümüzdeki celsede tekrar dile getireceğiz” dedi.   ‘Ötekine yapılanı görmeme halinden vazgeçilmesi lazım’   “Yargının uzun süredir can çekiştiğini düşünürken dün öldüğü kanaatine vardım” diyen Türkan, hukuksuzluk çıtasının daha üst seviyeye çıkarıldığını ifade etti. İşlenen her hukuksuzluğun tüm topluma sirayet edeceğini belirten Türkan, şunları dile getirdi:  “Bu olay başka bir davada daha devam edecek ve orada çıta daha da yükseltilecek. Bunlar Kürtlere yapıldığında sessiz kalınması, yasadışı işleri görmemezlikten gelme tavırları olayın topluma yayılmasına neden oldu. Bütün kesimler, Barolar Birliği, hukuk kurumları bu yargılama şeklinde karşı duruş sergilemezse Türkiye’nin tamamını saran bir tarza dönüşecek. Kürsüde olanların hiçbir yasayı tanımadığı kendine özgü usuller ürettiği yasayı kendilerine göre yorumladıkları kadı usulünden daha kötü bir yargılama faaliyetine sahip olacaklar. Toplum olarak ötekine yapılanı görmeme halinden vazgeçilmesi lazım. Yargının siyasal iktidarların hukuka aykırı işlemlerini gerçekleştiren bir yapı haline gelmesine dur demek lazım.”