GÖÇİZDER hakkında 331 sayfalık iddianame hazırlandı 2022-09-23 09:23:37       Rozerin Gültekin   İSTANBUL – GÖÇİZDER Eşbaşkanı, yönetici ve üyelerine yönelik yürütülen soruşturma 4 ay sonra tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 16’sı tutuklu 23 kişi hakkında 331 sayfalık iddianame hazırladı.    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Göç İzleme Derneği’ne (GÖÇİZDER) yönelik yürütülen bir soruşturma kapsamında 3 Haziran günü aralarında derneğin eski ve yeni dönem eşbaşkanları ile dernek yönetici ile üyelerinin de olduğu 22 kişi gözaltına alınmıştı. 22 kişi yedi gün boyunca Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutulurken, havuz medya eli ile de dernek faaliyetlerini hedef gösteren haberler yapıldı.    Hedef gösterildikten sonra tutuklandılar   9 Haziran’da savcılık ifadeleri alınmak üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne sevk edilen 22 kişiden 16’sı “örgüte üye olmak” iddiasıyla tutuklandı. Tutuklanan isimler arasında derneğin yeni dönem eşbaşkanları Kamile Kandal ve Mehmet Boğakan ile yönetici ve üyeler Makbule Altıntaş, Veysi Yıldız, Bilal Yıldız, İlyas Erdem, Halit Karahan, Zelal Coşkun, Ramazan Kırkpınar, Cihan Kartal, Songül Köse, İrfan Hülakü, Kamile Kendal, , Demgül Athan, Kıyasettin Cüheylan, Erhan Örs ve Mehmet Baran yer aldı.    331 sayfalık iddianame   16’sı tutuklu toplam 23 kişi hakkında 4 ay sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “örgüte üye olmak” iddiasıyla 331 sayfalık iddianame hazırladı.   PKK ile bağlantı kurulmaya çalışıldı   İddianamede PKK’nin tarihsel sürecine detaylı olarak yer verilmesi dikkat çekerken, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden (GÖÇ-DER) sonra kurulan GÖÇİZDER’in PKK ile bağlantılı olduğu öne sürüldü.    Derneğin amacı ülkeyi zora düşürmek imiş!   İddianamede derneğin amacının da “ülkeyi uluslararası arenada zor duruma düşürmek” olduğu iddia edilerek GÖÇİZDER’in çalışmaları çarpıtıldı.    Derneğin rapor ve kitapları suç unsuru sayıldı   İddianamede ayrıca derneğin “Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri” adlı kitabı, “Türkiye’de Yerinden Edilenlere Yönelik Hak Arama Kılavuzu”na, “Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri Ve Deneyimleri Raporu”na ve “2015/2020 dönemi sokağa çıkma yasakları; veri derleme ve medya izleme raporu inceleme tespit tutanağı”na da yer verildi. Derneğin bu yayınlarla yaşanan göçlerde ve sokağa çıkma yasakları sırasında yurttaşların yaşadığı hak ihlallerini yansıtmadığı iddia edilen iddianamede, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meşru güvenlik güçlerinin kendi vatandaşlarına çeşitli şekilde zulmettiği algısı oluşturulmak suretiyle kötü gösterilmek istendiği” ifadeleri ile derneğin bu yayınları da hedef alındı.     Fonlar ve ödemeler MASAK tarafından incelenmiş   İddianamede Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından yapılan inceleme sonucu da delil olarak konuldu. MASAK, derneğe Avrupa Birliği Komisyonu’ndan gelen fonlar, derneğin yaptığı çalıştaylara ilişkin ödemeler, kitap ve raporlara ilişkin yaptığı ödemeleri “örgüte yardım” olarak nitelendirdi.   Teknik takip yapılmış   İddianamede dernek yöneticilerinin de aylarca teknik takip ile izlendiği görüldü. Teknik takip sonucu çok sayıda tape kaydı da iddianameye konulurken, bir süredir iktidarın hedefinde olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyeleri ile yapılan bir proje kapsamında görüşülebileceği yönünde gerçekleşen telefon görüşmesi de suç unsuru olarak gösterildi. Ayrıca DİAYDER’de yer alan kişiler hakkında “örgüt faaliyetleri” yaptıkları iddiasıyla işlemler yapıldığı söylenerek dernek üyeleri de hedef alındı.    Korucular itibarsızlaştırılıyormuş!   İddianamede suç unsuru olarak gösterilen tape kayıtlarından biri de Kürdistan kentlerinde birçok katliama, tecavüze ve tacize neden olan köy korucularına dair ifadelerin yer aldığı kısım oldu. İddianamede ilgili kısım için  “terörle mücadelede başarılı operasyonlar gerçekleştiren Köy Korucularını kast ederek Köy Korucularını düşman gördükleri-itibarsızlaştırmaya çalıştıkları” denilerek korucular savunuldu. Yine dernek yöneticilerinin toplum içerisinde var olan sorunları çözmek için yaptıkları görüşmeler de “örgüt çalışması” olarak lanse edildi.    8 Mart eylemleri için ‘yasa dışı’ denildi   Yine bir diğer dikkat çeken detay da derneğin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yapacağı eylem ve etkinlikler için aralarında yaptıkları telefon görüşmelerine yer verilmesi oldu. Görüşmelerdeki ilgili bölüm iddianamede, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması için öncesinde planlama amacıyla toplantı yapacakları, yapılan bu toplantıda yapılması planlanan etkinlik için karar alınacağı” şeklinde ifade edilerek suç olarak gösterilmeye çalışıldı. İddianamede ayrıca değerlendirme kısmında “8 Mart Kadınlar Günü adı altında yapılan veya yapılması planlanan yasa dışı gösteri, eyleme katıldığı, eyleme-gösteriye katılma amaçlı görüşmeler yaptığı” denilerek 8 Mart eylemleri  “yasa dışı gösteri” olarak ifade edildi.    Kadın eylemleri ile suç üretilme çabası   Yine teknik takibe takılan kadınların İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sonrası gerçekleşen eylemlere katılması da ayrıntıları ile yer verilerek, suç üretilmeye çalışıldı. Derneğin Mor Komisyon’u tarafından “Göçmen ve mülteci kadın olmak” konulu paneli de iddianamede yer aldı. Panelde konuşmacı olan avukat Cemile Turhallı da yaptığı konuşmalar, müvekkilleri ve verdiği röportajlar nedeniyle hedef gösterildi.    İddianame kabul edildi   İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme iddianameyi değerlendirerek kabul etti. 16’sı tutuklu 23 kişinin önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkması bekleniyor.