Kobanê Davası: Kürt'ün hastalığı bile kabul edilmiyor 2022-06-28 17:30:46   ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk'un tahliye edilmemesine tepki göstererek, "Kürt halkının temsilcilerinin kendisini ifade bile edemeyecek bir durumda olmasını propaganda aracı olarak mı kullanacaksınız? Kürt’ün hastalığı bile kabul edilmiyor” dedi.   DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 14’üncü duruşması 2’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasında Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.    'Aysel' in savunma yapamayacağını herkes biliyor'   Hasta tutsak Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk duruşmayı SEGBİS'le izledi. Aysel’in yanında bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Aysel arkadaşımızın bu koşullarda savunma yapamayacağını herkes biliyor. Umarım hakikatli bir karar çıkar ve Aysel arkadaş sağlık hakkına erişim sağlar. Kendisi burada olmaktan çok heyecanlı. Arkadaşlarını gördüğü için çok mutlu. Kendisini ifade edemese de ben onun yerine aktarmak isterim” dedi.    Siyasi kumpas davası   Kobanê’de DAİŞ’in saldırılarına karşı halkın yardımına yönelik toplumsal bir talebin olduğunu belirten Gültan, “Oradaki sivil katliamların ve kadınlara yönelik saldırıların önüne geçilmesi çağrısıydı. Bu demokratik talebin sonrasında da gerçekleşen bir provokasyon var. Gönül isterdi ki bu provokasyonların açığa çıkması için yargılamalar yapılsın. Senelerdir HDP bunun mücadelesini veriyor. Komisyonlar kurulsun diyor. Bugüne kadar dinlenen müşteki ve tanıklar, o provokatif olaylarla bizim hiçbir alakamız olmadığını söylüyor ama ısrarla bizi yargılıyorsunuz. Ben bu davaya artık Kobanê isminin verilmesini istemiyorum. Çünkü burada yargılanan Kobanê olayları değil HDP’dir. Bu bir siyasi kumpas davasıdır” şeklinde konuştu.   Figen Yüksekdağ: Bu dosya raydan çıkmış   Ardından konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, karşısında ciddi bir yargı merci göremediğini belirtti. Kendilerine karşı tanıklık ya da müştekilik yapma niyeti olmayan kişilerin mahkeme zoruyla tanıklık yaptığını ifade eden Figen, “Bu bile kumpas davasında bize karşı nasıl bir nefret çarkının çalıştığını gösteriyor. Bu sistematik bir pratiğe dönüştürüldü. Bir tanığa avukatımızın iki kere soru sorması bile zul görülüyor. Mahkeme heyetinin baskısını apaçık görüyoruz. Bugün geldiğimiz aşamada aleyhimizde deliller üretmek yetmiyor, birleşen ya da birleşmeyen dosyalardan tanıklar bulunuyor, deliller üretiliyor. Bu dosyada her şey rayından çıkacağı kadar çıkmış. Az buçuk hukuk kaygısı çeken bir heyet bu kadar hukuksuzluğu sineye çekemez. ‘Bir eksik bir fazla fark etmez’ diye düşünüyorsunuz” ifadelerine yer verdi.   ‘Tanıklık yapmaya zorluyorsunuz'   Figen devamında şöyle konuştu: “Kobanê olaylarıyla ilgili alakası olmayan insanlara ısrarla sorular sorarak tanıklık yapmaya zorluyorsunuz. İnsanları mağdur ediyorsunuz. En katı faşizm rejimlerinde bile bu kadar hukuksuzluk yoktur. Yargının somut ve temel parçalarıyla bu kadar oynanmaz. Tanıklık kurumunun bütün ciddiyetini ayaklar haline aldınız. Bize isimlerini vermeden tanık dinlediniz. Bütün çarkın dişlileri bozulmuş, çürümüş. Birazcık televizyon izleyen bile yargının ne halde olduğunu görür ama bu davada çok daha büyük bir deprem var.   Savunma hakkı   Hukuk, bağımsız yargı kavramları bizim için değerlidir. Bunun için bu duruşmalara katılıp konuşuyoruz. Sizden biraz usul istiyoruz. İnsanlık hukukunun yazdığı savunma hakkını elimden almaya çalışıyorsunuz. İktidarınız da almaya çalışıyor. Alamazsınız. Bundan sonraki her aşamada tanık dinlenmeden öncesinde bizim bilgimizin olması gerek. Savunma süremizi bir gün ile kısıtlamak bize şimdiden ceza kesmektir. Böyle bir yetkiniz yok. Bu konuda bu kadar net olan heyet konu tanık olunca neredeyse uzaydan bile tanık getirecek. Davayı olabildiği kadar içinden çıkılmaz bir hale getiriyorsunuz. Dosyayı çorbaya çevirmek, ‘Bu da size ders olsun’ demektir. Siz dağıtıyorsunuz, bize ‘toplayın’ diyorsunuz. Bize ve avukatlarımıza bu şekilde davranma hakkını size kim veriyor. Sineye çekmeyeceğiz. Bu sizin kusurunuzdur.”   Bu sırada Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak’ın yardımıyla SEGBİS salonundan ayrıldı.    ‘Aysel dünyanın en cesur insanlarından biri’   Sonrasında DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel konuştu. Sağlık hakkından bile faydalanamadıklarını aktaran Sebahat, Aysel Tuğluk’un dünyanın en cesur insanlarından biri olduğunu belirterek, “Kürt sorununun çözümünde ve Türkiye barışında hep en önde yer aldı. Ancak şu an kendisi bir hastalık yaşıyor ama siz ondan ifade almak istiyorsunuz. Kendisini bile ifade edemiyor. İnsan, duygusuyla vicdanıyla insandır. Birazcık vicdan ve ahlak lazım. Kürt halkının temsilcilerinin kendisini ifade bile edemeyecek bir durumda olmasını propaganda aracı olarak mı kullanacaksınız? Kürt’ün hastalığı bile kabul edilmiyor” dedi.   Aysel Tuğluk için tahliye talebi   Mahkeme başkanı, Sebahat’ın sözünü keserek “çarpıtıyorsunuz” dedi. Sebahat ise mahkeme heyetinin Aysel hakkında bir tahliye kararı vermesini talep ederek, “Aksi takdirde yaptığınız işkencedir” uyarısında bulundu. Müşteki beyanlarına dair değerlendirme yapan Sebahat, “Gerçekten olaylardan mağdur olmuş insanlar, bizden şikayetçi olmuyor. Her şeyin ve bu davanın farkındalar. Şikayetçi olanlar ise Türkiye’deki korku politikalarından etkileniyor. Yakın zamanda dezenformasyon yasası çıkıyor. Bu yasayla iktidarın hoşuna gitmeyen tüm söylemler cezalandırılacak. Bu bile Türkiye’nin demokratik değerlerden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Toplum üzerindeki baskı politikalarını yargı eliyle sağlıyor. Böyle bir ülkede kim yaşamak ister? Herkes yurt dışına çıkıyor" ifadelerini kullandı.   Sebahat, HDP’nin yükselişine işaret ederken, “Bu kadar topluma zarar vermiş bir partinin bu kadar oylarının yükselişe geçmesi normal mi sizce? Oylarımız bu davanın kumpas olduğunu ortaya çıkarıyor. Nasıl böyle bir vebalin altına giriyorsunuz. Biz ne yaptıysak Türkiye halklarının eşitliği ve özgürlüğü için yaptık. Eksik yaptığımız şeyler varsa özeleştirimizi veririz. Halklarımız için aldığımız riskler nedeniyle yargılanıyoruz" sözlerine yer verdi.   'Aleyhimize delil üretmeye çalışıyorsunuz'   Ardından konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, müşteki beyanlarının alındığı siyasi atmosfere dikkat çekerek, “Yargılamanın sürdüğü atmosferi kayda geçirmeyi istiyoruz. Dosya önünüze geldiğinde dosyada AİHM kararı ve 2-3 gizli tanık vardı. Başka da bir şey yoktu. Dosyaya bağlı olsaydınız savcı gibi soruşturma yapmazdınız ama ısrarla aleyhimize delil üretmeye çalışıyorsunuz. Müştekiler şikayette bulunmazlarsa üzülüyorsunuz. Şikayetçi olan müştekiyi neredeyse ayakta alkışlayacaksınız. Biz biliyoruz ki suç isnat eden tanıklar yüzde yüz yalan söylüyor” diye konuştu.   Yalanların tersini ispatladık   Selahattin, şunları söyledi: “Geçen ay Türkiye’deki Latin Amerika’dan Türkiye’ye uyuşturucu sokarken yakalanan ve Soylu’yla da fotoğrafları çıkan bir iş insanı, tahliye edildi. İşte böyle bir siyasi atmosferde yargı kararları veriliyor. Pınar Gültekin’in failine verilen ‘haksız tahrik indirimi’ ortada. Ben ise Türkiye hukuk tarihinin en büyük propaganda cezasını aldım. 4 yıl 8 ay ceza aldım. Ne hukuku? Ne adaleti? Hakimlerde böyle bir şey kalmadı. Biz ‘mış’ gibi yapamayız. Türkiye siyasetinin geleceğine dair sözü olan insanlarız. 13 metrekarelik bir hücrede 6 yıldır direniyoruz ve size tahammül ediyoruz. Siz de bizim beyanlarımıza tahammül edin. Bakalım seçimden sonra başkaları da bu hücrelere tahammül edebilecek mi? Gün geldiğinde burada söylediklerimiz mahkemelerde okunacak. Size ‘hukuk dışı kararlar kurmuşsunuz’ diyecekler. Bu yüzden kayda geçiriyoruz. Bunlar geleceğe dair savunmalardır. Bütün arkadaşlarımın faaliyetlerine kefilim. Birbirimizi savunacağız. Silahın olduğu ortamda siyaset yapmak kolay değil. Biz tabanımızın kimi eleştirilerine rağmen barış siyaseti yaptık. Bu nedenle burada da birlikte savunacağız.”    Sonrasında söz alan avukat Kenan Maçoğlu, 20 Temmuz’da başlayacak olan adli tatil sürecinde Kobanê Davası duruşmalarının görülmemesi talebinde bulundu. Kenan “Mesleğimizi yapamayacak duruma geldik. Dosya alamıyoruz. Ciddi bir yoğunluğumuz var. İnsanların aileleri ve dostları var” dedi.   Duruşma, 30 Haziran günü devam edecek.