'İstanbul Sözleşmesi davalarında iptal kararı çıkmazsa AİHM’e gidilecek' 2022-06-14 09:02:12     Safiye Alagaş-Gülşen Koçuk   İSTANBUL - Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dönük Danıştay’ın iptal kararı vermesi gerektiğini söyleyen İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı avukat Şükran Eroğlu, aksi bir kararda AİHM’e başvuracaklarını ve sözleşmeden vazgeçmeyeceklerini belirtti.   Türkiye’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararı ile 20 Mart 2021’de çekilmesi üzerine kadın örgütleri, siyasi parti ve baroların Danıştay’a yaptığı iptal başvurularına dair davalar görülmeye devam ediyor. Danıştay 10'uncu Dairesi’nde 28 Nisan’da 10 kurumun başvurusu görüşüldü. Binlerce kadının Türkiye'nin dört bir yanından katılarak İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğu duruşmada, Danıştay savcısı sunduğu mütalaada çekilme kararının iptal edilmesi talebinde bulundu.   7 Haziran’da da Danıştay’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği, SOL Parti, Malatya, Zonguldak, Çanakkale, Kars, Artvin, Denizli, Kırklareli boralarının başvuruları görüşüldü. Güçlü bir kadın dayanışmasının olduğu duruşmada Danıştay Savcısı sözleşmeden çekilme kararına yönelik dava konusu işlemin iptalini istedi. Savcının verdiği mütalaa salonda bulunan avukatlar tarafından alkışlarla karşılandı. Davacı kurumlar adına söz alan avukatlar kamu yararı adına çekilme kararının esas yönünden de iptalini istedi.   Duruşmalarda dayanışma sergileniyor   Devam eden duruşmalara ilişkin İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı avukat Şükran Eroğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çıkılmasının Anayasa’ya uygun olmadığını daha önce defalarca anlattıklarını dile getirdi. Şükran, fesih kararının iptal edilmesi ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaya devam etmesi için aynı zamanda birçok siyasi partinin, kişinin, baronun, kadın örgütünün hukuksal olarak adım atarak dava açtığını belirterek, “7 Haziran’da 15 dava görüldü. 14 ve 23 Haziran’da tekrardan grup halinde davalar görülecek. Baroların kadın merkezleri, yakınlarını kaybedenler, siyasi partiler bu duruşmaya geliyor ve çok güzel bir dayanışma sergileniyor. Danıştay 10’uncu Daire Başkanı da daha önce Danıştay’da böyle büyük bir kalabalığı hiç görmediklerini söyleşmişti. Yine çok kalabalık gidildi duruşmaya. Bundan sonra da gidilecek ve aynı dayanışma sergilenecek. Çünkü bu bir mücadele” dedi.   Takipçisiyiz   Danıştay’da görülen duruşmaların kadınların yaşamın her alanında yürüttüğü insan hakları mücadelesinden ayrı ele alınamayacağını belirten Şükran, sözleşmenin kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlemesini sağlayan uluslararası bir mekanizma olduğunu hatırlattı. Şükran, “Her geçen gün kadın cinayetlerinin artığı bir ülke olan Türkiye’de sözleşmenin feshedilmesi kabul edilebilir bir şey değil. Biz kadınlar, hukukçular, kadın örgütleri sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gerçek hukukun sağlanması için bu davaların takipçisi olacağız” diye belirtti.   Yasalar iktidarların düşüncelerine göre düzenleniyor   Kadınların artık ölmek istemediğini, özgürce yaşamak istediğini vurgulayan Şükran, Anayasa’da ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde bütün insanların eşit haklara ve özgürlüklere sahip olduğuna dair maddelere yer verildiğini hatırlatarak, kadınların güvensiz bir ortamda yaşamasının hem yasalara hem de insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. Şükran, “Siyasi iktidarlar yasaları da kendi düşünceleri doğrultusunda düzenleyebiliyorlar. Getirdikleri ‘Başkanlık Sistemi’ doğrultusunda rahat davranma hakkını elde ettiler. Ama biz yine diyoruz Anayasa yürürlüktedir. Anayasada herkesin yasalar önünde eşit olduğu vurgulanmaktadır. Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde kabul edilir. Onun için kadınlar olarak fesih kararının iptal edilerek İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesini bekliyoruz” dedi.   ‘Savcılar ısrarla kararın hukuka uygun olmadığını söylüyor’   Bugüne kadar görülen duruşmalarda mahkeme heyetinin tutumuna da değinen Şükran, mahkeme başkanının sadece dinlediğini, bir karar vermediğini söyledi. Şükran, “Mahkemenin sorularına karşılık savcılar ısrarla kararın hukuka uygun olmadığını söylüyor. Mahkeme de ‘kararımızı daha sonra açıklayacağız’ diyerek duruşmaları sonlandırıyor. Mahkeme şimdiye kadar bir karar açıklaması yapmadı. Bütün davalara baktıktan sonra bir karar verecekler. Oysaki baştan karar vererek diğer davaların da konusuz kalmasını sağlayabilirler” diye ifade etti.   Cumhurbaşkanı avukatlarının savunmaları ülke gerçekliğine uymuyor   Duruşmalarda cumhurbaşkanı avukatlarının kendi çaplarında savunmalarını yaparak hukuksuz bir şekilde geri çekinilen sözleşmenin hukuka uygun olduğunu iddia ettiklerini ancak kadın avukatların ortaya koyduğu argümanlarla bu iddiaları çürüttüğünü belirten Şükran,  cumhurbaşkanı avukatlarının yaptıkları savunmalarının hukuki bir dayanağı olmadığını dile getirdi. Şükran, “Cumhurbaşkanı avukatlarının savunmaları ülke gerçekliğine uymuyor. Duruşmalar devam ederken dışarıda kadınlar öldürülüyor. Ütopik bir savunma. Özgür, eşit, şiddetin bittiği bir ülkede yaşamıyoruz” ifadelerini kullandı.   Mahkeme heyeti fesih kararını iptal etmeli   Savcının verdiği mütalaayı hukuku, kadın avukatların ortaya koyduğu argümanları göz önüne alarak hazırladığını söyleyen Şükran, “Mahkeme heyeti de umarız savcının verdiği mütalaaya itibar ederek bu yönde bir karar verir. Danıştay savcısı bizim dediğimiz hususları aynı şekilde mütalaasına almış” dedi. Şükran, ayrıca mahkeme heyetinin savcının mütalaasına göre iptal için kararı vermesi durumunda kararın bağlayıcı olacağını söyledi. Şükran, “Cumhurbaşkanı kararının bir geçerliliği olmayacak. Danıştay’ın Anayasa’yı hiçe sayarak, yasaları göz ardı ederek bir karar vermesi durumu da hukukun üstünlüğüne uygun olmayacak” diyerek mahkeme heyetinin hukuka uygun davranması için iptal kararı vermesi gerektiğini ifade etti.   İptal kararı verilmezse AİHM’e gidilecek   Danıştay’ın hukuka aykırı davranarak iptal kararı vermemesi durumunda İstanbul Sözleşmesi’nden yine vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Şükran, “Üst kurula gideceğiz. Bu kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar taşıyacağız. Çünkü bu sorun toplumun tamamını ilgilendiren bir sorun kimse bu soruna duyarsız kalamaz. Her gün kadınların öldürüldüğü ülkede bu şekilde yaşayamayız. Devlet vatandaşının can güvenliğini sağlamak zorunda. Biz İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. Siyasi iktidarın kadınların sesine kulak vermesi, kadın mücadelesine itibar etmesi gerekiyor. Kadın mücadelesini yok saymaması gerekiyor. Bu ülkede nüfusun yarısı olan kadınları göz ardı ederek diğer cinsin üstünlüğünü sağlarsanız o zaman sosyal bir devlet olmaktan uzaklaşırsınız hatta bir devletin olması söz konusu olmaz. En kısa sürede bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor” diyerek iktidarın kadının yaşamını ilgilendiren yanlış politikalarından vazgeçmesi gerektiğini belirtti.   JINNEWS’TEN NOT: 8 HAZİRAN’DAN BERİ GÖZALTINDA TUTULAN MÜDÜRÜMÜZ SAFİYE ALAGAŞ VE EDİTÖRÜMÜZ GÜLŞEN KOÇUK BIRAKILINCAYA KADAR YAPTIĞIMIZ HABERLERDE ONLARIN İMZALARINI KULLANACAĞIZ.