Kobanê Davası: Ülke hızla yangının içine çekiliyor 2022-05-13 12:43:11     ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, “Ülke yanıyor. Biz benzin dökmedik, söndürmeye çalıştık. Halkların, kadınların özgürlüğü için, barış için mücadele ettik. Sırayla bütün ülkenin hızla bu yangının içine çekildiğini görüyoruz. Kürtlerin ateşinde tüm ülke yanıyor” dedi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan ve Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Davası’nın 12’nci duruşması, 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye başladı.     Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, faklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.    Feminist kadınlar duruşmada   Duruşmaya HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, HDP Ankara il ve ilçe yöneticileri ile Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarının yanı sıra İstanbul’dan çok sayıda feminist kadın katıldı.    Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, gelen belgelere, dinlenen müşteki, tanıkların beyanlarına ve savcı mütalaasına yönelik konuşmalarla devam etti.    ‘Mahkeme bizimle inatlaşmış gibi’   Kürt siyasetçi Aynur Aşan konuşmasını Kürtçe yaptı. Aynur, “Mahkeme başkanı, ‘Savcının iddianamesi için ne söylemek istersiniz’ diye sorduğunda bir şaka yapmak istedim ama savcı çalışmamış. Savcı Muş’taki iddianameden kopyala-yapıştır yaparak tutuk devam kararı yapmış. Yeni bir şey söylememiş var olan şeyleri bizim iddianamemize eklemiş. Bu yöntemden artık vazgeçilmesi gerekiyor. Buna itiraz ediyorum. Tutuk devam gerekçemde, gizli ve açık tanıklar delil olarak gösteriliyor. Tüm tanıkları da dinledim ancak aleyhimize tek cümle kurmadılar. Hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde yargılanıyorum. Tutuk devam kararlarından bu gerekçelerin çıkarılmasını istiyorum. Artık sağlığımız duruşma periyotlarını kaldırmıyor. Buraya gelip 2 hafta bekliyoruz. Bize savunmadan kaçtığımızı söylüyorlar ama savunmaya hazırlanmak için süre verilmiyor. Mahkeme bizimle inatlaşmış gibi. Duruşma periyotlarının yeniden gözden geçirilmesini talep ediyorum. 2 ayda bir duruşmanın görülmesini istiyorum” diye belirtti.   ‘Savunma yapmak tarihi sorumluluğumuzdur’    Kürt, Süryani, Arap, Ermeni halkına karşı sorumlulukları olduğunu ifade eden Aynur, “Bu bizim tarihi sorumluluğumuzdur. Tüm inançlara karşı savunma yapmak sorumluluğumuzdur. Êzidi, Müslüman, Hristiyan halkına karşı da savunma yapma sorumluluğum var. Çünkü çok ciddi ithamlarla yargılanıyoruz. İddianamede cami yaktığımız söyleniyor, buna karşı tüm inançlar için savunma yapmam gerek. Yine kamu kurumlarına zarar verdiğimiz söyleniyor. Kamu benim, neden kendime zarar vereyim? 37 kişinin yaşamını yitirmesinin talimatını verdiğimiz söyleniyor. Bu insanlar bizim üyelerimiz, insanlarımız, halkımız. Ben nasıl böyle bir talimat verebilirim? Ben insanların katledilmesine karşıyım. Ömrünü insan yaşamına adayan biri nasıl insan katledebilir?” diye sordu.    ‘Bu dava tarihe mührünü vuracak’   Mahkeme heyetinin cesur davranması gerektiğinin altını çizen Aynur, “Eğer mahkeme cesur bir karar verirse 85 milyon onların arkasında duracak. İktidardan korkmasınlar. İktidar bugün var yarın yok. Biz de iktidar olursak bugün olur yarın olmayız. Bu halkın kararıdır. Esas olan adalettir. Arkanızda da ‘Adalet mülkün temelidir’ yazıyor. Mahkemeden sadece adil ve vicdanlı davranmasını istiyorum. Mahkemenin sorduğu bazı sorulara hayret ediyorum. Acaba mahkeme gerçekten inandığı için mi soruyor bu soruları yoksa birilerinin gönlünü hoş tutmak için mi soruyor? Lehimize olan her şey aleyhimize kullanılıyor. O nedenle başından beri bunun siyasi bir dava olduğunu söylüyoruz. Mahkeme buradan ‘Yapmadık, etmedik, görmedik’ dememizi beklemesin. Biz burada hakikatin açığa çıkması için konuşuyoruz. Maalesef mahkeme heyeti ve savcının sorumluluğu bizim omzumuzda kalmış. Delilleri biz topluyoruz. Bu dava tarihe mührünü vuracak. O nedenle buradaki duruşumuz, sözlerimiz tarihe geçecek. Bu siyasi bir davadır ve bu davanın cevabını layıkıyla vermek istiyoruz” diyerek tüm arkadaşları ve kendisi için tahliye talebinde bulundu.    ‘Mahkemenin Aysel Tuğluk için bir karar vermesi gerekiyor’   Aysel Tuğluk’un durumuna da dikkat çeken Aynur, “Gönül isterdi ki Aysel Tuğluk burada kendi savunmasını yapsın. Aysel Tuğluk çok tecrübeli bir siyasetçidir. Aynı zamanda güçlü bir avukat ve kadın hakları savunucusudur. Mesleğinde de uzman biridir. Burada olsaydı günlerce konuşurdu. Mahkemenin Aysel arkadaşımız için bir karar vermesi gerekiyor. Aysel arkadaşımız cezaevinde annesini kaybettiğinde ağır bir travma ile karşılaştı. Hukuksuz bir şekilde içerde tutuluyoruz. Ölümün herkesin yakınında olduğu söyleniyor. Biz içerde sevdiklerimizi kaybediyoruz” dedi. Aynur, ayrıca savcının dışarda kadına dair yürüttükleri mücadelesinin toplamasını istedi.    ‘İktidar ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirmiştir’   Ardından söz alan HDP MYK üyesi İsmail Şengül, AYM ve AİHM kararlarına dikkat çekti. İsmail, “Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Avrupa Konseyi (AK) kararlarının uygulanması gerektiğini ifade etmişti. Aynı siyasi iktidar bugün AK’yi ve kararlarını tanımıyor ve aksi davranışlarda bulunuyor. Demokrasinin, adaletin olmadığı, insan haklarının bu denli baskı altına alındığı ülkelerde ciddi makro ekonomik sorunlar da yaşanıyor. Bunlar da ülkeyi sosyal ve ekonomik açıdan çöküşe götürüyor. Açlık sınırın altında yaşayan yaklaşık 35 milyon insan var Türkiye’de. Bu insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu tablo ortadayken iktidar meseleye çok farklı açıdan yaklaşıyor. İktidar ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirmiştir” ifadelerini kullandı.   ‘Tutuk gerekçelerini heyet olarak siz mi yazıyorsunuz?’   HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay ise sözlerine Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen kararı kınayarak başladı. Tanık beyanlarının kurgulanarak, çarpıtıldığını ifade eden Günay, “Hukuksal dayanak olmadığı için tanık beyanlarıyla oynanmış ve delil türetme durumuna gidilmiştir. Bu bir ceza yargılaması için dehşet bir durumdur. Acaba MYK üyelerine dair tutuk devam gerekçelerini heyet olarak siz mi yazıyorsunuz? Mahkemenin delil türetmek gibi bir yola başvurmasının nedeni, tanık beyanlarının olanaksız olduğunu görmüş olmasıdır. Gizli tanık MAHİR, 4 Aralık 2019’daki ifadesinde ‘HDP MYK’sına KCK Türkiye Sözcüsü katıldı’ demiş ardından ise 2020’de bu ibarede geçen ‘sözcü’ yerine ‘temsilcilik’ kavramını kullanmıştır. Açık tanık Kerem Gökalp ise 5 Nisan 2022’de duruşmada dinlendiğinde MYK toplantısına kimin katıldığını bilmediğini söyledi” diyerek tanıkların dosyayı çökerttiğine işaret etti.    ‘Asıl terörist ülkeyi yönetenlerdir’   HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu sözlerine salonda bulunan kadınları selamlayarak başladı. Tutuk devam gerekçelerine tepki gösteren Pervin, “Ülke yanıyor. Biz benzin dökmedik, söndürmeye çalıştık. Halkların, kadınların özgürlüğü için, barış için mücadele ettik. Sırayla bütün ülkenin hızla bu yangının içine çekildiğini görüyoruz. Kürtlerin ateşinde tüm ülke yanıyor. Belediyelere kayyım atandığında, eşbaşkanlarımız gözaltına alındığında ses çıkarmayanlara yönelildi. Bize dönük verilecek cezaların toplumun vereceği mesajla şimdiden hazırlanıyor. Biz bu suçu yapanların açığa çıkması için çalıştık. Sahte zaferlerle ülke yangın yerine çevriliyor. ‘Terör’ ve ‘terörist’ demek o kadar kolay ki artık. Ama asıl terörist ülkeyi yönetenlerdir. Irkçılık politikası, yoksulluk, kadın katliamları bir terördür. Ben kaygılıyım. Bu durum büyük bir çatışmaya dönecek diye kaygı duyuyorum. Biz korkmayacağız ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizi yargı sopasıyla burada tutmaya çalışıyorsunuz ama yılmayacağız. Sizden sadece adalet istiyoruz, adalet herkese lazım” sözlerine yer verdi.    Siyasetçilerin konuşmalarının ardından duruşmaya bir saat ara verildi.