İstanbul Sözleşmesi davası: Katliamlara bakmak için anıt sayaçlara bakın! 2022-04-28 12:13:13   ANKARA - Danıştay’da görülen İstanbul Sözleşmesi davasında konuşan kadın hukukçular, Türkiye’de kadın katliamlarına bakmak için anıt sayaçlarına bakılması gerektiğine dikkat çekerek, heyetin bağımsız bir karar vermesini beklediklerini vurguladı.     İstanbul Sözleşmesi’nin fesih işleminin iptali istemiyle açılan 10 davaya dair Danıştay 10’uncu Dairesi’nde duruşma başladı.    ‘Türkiye’nin değil dünyanın kazanımıydı’   Yüzlerce avukat ile davacı kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kadın örgütünün de yer aldığı duruşmada,  ilk olarak 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan söz aldı. Bu davanın tarihi bir dava olduğunu, 29 Ekim Derneği olarak, duruşmaya katılmak isteyen avukatlara 800 yetki belgesi sunduklarını kaydeden Şenal, neden bu davayı açtıklarını anlattı: “Biz her alanda kadınların kendilerini eşit bir biçimde ifade etmelerini, cinsel yönelimleri olanlar için yıllardır mücadele ediyoruz. Meşrutiyet döneminden başlayarak kadınlar çok önemli haklar kazandılar. Biz kadınlar, bu emre uygun hareket ettik, çağ gelişti ve isteklerimiz değişti. Evimizde, iş yerimizde eşit olmak ve şiddet mağduru olmamak için mücadele ettik.  Parlamentoda, alanlarda istediklerimizi ifade ettik. Evde  ‘evin erkeği erkektir’ durumunu değiştirdik. Kadınların herhangi bir biçimde cinsel istismara kalması ve istismarcı ile evlendirilmesi maddesini hep birlikte değiştirdik. Bütün bunlar kadının insanlık onurunun korunması içindi. Sadece Türkiye kadın kazanımı değil, tüm dünya kazanımıydı” dedi.     ‘2021’de 280 kadın katledildi’   İstanbul Sözleşmesi’ni durdurma kararı davasında ilk Yargıç’ın yanlarında olduğunu ve bir eksiklikle kaybettiklerini anımsatan Şenal, yapılan başvuruların ardından her savcının bu dosyaya ilişkin olumlu görüş sunduklarını ifade etti. Şenal, “Ben de çok eskimiş bir avukatım ama hiçbir duruşma böyle olmadı. Burada oturan kadınları aslında ayakta görmelisiniz. Onların hep birlikte çığlık attıklarını duymalısınız. Onların hep birlikte, ‘bu yasa yaşamsal önemde’ derken görmelisiniz. 2021’de 280 kadın katledildi. 2 ay içinde 90 kadın katledildi. Bizim koruduğumuz esasında yaşam hakkımız. Yaşam hakkımızı koruyamazsak diğer hakların bir değeri yok. Buradan lütfen iptal kararı verin ve çok da geciktirmeyin, çünkü her gün 4 kadın öldürülüyor duymadıklarımızla bu sayı 8 e çıkıyor. Hukuku yerine getirin” diye belirtti.     ‘Sesimiz dünyanın her yerinde duyuldu’   Şenal’in sözleri salondan alkışlarla karşılık buldu. Ardından 29 Ekim Kadınları Derneği adına söz alan Avukat Oya Aydın Göktaş, “Meslek hayatımda sesimin titreyerek savunma yapacağım ilk dava. Küçük yaşta satılan Suriyeli küçük kızların, Münevver Karabulut’un, Şule Çet’in avukatları olarak buradayız. Davanın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yerinde olduğuna karar verecek bir dava olmadığının farkındayız. Anayasa’ya uygun olup olmadığına yönelik bir kararın verileceği bir dava. Sesimiz dünyanın her yerinde duyuldu. Hiçbir uluslararası sözleşme bu kadar çok insana ulaşmadı. Bu sözleşmeyi anlatan bir sloganımız var, ‘İstanbul Sözleşmesi bizim vazgeçmiyoruz’ Çünkü sözleşme bu topraklardan doğdu” diye belirtti. Oya, ardından İstanbul Sözleşmesi’nin kabulüne gerekçe olan Nahide Opuz davasını hatırlattı.    Dışarıda kalanlara müdahale    Oya konuştuğu sırada söz alan diğer avukatlar, “Kadınlar dışarıda müdahaleye maruz kalıyor. Çevik kuvvet ekipleri getirilmiş. Salona alınmalarını istiyoruz” talebinde bulundu. Mahkeme başkanı, “Herkesi buraya alırsak salon çöker” yanıtını verdi. Mahkeme başkanına itiraz eden kadınlar, “Biz dışarı çıkıp arkadaşlarımızı alıp geliyoruz” yanıtını verdi ve çok sayıda avukat dışarı çıktı. Mahkeme başkanı, “50 kurum temsilcisini alabiliriz ama onun dışında alamayız sizin güvenliğiniz de tehlikeye düşer” yanıtını verdi. Bunun üzerine salonda bulunanlar alkışlarla protesto etti.    Tepkiler üzerine dışarıdaki herkes alındı   Mahkeme başkanının dışarıdaki 50 kadının daha salona alınması yönünde talimat vermesi üzerine Oya, konuşmasına devam etti. Bu sırada çok sayıda kadın salona giriş yaptı. Avukatlar dışarıda bekleyen tüm kadınların içeriye alındığını söyledi.    Güney Afrika örneği    Konuşmasını sürdüren Oya, “Türkiye’deki tüm hukukçular, yaptıkları açıklamalarıyla, yazıları ile Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisi olmadığını anlattı” diyerek, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma talebini ret kararındaki gerekçeleri tek tek saydı. Sözleşmeden çekilme noktasında Anayasa’nın çekilmeye dair bir düzenlemesinin olmadığına dikkat çeken Oya, “Anayasada çekilme konusunda herhangi bir hüküm bulunmayan Güney Afrika deneyimi var. Güney Afrika Anayasası’nda ekilem hükmü olmadan BM’nin sözleşmesinden çekilme kararı almıştır. Bu karar üzerine Güney Afrika Anayasası’na başvuruyorlar. Bu çekilme Güney Afrika Yüksek Mahkemesi tarafından geri çekilmiştir” ifadelerini kullandı.    ‘Anayasa Cumhurbaşkanı’na yetki vermiyor’   Türkiye’nin sözleşmeden nasıl geri çekileceği noktasında sessiz kaldığına vurgu yapan Oya, şöyle devam etti: “Ama çok temel dayanaklar var. Bunların başında Anayasa’nın 90’ıncı maddesi geliyor. Bu maddede davamız açısından iki önemli husus var. Birincisi Anayasa temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşmeleri diğerlerinden ayırır. Anayasa’ya aykırılıkların iddia edilmeyeceğini belirtir. İstanbul Sözleşmesi de çok önemli insan hakları sözleşmesidir. İkinci husus, usulüne uygun yürürlüğe giren bir uluslararası sözleşme, kanun hükmündedir. Kanunu feshetmenin yürütmenin yetkisinde olduğunu nasıl söyleyebiliriz. Hiç kimse Anayasa’dan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz. Anayasa’da Cumhurbaşkanı’na verilen böyle bir yetki yok. Buna rağmen kanun hükmündeki bir sözleşmeyi Cumhurbaşkanı’nın kararıyla nasıl kaldırılır diyebiliriz. Siz bunu nasıl gerekçe sayarsınız.”  Oya, Cumhurbaşkanı kararının Anayasa’nın 13’üncü maddesine de aykırı olduğunu vurguladı.    ‘Karar dayanıksız’   6284 sayılı yasanın hala yürürlükte olduğunu hatırlatan Oya, “Doğrudan İstanbul Sözleşmesi’ne atıf vardır. Cumhurbaşkanı’nın kararı 6284 sayılı kanunu da değiştirmiştir. Bu Anayasa’ya aykırıdır. Bugün heyetinizin Cumhurbaşkanı’nın tek başına verdiği kararının dayanıksız yetki gaspı olduğuna yönelik karar vereceğine içtenlikle inanıyorum” dedi.    Mülteci ve göçmen vurgusu    Ardından 29 Ekim Kadınları Derneği adına üçüncü olarak Avukat Ebru Beşe beyanlarda bulundu. Ebru, mülteci kadınlara dair konuşacağını belirterek, “Sözleşme göçmen ve mültecilerin haklarını da güvence altına alır. Mülteci kadınlar gördükleri ayrımcılık haricinde yaşadıkları getto mahallelerinden çıkıp hayatlarını da kurtaramıyorlar. Sözleşmedeki 60’ıncı madde göç yollarında sistematik tecavüze maruz kalan kadınların gebeliği sonlandıracak ilaçlar ya da tedavilere ulaşmalarına yönelik ülkeye kabul edilirken teminat veriyor. Diğer yandan statüsü ve ikamet etmesine bakılmaksızın korunmaya muhtaçlar. Kadına yönelik şiddet mağdurlarının insanlık dışı muameleye maruz kalabilecekleri ülkelere hiçbir koşullarda geri gönderilmeyeceğini teminat altına alıyor. Sözleşmeden çekilme kararıyla elimizden alınan bir hukuki argümanımızdır. Bu kadınlar binlerce kilometre yürüyerek ülkeye sığınıyorlar, ancak biz onlara bu teminatı veren sözleşmeden usulsüz bir şekilde bir gecede çıkıyoruz. Bu topraklarda yaşayan her ferdi vatandaşlık bağına bakmaksızın koruyan bir sözleşme. Tüm haklarımızı elimizden alındığını sabah uyandığımızda öğrendiğimiz bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Çekilme kararının iptalini talep ediyoruz” dedi.    Sözleşmeyi uygun bulan kanun yürürlükte   Ardından Ankara Barosu’nun açtığı davaya dair avukatlar söz aldı. Ankara Barosu’nu temsilen Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan söz aldı. Erinç, İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması Meclis’te kabul edilen kanunla uygun bulunduğunu ve söz konusu kanunun hala yürürlükte olduğunun altını çizdi. Erinç, “Cumhurbaşkanı’nın kararıyla çekilmesi hukuka aykırıdır. Karar yoklukla sakat bir karardır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kabul edilirse AİHS’den de bir sabah Cumhurbaşkanı kararıyla çıkabileceğimiz anlamına gelmektedir. Bu kararname yoklukla sakattır. Yoklukla sakat olduğu düşünülmüyorsa bile Anayasa’ya aykırı olduğunun ele alınması gerekiyor” diye kaydetti.    ‘Çekilme kararını kabul etmiyoruz’   Ardından Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Ceren Kalay Eken, “Sadece kadınları değil şiddete karşı mücadele eden herkesi ilgilendiren mili irade hiçe sayılarak, sözleşmeden çekilme kararı hukuki değildir. Sözleşme bizimdir tüm kadınlara, şiddete uğrayan bireylere aittir bu nedenle çekilme kararını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Hiçbir makam kendi kararıyla kendisine anayasal bir düzenleme getiremez. Anayasa’ya aykırıdır ivedilikle bu karardan dönülmesi ve iptal talebimizin kabul edilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.    ‘Kaç kadının katledildiğine bakmak için anıt sayacı açmanız yeterli’   Ankara Barosu’nu temsilen İlayda Doğa Karaman söz aldı. İlayda, sözleşmeden çekilme kararının kadınlar nezdinde yok hükmünde olduğuna işaret etti. İlayda, “Burada bu kadar avukat, STK,  kadın neden İstanbul Sözleşmesi’nin savunmak için buraya kadar geldiler? Çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşam hakkını koruyor” diye devam etti. AİHM’in Nahide Opus kararını hatırlatan İlayda,  çekilme kararından en çok kadına yönelik şiddet faillerinin yararlandığına dikkat çekti. İlayda, “Çekilme kararından en çok kadına yönelik şiddet failleri yararlandı. Kararın ardından 6284 sayılı kanundan da çıkılacağını söyleyen polis memurlarıyla karşılaştık. Bu mu kamu yararı? Bugüne kadar kaç kadının katledildiğine bakmak için sadece anıt sayacı açmanız yeterli. Bu kararın hukuka aykırı olduğunu ve davamızın kabul edilmesini istiyoruz. Biz İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetsiz bir dünya için savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘Haklarımızı doğrudan hedef alan bir karar’   Ardından Ankara Barosu adına LGBTİQ+ Hakları Merkezi’nden Avukat Sibel Duygu Çildoğan, söz aldı. Sibel,  konuştuğu sırada mahkeme başkanı sözlerini keserek, “Tekrarlardan kaçınalım” dedi. Sibel, “Tekrar etmiyorum LGBTİQ+’ların haklarını anlatıyorum” sözlerine salon alkışlarla karşılık verdi. Sibel, şöyle devam etti: “Haklarımızı doğrudan hedef alan çekilme kararının iptal edilmesi gerekiyor.”   ‘Anayasanın 138’inci maddesini yerine getirin’   Anayasa Hukuk Profesörü ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı açtığı bireysel davaya dair söz aldı. Serap, “Cumhurbaşkanının kararı Anayasa hükümlerine aykırıdır. Hakkında iptal kararının verilmesi gerekiyor. Talebimiz, Anayasa’nın 138’inci emrinin yerine getirmek suretiyle bu yönde karar vermeniz ve Anayasa’nın 141’inci maddesinde yer alan hükümlere uygun olarak kararını en kısa zamanda gerekçeli bir şekilde açıklamanız yönünde” şeklinde konuştu.    ‘Çekilme kararının iptalini istiyoruz’   Gelecek Partisi’nin açtığı davaya dair ise Gelecek Partisi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Habibe Çiftçioğlu söz aldı. Habibe, “Kadına şiddetle mücadele adıyla anılan bir davada hali hazırda kadınların dışarıda şiddete maruz kaldığını görmek bizi üzmüştür” dedi. Gelecek Partisi adına Avukat Seren Yıldız Öztürk de Anayasa’daki hükümlere dikkat çekerek, “Çekilme kararı yok hükmündedir, iptalini istiyoruz” dedi.    Duruşma, Antep Barosu’nun beyanları ile devam ediyor.