İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali davası 28 Nisan’da görülecek 2022-04-21 09:38:59   Şehriban Aslan    DİYARBAKIR - İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı Danıştay’da iptal davası açan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi avukatlar, 28 Nisan’da Ankara’da görülecek. Avukatlar, herkesin duruşmaya katılması için çağrıda bulundu.    Danıştay Başsavcılığı, 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilen ve 1 Temmuz 2021’de ise resmi olarak çıkılan İstanbul Sözleşmesi'ne dair Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi (DBKHM) tarafından açılan iptal davasında mütalaa vermişti. Başsavcılık, sözleşmeden çekilme kararının "hukuka aykırı" olduğu yönünde görüş bildirmişti. Sözleşmenin feshine ilişkin ise 28 Nisan’da Ankara Danıştay binasında ilk duruşma görülecek. Duruşmada DBKHM’nin avukatları savunmasını sunacak.    Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Demir, sözleşmeden çekilme sürecine ve görülecek olan duruşmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Şiddet faili erkekler platform kurmaya başladı’   Türkiye’de mevcut tabloya bakıldığında kadınların yaşadığı hak ihlalleri karşısında özellikle 6284 sayılı yasadan yararlanmak isterken, aldırdığı koruma kararlarının şiddet faili erkekleri rahatsız ettiğini söyleyen Hatice, erkeklerin buna ilişkin platformlar kurmaya başladığına dikkat çekti. Hatice, “Bu mesele öyle bir hale geldi ki bu platformların temsilcileri Cumhurbaşkanı ya da iktidara yakın temsilcilerle görüşüp mağdur olduklarını iddia ederek iktidarın güdümünde olan basın ve yayın organlarında geniş yer aldılar, sözleşmenin içeriğinin manipüle edilmesi için araçsallaştırıldılar. Sanki bu sözleşmenin başka bir derdi varmış gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı. Oysa bu sözleşme bize temelde şunu söylüyor; Devlet olarak kadına yönelik her türlü şiddete karşı amasız fakatsız mücadele etme ve yasaları uygulama yükümlülüğünüz var, sözleşmenin belirlediği standartlara uyarak kadınların yaşam hakkını korumak durumundasınız. Fakat sözleşmenin içeriğinin manipüle edilmesiyle mesele LGBTİ+’ların eşitlik ve özgürlük talebine sıkıştırıldı. Sözleşmenin tek derdi buymuş gibi bir kamuoyu oluşturulmak istendi. Hatta birçok absürt gerekçeyle kamuoyu ikna edilmek istendi. Bu sözleşmenin tüm dezavantajlı gruplar için olduğu, temelde ise kadınların ve kız çocukların hem özel alanda hem de kamusal alanda korunmasını hedeflediği açık” dedi.    ‘Kanun koyma, değiştirme ve kaldırma yetkisi sadece TBMM’nin’   Hatice, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin ise şu sözleri kullandı: “Bu karar kadınlar açısından korkunç bir karardır. Bizler bulunduğumuz yerellerde bu karara karşı eylem ve etkinliklerimizi gerçekleştirdik. Hala taraf olduğumuz davalarda bu sözleşmenin yürürlükte olduğuna dair gerekçelerimizi sunarak savunmalarımızı ve taleplerimizi sunuyoruz. Son kertede bu karara ilişkin Danıştay’da bir dava açtık. Cumhurbaşkanının kararlarına karşı yerel mahkemelerde dava açamıyorsunuz, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’a başvurmanız gerekiyor. Bu davayı kurumsal olarak Diyarbakır Barosu adına açtık fakat biz kadın hakları merkezi olarak davanın süreçlerini takip ediyoruz. Dava ile talebimiz şuydu; bu karar hukuka aykırı bir karardır. Çünkü Cumhurbaşkanının temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir alanda tek başına düzenleme yapma ve karar verme yetkisi yok. Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak tamamen TBMM’nin yetkisindedir. Bu sözleşme de zaten TBMM’den uygun bulma kanunuyla onaylandı. Olsa olsa usulde paralellik ilkesi gereği ancak Meclis’in kararıyla bu sözleşmeden çekilme gündeme gelebilirdi. Ama kişisel olarak düşüncem, sözleşmenin kapsamı insan haklarına ilişkin bir düzenleme olduğundan sözleşme ile güvence altına alınan hakların artık kazanılmış hak niteliğinde olduğunu ve hiç bir surette bundan çekilmenin mümkün olamayacağı kanaatindeyim.”    ‘Danıştay Başsavcısı’nın görüşü bizim açımızdan önemli’   Sözleşmeden feshedilme kararına karşı açtıkları yürütmeyi durdurma taleplerinin reddedildiğini hatırlatan Hatice, ardından Danıştay Başsavcısı’na görüşün ulaştığını ekledi. Hatice, “Danıştay Başsavcısı, itirazlarımızı haklı buldu ve yasal düzenleme yapma yetkisinin Meclis’in uhdesinde olduğunu belirtti. Sözleşmeye taraf olmanın Meclis’ten geçen uygun bulma kanunu ile gerçekleştiğini, ancak Meclis kararıyla bundan çekilebileceğinin mümkün olduğunu kaydetti. Dolayısıyla usulde paralellik ilkesi gereği Cumhurbaşkanının bu kararı tek başına veremeyeceğini söyledi. Diğer taraftan da temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeleri Cumhurbaşkanının tek başına yapma yetkisinin olmadığını ifade etti. Bu, bizim için çok kıymetli bir görüş, fakat yetmez. Bu sözleşmenin kadınların şiddetsiz yaşam hakkının teminatı olduğunu ve korunması gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü kadınlar haklarını ve yasal güvencelerini bildikleri zaman bir hak ihlaline maruz kaldıklarında hangi mercilere başvuracağını ve nasıl korunabileceklerini de biliyorlar ve bunu bilmeleri kendilerini güvende hissettiren ve hayatta tutan bir şey. Tabi bu hepimiz için böyle yani tüm yurttaşlar olarak ancak haklarımızla var olabiliriz” ifadelerini kullandı.    Avukatlara çağrı   Hatice, davanın 28 Nisan günü Ankara Danıştay binasında görüleceğini, kadınlar olarak duruşma için Ankara’da olacaklarını belirtti. Danıştay’ın, Diyarbakır Barosu, Ankara Barosu ve birkaç kişiye daha aynı gün için tarih verdiğini söyleyen Hatice son olarak, “Sözleşmeden çekilme kararının yok hükmünde olduğunu, çekilme kararının hukuka ve anayasaya aykırı olduğunu ifade edip itirazlarımızı sunmak, kadınların insan haklarını savunmak ve sözümüzü söylemek için duruşmada olacağız. Tüm avukatları 28 Nisan’da Danıştay’da olmaya ve bu davaya sahip çıkmaya davet ediyoruz” dedi.