Kobanê Davası’nda iddianamenin dayandırıldığı tanıklar dinlenecek 2022-04-01 12:53:44   ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda ara karar veren mahkeme heyeti, iddianamenin dayandırıldığı tanıklar Sami Baran ve Kerem Gökalp’in dinlenmesine karar verdi.   DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 11’inci duruşması dördüncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına, tutsak siyasetçilerin yakınları, HDP’li Milletvekilleri Züleyha Gülüm ile Abdullah Koç, HDP Ankara il ve ilçe yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı.   Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunanlar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.   Reddi hakim duruşmayı uzatmaya yönelikmiş!   Mahkemeye sunulan mazeretlerin okunmasıyla başlayan duruşmada mahkeme başkanı, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay’ın mahkemenin reddine yönelik talebini, duruşmayı uzatmaya yönelik olduğu iddiasıyla reddetti.     KCK Davaları hakimi Ali Alçık hatırlatması   Dava avukatlarından Veysi Eski söz alarak, “Millet adına verilen kararlarda kalem kırılabilir, ceza verilebilir. Bu kararlar keskin ve kesindir. Bazı hatalı kararlar da verilebilir. O yüzden kanun koyucu yeniden yargılama denilen bir müesseseyi de beraberinde getirir. Yargılanan kişilerin kusuru dışında hükme katılan herhangi bir hakim suç işlemişse hüküm ortadan kalkar ve yeniden yargılama başlar” dedi. Önceki mahkeme başkanının bir suç örgütünün ikinci ismi olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatıldığını ve ev hapsi aldığını ifade eden Veysi, “Mahkeme başkanı ise davanın durdurulması talebini ‘Salondaki herkes hakkında soruşturma başlatılabilir, herkes suç işleyebilir’ diyerek, reddetti. Bahtiyar Bey’in tavrını KCK yargılamalarındaki Ali Alçık’ın tavırlarına benzettim. Çünkü ondaki özgüven farklı olduğunu ortaya seriyordu. Müvekkillerimizi konuşturmayan, bizi burada konuşturmayan kişi bir örgütün ikinci kişisi olmakla itham ediliyor. Yapılan tüm hukuksuzlukların nedeni böyle bir suç yapılanmasının içinde olduğu iddia edilen kişiden kaynaklı olamaz mı? Siz niye kendinizi temize çıkarmıyorsunuz? Yargılamanın yenilenmesine neden olabilecek bir durum açığa çıkmış. Masumiyet karinesi var, ona bir şey demiyorum. Hükme katılan birinin ceza alması, cezanın bozulma nedeni. Bunlar olabilecek şeyler” hatırlatmasında bulundu.    ‘Emniyet ifadesini tanık beyanı olarak değerlendirdiniz’   Veysi, mahkeme heyetinin 2’sine ulaşılamayan, biri vefat eden tanıkların ifadelerinin alınmasından vazgeçtiğini kaydederek, “3 kişinin emniyet ifadesini burada tanık ifadesi olarak okudunuz. Sonra dönüp ‘Ben yaptım oldu’ dediniz. Tanık nasıl dinlenir, biz mi öğretelim size. Emniyetteki ifade sadece bilgi almadır, tanık değildir. Ama siz bunu yaptınız ve oldu. Gizli tanık ABC123. Eskiden emniyet de gizli tanık isimlerinde daha yaratıcı oluyordu artık onlar da takmıyor. Savcı müneccim mi? Siz gizli tanığı dinlerken, isim isim fotoğraflarla müvekkillerimizin teşhisini yapmışsınız ama aynı zamanda ifadelerini okuyorum, güncel süreci değerlendiriyor. Tam da Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini söylüyorlar” şeklinde konuştu.   ‘FETÖ’nün hükmü Kürtler açısından devam ediyor’   Mevzu Kürtlere gelince işin her zaman başka yerlere geldiğinin altını çizen Veysi, “FETÖ soruşturmalarından sonra orada oturan yüzlerce hakim savcı yargılandı, hüküm aldı. Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılananlar daha sonra hakim savcıların FETÖ’cü çıkmasıyla yeniden yargılandı ve beraat etti. KCK davalarını yürütenler de örgüt üyesi çıktı, hükümler verdi. Ama FETÖ’nün hükmü Kürtler açısından devam etti. Mesele Kürt meselesi. Birbirimizi kandırmayalım” ifadelerini kullandı. Kürtlere karşı inkar politikalarının cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devam ettiğini vurgulayan Veysi, “Hep bir yalandan demokrasi var. Kürtler hiçbir zaman çizgiye gelmedi. Çünkü Kürtlere çizilen çizgi Kürtlerin kabul edebileceği, boyun eğebileceği bir çizgi değildir” dedi.   ‘Kürtler idamdan Diyarbakır Cezaevi’ndeki direniş sayesinde kurtuldu’   12 Eylül Darbesi’nde yapılan işkencelere değinen Veysi, “Binlerce insan yargılandı. Müvekkilim Ahmet Türk ve birçok siyasetçi nasıl işkencelerden geçti, ne kadar insan katledildi? Ama insanlar zulme karşı durdular. Kürtler idamdan kurtulduysa Diyarbakır Cezaevi’ndeki direniş sayesinde kurtuldu. Siyaset alanını Kürtler hep zorladı. Meclis’i, çözümü zorladı. Her şeyi kendinizden başlatmayın. Ne sizden başlıyor ne de bizden. Daha önce de Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, Meclis’ten atıldılar ama her seferinde daha güçlü döndüler. Çünkü haklı bir mücadeledeydiler, bastıramadılar. Bahtiyar da gitti, o da bastıramadı” diye konuştu.   ‘Siyaseti tıkarsanız barışı nasıl getirebiliriz’   Müvekkili Ahmet Türk’ün barışa yönelik girişimlerine dikkat çeken Veysi, Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecinde hükümete yönelik  “Bir yasa çıkarın kendinizi ve bizi güvenceye alın” söylemlerini hatırlattı. 6551 sayılı yasanın çıkarıldığını ancak yalnızca devleti koruduğunu ifade eden Veysi, Kobanê sürecindeki devlet desteğine dikkat çekti. Veysi, “Müvekkilimin IŞİD barbarlığına karşı çıkması ve dayanışması suç mu? Siz bunu yargılıyorsunuz. Siyasetin tüm enstrümanlarını elinden alır ve siyaseti bu salonlara tıkarsanız barışı nasıl getirebiliriz” diye sordu.   ‘Bugünün aklıyla o dönemi yargılamayın’   “Bugünün aklıyla o dönemi yargılamayın” diyen Veysi, “Bu akıl daha önceki MGK anlayışıdır. Salonlara hapsedebilirsiniz, günlerce aylarca gelip, gidebiliriz. Sorun burada çözülmeyecek. Mahkeme, yargı bu kadar araçsallaştırılmamalıydı. Yargı onuruyla buna karşı durabilmeliydi ama durmuyor” şeklinde konuştu.    ‘Barış için Kandil’e gittiler’   Tutuklu yargılanan siyasetçilerin müzakere sürecine dair dava dosyasında yer alan ifadelerini inkar etmediğini, barış için Kandil’e gittiklerini dile getiren Veysi, “6551 sayılı kanun bu soruşturmaya engeldir. Ama siz kendinizce basın açıklamalarını, konuşmaları doldurmuş, kendinizce bir bomboş bir iddianame hazırlamışsınız. Siyaset hukuk üzerinde bir vesayet enstrümanı olarak kullanılıyor, siz bunun aracı oluyorsunuz” ifadelerinde bulundu.   ‘Olmayan figüre inananın muhakeme yeteneği olabilir mi’   Eski mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ı kastederek, “Olmayan bir figüre inanan kişinin muhakeme yeteneği olabilir mi” diyen Veysi şunları ekledi: “Muhakeme yeteneği olmayan biri hakim olabilir mi? Saçma sapan bir şeye inanan bir kişi onlarca siyasetçiyi yargıladı. Bahtiyar Bey, herhangi biri değildi. O kararları veren, iddianameyi kabul eden, istediğine söz veren Bahtiyar Bey’di. Siz bunda sorun görmüyorsunuz. Siz bunda sorun görmüyorsanız o zaman biz sizde sorun görürüz. Derdimiz bir itibar suikastı yapmak değil ama ortaya saçılan şeyleri görmüyor musunuz? Bu durum yeniden yargılama nedeni. Yargılıyormuş gibi yapmayın. ‘Tanık hazır mı’ diyorsunuz ama başkan yok. Siz muhakeme yapmıyorsunuz. Size güvenmek istiyoruz ama açıkladığımız nedenlerden dolayı da güvenmiyoruz.”    Ara karar veren mahkeme heyeti, 4 Nisan’da görülecek duruşmanın oturumunda iddianamenin dayandırıldığı tanıklar Sami Baran’ın, 5 Nisan’da ise Kerem Gökalp’in dinlenmesine karar verdi.    Duruşmaya saat 14.00’e kadar ara verildi.