Kobane Davası: Çözüm sürecinde arkadan tuzak kuruldu 2022-03-28 15:33:31     ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Türkiye’de 12 Eylül’den bu yana değişen bir şeyin olmadığını kaydetti. Çözüm sürecine de değinen Ahmet Türk, “Bir yerde devlet açılım yapmak için destek isteyecek ve bize arkadan tuzak kuracak böyle bir dönem yaşıyoruz” dedi.   DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK)üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci grup duruşmaları başladı.   Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl yönetimi, İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği ve Almanya Büyükelçiliği’nden bir heyet, milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki, Züleyha Gülüm, Pero Dündar, Zeynel Özen, Fatma Kurtulan, Mahmut Toğrul izleyici olarak katıldı.    Duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasetçiler salonda hazır bulunurken,  farklı cezaevindeki tutulan siyasetçilerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.    12 Eylül’den bugüne değişen bir şey yok   Öğleden sonra verilen aranın ardından başlayan duruşmada siyasetçi Ahmet Türk’e savunma için söz verildi. Kürsüden savunma yapan Ahmet, uzun yıllar siyaset içerisinde bulunduğunu belirtti. Siyasette geçen 50 yıllık ömründe birçok haksız, hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya kaldığını aktaran Ahmet, “12 Eylül’leri Diyarbakır Zindanları yaşadık. O dönemin Genel Kurmay Başkanı ‘Bunları Meclis’ten atacaksınız ya sokaklarda it gibi öldüreceksiniz’ dedi. Dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Bugüne geldiğimiz de değişen bir şey yok. Baskılarla bizi siyasi demokratik siyasetten koparmaya çalıştılar. Kürt sorunun demokratik siyasetle çözüleceğini inandığımız için bugüne kadar mücadele ettik. Belediye başkanlığına geçtikten bir gün sonra yerimize kayyımlar atandı. Bugünde haksız hukuksuz Kobanê Davası ile karşı karşıyayız” dedi.    ‘İŞİD çetelerinin vahşetine suskunluğumuz düşünülemezdi’   “IŞİD çetelerin vahşeti karşısında suskunluğumuz düşünülemezdi” diyen Ahmet, şunları söyledi: “O dönemde düşüncelerimizi ortaya koyduk. Çabalar gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını, demokrasiye insan haklarına destek verilmesini istedik.  İŞİD çeteleri şehitleri yıktı, yaktı insanları kaçırdı.  Biz o dönem müdahil olduk ve vahşeti göstermek için çaba gösterdik.    Bir yandan çözüm diğer yandan tuzak kuruldu   Çözüm süreci başlamadan önce dönemin MİT müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti bir süreç başladı. Ayla Akat Ata ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir yerde devlet açılım yapmak için destek isteyecek ve bize arkadan tuzak kuracak böyle bir dönem yaşıyoruz.     Diyarbakır mitingi hatırlatması   Bir düğünde iken İçişleri Bakanı beni aradı ve Kandil’den bir heyet geleceğini söyledi. Silopi ve Habur arasında yüzbinleri bir tarlada bekledik ve sürece zarar gelmesin dedik. Mardin’de gece saat dörtte beni uykudan uyandırdı. Yargıç ve avukatlar arasındaki sorunun çözülmesi için ortak bir metin düzenledik. Bugüne geldiğimizde geçmişte yaşadıklarımızın değişmediğini görüyoruz. Buradan istediğimiz haklarımızın ortak bir değerde buluşturulmasıdır. Mücadelemiz budur, kimseyi azmettirmeyiz.  Elbette partimin desteğiyle yasaklı olduğum için o zaman bağımsız olarak belediye başkanı olarak seçildim. Seçilmemin esas nedeni partimin beni desteklemesi. Bir tarafta insanları tahrik etmek ile bu parti suçlanıyor. Genel başkanı suçlanıyor.   Demokratik siyasete inanıyoruz   Siyasetçiyiz iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek gibi bir sorumluluğumuz var. Siyasetçi iseniz halkın taleplerini doğru okumanız lazım, yaptığımız bu. Fikirlerimizi söyledik, Newroz’larda, mitinglerde düşüncelerimizi söyledik. Her zaman barışı esas aldık, barışçıl bir süreç için mücadele ettik.  Sorunları demokratik siyaset çözeceğini biliyoruz. Demokratik siyasete ısrarlı olmamızın nedeni demokratik siyasetin sorunları çözeceğini inancımızdan.    Kobanê’ye Mardin valisi ile tırları uğurladık   Bir hukuk devleti varsa insanların fikir ve düşüncelerinden yargılanmaması lazım. Zaman zaman siyasi ve basın taraftan HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırttık,  ortada bir şey var mı. Hukuken bu davanın azmettirici olarak görmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobanê’ye gittiğimiz de 16 grup gittik, o dönem belediye başkanıydım. Orada bir konuşma yaptım o konuşmada, DAİŞ vahşetine suskun kalınmaması içindi. Kobanê halkına destekler sunduk, 5-6 tır unu gönderdiğimiz de Mardin Valisi ile o tırları uğurladık.    Talimatla açılan bir davadır   Suçlamalar siyasi ve talimattır. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Bu yargılamanın sizler de farkındasınızdır. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır.  Türkiye’ye baktığımızda farklı bir durumun olduğunu görüyoruz. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için Kürtleri hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir. Bütün iddianameyi okumanın şansı yok ama bir hikâye anlatmak istiyorum; Adamın biri çok aç çölde, bir eşek görüyor. Aç adam eşeği yeme niyetinde, adam ‘kulakları tavşanınkine benziyor’ diyor ve yiyor. Herhalde bizimde kulaklarımız tavşana benziyor. O yüzden yargılanıyoruz.”    ‘Kayyım atamaları için hakkımızda dava açıldı’   Ahmet son olarak hakkında kayyım atanması ardından açılan davaya dair de savunma yaptı. Ahmet,  “Belediye başkanlığımız döneminde yolsuzluklara ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyım geldikten sonra kayyımın atadığı yöneticiler, daire başkanları yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyım üzerinde ifadeler verildi.  Bizim hakkımızda böyle bir şey olmamasına rağmen, sırf kayyım atamak için hakkımız da böyle davalar açtılar. Kayyımlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum” dedi.    ‘Kayyımların dosyaları da getirilsin’   Kayyımların ve yöneticilerinin yolsuzluklarını anlatan Ahmet, şunları ekledi: “Kayyımlar hakkındaki tüm belgelere rağmen bir dava açılmadı. Eğer bu dava buraya getiriliyorsa diğer bütün dosyaların buraya getirilmesi lazım. Hiçbir zaman halkımızın hakkını alma gibi bir durumumuz olmadı. Sadece bir korucu hırsızlık yaptığı için işten çıkardığımız için İçişleri Bakanı bunu dile getirebiliyor. Ama kayyımın yolsuzluklarını saklamak ile karşı karşıyayız. Bu davaların buraya getirilmesi ve yargılamanın burada yapılmasını talep ediyorum” dedi.    ‘Özal döneminde de Şam’a gittik’   Ahmet’in savunmasının ardından mahkeme başkanı Ahmet’e dönük, dosyada yer alan fotoğrafları sordu. Ahmet , “Zaman zaman siyasi çalışmalar yaparken, bazı toplantılara katılıyoruz, gittiğimiz mekanda nelerin olduğunu ya da bayrakları indirme gibi bir şansımız yok. Kandil’de çekilen bir fotoğraf var, o da çözüm sürecinde çekilen, çözüm sürecini kutlamaya yönelik bir fotoğraf. Devletin de bu konuda bilgisi var. Özal döneminde Şam’a gittik. Bir ateşkesin sağlanması yönünde bir başlangıçtı. 1993’te bir şeyler çözülebilirdi, Biz Şam’da iken Özal’ın vefat haberini duyunca o çalışmalar sonuçsuz kaldı” diye belirtti.     ‘Davada yer alması bile anlamsız’   Ahmet, “DAİŞ kafa koparan bir vahşete karşı durmanın neresi suç. Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı mücadele edilmesi noktasında herkese çağrıda bulunuyoruz. Bunun davada yer alması bile anlamsız” dedi.     ‘Hukuki bir anlayış değil’   Mahkeme başkanının tek tek Ahmet’in  yurtdışına çıkışlarına dair belgeleri okumasına da Ahmet, “tek tek okumanıza gerek yok” diye belirtti. Ahmet, “Celal Talabani dostumdu. Mesut Barzani’de öyle o yüzden bu konuda yurt dışına çıkmışlığım vardır. Özellikle Irak’a gittim, Celal Talabani, seçildiğinde ya da hasta olduğunda gittim. Türkiye’de binlerce insan gidip geliyor. Irak’a gitmenin bir suç olduğunu göstermek, hukuki bir anlayış değil” şeklinde konuştu.    Beraat istedi   Türk’ün savunmasının ardından Avukat Erdal Kuzu söz aldı. Erdal, HSK’nın devlet yapılanmalarda yer alan hakim ve savcılar hakkında soruşturma başlattığını ama sadece KCK davalarında HSK’nın görevini yerine getirmediğini hatırlattı.  Erdal, “Atadedeler” yapılanması kapsamında gözaltına alınan ve ev hapsi verilen Kobane Davası’nın eski heyet başkanı Bahtiyar Çolak’ın durumuna dikkat çekerek, şu an ki mahkeme heyetinin Kobanê davasında yargılanan müvekkili  Ahmet’e dönük ara karar oluşturarak, beraat kararının oluşturulmasını talep etti.    Talep reddedildi   Ara kararın verildikten sonra mahkemenin devam edilmesini talep eden Erdal’ın  talebini görüşen mahkeme heyeti, delilerin bu aşamada tartışılmadığı, yargılamanın devam edildiğini göz alarak, talebi hakkında nihai karar verilmesine yer olmadığına karar verdi.    Mahkemenin ara kararının ardından savunmasına kaldığı yerden devam eden Erdal,  mahkeme heyetinin ara kararının herkes içerisinde verilmesini eleştirerek, hukuksuz bir işlem yapıldığını söyledi. Ahmet Türk’ün 90’lı yıllardan bu yana yargılandığına dikkat çeken Erdal, Ahmet’in sağlık raporlarına mahkemeye sunmalarına rağmen mahkemenin raporları hastaneden de istemesine tepki gösterdi. Erdal, “Müvekillimizi hasta haliyle zorla mahkeme salonundan SEGBİS ile bağladınız. Size sahte rapor verdiğimizi mi düşünüyorsunuz” diyerek tepki gösterdi. Erdal, taleplerini yarın sıralayacaklarını belirterek, duruşmanın ertelenmesini istedi.    ‘Belki sizin yüzünüzden gözümü kaybedeceğim’   Sağ gözü için ameliyat olacağını belirten tutsak siyasetçi Nazmi Gür, yarın Ankara Şehir Hastanesi’ne götürüleceğini, farklı sağlık sorunları olduğu için göz ameliyatının zor olacağını ifade etti. Nazmi, “Bizlerin sağlık sorunları sizi hiç ilgilendirmiyor. En son Aysel hanımın raporlarını esas almadınız. Sizin sayenizde belki gözümü kaybedeceğim. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorum ve doktorlar kan sulandırma ilacının bir hafta bırakılmasını istiyor ve buda kan pıhtılaşmasına neden olacak ve beyin kanaması tehlikesi var. Tam teşekküllü bir hastane ortamı olmadığı için, sağlığıma kavuşur isem savunma yapmak istiyorum” dedi.    Avukat Veysi Eski de duruşmanın yarına kadar ertelenmesini talep ederek, Ahmet’in kesintisiz savunmasının alınması gerektiğini, avukatları olarak yarın söz alacaklarını belirtti.   Savunmaların ardından mahkeme başkanı cezaevlerinde bulunan tanıkların hazır edilmesi için duruşmaya bir saat ara verdi.