ÖHD Kadın Komisyonu: Hatice Kaçmaz kararına 14 erkek hakim imza attı 2022-03-14 15:41:55   ÖHD Kadın Komisyonu: Hatice Kaçmaz kararına 14 erkek hakim imza attı   ANKARA - Yargıtay’ın Hatice Kaçmaz kararına dair açıklama yapan ÖHD Kadın Komisyonu, “Bu zihniyetin etkisindeki erkek yargı, kadınların yaşam hakkını korumak yerine kadınları öldüren erkeklere daha az ceza verebilmek için hukuku eviriyor çeviriyor yasayı erkeğin lehine yorumluyor” dedi.   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Kadın Komisyonu, 13 Eylül 2014 tarihinde TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz’ı katleden Orhan Munis’e mahkeme tarafından uygulanan indirimi yerinde bulan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun (YCGK) kararına ilişkin açıklama yayınladı. “Erkekler öldürüyor, yargı aklıyor ve devlet koruyor” başlıklı açıklamada, ülkede kadın katliamlarının cinskırımına doğru evrilirken Yargıtay’ın kadın katliamlarını meşrulaştıran ve azmettiren bir karara imza attığı vurgulandı.   ‘339 kadın öldürüldü’   2021 yılında erkeklerin 339 kadın ve 34 çocuğu katlettiği kaydedilen açıklamada, “96 kadın tecavüze uğramış, 772 kadın seks işçiliğine zorlanmış, 424 kadın tacize uğramış, 208 çocuğu istismar edilmiş ve 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulunmuşken, erkek yargı verdiği bu korkunç karar ile kadın cinayetlerinde cezasızlık algısını erkek toplumuna yaymaya devam edeceğini ilan etmiştir. Bir yandan kadın cinayetlerinde uygulanan kravat indirimi politik malzeme yapılırken diğer taraftan cezasızlık politikasından ve iktidarın kadın düşmanlığından cesaret alan erkek failler her gün en az 1 kadını katletmeye devam ediyor. İktidarın çıkardığı/ çıkaracağı yargı paketlerinin korumadığı kadınlar olarak erkek şiddetini koruyan bir iktidar ve kadın düşmanı iktidarın yardakçısı bir yargıyla karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz” denildi.   ‘Erkekliğime küfür etti, beni tahrik etti’   Hatice Kaçmaz’ın, defalarca evlenme teklifini kabul etmediği fail tarafından katledildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Katil mahkemede işlediği cinayet için ‘erkekliğime küfretti, beni tahrik etti’ dedi, ‘seviyorum’ dedi. ‘Bıçağı yanıma kurban almaya gidiyordum o yüzden aldım’ dedi. Ancak tüm bunların olmadığı dosyadaki delillerle ispat edilmesine rağmen ilk derece mahkemesi katil Orhan Munis’i ‘kasten öldürme suçundan’ cezalandırdı. Mahkeme heyeti, katille empati yaparak bu cinayet için ‘tutku derecesinde aşkın hiddetinden’ dedi. Taraf vekilleri ve müdafilerinin yapmış olduğu temyiz üzerine dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmiştir. Yargıtay 1. Ceza dairesi kararın düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Bu karara karşı itiraz kanun yoluna başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, katil sanığın ‘tasarlayarak öldürme suçunun’ dosya kapsamında ispat edilmiş olmasına rağmen kasten öldürme suçundan cezalandırılmasının isabetli olmadığı görüşü ile dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna taşımıştır” ifadeleri kullanıldı.      ‘Karara 14 erkek hakim imza attı’   Hatanın düzeltilmesi yerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, oy çokluğuyla karara imza attığı ifade edilen açıklamada, “Yanında 20 cm'lik bıçakla buluşmaya gelen erkeğin, cinayeti duygusal çöküntü ve hiddet ile gerçekleştirdiği, bıçağı yanına tedbiren almış olduğu, barışma gerçekleşseydi cinayeti işlemeyeceği gibi gerekçelerle cinayetin tasarlayarak gerçekleştirilmediği yönünde karar verdi. Karara 14 erkek hakim imza attı. Kararda, ‘maktulün kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi  altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği’ ifadeleri yer almıştır” sözlerine dikkat çekildi.   ‘Evlilik teklifini reddetmese öldürülmeyecek’   Açıklamada, "erkeğin aslında kötü bir niyeti olmadığı, kadınla evlenmek istediği, kadının ısrarla ayrılmak istediği, erkeğin duygusal çöküntü yaşamasına kadının neden olduğu, erkeğin yanında tedbiren! getirdiği bıçağı kullanmak zorunda kaldığı için öldürüldüğü, evlilik teklifini reddetmese öldürülmeyeceği” gibi ifadelerle kadının suçlandığının altı çizildi. Açıklamada, “Bu ve bunun gibi tespitleri yapan hukukçuların hemcinsleri olan erkeklerle bağ kurdukları, empati yaptıklarının farkındayız. Pozitif yükümlülüğü ile kadın cinayetlerini azaltmak için gerekli önlemleri almasını, eril zihniyetle mücadele etmesini beklediğimiz devlet, kadınların kazanımlarına saldırarak kadınlar için çok önemli olan İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırarak zihniyetini gösteriyor. Bu zihniyetin etkisindeki erkek yargı ise kadınların yaşam hakkını korumak yerine kadınları öldüren erkeklere daha az ceza verebilmek için hukuku eviriyor çeviriyor yasayı erkeğin lehine yorumluyor ve hayatları yok eden erkekler her seferinde beraat veya ödül gibi cezalar alıyor ve yeni cinayetler için cesaretlendiriliyorlar. Kısacası erkek öldürüyor, yargı aklıyor ve devlet koruyor” denildi.   ‘Üniformalıların şiddetine son vermek için mücadelemizi büyüteceğiz’   Kadın katliamlarını aklayan ataerkil yargının kararlarını tanımadıkları vurgulanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Kendisine sistematik şiddet uygulayan ve para karşılığı başka erkeklere pazarlamaya çalışan eşi Hasan Karabulut'a karşı özsavunmasını gerçekleştiren Çilem Doğan’a verilen cezayı kabul etmediğimiz gibi üniformalı yargının Musa Orhan’a verdiği beraat kararını, Ekin Wan’ın çıplak bedenini teşhir edenleri koruyup hukuktan yoksun dosyalarla Kürt kadın aktivistlere ağır cezalar yağdıran yargı kararlarını da kabul etmiyoruz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu son kararının altında imzası olan hakimler bundan sonra Türkiye'de kadına karşı işlenen suçların objektif olarak azmettiricileri ve kadın katillerinin savunmalarının yol göstericileridir. Buradan bir kez daha haykırıyoruz, erkekleri cinskırımına adeta azmettiren cezasızlık politikalarına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadın cinayetleri politiktir demekten vazgeçmeyip bir kadının daha yaşamdan koparılmaması için alanlarda ve her yerde olacağız. Kürdistan illerinde üniformalıların şiddetine son vermek için mücadelemizi daha da büyüteceğiz. Erkek egemen zihniyetini yaşamın tüm alanlarından süpürüp,  eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir dünyayı kurana kadar da haykırmaya devam edeceğiz.”