Ayla Akat Ata duruşmada Kürtçe şarkı seslendirdi 2022-03-01 12:55:42   ANKARA - Kobanê Davasında savunma yapan Ayla Akat Ata, “Welatême Kurdistane” parçasını seslendirerek, “Ben şarkıyı söylerken sayın üye size döndü ve belki de müdahale etmenizi bekledi. Bundan korkmamanız gerekiyor. Savunmamda rastlayacaksınız bu tür şeylere” dedi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 10’uncu duruşması 2’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülmeye başlandı.   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına HDP Ankara il ve ilçe örgütleri, HDP’li milletvekilleri ile çok sayıda avukat katıldı.    Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.    Polisler silahlarıyla salonda    Çok sayıda polis, asker ve jandarmanın bulunduğu duruşma salonunda, avukatların önünde oturan polislerin silahlarını gösterecek şekilde durması dikkat çekti.    Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, mahkeme başkanı dosyaya eklenen evrakları okudu.    Ardından savunması yarım kalan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata savunmasını sürdürdü.    ‘Tanrı olma niyetinde değiliz’   Mahkeme başkanının dünkü oturumda Ayla hakkında ifade veren Hermes kod adlı gizli tanığın ifadelerini okuması ve Ayla’dan bu yönlü savunmasını istemesi üzerine Ayla savunmasına kaldığı yerden devam etti. Hermes isminin Yunan Mitolojisinde Zeus’un haberci tanrısı olduğunu ifade eden Ayla, kendilerinin tanrı olmaya niyetli olmadığını kaydetti. Heyetin savunmasını bitirmeden gizli tanık beyanını öne sürmesini eleştiren Ayla, “Dün savunmamı bile bitirmemi beklemeden Hermes’in ifadelerini okudunuz. Ben de mahkemenin bu tanık ifadesini ne zaman hatırlatacağını merak ediyordum. Savunmamın sonunda bunu sorabilirdiniz ama siz bunu beklemeden savunmam devam ederken önüme koydunuz. Keşke bekleseydiniz ve 2 gün sonra belirtseydiniz” dedi.    Reşadiye olayı   Oslo Süreci, Habur krizine dün değindiğini hatırlatan Ayla, “Biz Habur’da kaybettik. O yüzden muhalefet partileri ‘Habur da Habur’ diyor. Evet bizim özeleştiri vermemiz gerekiyor. Ne bizim ne de devletin çağrısıyla sokağa dökülen bir halk yoktu. Halk kendiliğinden sokağa döküldü. Tıpkı 6-8 Ekim gibi. İnsanlar gözyaşları içinde sokağa döküldüler. Kırsaldan inenler kıyafet değiştirdi ve bu sürecin tamamı devlet bilgisi dahilinde yaşandı. Bir diğer Reşadiye olayı var. Reşadiye’de örgütün gerçekleştirdiği ve 7 askerin yaralandığı bir olay var. Dönemin krizlerinden biri olarak karşımızda duruyor. ‘Savaştır, herkes ölür’ denir. Ama bu olayın Tokat Reşadiye’de olması bir krizdir” ifadelerini kullandı.   İmralı protokolleri   İmralı’da yapılan görüşmelerin ardından kaleme alınan protokolleri olduğunun söylendiğini kaydeden Ayla, “Biz bu sürecin tamamını bilmiyoruz. Çok az kısmını biliyoruz. Bizim taraf olduğumuz kısım sadece diyalog kısmıydı. Keşke halkı da katabilseydik. İlk protokol başlığı ‘Kürt sorunun demokratik çözümü için eylem’ başlığı. Bu protokolde yer alan başlıklarla çözüm oluşacaktı. İkinci bir protokol ise ‘Toplumsal barış’ başlığıydı. Bir diğeri ise başta ‘Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların çözümü için bir konseyin kurulması’ başlığıydı. Üçündü protokolde ise ‘Türkiye'de temel sorunların demokratik yöntemlerle çözüm’ başlığı” diye belirtti.    ‘Anadilinde eğitim isteyen kimse terörist olmaz’   Kürt sivil toplum örgütü olan Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) daha sonra illegal ilan edildiğinin altını çizen Ayla, “Anadilinde eğitim isteyen kimse terörist olmaz. Statü istediği için kimse terörist olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde bu böyle olmaz ama Türkiye’de bunu dile getiren kesimler terörist ilan ediliyor. Önemli olan demokratik yol ve yöntemlerle bunun istenmesi. Bugün Türkiye’de özerklik, federasyon isteyen yok mu? Var. Ama Kürt siyasetçiler terörist ilan edilmesi. Önemli olan kimin ne istemesi değil kimin neyi ne kadar başardığıdır. İnsanlar konuşacaklarsa önce konuşacaklarından kaynaklı yargılanmamalı dedik. Yeni Anayasa’nın kurulması öyle kolay değil. 6 siyasi parti oturup fikir oluşturacak biz de ‘destekliyoruz’ diyeceğiz. Yok öyle bir şey. Biz her zaman doğrudan ve hakkaniyetten yana olacağız” şeklinde konuştu.    ‘1993’ten bu yana gelişen uzun bir tünelimiz var’   Ayla sözlerini şöyle sürdürdü: “Taraflar aynı süre içince taslaklarda zikredilen Adalet Komisyonu için çalıştılar. İsim önerileri yapıldı ama isimler çok önemli değil. Muhatap olacakları halk onlara yol gösterecekti. Taraflar 2011’in Haziran ayının ikinci yarısında bir araya gelecekti. Silvan olayı oluyor ve görüşmeler bitiyor. Görüşmenin büyük krizlere rağmen yaklaşık 3 yıl sürmesi önemlidir. Ortada bir tünel var. Tünelin sonundaki ışığı gördüğümüz için sonuna ulaşmaya çalışıyoruz. Diğer bir mesele protokollerin metinlere dönüşmesiydi. Bizim 1993’ten bu yana gelişen uzun bir tünelimiz var.    Devletin çözüm için bir ajandasının olması gerekiyor   Bu süreçte devlet örgüt ile bizzat görüşürken İmralı’da Öcalan ile de görüşmüştür. Eğer bu ülkenin en acil sorunu Kürt sorunuysa devletin bu çözüm için bir ajandasının olması gerekiyor. Ancak çözümü isteyenler kadar istemeyenler de var. Görüşmelerin yapılacağı süreçte Silvan saldırısı gerçekleşti.       Ölüm haberleriyle uyanmak bu ülkenin kaderi olmamalı   Ecevit Kılıç’ın ‘Yeni Derin Devlet’ diye bir kitap yazdı. Sabri Ok’un da içinde bulunduğu ve yine itirafçıların da olduğu bir günü anlatır. ‘Eski derin devlet vardı ve yeni derin devlet de vardı’ diyor. Burada Gülen cemaatini kastediyor. Roboski’den de bahsedilir. Roboski’nin faillerinin bulunması noktasında halkımıza bir özeleştiri borcumuz var. Yerini ne kadar bulur bilmiyorum ama yeterince çabalayamadık.”    Ayla ardından Hasan Cemal’in istemesi üzerine Roboski katliamı üzerine kaleme aldığı yazıyı okudu. “Sabahları ölüm haberleriyle uyanmak bu ülkenin kaderi olmamalı” diyen Ayla, Savaş karşıtlığına dikkat çekti.      ‘Kürt sorunu jeopolitik denklemi değiştirdi’   Ayla, “Hükümete yakın kaynaklar ve birçok kişi 2012 yaz aylarında yaşanan o süreci Türkiye’de o güne kadar yaşanmamış olarak değerlendiriyor. Oslo süreci başarısız olunca görülmemiş bir şey yaşandı ve faturasını biz ödedik. Kürt sorunu jeopolitik denklemi değiştirmiştir. Kürtler Temmuz 2012’de Rojava'da yaşadığı yerlerin yönetimini ele geçirdiler. Kantonlar var orada. Şengal’den Türkiye’ye göç süreci yaşandı. Ve ülkede mülteci kampları kuruldu. En büyük kamp da Nusaybin’de oluştu. Bunun yanı sıra Irak’ta da Newroz kampı vardı. Orayı görmeye gittiğimizde korkunç görüntülerle karşılaştık ardından ise bunları raporlaştırdık” dedi.   ‘Sürecin en anlamlı çalışması Akil İnsanlar Heyeti’   Gizli yürütülmesi gereken İmralı görüşmelerinin Yıldıray Oğur tarafından paylaşıldığını ifade eden Ayla, “Biz henüz Ada’ya varmadan Yıldıray Oğur bizim adaya gittiğimizi yazdı. Böylece gizli kalması gereken görüşme kamuoyu tarafından öğrenildi. Sürecin yine kamuoyu bilgisi dahilinde gerçekleşmesi de önemli. Burada sürecin en anlamlı çalışması Akil İnsanlar Heyeti. Sonrasında çok şey yazılıp çizildi ama benim için çok anlamlı. Ülkenin 7 bölgesine gidildi. Yarına bir yol gösterme ve birikimi açısından önemliydi. Akil İnsanlar Heyetinin görev süresi önce bir ay ardından ise iki ay olarak düzenlendi. Bu süreçte tarafların güvensizliğini giderme aracı yürütüldü” dedi.    ‘Savaşın 40 yıllık süresi bile özgünlüğünü ortaya koyuyor’   Çözüm sürecinin özgün bir diğer adımının parlamentoya sunulan ve 6151 sayılı “Terörün sonra erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması” isimli yasa olduğunu söyleyen Ayla, “Yıllardır bir arada yaşayan iki halk olarak bu savaşın 40 yıllık süresi bile özgünlüğünü ortaya koyuyor. Hiçbir tasarlanmış barış modelini alıp kullanacak değiliz, bize özgün olacak. Bu yasa bu anlamda önemliydi. Dünyanın bütün coğrafyalarında süreçlerin başarısız olması durumunda taraflara hukuki sorumluluk doğmuştur ancak bu yasa bu sorumluluğu kaldırıyordu. Fezlekelerin hazırlanmasını engelliyordu bu yasa. Biz bugün faaliyetleri nedeniyle yargılanıyoruz da hükümet yargılanmayacak mı? Geçtiğimiz günlerde Meral Akşener sürece dair ‘İktidara gelirsem Erdoğan’ın, onların fezlekesini de ben hazırlayacağım’ dedi. Bu yasa olduğu sürece fezleke hazırlanamaz” diye belirtti.    Çözüm süreci ve 6151 sayılı yasa    Sürecin ilk olumlu etkisinin akan kanın bir süreliğine durması olduğunu vurgulayan Ayla, bu tespitin parlamento tutanaklarında da olduğunu ifade etti. Çözüm sürecini resmiyete taşıyan 6151 sayılı yasanın içeriklerine değinen Ayla, “Çözüm süreci çok boyutlu bir süreçtir ve atılması gereken yeni adımlar atılabilir. Yeni düzenlemelerin çıkarılmasını zorunlu kılar. Çözüm süreci ilgili kurumlar tarafından yürütülmektedir. Sürece ilişkin yasal bir düzenleme yapılması gerekir. Bir hukuk devletinde çözüm süreci çerçevesinde kişinin ceza tehdidi amacı taşıması kabul edilemez. CHP ve MHP bu yasaya ciddi bir muhalefet ettiler ve saldırgan bir tutum sergilediler” dedi.   ‘Genelge 2 Ekim’de çıktı ve 6 Ekim’de sokaklar karıştı’   Çözüm süreci kapsamında Bakanlar Kurulu tarafından 2 Ekim 2014’te çıkardığı genelgeyi anımsatan Ayla, “Bu tarih kaosun yaratıldığı süreçten 4 gün önce çıkarılıyor. 6-8 Ekim’den 4 gün önce. Bugün nasıl burada olmamız çözüm sürecinden bağımsız değilse, 6-8 Ekim de bağımsız değil. O dönem paramiliter güçler devreye girdi. Genelge hayata geçirilmedi. Genelge 2 Ekim’de çıktı ve 6 Ekim’de sokaklar karıştı. 1 Kasım 2014 Dünya Kobanê gününde AA’nın verilerine göre 14 bin insan Batman’da sokaktaydı. Her kentin Kobanê Şehitliği vardı. Ve tek bir insanın burnu kanamadı o mitingde. 6-8 Ekim’den sonra da çözüm süreci bitmedi. Diğer nedenlerle birleşince süreç bitti. Sorunun muhatabı olacak tüm kurumlar var. Yürütmenin tüm organları bu sürecin içinde olacak. Sağlanabilseydi müthiş bir organizasyondu. Genelgenin 5’nci maddesi kurullar arası izleme ve kurulacak kurulların organizasyonunu sağlanmasıdır. Bu kafa yorularak ortaya çıkan bir genelgedir. Bir sonraki çalışmasın yapılması beklenirken çatışma sürecinin yaşanması bu süreci bitirdi” şeklinde konuştu.    ‘Yapılan yanlışlardan dönülmeli’   Meclis’te kurulan çözüm komisyonuna dikkat çeken Ayla, bu komisyonda CHP ve MHP’nin yer almak istemediğini hatırlattı. Parlamento dışında çözüm yeri olmadığını ifade eden Ayla, sözlerine şöyle devam etti “CHP ve MHP dokunulmazlıkların kaldırılması noktasında AKP’nin yanında yer aldı. ‘Dokunulmazlıklar kaldırılsın’ dedi ama komisyonu üye bile göndermedi. Pratiğe bakarız biz. Yapılan yanlışlardan dönülerek ülkenin geleceğine dönülmesi gerekiyor. Anlaşmaya varılamayan nedenlerle süreç başarısızlıkla sona erdi. Dönüp geriye baktığımızda bir anlaşmazlık konusu olmaması gerekiyormuş. Biz 3 Ocak’ta başladığımızda Anayasa komisyonu çalışmalarını bitirmek üzereydi. Ardından Bakanlık tartışmaları süreci kilitledi ve çalışamaz hale getirdi. Bu süreçte tarafların üzerine düşen sorumluluğu yerine getirip getirmediği denetlenmedi. 2014’te daha önce görmediğimiz bir süreçle karşılaştık.”   ‘Kadınların bu sürece katkı sunması engellenmiştir’   Bu sürecin bir de kadın boyutu olduğunun altını çizen Ayla, “Biz adaya bizzat gidenler olarak 3 kadındık ama arkada birçok kadın var. Afet Hanım (MİT Müsteşar yardımcısı Afet Güneş) da hükümetten doğru süreçte yer alan kadınlardandı. Biz sızdırılan görüşme kayıtlarından anlıyoruz ki, kadınlar boyutuyla da devam eden bir süreç yoktur. Kadınların bu sürece katkı sunması engellenmiştir” dedi.     ‘Sürecin önemli gündemi Rojava’   Rojava’nın çözüm sürecinin başından beri en önemli gündem olduğunun altını çizen Ayla, 2011’deki bu sürecin Anayasa tartışmalarının yaşandığı bir süreç olduğunu kaydetti. Ardından Ayla Rojava’da o dönem sürdürülen savaşa ve Rojava sürecine değindi.    ‘Sayın Öcalan bizim başımıza bir şey geleceğini tahmin ediyordu’   Çözüm sürecinin başarısızlığını konuşurken temel faktörleri de ele almak gerektiğine dikkat çeken Ayla, çatışma sonrası barış döneminde tarafların güvenliğini sağlayacak ve bunu mümkün kılmanın barış inşasında ne kadar kritik bir rol oynadığını gördüklerini kaydetti.    Daha sürecin başında Paris Katliamı’nın yaşandığını anımsatan Ayla, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çözüm isteyenler vardır, istemeyenler vardır. Bunların tamamı yazılıp çizildi. Ben nasıl ki bu süreçte az çalıştım diyorsam devlet içindekiler de demek ki az çalışmış ki süreç başarısızlıkla sonuçlandı. Yine Gezi Eylemlerinin vuku bulduğu süreçte de çözüm sürecine denk geliyor. Sayın Öcalan bizim başımıza bir şey geleceğini tahmin ediyordu. Nitekim Paris Katliamı yaşandı. 17-25 Aralık operasyonları da bu süreçte yapıldı. En ciddi kırılma 2013-2015 yılları arasında yaşandı. Çünkü ilk defa çözüme bu kadar yakındık. Hepimiz tam anlamıyla içeriğini, detaylarını bilmesek de bir sürecin yürüdüğünü biliyorduk. İktidarda kalma kaygısıyla halkın çıkarlarını elinizin tersiyle itersiniz.  Bazen masalar bir bütün devrilir bazense kurulur. Süreci toplumsallaştırabilmiş olmalıydık. Biz kadınlar olarak bir komisyon kurduk. Ben Ardahan dosyasından bu nedenle yargılanıyorum. Çözüm sürecini koruyabilirdik ama bu zehirlenmeyi engelleyemedik. Öcalan’ın çağrısıyla İŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarının sona ermesiyle halk sokağa dökülmesiyle saldırı püskürtüldü.”    Kürtçe şarkı okudu    2015 seçimlerinin ardından yapılan Batman mitingini hatırlatan Ayla, mitingde herkesin bildiği bir Kürtçe ezgi seslendirdiğini ve görüntülerin de kayıtlarda olduğunu söyledi. Batman mitinginde seslendirdiği “Welatême Kurdistane” şarkısını duruşma salonunda da seslendiren Ayla, “Ben hiçbir mitingimizde Türk bayrağının açıldığını görmedim. Ama 2015’te Batman mitinginde Türk bayrağı vardı. HDP bayrağı ve kesk u sor û zer de vardı ama Türk bayrağı vardı orada. Seçim sonrası yaptığımız mitingde örgütün bayrağı, Türk bayrağı, sarı yeşil kırmızılar vardı. Bu çok güzel bir görüntüydü. O güne kadar yaşamadığım bir şeydi bu. Beni çok duygulandıran bir şeydi. Ben şarkıyı söylerken sayın üye size döndü ve belki de müdahale etmenizi bekledi. Bundan korkmamanız gerekiyor. Savunmamda rastlayacaksınız bu tür şeylere” dedi.    Duruşmaya bir saat ara verildi.