Ayla Akat Ata: Kürtler bu ülkeye demokrasi getirecek 2022-02-28 18:16:42   ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda savunma yapan Ayla Akat Ata, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın barışa ve ateşkese dair açıklamalarını hatırlatarak, “Kürt sorununun çözümü demokratik yöntemlerle mümkündür. Kürtler bu ülkeye demokrasi getirecek” dedi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 10’uncu duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.    Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz, Keskin Bayındır, HDP’li milletvekilleri,  HDP Ankara il ve ilçe örgütleri ve çok sayıda avukat katıldı.    Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.    Duruşma verilen aranın ardından Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam etti.   ‘Renginizi belli etmeniz adil yargılanma hakkına aykırı’   Ayla’nın savunmasından önce söz alan Ayla’nın avukatı Özgür Erol, “Müdahalelerinizden anladığımız kadarıyla yargılanan siyasetçileri ne şekilde savunma yapacağına yönelik yönlendirdiniz. ‘Ukrayna- Rusya savaşının savunma ile ne alakası var’ diyorsunuz. Savcı binlerce sayfalık PKK-KCK tarihini anlatırken biz dedik mi ki ‘Bunlar bizi ilgilendirmiyor.’ ‘Bunların yargılananların fail-fiil ilişkisiyle ne alakası var’ demediniz. Siyasi açıklamalar nedeniyle yargılananlar, bu beyanatların çoğu tarihsel açıklamalardır. Tarihsel açıklamalar tek başına cımbız gibi çekilerek buraya konulamaz. Öncesine ve sonrasına bakılır. Bizim iddiamız şudur. Ayla Hanım’ın temsil ettiği görüş, kişisel ve siyasal olarak yaptığı ana vurgu barışa dairdir. Bunları ortaya koymak zorundayız. Siz ‘biz bunları böyle ele almıyoruz’ deyip arkanıza yaslanıp, dinlemeyebilirsiniz ama biz bunları anlatmaya devam edeceğiz. Yargılanan bir siyasetçidir. Burada bir şiddet vurgusu var mıdır yok mudur? Bunun aksini burada ortaya koymak zorundayız. Müvekkillerin bu savunma anlayışlarına müdahale etmemenizi diliyoruz. Sabahleyin bu duruşmanın neden bu kadar gergin başladığının da bizim için bir izahatı yoktur. Eğer dinleseydiniz Gültan Hanım, Aysel Hanım hakkında doğrudan tanıklığını anlatacaktı. Acil durumlara dair bir yaklaşım sergilemeye çalışıyoruz. Renginizi belli ederek yaklaşmanız adil yargılanma hakkının yok olması demektir” dedi.   Gültan Kışanak’a söz verilmedi   Avukatın taleplerine ilişkin ara karar oluşturan mahkeme başkanı, CMK’nın 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının H bendine göre savunmanın suçlarla alakalı olması gerektiğini ve avukat beyanına göre Aysel Tuğluk hakkında söz almak isteyen Gültan Kışanak’ın beyanda bulunmasına yer olmadığına karar verdi.   Avukatlardan karara itiraz   Söz alan dava avukatı Kenan Maçoğlu da, “Siz sadece bizim beyanlarımız üzerine bir ara karar oluşturdunuz. Biz sadece bir tahminde bulunduk belki duruşma düzenine ilişkin söz alacaktı Gültan Kışanak” dedi.   Hakikat hakkı    Ardından savunmasını sürdüren Ayla, “Mayıs ayındaki oturumda yargı bağımsızlığından bahsetmiştim. Ama ne yazık ki sizi tanımak isteyen bizleri tanımamakta ısrarcısınız. Burası hala bir yargılama makamı. Bizim sözlerimiz zapta geçecek, tarihe geçecek. Siz yine istediğiniz gibi ara karar oluşturacaksınız ama bırakın biz sözlerimizi söyleyelim. Hakikati açığa çıkarma zorunluluğunuz var. Hakikati bilme hakkı hukukun üstünlüğünü bilmedir. Toplum sadece A-Haber’in hakkımızda yaptığı haber ve analizlerle mi bilgi sahibi olacak. Bu nedenle hakikat hakkından söz ediyoruz. Anayasada hakikat hakkı tanınmış değil. Hakikati bilme hakkı doğrudan insan onurunu koruma ilkesidir. AYM’ye bu tanım bilirkişiler tarafından sunulmuştur. Toplumun yalanlara karşı hakikati bilme hakkı vardır. Hakikate el konuluyor. Bu dosyadaki hakikat nedir? Hakikat 6-8 Ekim 2014’te paramiliter güçlerin sokakta devrede olduğudur. Parlamentoda araştırma önergeleri verdik ve her yıl araştırın diyoruz ama araştırılmıyor. Peki toplum hakikate nasıl ulaşacak? Toplum olayın failleri ve azmettiricileri olarak bizi bilecek. Bizim baktığımız yerden bir yargılama gerçekleşsin istiyoruz” şeklinde konuştu.    ‘Yargı önünde olmamızın nedeni Kürt sorununun çözümsüzlüğü’   Yargı önünde olmalarının temel nedeninin Kürt sorununun çözümsüzlüğü olduğunu kaydeden Ayla, “90’lardan bu yana devam eden bir süreç var. Ama 90’lardan sonrası daha yakın bir tarihtir. Cumhuriyetin kurulmasından bu yana gelen bir süreç var. Bizi anlamanız ve tanımanız için yapıyoruz bunu” ifadelerini kullandı. Tarihçi Feroz Ahmad’ın yazılarını örnekleyen Ayla, kadın üzerine yazdığı yazılara da dikkat çekti. Feroz’un, “Ağır bir sorun vardır. Doğu ve Güneydoğu’da bir sorun vardır. Türkiye’de generaller Kürt sorununu çözmek istemiyor” sözlerini anımsatan Ayla, “Bunları 1995’te yazdı. Biz generalleri geçtik artık siviller iktidara el koymak istiyor. Yapılan darbe girişiminin sadece erken olduğu için başarısız olduğu ifade ediliyor. Türkiye’nin demokratikleşme sorunu vardır” şeklinde konuştu.    Ayla sözlerini şöyle sürdürdü:   “1980 Darbesi ve daha sonra 1984’te başlayan PKK’nin silahlı eylemler yapması ve sonrasını birlikte değerlendirmek gerekiyor. Biz bu muhasebeyi yapamadan geleceğimizi inşa edemeyeceğiz. Geçmişin muhasebesini yapmak her koşulda zorunludur. Sorun hala devam ediyor. Sorun diyorum çünkü 1924’ten bu yana bu sorun devam ediyor. Bu bir kısım egemenin aldığı karar ve uygulamaya koyduğu konseptin parçasıdır.    SHP’den HDP’ye   Şiddetin konu olduğu bir Türkiye gerçeği var. Biz ne yapmak istersek isteyelim bu şiddetle karşı karşıyayız. Diyaloğa hayır diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ahmet Türk’ün de içinde olduğu ve bölgeden seçilen Kürt siyasetçiler var. Bunlar Paris’te yapılan bir Kürt konferansına katılıyor. Burada sadece dinleyiciler, konuşmacı değiller. Ancak konferansa katıldıkları gerekçesiyle 7 milletvekili partilerinden, SHP’den ihraç ediliyor. O gün orada konuşmacı olarak konferansa katılan Doğu Perinçek, ‘Siz karışmayın. Bunu Kürt ve Türk halkıyla biz çözeriz’ dedi. Dinleyici olarak katılan milletvekilleri partilerinden ihraç edilirken, konferansta konuşan Doğu Perinçek ise hükümetin küçük ortağı. Tabi ihraç edilen milletvekilleri de boş durmadı. ‘Herkesi ilgilendiren bir sorunu görmezden gelmenin kimseye faydası olmaz. Toplantıya katılmayı görev biliriz’ dedi. SHP’den ayrılanların yeni bir parti kurma süreci oldu ve bugüne gelen bir süreç var.”   ‘Kürtler bu ülkeye demokrasi getirecek’   Ayla HEP’ten DEP’e ve HDP’ye gelen süreci anlattı. Bu yargılamanın toplumsal barışa vesile olmasını dileyen Ayla, “Bizim kaderimizi yaşayan Refah Partisi gerçeği de var. Kürt siyasetçileri hapse atmakla, partilerini kapatmakla, dokunulmazlıklarını kaldırmakla Kürt sorunu çözülmedi. Hala devam ediyor. Orhan Doğan, ‘Toplumsal uzlaşmayı istemeyen kimselerin televizyonlarında teşhir edildik, yargılanmadan suçlu olduk. Mitinglerde linç edilmesi gereken insanlar olduk. Bugün birileri bizi yargılayabilirler. Düşüncelerimizi mahkûm edemedikleri için ellerimize kelepçe de vurabilir. Ancak asıl bölücü olan seçilmişleri hain ilan edenlerdir. Asıl bölücü olanlar Türkiye’nin bir bölgesini farklı diğerlerini farklı yönetenlerdir. Kürtler bu ülkeye demokrasi getirecek. Bu bizim namus borcumuz. Ben size demokrasi ortamını sağlayamadığım için özür dilerim. Bizler hala halkımızdan özür diliyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Milletvekilleri ‘Kürdistan’ kavramını kullanamıyor’   Kürt sorununun çözümüne işaret eden Ayla, “Kürt sorunu hem sınır ötesi, hem bölgesel hem de uluslararası bir sorun. Egemenlerin sınırları içinde yaşayan Kürtlerin kaderi, dönemin siyasi süreçleri doğrultusunda belirlendi. Bu coğrafyayı Kürdistan olarak adlandırmamız sadece bizim tanımımız değil. Yaşadığımız coğrafya Mezopotamya ve Anadolu, Kürdistan’dır. Ancak Kürdistan dediğimiz anda yargılanıyoruz. Parlamentodaki arkadaşlarımız coğrafi bir terim olarak Kürdistan tanımını kullanamıyor. Mevlüt Çavuşoğlu, bütçe görüşmelerinde ‘Biz sadece sınırlarımızda yaşayan Kürtlerle değil Irak’ta, Suriye’deki Kürtlerin sorunlarıyla da ilgileniyoruz’ dedi. Evet biz de sadece sınırlarla sınırlı değildir diyoruz Kürt sorunu. Parlamentoda milletvekilleri şu an ‘Kürdistan’ kavramını kullanamıyor. Biz kullanabiliyorduk. Bizim dönemimiz daha iyiydi. Bir dönün kendi tarihinize bakın. Lazistan’ı, Kürdistan’ı orada bulacaksınız. Kürt meselesi Türkiye, Irak, İran ve Suriye arasındaki ilişkilerin ana dinamiklerinden biri olmuştur. 2003 Irak ve 2012 Suriye’de olduğu gibi Kürtlerin sosyo politik değişimleri diğer ülkelerdeki dinamikleri değiştirir” dedi.    ‘Çözüm demokratik yöntemlerle mümkün’   PKK’de ideolojik değişimlerin söz konusu olduğunu dile getiren Ayla, şunları ekledi: “Öcalan, İslam’ı mücadele dini olarak tanımlıyor. Böylece PKK’nin dine dair düşüncelerine net tanım konuldu. Ardından kadın özgürlüğü konusunda ciddi bir yol kat ettiğini görüyoruz. Eğer biz bugün Türkiye ve dünya kamuoyuna ‘Kürt sorununun çözümü demokratik yöntemlerle mümkündür’ diyorsak ve 4 madde sunuyorsak, bizim taleplerimizle PKK’ninki uyuşuyor diye kim kazanmış oluyor? Şiddetin tarafı olarak değişen bir PKK söz konusu. Yapılmak istenen ‘Hepiniz aynısınız.’ Hayır aynı değiliz. DTK konusunda çok sayıda açıklama yapılmış. PKK’nin yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar var. Bunları okudum iddianameye girdiği için ve iyi de oldu. Bu kadar PKK gündeminde olduğumuzu bilmiyordum. Bu başarılarımızın da bir göstergesi.”   ‘1993 PKK’nin ilk ateşkesi’   Bu dosyanın çözüm arayışından çok intikam alma arayışı olduğunun altını çizen Ayla, “Öcalan müzakereler sürecinde devlet yetkililerine ‘Biz 1993 yılından beri devletle görüşüyoruz. Bunun bir farkı olacak mı’ diye sordu. 1993 PKK’nin ilk ateşkesi. Sayın Öcalan’ın ilk ateşkese dair yaptığı ve Sabah, Hürriyet gibi gazetelere konu olan açıklaması var. Sayın Öcalan, ‘Bu savaşa son verip masaya oturalım. Bunu mümkün kılabilmek için ateşkese ihtiyaç duyuyoruz. PKK’yi meşru bir partiye dönüştürmek istiyoruz. Siyaset yapma izni istiyoruz. Eğer Kürtler için bir sorun oluşturuyorsa kenara çekilmeye hazırım’ diyor” sözlerine dikkat çekti.   ‘Hakikate ulaşmak için çaba sarf etmek gerekir’   Kimsenin egemenlik hakkına kastı olmadığını vurgulayan Ayla, bu dosyada çıkan kararların uygulanmadığını gördüklerine değindi. Ayla, 1999’da alınan erken seçim kararını da anımsatarak şunları kaydetti: “Yolsuzluklar açısından birilerinin konuşması açısından süreç o kadar benzer ki. Hakikate ulaşmak için çaba sarf etmek gerekir. Cezaevi koşullarında bunu yapmak pek mümkün değil ama dosyanın hakikatle bağının kurulmasını istiyorum. Sadece silahların susmuş olması çözüm için yeterli değil. PKK’nin silahlı liderlerinden Hacı Murat ile görüşmüştük. Nasıl değerlendirdiklerini sormuştuk ve ‘Çözüm sürecinin en büyük garantörü halktır. Halk varsa çözüm vardır’ dedi. Öcalan, ‘Demokratik Cumhuriyet’i tanımladı. Demokratikleşme için Kürtlerin haklarının verilmiş olmasını ve bunların sağlandığı oranda PKK’nin dağdan ineceğini belirtti. Şiddetin sürmesini isteyen güçlerin kazandığı bir süreç. Bu sürecin en önemli gelişmesi sınır ötesine çekilmesi. Bizim görüşmelerimizin devam ettiği süreçte de PKK sınır ötesine çekilmişti. Öcalan, ‘Türkiye’de şiddet ve çatışma ortamı insan hakları önünde engel teşkil etmektedir. Bu nedenle PKK’nin 98’den bu yana tek taraflı sürdürmeye çalıştığı ateşkesin karşılıklı olması çağrısında bulunuyorum. Ulusal ve uluslararası hükümet kuruluşlarının da olumlu anlamda çağrıya uymaları çağrısında bulunuyorum’ dedi. Ardından güçler sınır dışına çekildi. Bu süreçte beklentiyi karşılamasa da bir pişmanlık yasası çıkarıldı. Bu gelişmeler sonucunda dağdan iniş sağlanmasa da büyük oranda militanlar sınır ötesine çekildi. Bir diğer gelişme ise Barış Grubu’nun Türkiye’ye gelmesiydi. Biri dağdan biri ise Avrupa’dan gelen 2 grup vardı.   TRT 6   TRT 6 çıkarıldı. Kürtçe kanal olsa da Türkçe alt yazı yapıldı. Kültür uyuşmazlığından kaynaklı bazı kelimeler tam karşılığını bulmaz ve çevrildiğinde de yanlış anlaşılır. Bunu anlatan ve şiddet mağdurlarını anlatan çok güzel bir skeç vardı. O dönem ‘ülke bölünür’ diye TRT6’in çıkmasına en çok şu an iktidarın ortağı olan Devlet Bahçeli tepki göstermişti. Ama gördük ki ülke bölünmedi. Bu kanalda Payîz diye bir program var. Bizim seçilmişlerimize yönelik ağır hakaretler eden bir program. Üstelik bunu bizim halkımıza karşı yapıyorlar. Ama yine dengbêj gibi güzel programları da var. Kendi dilimden dengbêj dinleyebilmek güzel. Bizim kendi anadilimizi kurslarda öğrenmek durumunda kalmış olmamız Türkiye’nin demokrasi karnesinde olumsuz bir gelişme. OHAL’in kaldırılmasıyla birlikte varlığı sona ermedi. OHAL hala devam ediyor. Önemli olan OHAL’in hangi sınırlar çerçevesinde yaşadığına izin verilmiş olmasıdır.”   ‘Yargılanmama gerekçe Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istememdir’   90’larda yapılan köy yakmaları sonucunda köylerinden çıkarılan Kürtlere dikkat çeken Ayla, “İnsanlardan OHAL’in ardından yeniden dönmek istese de dönemedi. Yargılanmama gerekçe olarak sunulan barışı ve çözümü istemek ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istememdir” dedi.    Abdullah Öcalan’dan 10 maddelik öneri   Ayla, “2002’den beri devam eden bir iktidar var. Bu bir avantajdır. 20 yıl boyunca sürece ve gelişmelere tanıklık etmek bir avantajdır. İstihbaratın tamamı sorunun nasıl çözüleceğini biliyor. Örgüt silah bırakmalıdır bu tartışmasızdır. Ama karşılıklı olarak atılması gereken adımlar vardır. Güven durumunun oluşması gerekir. Bu süreç içinde gördüğümüz diğer önemli bir gelişme Abdullah Öcalan’ın avukatlarına verdiği 10 maddelik çözüm önerisi. Öneride köy korucularının dağıtılması, geçmiş ve yüzleşme komitelerinin oluşturulması, barış ve demokrasi komitelerinin kurulması gibi başlıklar vardı. Bu öneri hükümet tarafından kabul görülmedi. Ardından süreç sona erdi. Ve bir kez daha barış fırsatı kaçmıştır” ifadelerini kullandı.   ‘Öcalan fezlekede neden yok?’   Barışa dair çözüm üretebilecek tek kişinin İmralı adasında olduğunu söyleyen Ayla, “Ben bugün burada konuşabilirim, halka hitap edebilirim ama Sayın Öcalan İmralı’da tutuluyor. Bu nedenle görüşme sağlanmıyor. PKK’nin lideri olma sıfatını taşıdığı için devlet İmralı’da Öcalan’la konuşuyor. Fezlekede hepimiz varız ve fezlekenin başında Öcalan var. Ama hepimizin yer aldığı fezlekede Öcalan yok. Neden yok? Çünkü devletle birlikte yürütülen bir süreç. Devlet ve Öcalan arasında süren bir süreç. Devlet biliyor ki konuşursa birçok şey anlatır. Biz birçok şeyi bilmiyoruz” şeklinde konuştu.   Ayla, partilerine yönelik artan baskılara karşı halk direnişine dikkat çekerken, “Halkın direnmesi, partisine sahip çıkması mücadele azmimizi de pekiştiriyor. Halkın demokratik siyasete olan inancını da ortaya koyuyor. Siyasetimiz yargıya konu olmuş olabilir ama halktaki karşılığı farklıdır. Önümüzde bir seçim de olsa sonucu bellidir. Kürtler artık parlamentoya giriyor” dedi.   Habur süreci    Savunmasında Habur krizine de yer veren Ayla, sözlerini şöyle sürdürdü: “Habur bir krize dönüştü ve biz bunu engelleyemedik. Halkın inisiyatif almasıyla izah edemedik bunu. Diyarbakır'dan Şırnak’tan insanların Habur sınırına akın ettiği ve gecelerce nöbet tuttuğu bir süreç yaşadık. Bu süreç bizim için bir özeleştiridir. Oslo sürecinin en kritik adını Öcalan'ın çağrısı üzerine 2 grup şeklinde Türkiye'ye giriş yaptı. Bu grup diğer gruptan farklı olarak tutuklanmadı. Esasında sorunun çözümü yönünden bir acemilik yaşadığımız bir gerçek. Kimsenin aklına bizim ve devletin de dahil olmak üzere gelen heyetin kıyafetlerini (PKK kıyafeti) değiştirip sınırdan geçmeleri gelmedi. Ama kötü niyetlilerin aklına bu geldi ve ‘PKK’liler kıyafetleriyle sınırdan geçti’ şeklinde yazdılar.”    Hermes kod adlı gizli tanığın Ayla hakkındaki ifadelerini okuyan mahkeme başkanı, savunmanın devamında buna dair de savunma yapmasını istedi.   Duruşmaya yarına kadar ara verildi.