Kobanê Davası ertelendi: Bu iddianame Kürt sorununu çözemez 2022-02-12 08:06:20   ANKARA - Kobanê Davası avukatları  dosyaya konu edinilen PYD’den gelen mailin KNK’nin basın metni olduğunu ifade ederken, siyasetçiler ise Kobanê Davası'nda hazırlanan iddianamenin Kürt sorununun çözülmemesi üzerine hazırlandığı belirtildi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 9’uncu duruşması 8’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda siyasetçilerin ve avukatların tutukluluk incelemesine dair beyanları ile dün akşam saatlerinde sona erdi.    ‘Kitap yazmak devlet bütünlüğünü mü bozuyor?’   Tutukluluk incelemesine dair söz alan Kürt-Pen üyesi Nezir Çakan, dosyada tanıkların dışında hakkında herhangi bir beyan olmadığını belirtti. Tanıkların belirttiği tarihlerde, Türkiye’de olduğunu ve resmi kurumlardaki belgelerini mahkemeye sunduğunu ifade eden Nezir, “Beni ‘devletin birliğini bütünlüğünü bozma’ iddiasıyla tutukladınız. Ben yazdığım kitaplarımla mı devletin bütünlüğünü bozuyorum, tarım işiyle uğraşarak mı devletin bütünlüğünü bozuyorum” diyerek tahliyesini talep etti.    ‘Mercek isimli tanığa dair bir belirti yok’   Ardından söz alan Nezir Çakan’ın avukatı Şehmus Bayhan, Nezir Çakan’ın bu dosya kapsamında beyanlarının alındığını ve müvekkilinin başka dosyalardan yargılandığını ama hiçbir zaman kaçma şüphesinin olmadığını belirten Şehmus, “Tanık beyanları dışında bir beyan yok. Mercek isimli gizli tanığın beyanlarına dayandırılmış ama mercek isimli gizli tanığın olup olmadığı noktasında bir belirtide yok. Bu yüzden müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum” dedi.    ‘Anadilim üzerindeki baskılar burada da gösteriliyor’   Kürtçe savunma yapan ve müştekilere önceki gün soru sormak istediğini ama mahkeme heyetinin izin vermediğini söyleyen HDP eski MYK üyesi Zeynep Ölbeci, “İstemedikleri zaman rahatlıkla mikrofonları kapatıyorlar. Bu da şu anlama geliyor; kendimi ifade etmemin anlamı geliyor. Buda kendi ana dilim üzerindeki baskılar burada da kendisini göstermektedir. Bir daha böyle bir yaklaşımın yapılmamasını talep ediyorum. Kısa bir süre önce Bakırköy Cezaevi’nden geri geldim. Orada iken cezaevine hardisk gönderdiler. Hardiske üç defa bakma şansım oldu. Buraya gelmeye karar verdim, hardiskim Bakırköy cezaevinde kaldı ve onun bana gönderilmesini istiyorum. Birinci hardisk açılmıyordu, ikinci hardiskte  Diyarbakır’da katledilen insanların görüntüleri yer alıyordu” diye belirtti.    ‘Mahkemenin ne istediğini bilmiyoruz’   Mahkeme heyetinin bu dosyayı kapatmak değil komplolarla devam ettirmek istediğine vurgu yapan Zeynep, “AKP ve MHP’yi anlıyorum ama mahkeme heyetinin anlamıyorum.  AKP ve MHP iktidarını devam ettirmek istiyorlar, ama mahkemenin arkasında adalet yazmasına rağmen ne istediğinizi anlayamıyorum. Bundan dolayı ne gizli tanıkları nede dosyada iddia edilen delileri kabul etmiyorum. Bundan dolayı tahliyemi talep ediyorum” diye belirtti.    ‘Hazırlanan iddianame Kürt sorunun çözülmesini istemiyor’   HDP eski MYK üyesi Zeynep Karaman, daha yeni tutuklandığını ve Edirne Cezaevi'nde olduğunu ifade etti. Zeynep, “Edirne cezaevinde iken iddianamenin kısa hali geldi bana. İmkanımız olmadığı için hardisk alamadım ve inceleyemedim. Dün burada olan bir kadın memur cezaevine gönderileceğini söyledi ama cezaevine henüz gelmedi. Dosya üzerinde bir hakimiyetim yok ama bir kaç gündür mahkemeye katılıyorum ve gözlemliyorum. İnsan  her yönden hayretler içerisinde kalıyorum. İnfaz kurumu içerisinde özel bir salon yapılmış ve bu başlı başına dikkat çekici. Arkadaşlarımızın üzerindeki bu yargılama adil değildir. Bizler siyasetçiyiz, çalışmalarımız bellidir, basın bizi takip ediyor, hiçbir şey gizli yapmıyoruz. Demokratik siyaseti kurmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Daha çok kadın sorunları ve eşitliği üzerinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Kürt sorununun diyalogla çözülmesi üzerine duruyoruz. Türkiye toplumunun ve Kürt halkının sorunu bütün halkların sorunudur. Bizlerin ve halkımızın inancı tamamdır. Biz bu sorunun çözümü için uğraşıyoruz ama bu iddianame  bu sorunun çözülmesini istemiyor. Bu kararı alan siyasi iktidarın bir amacı vardır ama mahkeme buna araç olmasın bizim beklentimiz adalet. Mahkeme heyeti buna göre hareket etsin. İddianamede bizi burada tutacak tek bir somut bir delil yok. Bu dosya boş bir dosyadır, hepimizin beraat ettirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.    ‘Demokrasi ve barış sorumluluk ister’   Bir buçuk yıl gizlendiğini ve dışarıdan mahkemeyi takip ettiğini söyleyen Zeynep, “Heyetin demokratik ve adil bir şekilde karar vermesini bekliyorduk. Ama heyet başkanı değiştirildikten sonra umudum kalmadı. Siyasi iktidar tarafından mahkemeye müdahale edildi ve bir an önce davayı bitirmek istiyorlar. İktidar erken bir seçim yapmak istiyor ve bizlerinde engel olmamızı istemediği için düşmanca bir uygulama olarak devam ediyor. Bundan kaynaklı Kürt halkı, Türk halkı, emekçi halkımız için bu davanın kimseye bir faydası yoktur. Bu heyetin artık kendi rolünü oynasın. Demokrasi ve barış sorumluluk ister bundan kaynaklı herkes kendi sorumluluğunu yerine getirsin” sözlerini kullandı.    ‘Tek isteğim adil yargılanma’   HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, başından beri dürüst, adil ve tarafsız bir yargılanma olması gerektiğine inandığını kaydetti. PYD mailini, gizli tanıkların getirildiğini ama bunların tutmadığını dile getiren Pervin, “Tek isteğim adil, yargılanma ve dürüst yargılama yapmanız” dedi.     ‘Sorumluluğunuzu bile yerine getiremiyorsunuz’   İstanbul’dan SEGBİS ile bağlanan Bülent Parmaksız'ın avukatı Gülizar Tuncer söz aldı. 3 kere duruşmaya katıldığını belirten Gülizar, duruşmada polis ve asker yığınağı olduğunu ifade etti. Askeri kışlayı andıran bir ortamın olduğunu dile getiren Gülizar, “Mahkemeniz esasa dair kararı tartışmayacağız. Usule ilişkin gerçek bir yargılama yürütmüyor. Mahkeme heyeti olarak karar ve kaidelere uymuyorsunuz.3 bin 500 sayfalık bir klasör var. Bir evrak yığını var, buna neden ihtiyaç duyuluyor. Bu evrak yığına ile ne amaçlanıyor. Hukuken hiçbir anlam ifade etmiyor.İddianamede sıralanan içi boş kağıtların içini mi doldurmak istiyorsunuz. Siyasi iktidar talimat veriyor, davalar açıyor, talimat veriyor tutuklanmalar uzatılıyor. Erdoğan’dan başta olmak üzere Soylu, Cumhurbaşkanı Yardımcıları seferber oldu. Size düşen sadece onların mahkum ettikleri müvekkilerimizi yargılamak. Ama siz üzerinize düşen sorumluluğu bile yerine getiremiyorsunuz” şeklinde konuştu.     ‘PYD bağlantısı olmayınca KCK ile bağlantı kuruldu’   Önceki gün bir olay yaşandığını ve mahkeme heyetinin çok rahat bir şekilde gizli tanık dinlediğini dile getirdiğini ve ifadeye “yapıştırdık” dendiğine tepki  gösteren Gülizar, “Hukuk dışı da olsa mahkemelerde gizli tanıkların dinlenme usuleri var. İçişleri Bakanlığı, Emniyet sürekli bir biçimde sürekli bu davaya tanık, müşteki bulmaya çalışıyor. Sizin yapmanıza gerek yok, siz hiç olmazsa beli usül yükümlülüklerine uyun. O kadar absürt bir uygulama yapılıyor ki, HDP üyeleri HDP’lileri öldürmekle suçlanıyor. Ölen onlarca HDP’li insanların dosyaları kapanıyor ve bir Yasin Börü’yü herkes tanımaya başladı ama ölen onlarca HDP’lileri kimse tanımıyor insan yerine bile konulmuyor çünkü Kürt oldukları için. İddianamede sanıklar ve eylemler arasında bir bağlantı zaten kurulamıyor. Tutuklu devam kararlarında da aynı şey yapılıyor. Orada illiyet bağı yok ve bunları tartışamıyoruz. Ortada bir delil yok, kağıt parçaları var somut bir delil olması gerekiyor ama oda ortada yok. Nasıl bir intikam anlayışı ki bu noktaya gelinebiliyor. Azmettirme ile ilgili PYD bağlantısı gösterildi. Bakanlar kurulunun PYD ile nitelendirmeleri anlatıldı. Bu kadar açık net ortada iken PYD ile bağlantısı bulunmayınca KCK ile bağlantısı gizli tanıklarla kurulmaya başlandı” sözlerini kullandı.    ‘Heyet yan yollara sapıyor’   Daha sonra söz alan HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay da Çarşamba günü dosyaya yeni eklenen gizli tanığa değindi. Davada hukuk dışı uygulamaların yaşandığını vurgulayan Günay, “Bu tanık beyanı yok hükmündedir ve dosyadan çıkarılmalıdır. Mahkemenin elindeki malzeme artık tutuklulukları daha fazla uzatmaya yetmiyor. Heyet yan yollara saparak ve dosyaya yeni şeyler ekleyerek dosyayı uzatma peşinde. Saray’da yapılan zirve toplantıları, heyetin göstere göstere politik olmayan yöntemlere başvurulması politik direktiflerin olduğunu gösteriyor. Bu toplantı sonrasında Adalet Bakanı Gül istifa etti ve yerine Bozdağ getirildi” dedi. Günay, Saray’da yapılan görüşmelerde Kobanê davası ve AİHM kararlarını Abdullah Gül’ün uygulamak istediğini ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ise karşı çıktığı için değişimlerin olduğunu, İsmail Saymaz'ın köşe yazısına taşındığını aktardı.     ‘Erdoğan’ı iktidara taşıyacak revizyonlara tanık oluyoruz’   Abdullah Gül’ün istifa etmesi ve Bekir Bozdağ’ın gelişini değerlendiren Günay şöyle devam etti: “Bakan Gül konuştuğu her platformda hak, hukuk ve adalet diyen ama aynı zaman hak, hukuk ve adaletin yerlerde sürüklendiği ve bağımsız yargı söylemlerin dışında anlam ifade edenin taşıyıcısı oldu.Türkiye’nin burjuva siyaset arenasında darbeler dahi kabine üyelerinin bir teksiyen düzeyine indiği ve silikleştiği bir dönemden söz etmek mümkün. Yeni adalet bakanı ile Erdoğan rejiminin farklı seslere tahammülü kalmadığının altını çizmek istiyorum. Erdoğan rejimi gizlenemez düzeyde krize tıkanmış durumda. Kırılan yanları restore etmek, su almaya başlamış saray rejimini önlemek ve Erdoğan’ı iktidara taşıyacak revizyonlara tanık oluyoruz. İktidarın görünür geleceği bakımında hukuk gibi fazlalıklardan kurtulmak bütün bunları realize etmek için siyaseti dar bir alanda hapsetmesi yaşamsal anlamdır.”    Kobanê olaylarında şahsına ait bir tweet ve dosyada şahsına ait bir delil olmadığını belirten Günay, tek suçunun "HDP’ye üye olmak" diye devam ederek, tahliye talebinde bulundu.    ‘Tanık yukarıdan geldiği için sorgulayamazsınız’   Günay'ın savunmasının ardından konuşan Avukat Kazım Bayraktar,  gizli tanığın,  iktidar tarafından mahkemeye gönderilen bir talimat olduğunu belirtti. Gizli tanığa soru sorulmadığına dikkat çeken Kazım, “Örgütün Türkiye masasını biliyorum diyor. Nereden biliyor peki? Duydum diyor. Kimden duyduğunu bile sormamışsınız ve aklınıza bile gelmemiş. Bunu sormak için bir kaygınız yok, niyetiniz de yok. Çünkü o tanık öyle bir yukarıdan geldi ki siz sorgulamazsınız. Gizli tanık yukarıdan size gönderilen bir yardımdır. PYD delili çürütüldüğü için yeni bir şeye ihtiyacınız oldu. Mercek gibi bu A, B, C, de ortadan kaybolursa soru sorma hakkımız ne olacak. Gizli tanığın ifadesi alındığında savcı bile yok. Neden savcı yok? Savcılığa başvurmasına rağmen savcı ifade de yer almamış. Bu karanlıklar kaygılarımızı pekiştiren şeyler” ifadelerinde bulundu.    ‘Gizli tanığın KCK’de ne zaman yer aldığı belli değil’   Kazım’ın ardından Meryem Adıbeli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, tahliye talebine ilişkin söz aldı. Müştekilerin şikayetçi olmadıklarını ve Meryem Adıbeli’ye ait bir somut delilin ve şikayetin olmadığını dile getiren Mustafa Kemal, 6-8 Ekim olaylarının 8 yıl önce yaşandığını ve gizli tanığın bunca yıldan sonra dosyaya eklenmesine dair mahkeme heyetine, “Aklımızla dalga mı geçiyorsunuz?” dedi. Gizli tanık A, B, C,’nin KCK’ye dair bilgiler verdiğini kaydeden Mustafa Kemal, “Bu gizli tanığın KCK’de hangi tarihlerde, nerede yer aldığına dair bilgiler bile yok. Müvekkilim açısından ‘kadro’ tanımlaması yapmış ama net somut bir örnek olmadığı için müvekkilimin tutuklanmasına gerekçe sayılamaz. Bunlardan kaynaklı müvekkilim tahliyesini talep ediyorum” diye kaydetti.    ‘Adalet Bakanı sizin amiriniz değil’   Şu saate kadar davanın devam etmesinin adil yargılanma hakkının ihlalinin somut örneği olduğunu dile getiren HDP Dış ilişkiler Komisyon üyesi Nazmi Gür, tahliye taleplerinin 3 güne alınması talebinde bulundu. Periyotların yeniden gözden geçirilmesi talebinde de bulunan Nazmi, “Yeni gizli tanık eklendi ve bu ifadeleri toparlamak için bize aylar lazım ama iki hafta dava iki hafta ara vermek bizim için uygun değil. Sizler verdiğiniz ara kararlara bakmıyorsunuz. Haziran ayında yeni tanık dinleyeceğiz dediniz ama iddia makamı bunu içine sindirememiş yeni bir ısmarlama tanık getirmiş. Söylediklerinin hepsi iftiradır. Mahkeme heyeti olarak hukuku çiğneyerek ısmarlama tanık dinlediniz. Adalet Bakanı sizin amiriniz değil, HSK sizin amiriniz değil. Siz bağımsız bir heyetsiniz. Türkiye adalet bakanlığı harıl harıl AİHM’in verdiği kararlara cevap yazıyor” ifadelerini kullandı.    ‘Havalandırmadan yararlanamıyoruz’   Mahkemenin zor günlerinden birisi olduğunu söyleyen HDP MYK üyesi İsmail Şengül, mahkemenin dava periyotundaki ısrarına değindi. İsmail, “Bu periyota tahliye talepleri için Salı gününden itibaren başlayacağımızı düşündük ama bugüne kaldı. 20 kişi biz buradayız ve avukatlarımız da var. Salı günleri için tahliye talepleri ve avukat beyanları için ayrılmasını talep ediyorum” diyen İsmail, iki hafta duruşma iki hafta ara verilmesinden kaynaklı havalandırma haklarından yararlanmadıklarını belirtti. İsmail, “Her uzatağınız mahkeme günlerinde bizim nefes almamıza neden oluyor. Zaten tel örgütlerinden gökyüzüne bakmak zorunda kalıyoruz böyle olunca hiç temiz nefes alamıyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Ahmet Altun bizi ‘katil’ olarak lanse etti’   Adil ve objektif olması gereken iddia makamının varsayımlar üzerine davayı götürmeye çalıştığını gözlemlediklerini dile getiren İsmail, “İddianamenin nedenselik adı altında önyargılar, niyet okuma gibi kavramlar üzerine kurulu. İddianamede, kolektif suç tanımı yapılıyor, ama bu yargılama ortaçağ hukukun gerisinde bile duruyor. TEM’in 14 sayfa oluşturduğu ve savcılığa gönderdiği klasör var. TEM’in gönderdiği bilgi notunda, ‘6-8 Ekim olayların çeşitli soruşturmalar açıldı ama HDP’nin kapatılması için 302’den açılması gerekiyor’ deniliyor. Bir bakıyoruz bu metin bizim iddianamemizin omurgasını oluşturmuş. Ciddi bir hukuksuzluk ve bizlerin nesneleştirdiği bir zeminin olduğunu gösteriyor. Kobanê davanın ilk günlerinde Ahmet Altun, attığı bir tweetle ‘katiler hesap verilmeli’ diyerek bizleri katil olarak lanse etti. Süleyman Soylu ve Devlet Bahçeli ise bir çıta yükseltti. TEM’in yazısı ve Devlet Bahçeli’nin söylemlerinden hemen sonra açılan Kobanê davasını ne için açıldığını görüyoruz. Bu dava düşmanca saiklerle devam ettiğini görüyoruz. Tanık ifadeleri 9 buçuk ay Ahmet Altun’un elinde olmasına rağmen bizler alınmıyoruz” diye konuştu.    Gizli tanığa göre KCK 15 Temmuz’u önceden biliyormuş!   Dosyaya konulan mailin PYD’nin olmadığını ve KNK’nin listesinde bir basın metni olduğunu ve KNK imzası ile bir çok yere gönderildiğini işaret eden Avukat Cenk Yiğiter, “Googleden PYD ismiyle birçok internet sitesi alınabiliyor. Bu PYD’den geldiğini iddia ettiğiniz gmail mesaj kimden geldiği bile belli değil. Eğer siz 5 dakikalık bir araştırmayı dahi yapamıyorsanız PYD gmailinden söz etmeyi artık bırakın. Şapkadan bir gizli tanık çıktı ve kalkıp ‘metina kampında görürdüm’ diyor ki somut bir delil yok.  Gizli tanık 15 Temmuz girişimini KCK’nin önceden bildiğini ve kamplarda konuşulduğunu söylüyor. Hükümetin bile bilmediği bir bilgiyi gizli tanık biliyormuş” sözlerine yer verdi.    ‘Bir meşruiyet krizi var’   Ardından söz alan Avukat Senem Doğanoğlu ise, ‘yargılamadan kaçma eğilimi’ diye bir gerekçe yaratıldığını ifade etti. Senem, “Burada bir meşruiyet krizi var bu yüzden tutuklananlara dönük yargılamanız bundandır. Siz baskı kurulacağı iddiasında olduğunuz için müştekilerin beyanları ile ilgili ne yapacağınız başka bir hukuki kriz oldu. Zaten tek bir şikayetçi müşteki var oda Yasin Börü’nün babası. Müşteki beyanlarında farklı farklı beyanlarda var. Kobanê eylemlerinin esasına ilişkin hiç konuşmuyoruz ve müştekilerin beyanları üzerinde kararı nasıl vereceksiniz?” diye sordu.     ‘Yüksekdağı ve Demirtaş’ı yargı tacizine maruz bırakıyorsunuz’   Mahkemenin gizli tanığı dinleme kararında taraflar olmadan dinlemesini kendilerine açıklamak zorunda olduğunu belirten Avukat Ezgi Güngördü, AİHM’in Faysal Pamuk kararını hatırlattı. Ezgi, “AİHM diyor ki; tarafları buraya getirmeden adil yargılamanın ihlalidir diyor.Siz Çarşamba günü adil yargılanma hakkını açık açık ihlal ettiniz. Zamanı gelmeden usule aykırı bir şekilde gizli tanığı neden dinlediniz? Figen Yüksekdağ’ın Kandile gittiğini geldiğini söylüyor. Sanki Kızılaya gidiyor, orasının büyük bir güvenlik önlemleri alınan bir bölge olduğunu ve kiminle görüştüğünü    sormuyorsunuz.Bizlerle dalga geçiyorsunuz gibi davranıyorsunuz. Usule aykırı delil oluşturdunuz. Bu bizim için yeni bir yargılama değil, 2016 yılından beri gelinen bir süreç. Bugün Demirtaş ve Yüksekdağ’ı yargı tacizine maruz bırakıyorsunuz. Usule aykırı olarak aldığınız bu gizli tanık beyanı hukuka aykırı olduğu için dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz”diye belirtti.    ‘Dosya içinden çıkılamayacak duruma geldi’   Avukat Kenan Maçoğlu ise, yeni gizli tanığın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından getirildiğini belirterek ilgili yazışmaların kendilerine verilmesi talebinde bulundu. Kenan, “Bu tanığın soruşturma esnasında buldular ve yargılamanın bu aşamasında bir şey olmayınca gelip sizin kucağınıza attılar. Bu tanığı gönderenler tanığı iyi bir şekilde çalıştırmamışlar. Dosya sizin açınızdan içinden çıkılamayacak bir hale geldi. Tanık deyim yerindeyse, ‘sıçmış sıvamış’ hale getirdi. 15 Temmuz sonrası FETÖ’cülerin pencerelerden atılan roketlerin PKK’lileri hedef alındığını söylemiş. Kandilden HDP’ye çağrı içeriğinde bulunan bir hafıza kartı gönderdiğini ve bunu Diyarbakır’a gönderdiğini söylemiş. Tanık kendisini nasıl şartlandırdıysa ifadesini bu şekilde vermiş. Hem iddianamede hem tutuk kararlarında HDP’nin attığı tweetler tutuk gerekçesi sayıyorsunuz ve PYD mailini gösteriyordunuz. Ama buda boşa çıktı. PYD’den talimat geldi tutmadı, HDP MYK’nin KCK’nin toplantısına katıldığını ve oradan karar alındığını söyledi, gizli tanık Mahir ise Kobanê’den Demirtaş’a talimat geldiğini söylüyor şimdi ise yeni gizli tanık bir hafıza kart ile gönderildi diyor. Bu gizli tanıklara can güvenliklerine bu kadar endişe ederken, neden açık tanıklar için endişe etmiyorsunuz?” ifadelerini kullandı.    ‘Rosa Kadın Derneği diğer kadın örgütlerinden farklı değil’   Avukat Çiğdem Kozan’da tahliye taleplerinin tek güne sıkıştırılmasına değinerek, dosyanın gizli tanıklar üzerinden kurgulandığını söyledi. Çiğdem, “Tanık müvekkilim Ayla Akat Ata  hakkında farklı eğitimler almış diyor. Bunları bilinçli bir şekilde muğlak bırakıyorsunuz. Gizli tanık diğer gizli tanıkların beyanları ile aynı. Müvekkilim görev yaptığı ve aktivistlik yaptığı kadın yapılanmalarını illegalize edilmeye çalışılıyor. Rosa kadın derneği faaliyetini devam ettiren bir dernek. Diğer kadın örgütlenmelerinden bir fark yaratmaya çalışıyorsunuz ama bir fark yok. Müvekkilimin bileşen dosyalarının tutuk gerekçesi yapıyorsunuz. Ancak diğer dosya müvekkilime yurt dışı yasağı ile tahliye ediliyor ama bu dosyadan tutuluyor. Tape kayıtları var ama tape kayıtlarında bile suç unsuru yok ve bu tutukluluk gerekçesi yapılıyor. Tape kayıtlarının neden tutukluluk gerekçesini yapıldığını açık bir şekilde dosyaya eklemenizi talep ediyoruz” sözlerini kullandı.   Duruşma ertelendi   Avukatların beyanlarının ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı.Ara kararda şu ifadelere yer verildi: “Adli kontrol taleplerinin reddine, Gültan Kışanak’ın Meclis’e bir kısım talepleri vardı, DBP’de yaptığı konuşmaların reddine, Gültan Kışanak’ın tutanakların kendisine gönderilmesine, Nazmir Gür hakkında Adalet Bakanlığında istenilen yazılara taleplerin kabulüne, Gültan Kışanak ile ilgili telefonun kimin kullandığına araştırılmasına, Ertuğrul Kürkçü’nün ifadesinin mahkemece alınmasına, Alp Altınörs ve Ali Ürküt, İsmail Şengül’ün bilgisayar odasına birlikte çalışmalarına karşı Covid-19 çalışmaları sağlandığından kaynaklı yazı yazmanın gönderilmemesine, müştekilerin yeniden dinlenilmesi ve soru sorulmaması taleplerinin reddine, Mesut Bağcık yönünde hardisk kopyalanmasına karar verilmesine, Kenan Maçaoğlu’nun gizli tanık beyanlarının tamamının gönderilmesi taleplerinin reddine, Ankara’da yaşayan müştekilerin bir sonraki duruşmada dinlenilmesine, bir kısım sanık ve müdafillerin tahliye taleplerinin reddine, İsmail Şengül’ün duruşma periyotların düzenlemesi talebinin reddine, gizli tanık A, B, C,’nin tanık ifadelerinin dosyadan çıkarılması talebinin reddine, daha önce adlarına yazı yazılan müştekilere yeniden yazı yazılmasına, Ahmet Türk’ün savunmasının hazırlaması ve bir sonraki duruşmada SEGBİS ile bağlanmasına, katılma taleplerinin müşteki ifadelerinin sonlanmasının ardından değerlendirilmesine, tüm tutukluların tutukluluk halinin devamına, bu karara karşı 7 gün içerisinde dilekçe yazdırılarak Ankara 23 ‘ncü Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceğine, 28 Şubat 2022 tarihine ertelendi.”