Konya Katliamı davasında sanık avukatı katliamı meşru kıldı 2022-02-11 16:16:13     KONYA - Dedeoğulları’na yönelik görülen ırkçı saldırı davasında sanıklar “soykırım” sözünden rahatsız olurken, avukatlarından Kazım Turan ise “Mesela Kürtlük meselesine çekmek istiyorlar ama onlar Yozgatlı da olsa, Laz da olsa, bir Alevi de olsa yine bu olacaktı” dedi.   Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021'de katledilen Dedeoğulları ailesinin katledilmeden önce 12 Mayıs 2021’de komşuları Keleş ve Çalık ailesi tarafından uğradıkalrı ırkçı saldırı yönünden görülen davanın 2’nci duruşması Konya 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.   Tanık beyanlarının ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, aranın ardından duruşmaya avukatların beyanlarıyla devam etti.   ‘4 aile yargılanıyor’   İlk olarak söz alan dava avukatlarından Atila Kart, Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen katliam davası ile mevcut davanın birleştirilmemesine tepki gösterdi. Atila, “Konya 4’ncü Ağır Ceza ‘Elimde bir asli fail var ben ona vereceğim cezayı veririm azmettirenlerle uğraşamam’ diyor. Aynı şeyi savcı da yaptı. Biz birleştirme konusunun bir ara kararla değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. 4 aile yargılanıyor. 4 ailenin tüm üyeleri azmettirendir demiyoruz. Fail Mehmet Altun saldırı ile katliam arasındaki 75 günlük sürecin 40 gününü lüks otellerde geçiriyor. Dosyaların birleştirilmemesi bizi kaygılandırıyor, adalete erişim noktasında kaygı duyuyoruz. Dosyalar birleşmediği müddetçe o mahkemede konuştuklarımızı burada, burada konuştuklarımızı ise orada konuşuyoruz” dedi.   ‘Polis geldiyse neden 2 buçuk saat bekledi?’   CD ses kayıt tutanağının yanı sıra olay yeri incelemesine de dikkat çeken Atila, Serpil’in olay yerinde 22.03’te başlamak üzere 12 defa 155’i aradığını ifade etti. Tanığın yalan beyana yönlendirildiğini ifade eden Atila, “Olay yeri tutanağında polis ekipleri hazırmış. Öyle diyorlar. Peki o polis ekipleri neden müdahale etmedi? Neden 2 buçuk saat bekledi? Zamanında geldiyse neden seyirci kaldı? Yargıyı sorgulamak adına bu davayı takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.   Delillerin toplanmadığını söyleyen savcı delil toplamadı   Kolluk aşamasındaki müdahaleye değinen Atila, soruşturma savcısı Mustafa Ali Öğütçü’nün 31 Mayıs’ta delillerin karartılmasına dair polise yazdığını belirtti. Atila, “Ben meslek hayatımda bir savcının polise bu kadar ağır bir talimat verdiğini hatırlamıyorum. ‘Şu delilleri neden toplamadın, bana acil cevap ver’ diyor. Aynı savcılık makamı o yazısının devamını getiremiyor, takibini yapmıyor. Neden görevinin gereği olarak takibini yapmıyor? Bunlar yapılmadığı içindir ki fikir ve eylem birliği içinde gerçekleşen bir saldırı ve sonrasında bir katliama dönüşen bir durum var. Lütfi Keleş kendi ifadesinde itiraf etti 2 kişinin suçu üstlenmesi gerektiğini söyledi. Whatsap yazışmalarında “Biz delilleri karartma kararı verdik’ dedikleri ortaya çıktı. Ayşe Keleş olayın asli faillerinden birisidir. Saldırıyı ‘Ben engelledim’ diyor. Fiili hakimiyet dediğimiz budur. Zehra Altun ve diğer akrabalarının katliam günü tetikçi katil Mehmet Altun’u 51 defa aradıkları anlaşılıyor. Gün içinde ayrıca aradığı görülüyor. Katil ise cevap vermiyor. Ama bunlara ne deniyor, ‘Merak etme biz bu çocuklara bakacağız’ deniyor. Bu olgu nedir” diye sordu.    ‘Bu olayın iki ailenin kavgası gibi sunulmasına daha ne kadar seyirci kalacağız?’   Saldırının tek tanığı olan sütçü Ahmet Ardıç’ın ifadelerine de dikkat çeken Atila, tanığın Serpil’in çığlıklarını doğruladığını söyledi. Atila, “Bu olayın iki ailenin kavgası gibi sunulmasına, basitleştirilmesine daha ne kadar seyirci kalacağız? Doktor raporları, fotoğraflar ortada. Bu bir kavga olsaydı diğer ailenin de bu şekilde yaralanması gerekmez miydi?” diye sorarak tekrardan iki dosyanın birleştirilmesinin önemine vurgu yaptı.   3 tanık sunuldu    Atila, iştirak ve delillerin karartılması durumunu gösteren 3 tanığı mahkemeye sunarak dosyaya eklenmesini istedi.   ‘Savcı ve avukat yönlendirmesiyle suç üstlendi’   Ali Çalık’ın whatsapp yazışmalarında, “Suçu da üstlendiler hala neden içerideler anlamadım” şeklindeki ifadesini okuyan dava avukatı Abdurrahman Karabulut, savcı ve avukatın yönlendirmesiyle 2 kişinin suçu üstlendiğini ifade etti. Abdurrahman, “Hiçbir yeni delil olmadan dosya savcısı birdenbire tüm şüphelilerin ifadesini yeniden alıyor ve orada Lütfi ile Ali Keleş suçu üstleniyor. Ortaya çıkan suç ikrarı bu. Suç, delil üretme ve delil karartma ile yeniden suç işlemişler. Tutuklanmaları gerekmesinin en önemli nedenlerinden biri bu. O nedenle tutuksuz yargılananların tutuklanmasını talep ediyoruz. Tanığın yalan ifadesini kanıtlayıp mahkemeye sunacağız. Tanığın HTS kayıtlarının incelenmesini talep ediyoruz ” şeklinde konuştu.   Keşif talep edildi   Ardından konuşan dava avukatlarından Özüm Vurgun, tevsi tahkikat talebinde bulundu. Özüm, Rudaw Haber Ajansı’nın görüntülerinin dosyaya eklenmesini talep eden Özüm, “Rudaw’ın 12 Mayıs’tan sonra Dedeoğulları ailesiyle görüşmesini içeren görüntüler var. Başkaca tanıkların görüntüleri de var. Bu görüntüleri talep ediyoruz. Net bir şekilde katledilen bireyler olayı anlatmış. Keşif talebimiz var. İğde ağaçları nerede kalıyor, ışık nerede? Tüm bunların araştırılması ve olayın bahçede mi dışarıda mı olduğunun tespiti için keşif talebinde bulunuyoruz” taleplerinde bulundu.   ‘Soykırım suçu 2010’da başladı’   Olayın 2010 yılından beri devam etmekte olduğunun altını çizen Özüm, “Karşı taraf 2010’dan sonra bireysel bir kin tutmuş ve husumet geliştirmiş. Biz hep 12 Mayıs diyoruz ama 22 Mayıs’ta bir saldırı daha var. Bu durum 7 kişiye karşı kasten öldürmeye teşebbüstür. Yargı ve olayla alakası olan kimse üstüne düşeni yapmamış ve deliller karartılarak katliama göz yumulmuştur. Bu suçun 2010 yılından beri başlayan bir soykırım suçunun devamı olduğunu söylüyoruz. Etnik köken itibariyle 2010 yılındaki tartışma husumete dönüyor. ‘Neden birbirinizle konuşmuyordunuz?’ diye sorduğunuzda buna verebilecekleri cevapları yok.  Mayıs’taki saldırılar öldürmenin alarmını veriyor. Kolluk ise hazırladığı iki iddianame ile kendini aklamaya çalışıyor” şeklinde konuştu.   ‘Deliller elinizle karartılmaya çalışılıyor’   Soykırım suçunda failin illa devlet olmak zorunda olmadığını kaydeden Özüm, soykırım suçunda failin herkes olabileceğini ifade etti. Soykırım suçuna değinmekten korkulmaması gerektiğini sözlerine ekleyen Özüm, sanıkların soykırım suçundan ek savunma almalarını talep etti. Bu suçun soykırım olduğunu ifade eden Özüm, “Deliller elinizle karartılmaya çalışılıyor” dedi.   Sanık avukatından ‘ırk’ yorumu   Ardından söz alan sanık avukatı Kazım Turan “Mesela Kürtlük meselesine çekmek istiyorlar ama onlar Yozgatlı da olsa, Laz da olsa, bir Alevi de olsa yine bu olacaktı” dedi. Sanık avukatının söylemlerine tepki gösteren dava avukatları, mesleki açıdan uyardı.   Soykırım sözü sanıkları rahatsız etti   Dava avukatlarının katliamı “soykırım” olarak yorumlamasına karşı, Ali Çalık ve Lütfi Keleş, “Bizim de Kürt arkadaş ve müşterilerimiz var adımızı ve soyadımızı kullanarak soykırım diyorlar. Biz bundan çok rahatsız oluyoruz” şeklinde konuştu.   Taleplere ret   Ardından ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, saldırının tek tanığı olan sütçü Ahmet Ardıç’In kullanmakta olduğu telefonun HTS kayıtlarının istenmesi için BTK’ye müzekkere yazılmasına, müşteki avukatlarının tanık Ahmet Ardıç yönünden yalan tanıklık sanıklar Ali Keleş (Veli oğlu) ve Lütfi Keleş yönünden suç üstlenme suçundan savcılığa suç duyurusunda bulunulması yönündeki talebin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi. Dava avukatlarının keşif talebinin dosya kapsamı olay tutanakları, taraf beyanları göz önüne alınarak dosyanın esasına bir katkı yapmayacağı gerekçesiyle reddine karar veren mahkeme, Dedeoğulları ailesinin katledilmeden önce Rudaw Haber Ajansı ile yaptıkları görüntü kayıtlarının istenmesi yönündeki talebin reddine, katledilen Dedeoğulları’na ilişkin tüm tedavi evrakları geçici ve kati raporlarıyla ölü muayene raporu, otopsi raporu ve otopsi sırasında çekilen fotoğraflar, radyolojik görüntülerin, ATK 1’nci İhtisas Dairesi’ne gönderilerek, mağdurların meydana gelen olaydan kaynaklı yaralanmalarına ilişkin kati rapor düzenlenmesinin istenmesine, sanıklar Ali Keleş (Veli oğlu) ve Yahya Çalık hakkında ‘silahla tehdit’ suçundan gereğinin ifası için Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulunmasına, katliam dosyasıyla saldırı dosyasının birleştirilmesi talebinin reddine karar verdi.   Duruşma ertelendi   Mahkeme, tutuksuz sanıkların tutuklanması yönündeki taleplerin reddine ve adli kontrol tedbirlerinin devamına, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 20 Nisan’a erteledi.    Mahkemenin birleştirme talebinin reddine karar verdiğini belirten Avukat Atila Kart, “Yani 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi de 4’uncu Ağır Ceza Mahkemesi gibi ‘Mehmet Altun’u ayrı sanıkları ayrı yargılayacağım’ dedi. Yani ‘ben göstermelik yargılama yapacağım’ dedi. Adalet Bakanlığı’nı göreve davet ediyorum” ifadelerini kullandı. Söz alan Avukat Abdurrahman Karabulut da, “12 Mayıs saldırısı bir sebep 30 Temmuz katliamı bir sonuçtur” diye belirtti.   ‘Deniz Poyraz katliamından farklı değil’   Duruşmanın ardından HDP Milletvekilleri ve dava avukatları adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Habip Eksik, “Ailenin uğradığı faşist ırkçı bir katliamın davasının yürütüldüğü adliyenin önündeyiz. Dedeoğulları ailesinin maruz kaldığı ırkçı, faşist katliam Deniz yoldaşımızın uğradığı katliamdan, Taybet ananın cenazesinin Cizre’de bir hafta boyunca sokakta tutulmasından farklı değildir. Bugün Dedeoğulları ailesinin uğradığı katliam 4 bin 700 köyün hukuksuz bir şekilde boşatılmasından farklı değildir. Bu olaylar bu coğrafyada iktidarların Kürt halkına yönelik yürüttüğü faşist politikalarının sonucudur” şeklinde konuştu.   ‘Kürt halkına yapılan katliamdır’   İktidar yetkilerinin her TV programına çıktığında Kürt halkına yönelik sarf ettikleri sözler ve yürüttükleri politikanın katliamın oluşmasına sebebiyet verdiğini vurgulayan Habip, “Biz HDP olarak Türkiye’de halkların birlikte yaşama umudunun var edilmesi için, tüm halkların eşit bir şekilde ortak bir yaşam kurması için mücadele veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. İktidar, bu mücadelemizin başarıya ulaşmaması için baskı uyguluyor, yargının tarafsız ve bağımsız karar vermemesi için adeta bu katliamı gerçekleştirenlere yardımcı oluyor. Dedeoğulları ailesinin uğradığı katliam Kürt halkına yapılan bir katliamdır. Bu katliamın asıl nedeni de iktidarın söylem ve politikalardır. Bugün Türkiye’de halkların birlikte barış içinde adil bir şekilde yaşamasını istiyorsak o zaman tarafsız ve bağımsız karar verecek mahkemeleri de sağlamalıyız. İktidar elini bu mahkemelerin üzerinden çekmeli. Davanın takipçisi olmayan devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.