Kobanê Siyasi Soykırım Davası: Polislerin müşteki olması ironik 2021-12-27 17:20:01   ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda müşteki olarak dinlenen ve görevi yurttaşları korumak olan polislerin müşteki olmasına tepki gösteren dava avukatlarından Cemile Turhallı Balsak, “Müştekilerin olayları önleme yükümlülüğü varken, mağdur olarak ifade vermesi çok ironik” dedi.   DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları karşısında 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 8’inci duruşması 5’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.    Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına dava avukatlarının yanı sıra HDP’li milletvekilleri ile HDP Ankara il ve ilçe örgütü yöneticileri katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşma salonunda hazır bulunurken, bir kısmı ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Yine farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı, bir kısmı mazeret bildirerek katılmadı.   Duruşma verilen aranın ardından, avukatların beyanlarıyla devam etti.   ‘Sorumluluğu AKP’ye ait olan olaylardır’   Dava avukatlarından Aydın Erdoğan, AKP’lilerin davaya katılma talebi ile ilgili beyanda bulunarak, “Bu davanın esasını oluşturan 6-8 Ekim tarihli olaylar AKP iktidarı zamanında işlenmiş, sorumluluğu AKP’ye ait olan olaylardır. Bu olaylar süresince, HDP Merkez Yönetim Kurulu’na atfedilen çağrı metni, barışçıl bir çağrıdır. Bu olayların sürdüğü üç gün boyunca HDP yetkilileri zamanın başbakanı Ahmet Davutoğlu ve İçişleri Bakanı ile sayısız görüşmeler yaparak olayların sonlandırılması için çaba göstermişlerdir” dedi.    ‘AKP, HDP’nin çözüm ortağıydı’   6-8 Ekim olaylarından 5 ay sonra AKP iktidarının İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığına işaret eden Aydın, “Bu olaylardan 5 ay sonra hükümetin İmralı'da Abdullah Öcalan ile vardığı mutabakat sonucu 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de geleceğe dönük ortak metin yayımlandı. Şimdi bugün katılma talebinde bulunan AKP, HDP’nin çözüm ortağıydı. Kürt sorununun barışçıl çözümü için ortaktı. Bütün bu olayların faili ise AKP’nin ta kendisidir. Günü geldiğinde bu dokunulmazlık zırhları kalktığında bağımsız yargı önünde hesap verecek olanlar şimdi, teşkil edilmiş bağımsızlığı örselenmiş, hırpalanmış mahkemeler önünde her düzeyde HDP’den hesap sormaya çalışmaktadırlar. Bugün bu suçların asıl sorumlusu olanlar burada müdahillik talebinde bulunamazlar. Bu gerçekleri ortaya dökmek için de biz onların müdahillik talebini fırsat olarak değerlendireceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘Deniz Poyraz davası için mazereti reddettiniz’   Avukat Hürrem Sönmez ise duruşma periyotlarına ilişkin konuşarak, mesleki sorumluluklarını yerine getiremediklerini vurguladı. Duruşma periyodunun insani koşullarda olmadığını belirten Hürrem, “Buna rağmen ısrarla bizim buna ilişkin talep ve mazeretlerimiz reddedildi. Bu hafta meslektaşlarımız İzmir’de görülmeye başlayacak olan Deniz Poyraz davası nedeniyle son derece haklı ve geçerli bir mazeret sundular. Mahkemeniz ısrarla bu konuda da aynı tavrını sürdürdü. Biz davalar arasında bir önem sıralaması, hiyerarşisi yapabilecek durumda değiliz. Deniz Poyraz öldürüldüğünde biz bu salonda duruşmadaydık. Şu anda meslektaşlarımız yarın o davaya katılacaklarını söylemelerine rağmen siz ısrarla bu hafta sürdürmek istediniz” şeklinde konuştu.   ‘Yurttaşları koruma görevi olanların müşteki olması hukuka aykırı’   Hürrem, bu zamana kadar sunulan katılma taleplerine ilişkin birçok kez avukatların beyanda bulunduğunu ve mahkeme tarafından göz ardı edildiğini hatırlatarak, şunları söyledi: “Meslektaşlarımız ısrarla söz istediğinde ısrarla söz vermeyi reddettiniz. Mahkemeniz için tahliye talepleri, tutuklu yargılanan kişilerin müdafileri dinlemeniz daha öncelikli. Şunun vurgulanması önemli, 6-8 Ekim olayları yaşanırken görevleri gereği bunu engellemek durumunda olan, yurttaşların canını, malını korumakla yükümlü kişilerin burada zarar gören kişiler olarak katılma talebinde bulunması ve mahkemenizin bunu dinlemesi hakkaniyete ve maddi hukuka aykırı. Bu nedenle bu zamana kadar ki katılma taleplerine ilişkin beyanları biz kabul etmiyoruz.”   Müşteki şikayetini geri çekti   İşyerinin zarar gördüğü gerekçesiyle daha önce şikayette bulunan müşteki Sedat Sarıkaya söz alarak, “Kimin ne yaptığını bilmiyoruz, karakola başvurmuştuk. Daha öncesinde İstanbul’da yargılamalar oldu, onlara da katıldım. Çok fazla vaktimi aldığı için davacı olmadığıma dair dilekçe vermiştim” dedi. Ardından ise şikayetini geri çekme talebinde bulundu.    Mahkeme başkanının müştekinin daha önce verdiği dilekçeyi okuyarak tekrar ‘Şikayetçi değil misin’ diye sorması üzerine müşteki şikayetçi olmadığını tekrar etti.   ‘Yaşananlar ironik’   Avukat Cemile Turhallı Balsak, dinlenen müştekilerin çoğunlukla polis olduğuna dikkat çekerek, “İlginçtir ki müştekilerin olayları önleme yükümlülüğü varken mağdur olarak ifade vermesi çok ironik. Olayların gerçekleştiği yerde söz konusu zarar ve yaralanma fiilleri gerçekleşmişken orada beyanda bulunmayıp, şimdi beyanda bulunmaları da çok ilginç. Burada açık bir şekilde bu davanın tarafı yapılmaya çalışılan şeklen de olsa beyanları alınmaya çalışılan müştekiler var” dedi.    ‘Polisin ‘Demirtaş’tan şikayetçi değilim’ deme şansı var mı’   Cemile, müştekilerin şikayetini çekmesi üzerine, mahkeme başkanının Selahattin Demirtaş’ın ismini vererek tekrar ‘Şikayetçi değil misin’ diye sormasına ilişkin konuşarak, şunları belirtti: “Öğleden önce görülen duruşmada bir müşteki beyanda bulunurken, meslektaşımızın soru sorması üzerine dinlenen müşteki şikayetçi olmadığını söyledi, buna rağmen siz araya girmek suretiyle, ‘Bunlardan şikayetçi misiniz’ diye soruyu tekrardan yönelttiniz ve ardından gelen cevap ‘Şikayetçiyim’ oldu. Buradaki müdahaleniz, almak istediğiniz cevabı tutanağa geçmek istediğiniz cevabı ortaya koydu. Neden Selahattin Demirtaş’ın ismini özellikle belirttiniz? Neden iddianamede bulunan alfabetik sıraya göre değil de Selahattin Demirtaş’ın ismini kullanarak müştekiye ‘Şikayetçi misiniz’ diye sordunuz. Yargılamayı nasıl yürüttüğünüze dair bir olgudur bu bizim açımızdan. Soru sorduğunuz kişi bir polis memuru. Bu soruya o kolluğun ‘Demirtaş’tan şikayetçi değilim’ deme şansı var mı? Bunu bildiğiniz için kendi hakimliğinizi ve orada bulunma amacınızı da çok bilinç altı bir şekilde gösterme ihtiyacı duydunuz. Bu soru bile ne kadar bu mahkemeye ne şekilde bir yön verilmeye çalışıldığının da bizim açımızdan kısa bir izahıdır.”   ‘Müştekileri yönlendiriyorsunuz’   Mahkemenin müştekileri yönlendirdiğini ifade eden avukat Veysi Eski de, “Zabıtlara geçmesini talep ediyoruz. Ben müştekiye soru sordum, müşteki ‘Ben bu kişilerden şikayetçi değilim’ dedi siz dönüp ‘Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’dan şikayetçi misiniz’ dediniz. Süleyman Soylu’nun emrinde çalışan bir memurun ‘Ben Selahattin Demirtaş’tan şikayetçi değilim’ deme şansı yoktur. Siz bunu sordunuz” diye ekledi.    Duruşma periyotları   Ardından tutukluluğa dair konuşan HDP eski milletvekili Nazmi Gür, duruşma periyotlarının kendilerine uygun olmadığını belirtti. Duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Nazmi, “Diğer ağır ceza mahkemeleri hangi periyotları uyguluyorsa sizin de bunu uygulamanız gerekiyor. Biz bu şekilde savunmalarımıza hazırlanamıyoruz ve diğer davalarımıza hazırlanamıyoruz. Bu periyotlardan zarar görüyoruz. Tarafımıza gönderdiğiniz tutanakları dahi incelemeye zaman bulamadık ve dilekçelerimizi yazamadık. İnatla hukuk yürümez, dosya yürümez. Evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda kendi içinde de barışçıl bir şekilde duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesini istiyoruz” talebinde bulundu.   İlliyet bağı   İlliyet bağı meselesinin çözülmesi gerektiğini kaydeden Nazmi, “325 klasörün hiçbirinde kişisel olarak bizim ismimiz geçmiyor. Müşteki olan güvenlik güçleri dahi bunu söylüyor. AİHM Demirtaş kararını reddediyorsunuz ama bunun siyasi sonuçları çok ağır olacak. İhlal sürecinde göreceksiniz sonuçlarını. Türkiye Avrupa Konseyi’nden atılma aşamasında. Krizin ötesinde bir süreç yaşanacağını göreceksiniz. AİHM kararına uymanız ve bizi tahliye etmeniz gerekiyor” şeklinde konuştu.   ‘PYD maili hala tutuk devam gerekçesi’   Avukat Kenan Maçoğlu da müştekilerin mahkemeyle bir alakası olmadığını vurgulayarak, “Bugün 5 müşteki salona gelmişti. Kendileri de ifade ettiler. Bu iddianameyi niye iade etmeniz konusunda sıklıkla dile getirdik. 2014 yılında soruşturma başlatıldığında hiçbirinin ifadesine başvurulmamış. Olayların meydana geldiği illerden bilgi mahiyetinde dosyalar istenmiş. Savcı Ahmet Altun tarafından bunlar hakkında soruşturma işlemi yürütülmemiştir. Ancak buna rağmen arkadaşlarımız tutuklanmış ve siz de hala tutuk devam kararı veriyorsunuz. Tutuk devam kararlarında MYK üyeleriyle ilgili beyanlarınız hemen hemen aynı. Şiddetli suç kapsamında gizli tanıkların beyanlarını esas alıyorsunuz. PYD’den gelen mail apaçık ortadayken bunu suç delili sayıyor ve tutuk devam gerekçesi yapıyorsunuz” dedi.   Kenan, rahatsızlığı ileri boyuta varan başta Aysel Tuğluk ile hasta tutsaklar olmak üzere yargılananların tahliye edilmesini istedi.   ‘PYD Suriye’de resmi bir siyasi parti’   Ardından söz alan HPD eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz, delil olarak dosyaya konulan PYD mailine dikkat çekti. Bu mailin Suriye’de resmi bir siyasi parti olan PYD’den gelen bir duyarlılık çağrısı olduğunun altını çizen Bircan, “Bu mail talimat içermediği gibi şiddete teşvik etmek yerine şiddeti önlemeye yöneliktir. En önemlisi bu mail gelen bir mail. HDP size bir mail atsa siz HDP’li mi olacaksınız? Siz bugünkü hukuki zeminle 6 yıl önceki olayları yargılamaya çalışıyorsunuz. Katıldığım hiçbir MYK toplantısına MYK üyeleri dışında kimse katılmadı, katılamaz. Kimin katıldığını sormayın, aleyhimize delil üretmeye çalışıyorsunuz” sözlerine yer verdi.    ‘Gizli tanık Mercek yok’   Avukat Mahsuni Karaman da Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuk devam gerekçesi yapılan gizli tanık Mercek’in gerçek olmadığını belirterek, Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin Diyarbakır’a yazdığı müzekkerenin yanıtını okudu. Mahsuni, mahkemenin “Diyarbakır tarafından düzenlenen ve davamıza konu olan ve dinlendiği iddia edilen Mercek adlı gizli tanık hakkında yazılan müzekkereye yanıt verildiği ve böyle bir gizli tanığın bulunmadığı tespit edildi” şeklindeki beyanını okuyarak, “Bu Şubat ayında yazıldı. Mercek adlı bir gizli tanığın olmadığı açığa çıktı. Mercek gerçekten var olsaydı Savcı Ahmet Altun bunu affetmezdi” dedi.    Mahkeme başkanı yarın görülecek duruşmada müştekiler Saddettin Yuvanç, Samet Mert ve Bedriye Saka Balcı’nın dinleneceğini ifade ederek duruşmaya yarına kadar ara verdi.