Gar Davası soruşturma savcılarının delil gizlemesi AYM’ye taşınacak 2021-11-26 13:16:51       ANKARA - Gar Katliamı davası avukatları, soruşturma dosyalarını gizleyen savcılar hakkında verilen Yargıtay kararını AYM’ye taşıyacak.   10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, 10 Ekim 2015’te Gar Meydanı'nda gerçekleşen mitinge DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucunda 104 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın ardından soruşturma savcısının delilleri gizlemesine dair yaptıkları suç duyurusunun ardından savcıların Yargıtay’a atanması ve Yargıtay’dan gelen yanıta ilişkin açıklama yayımlayarak kararı Anayasa Mahkemesi’ne  (AYM) taşıyacaklarını söyledi.       Yargıtay kararına karşı AYM’ye başvuru   Açıklamada, 10 Ekim Ankara Katliamı soruşturması savcılarının, katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak delilleri gizlediği, 9 klasörden oluşan soruşturma evrakının 16 Ekim 2019 tarihinde, katliamın üzerinden 4 yıl, ilk davanın hükme bağlanmasının üzerinden ise 14 ay geçtikten sonra, Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne teslim edilmesiyle açığa çıktığı vurgulandı. Açıklamada, “Bu durum tarafımızca devam eden yargılamada dile getirilmiş, delilleri gizleyerek suç işleyen üç soruşturma savcısı Ramazan Dinç, Tekin Küçük ve Derda Gökmen hakkında 13 Mayıs 2020 tarihinde HSK’ye (Hakimler ve Savcılar Kurulu) şikayette bulunulmuştu. Ramazan Dinç ve Tekin Küçük hakkındaki şikayet, görevlerine Yargıtay’da devam etmeleri nedeniyle HSK tarafından Yargıtay 1’inci Başkanlar Kurulu'na gönderilmişti. Yargıtay 1’inci Başkanlar Kurulu, 25 Ekim 2021 tarihli kararıyla, Ramazan Dinç ve Tekin Küçük hakkındaki şikayetin ‘yakınmanın konusu, yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya ilişkin ve iddialar soyut içerikli olduğundan dosyanın işlemden kaldırılmasına’ kesin olarak karar verdi. Derda Gökmen hakkındaki şikayet süreci hala HSK önünde. Bugün Yargıtay 1’inci Başkanlar Kurulu kararına karşı AYM'ye bireysel başvuruda bulunduk” denildi.   ‘Hiçbir savcının dosya ‘gizlemek’ gibi bir yargı yetkisi bulunmamaktadır’   Yargıtay’ın şikayet üzerine “yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya ilişkin” yönündeki değerlendirmesine dair şikayetleri anlamamış olmalarının mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Şikayet, dosyaya giren delillerin savcılık tarafından nasıl değerlendirildiğine ilişkin değildir. Şikayet, soruşturma tamamlanırken toplanan deliller arasında yer verilen soruşturma evrakının fiziken bulunamamasına ilişkin de değildir. Şikayet, 9 klasörden oluşan soruşturma evrakına, toplanan deliller arasında hiç yer verilmemesine ilişkindir. Hiçbir savcının dosya ‘gizlemek’ gibi bir yargı yetkisi bulunmamaktadır. Aynı durum Yargıtay 1’inci Başkanlar Kurulu'nun soyut/somut değerlendirmesi için de geçerlidir. Üç soruşturma savcısının, 104 kişinin öldürüldüğü bir katliama ilişkin soruşturma evrakından, en hafif değerlendirme ile 4 yıl süreyle haberdar olmaması, yine en hafif değerlendirme ile görevi kötüye kullanma suçu kapsamındadır. Şikayetimiz yoruma veya değerlendirmeye dayanmamaktadır. 9 klasör evrakın 4 yıl süreyle gizlenmesi gayet somut bir iddiadır. 9 klasörden oluşan soruşturma evrakının niteliği soruşturma savcılarının sorumluluğunun/suçunun büyüklüğünü göstermektedir."   ‘Katliamdan 10 gün önce 2 ton gübre alındı’   İlgili klasörlerin soruşturmanın başlangıç dönemine ilişkin evrakları içerdiğinin belirtildiği açıklamada, “10 Ekim Ankara Katliamı Gaziantep IŞİD hücresi tarafından örgütlenmiş, iki canlı bomba 9 Ekim 2015 gecesi karayolu ile Ankara'ya yola çıkmış, canlı bombaları taşıyan aracı Halil İbrahim Durgun kullanmış, araca Yakub Şahin eskortluk etmiştir. Canlı bombaların Ankara'ya ulaşmasında en önemli sanıklardan biri Yakub Şahin’dir.  Bahis konusu 9 adet kayıp klasörde canlı bomba aracına eskortluk yapan sanık Yakub Şahin ve örgütün nakliyecisi olan sanık Hüseyin Tunç ile ilgili soruşturma evrakı yer almaktadır. Bu evrakta Yakub Şahin ve Hüseyin Tunç'un katliamdan 10 gün önce, 30 Eylül 2015 tarihinde, Nizip'te 2 ton gübre satın almak istedikleri, gübrenin artan terör eylemlerinde kullanılabileceğinden şüphelenen satıcının kimlik soruması üzerine alamadan ayrıldıkları ve gübre satıcısının şikayeti üzerine haklarında soruşturma başlatıldığı anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında Hüseyin Tunç ve Yakup Şahin’in kimlikleri tespit edilmiştir. 2 Ekim 2015 tarihinde dosya kapsamında Gaziantep Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Büro Amirliği'ne ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazılar yazılmış ancak Gaziantep Emniyeti tarafından hiçbir işlem yapılmamıştır. Terör eylemi yapabileceği, bir gübre satıcısı tarafından değerlendirilen Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç katliamdan 10 gün önce emniyet tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen 10 Ekim Ankara Katliamı'nda etkin rol alabilmiştir. Bu soruşturmanın akıbeti belli bile değildir. Soruşturma savcıları katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak bilgileri değerlendirmediği gibi, bu soruşturmanın ilerletilmesi ile ilgili de herhangi bir işlem yapmamıştır”  diye kaydedildi    ‘Kısıtlı yürütülen soruşturma süresince evraklar savcılarca gizlenmiş’   Açıklamada, dosyalara müştekilerin soruşturma sürecinde erişmesinin soruşturma kapsamında alınan kısıtlılık kararının müştekilere ve müşteki vekillerine yönelik de uygulanmasıyla engellendiği vurgulanarak, “Müştekilerin soruşturmaya etkili katılma, delilleri inceleme, toplanmasını veya yok olmasını engelleme hakkı, soruşturma savcılarının talebiyle 11 Ekim 2015 tarihinde alınan kısıtlılık kararıyla engellenmiştir. Kısıtlılık kararın gerekçesi evraklara erişmenin ‘soruşturma amacını tehlikeye düşürecek’ olmasıdır. Kısıtlı yürütülen soruşturma süresince evraklar savcılarca gizlenmiş, soruşturma amacı savcılarca tehlikeye düşürülmüştür” ifadelerine yer verildi.   Dava avukatları, şikayeti işlemden kaldırma kararı veren Yargıtay’a şu soruları yöneltti:   “*10 Ekim Ankara Katliamı soruşturmasını yürüten savcılar katliamı gerçek anlamda soruşturmamak ve katliamın gerçekleşmesine olanak sağlayan kamu görevlilerinin açığa çıkmasına neden olacak bilgi ve belgeleri gizlemekle mi görevlendirilmiştir?   *Katliamın aydınlatılmasına katkı sunacak 9 klasör evrak bu görev kapsamında mı gizlenmiştir? Yine Nizip’te başlatılan soruşturma akıbetinin savcılarca takip edilmemesi bu görev kapsamında mıdır?   *Soruşturma savcısı Tekin Küçük 16 Temmuz 2018’de, Ramazan Dinç ise 17 Eylül 2019’da HSK Genel Kurulu tarafından Yargıtay üyeliğine atanmıştır. Görevde yükselmelerine olanak sağlayan soruşturmalardan biri de bu görevi gereği gibi yerine getirmiş olmaları mıdır?   *Yargıtay 1. Başkanlar Kurulunun, hukukçu olmayan ortalama vatandaşlar için bile gayet açık olan şikayetimiz karşısında ifade dahi almadan verdiği kararın gerekçesi bu kişilere dokunulmazlık ve cezasızlık konusunda verilmiş bir güvence midir?   *Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar ‘Hayır’ ise, yazarak paylaşma gereği duymadığınız kararınızın gerekçesi nedir?”   Bu soruların yanıtının kendileri için oldukça net olduğu belirtilen açıklamada, mücadeleye devam edileceği kaydedildi.