İfadeyi zorla imzaladığını söyleyen DAİŞ’li tanık suç duyurusunda bulunmadı 2021-11-24 15:00:24     ANKARA - Emniyetin kendisine zorla ifade imzalattığını öne süren “DAİŞ tanığı” ve DAİŞ’in medya sorumlusu olduğunu belirtilen Ömer Yetek, polisler hakkında suç duyurusunda bulunmadı. Dava avukatları ise tanığın ifadesini inkar etmesi ve huzurda yalan beyanlarda bulunması nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.   Ankara Garı'nda 10 Ekim 2015 tarihinde Barış ve Demokrasi Mitingi’ne saldıran DAİŞ üyesi Erman Ekici ve 16 firarinin “insanlığa karşı suç"tan yargılandığı davanın 13’üncü duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya avukatların yanı sıra 10 Ekim Barış Derneği üye ve yöneticileri, katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri, katliamda yaralananlar, sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve çok sayıda kişi katıldı.     Katliam faillerinden Erman Ekici ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.   Araştırma raporları dosyaya eklendi   Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada dosyaya eklenen evrakları okuyan mahkeme başkanı, bir önceki celse dinlenmesi talep edilen Ömer Yetek’in İstanbul 28’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan telefon görüşmesinde çıkarılan tebligatın muhtara teslim suretiyle tebliğ edildiğini, ancak tanığın hazır olmadığının bildirildiğini belirtti. Mahkeme başkanı DAİŞ üyeleri hakkında talep edilen araştırma raporları ile dijital materyallerin dosyaya eklendiğini söyledi.   ‘Savcının eksikliklerini gidermeye çalışıyoruz’   Ardından söz alan dava avukatlarından Eylem Sarıoğlu, Ömer Yetek’in duruşmada hazır olmasa da duruşmadan haberdar olduğunu ve duruşmaya bilerek ve isteyerek katılmadığını kaydetti. Eylem, “Onlar da en kısa zamanda cezaevinden çıkacaklarını biliyorlar. Bir sonraki celsede Ömer Yetek’in huzurda dinlenmesi yönünde tanığın zorla getirilmesi yönünde ara karar oluşmasını talep ediyoruz. Soruşturma savcılarının, sanıkların örgütsel durumlarını ve suçlarını iyi ele alamadığı bir gerçektir. Yargılamanın başından beri toplanmayan delillerin toplanmasına ve yargılanmayan IŞİD üyeleri ile katliam sorumlularını açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Ancak çoğu zaman taleplerimizin reddi nedeniyle hakikatin açığa çıkması zaman alsa da bizler gerçek sorumluların açığa çıkması için uğraşıyoruz. Aynı hassasiyeti sizden de bekliyoruz. Hala soruşturma savcısının eksikliklerini gidermeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Katliamın organizatörü yargılanmıyor’   DAİŞ üyelerinden ve katliamı organize eden Ebu Zeynep ile ilgili belgeleri dosyaya sunduklarını kaydeden Eylem, “Muhammed Cengiz Dayan, katliamın gerçekleştirilmesini sağlayan Antep yapılanması içinde yer alan biri ve emniyetin şüphelenmesi sonucu yakalanmıştır. Burada Murat Taner adına sahte bir kimlik taşıdığı görülmüştür. Parmak izi olduğu için emniyette kimliği tespit edilmişti. Yakalandığı araçta 2 adet tabanca ile 532 tane mermi bulunmuştur. Muhammed Cengiz Dayan’ın yakalandığı olay hakkında Antep’te bir dava açılıyor ancak o dosya Antep’teki başka bir dosya ile birleştiriliyor ve sadece örgüt üyeliği ile ruhsatsız silah bulundurmaktan 10 yıl 10 ay hapis cezası alıyor. Muhammed Cengiz Dayan’ın sadece örgüt üyeliğinde yargılanmasının yeterli olmadığı, örgüt yöneticiliği ve katliam suçlamasından da yargılanması gerektiği anlaşılacaktır” ifadelerini kullandı.   ‘Raporlara rağmen kovuşturmaya yer yok’   Emniyetin katliamla ilgili düzenledikleri bir tutanağı hatırlatan Eylem, raporda Muhammed Cengiz Dayan hakkında, “Suriye’de sorumlu şahıslardan olduğu, Rakka ve Tabka’da askeri emirlik ve valilik yaptığı değerlendirilmiştir” denildiğini ve bunun fezlekeye de geçtiğini ifade etti. Eylem, “Bu ibare Yunus Durmaz’a adam yetiştirdiği açık olmasına rağmen katliamla bağına ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadan ‘Antep’te bir dosyası mevcuttur’ denilerek hakkında kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmiştir” diye belirtti.   ‘Muhammed Cengiz Dayan üst düzey yönetici’   Yunus Durmaz’ın önemli gelişmeleri Muhammed Cengiz Dayan’dan aldığını söyleyen Eylem, şöyle devam etti: “Muhammed Cengiz Dayan’ın katliam faillerine eğitim verdiğine ilişkin yazışmalar mevcuttur. Bu tespitlere rağmen, soruşturma aşamasında tespit edilen bu delillere rağmen, Muhammed Cengiz Dayan’ın normal bir örgüt üyesi olarak yargılaması gerçekleşmiştir. Soruşturma savcıları dosyayı bir şekilde kapatmaya çalışmışlardır. Savcılığa verdiği ifadede hiçbir katliam failini tanımadığını söylemişti, ancak daha önceki iddianame tutanaklarında bu kişilerle irtibat halinde olduğu açıktır. Bu kişilerle Suriye’de askeri eğitim aldığı da sabittir. Muhammed Cengiz Dayan bu soruşturma kapsamında 2011 yılında Suriye’ye gittiğini söylemiş ancak yakınlarının verdiği bilgilere göre 2014-15 tarihlerinde Suriye’de olduğu ve 2015 yazında Antep emiri olduğu da ifade edilmiştir. Muhammed Cengiz Dayan’ın babası 2014 yılında evden ayrıldığını ve kayıp ihbarında bulunduklarını ifade etmiştir. Kardeşi ise 2015’te verdiği ifadede birkaç yıl Suriye’de kaldıktan sonra Antep’e döndüğünü ifade etmiştir. Ev sahibi H.Y. ise 2015 Kasım ayında kendisini Murat isminde tanıttığını söyledi. 10 Ekim Katliamı’ndan kısa bir süre önce Antep’teki hücre evlerinin teşhir edilmesinin ardından farklı ev kiraladıkları görülmüştür. 2016’da Yunus Durmaz’ın öldürülmesinden sonra Antep’e gelen bir kişi Muhammed Cengiz Dayan’ın örgütün üst düzey yöneticisi olduğunu söyledi. Muhammed Cengiz Dayan’ın tüm işlerini Erman Ekici’nin yaptığını belirtmiştir. Gizli tanık beyanları da var dosyada. Cengiz Dayan’ın DAEŞ terör örgütüne katıldığı, bir dönem Suriye’de askeri emir olduğu, bu görev elinden alındıktan sonra Antep’te vali olduğu, Antep ikinci emiri olduğu vurgulanmıştır. Tüm bu beyanlar ise Muhammed Cengiz Dayan için sıradan bir üye olduğu iddialarını çürütüyor.”    ‘Eğitim esnasında fotoğrafları var mahkeme üyelik verdi’   Katliamı organize eden ketibenin başında bulunan "Abdul Muin" kod adlı Muhammed Cengiz Dayan'ın sanık olarak dosyaya dahil edilmesi gerektiğini vurgulayan Eylem, “Askeri masanın başında olan kişinin Muhammed Cengiz Dayan olduğunu ifade edilmiştir. Antep 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyada Muhammed Cengiz Dayan’ın birçok IŞİD militanıyla eğitim yaparken fotoğraflarının olduğunu söyledik ve bunları dosyaya sunduk. Bütün delillere rağmen Antep 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da sadece örgüt üyeliğinden ceza verilmiştir. Bu aşamada bizi hiç şaşırtmayan bir şekilde tüm delillere rağmen tahliye ediliyor. İtiraz üzerine tekrar tutuklanıyor, ancak yine serbest bırakılıyor. Sonra dosyaya bakanlık tarafından bir araştırma tutanağı gönderiliyor. Muhammed Cengiz Dayan’ın 2011 yılında El Kaide üyesi olması nedeniyle tutuklandığı ve ardından tahliye edildiği, şahsın bu zamanda DAİŞ içinde faaliyet yürüttüğü bilgilerine yer veriliyor. Tüm bunlara rağmen mahkeme ısrarla tahliye etti. Bunlar kısa bir süre sonra cezaevinden çıkmaktalar” şeklinde konuştu.   ‘Yemin etmek caiz değil’   Avukatın ardından tanık olarak dinlenmesi talep edilen ve gelmeyeceği mahkeme başkanı tarafından ifade edilen Ömer Yetek, İstanbul’dan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlanarak dinlendi. Tanıklık mevzuatı gereği yemin etmesi gereken Ömer Yetek, yemin etmenin İslami olarak caiz olmadığını öne sürerek yemin etmeyeceğini kaydetti. Ömer Yetek ardından “Yalnızca Allah üzerine yemin ederim” dedi. Mahkeme başkanı DAİŞ üyelerinin ismini okuyarak bu kişileri tanıyıp tanımadığını sordu. Ömer Yetek, kimseyi tanımadığını ifade etti.   ‘Polisler bana zorla ifade imzalattı’ savunması   DAİŞ’e üye olup olmadığını soran mahkeme başkanına Ömer Yetek, “Daha önce Ankara’da TEM’de verdiğim ifade doğrultusunda bu ifadeyi veriyorum. O ifadede yer alan bilgiler benim ifade ve bilgilerim değil. Polislerin bana zorla imzalattığı bir ifadeydi. 10 Ekim’le ilgili medyada bildiklerim dışında bir şey bilmiyorum” dedi.   İlhami Balı’yı soran mahkeme başkanına, Ömer Yetek, “Ben sadece internette haber sitelerinde gördüm onu. Tanımıyorum” dedi.       ‘Suriye’den 2017’de döndüm’   Ömer Yetek, “Ebu Talha isminde tanıdığım birkaç kişi vardı. Gerçek isimlerini bilmiyordum. Suriye’de Tabka’da kaldım. 2015 yılında Suriye’ye gittim. 2017 Aralık ayında döndüm. Benim orada olduğum dönemde savaş yoktu. Sadece orada yaşıyordum. Başka bir şey yapmıyordum. Orada hayat ucuzdu o nedenle oradaydım. Onların hiçbir eylemine katılmadım” dedi.   ‘Yunus Durmaz’ı tanımadı!’   Mahkeme başkanı tanığın emniyette verdiği ifadeyi okudu. Tanık ise ifadelerin kendisine ait olmadığını söyledi. Yunus Durmaz’ın örgütün Antep sorumlusu olduğunu, acil durumlarda yanlarında taşıdıkları canlı bomba yeleklerini patlattıkları yönündeki ifadesini soran mahkeme başkanına tanık, ifadenin kendisine ait olmadığını ve kişiyi tanımadığını söyledi.   Ardından avukatlar tanığa sorular sordu. Mahkeme başkanı tanığa sorulan kimi sorulara, “Kendinle ilgili sorulara cevap vermek zorunda değilsin” diyerek müdahale etti. Mahkeme başkanının tavrına salondaki izleyicilerden de tepki geldi.   ‘Hayat ucuz olduğu için orada yaşadım’   “2015-16’da ticaret yaparken Türkiye ile ilişkileri nasıl sağlıyordunuz” sorusuna tanık, “Ben orada ticaret yapmadım sadece yaşıyordum. Ben orada öylesine yaşıyordum. Param vardı ve hayat ucuzdu. Ailem de Suriye’ye geldi. Hanımım ile kız kardeşim Cerablus’taydı” yanıtını verdi.   ‘Hakkımda resmi tutanak tutulmadı’   “Yakın ilişkileriniz içinde Antep yapılanmalarından kimse var mıydı” sorusunu ise tanık, “Yapılanmada kim vardı bilmiyorum ama oradakilerle sıkı bir ilişkim yoktu. Ben örgütün içine girmediğim için mesafeli davrandım. Suriye’de istihbarat beni yakaladı, birkaç gün sonra polise teslim ettiler. Beni dövdüler, ölümle tehdit ettiler. Bu ifade de yalandır. Ben sınırdan Türkiye’ye kaçak geçmeye çalışırken kaçakçı beni istihbarata teslim etti. Orada kimse kimseye bilgi vermiyordu. İlyas Aydın’ın orada ne iş yaptığını bilmiyordum. Örgüt kendi içinde çok gizli hareket ediyordu. Bir şey soramıyordun, merak edemiyordun çünkü seni ajanlıkla suçlayıp öldürüyorlardı. Orada 10 Ekim’le ilgili konuşulduğunu hiç duymadım. Ebu Zeynep ismini tanımıyorum. Benim ifademi baştan sona onlar yazdı. Sadece bana imzalattılar. İstihbaratın elinde 20-25 gün kaldım. Orada bana bazı şeyler sordular. Ben de bildiklerimi anlattım. Oraya niye gittiğimi sordular ancak resmi bir tutanak tutulmadı. Şu an İstanbul’da devam eden bir mahkemem var. 2 buçuk sene cezaevinde kaldım yargılandığım dosyada” diye cevapladı.   İletişim internet üzeri   Avukatların, “Orada IŞİD üyeleri nasıl iletişim sağlardı” sorusuna, “Benim kaldığım yerlerde telefon çekmediği için herkes internet üzerinden iletişim sağlardı ancak örgüt kendi içinde nasıl iletişim sağlardı bilmiyorum. Mustafa Güneş’i Türkiye’den tanıyorum” yanıtını verdi.   ‘Zorla ifade imzalatan polisler’ hakkında suç duyurusunda bulunmadı   Dava avukatlarının, “Bahsettiğiniz polisler hakkında bir suç duyurusunda bulundunuz mu ve yanında ifadeyi imzaladığınız avukat mı hala avukatlığınızı yapıyor” sorusuna “Hayır polisler hakkında suç duyurusunda bulunmadım, hala o avukat avukatlığımı yapıyor” yanıtını verdi.   Kod ismi İslami künye ile savundu   Tanık, iddia makamının “DAİŞ arasında nasıl kod isimler kullanılırdı” sorusuna karşılık, “İslamiyet’te kullanılan isimler kullanılırdı. Ebu ismi çok yoğun kullanılır bu İslami bir künyedir. Çocuğun ismi ile hitap edilir. Bu künye İslam’da yoğun kullanılan bir isimdir. Herkes bunu kullanıyor, örgüt de bunu kullanıyor. Tanıdığım herkes Ebu kavramını kullanırdı. Örneğin oğlunun ismi Ahmed ise Ebu Ahmed denirdi” dedi.   İlhami Balı’yı tanıdı ama hatırlamadı   Ardından Ömer Yetek’e teşhis için resimler gösterildi ancak çoğunu tanımadığını söyledi. İlhami Balı’yı tanıyan Ömer Yetek, kendisini internetten tanıdığını iddia etti. Daha sonra ise İlhami Balı’yı Suriye’de sınırda gördüğünü ancak hatırlamadığını söyledi.   Yalan beyana suç duyurusu talebi   Tanığın ifadesinin sona ermesinin ardından dava avukatlarından Eylem, sözlerine devam etti. Tanık olarak dinlenen Ömer Yetek’in gerçek ifadelerden uzak durduğunu ve yalan beyanda bulunduğunu söyleyen Eylem, yalan beyanda bulunması dolayısıyla hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Muhammed Cengiz Dayan’ın insanlığa karşı suçtan yargılanması talebinde bulunan Eylem, hakkında ek iddianame düzenlenmesini istedi.   DAİŞ’in Fransa davasına vurgu yapıldı   Mahkeme başkanının tavrını eleştirerek sözlerine başlayan avukat Gülşah Kaya, mahkeme başkanının “Hukuki haklarınız var” sözüne, “Hukuki haklarımı biliyorum ben de aynı fakülteden mezun oldum” yanıtını verdi. Ardından sözlerine devam eden Gülşah, “Ya Ömer Yetek’in kendisi yalan söylüyor ya da avukatıyla birlikte tehdit edildi. Eğer öyleyse de ifadeyi alan polislerin burada dinlenmesini talep ediyoruz. Bu kadar detaylı ifadeyi emniyet hazırlamışsa emniyet katliam hakkında bizden daha çok şey biliyor demektir. Yalan tanıklıktan şikayette bulunacağız. Emniyet Genel Müdürlüğü ile istihbaratın sınır geçişlerinden haberdar olduklarını ve işbirliği içinde olduklarını biliyoruz. Neden mahkemeniz sınır ötesinde bulunanların getirilmesi için bakanlığa başvurmuyor? Fransa’daki IŞİD yargılamasına başlandı. Hepsi Türkiye’den geçmiş. O duruşmada elde edilen bilgiler ve tanıklar sayesinde davada çok sayıda bilgi elde edildi ve orada istihbarattan biri de dinlendi. Biz değil bir istihbaratçının dinlenmesi, bir evrak bile alamdık. İstihbarat onların ne yiyip içtiğini biliyor. Dolayısıyla firari sanıkların orada ne yaptığını detaylarıyla bilen bir emniyet var” şeklinde konuştu.   Mahkeme başkanı yine araya girerek, “Burası Fransa mahkemesi değil” dedi.   Ardından sözlerini sürdüren, Gülşah orada devam eden yargılamaların örnek alınması gerektiğini vurguladı.   ‘Fransa mahkemeleri’ tartışması   Sonrasında söz alan avukat Senem Doğanoğlu, “Ülker Mamedova dosyaya yeni geldi. Ülker Mamedova, Mustafa Dokucu’dan aldığı bilgiler doğrultusunda Yunus Emre Alagöz hakkında geniş bilgilere sahip. Biz Ülker Mamedova’nın gelecek celse tanık olarak dinlenmesini istiyoruz. Ancak eğer talebimiz reddedilecekse geniş bir gerekçe talep ediyoruz. Az önce burası Fransa değil dediniz ama adına yargılama yaptığınız devlet açısından 13 Kasım 2015 katliamı yargılamasında bir failin yargılamasına yeni başladı. 13 Kasım 2015 katliamı neden bizim için önemli? Çünkü o süreçte polislerin önlemleri nasıl aldığından bahsediliyordu. Mağdurların korunması yönünde 13 Kasım yargılaması yapan 2 mahkeme heyeti sadece mağdurların girebileceği bir salon tahsis etti. Bu mağdurların korunması için alınan bir önlemdi. Mağdurlar açısından bile bu örnek alınması gereken bir yargılama. Siz ise durmadan ‘Sus, sizi dışarı atarım’ diyorsunuz” dedi.   Araya giren mahkeme başkanı, “Fransa mahkemelerini örnek alacak durumda değilim” ifadesini kullandı.   Dosyaya sunulan 2 kitap   Sözlerini sürdüren Senem, “Size iki kitap verdik. Birincisi ‘Duymak Zorundasınız’ isimli kitap. Bu kitapta mahkemede yaşadığımız sorunlar konu ediniyor. Bir diğeri de ‘Barış Portreleri’ isimli kitaptı. Katliamda yaşamını yitirenleri tanımak zorundasınız” mesajını verdi.   MASAK raporu 2 yıldır bekleniyor   Dava avukatlarından İlke Işık şunları söyledi: “Ülkenin en büyük katliamı gerçekleşti. Antep eylemlerindeki araştırma tutanaklarını gönderdi. Bu epeyden beri yapılması gerekendi. Ancak 6 yıldır yapılmadı. Firari dosya sanıklarına dair bilgileri de geldi. Yakup Selağzı, hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz sanık. Adıyaman’da bir dosyası var. Nusret Yılmaz’ın Konya 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir dosyası var. Bu dosyaların mahkemeye gönderilmesini talep ediyoruz. MASAK raporu gelmedi. MASAK, 2 yıldır bize cevap vermeyen bir kurum olarak tavrını sürdürüyor. Firari sanıkların tespit edilmesi gerekiyor. Bulundukları kamplardan getirilmeleri için Irak hükümeti ile iletişime geçilebilir, kamplarda etkinliği olan UNICEF ile bağlantıya geçilebilir. Kasım Güler’i MİT Suriye’den kırmızı kategoriden arandıkları için almış. Bizim de 2 sanığımız kırmızı listede. Diğerleri de turuncu ve gri listede. Sanıkların ne şekilde getirilebileceklerine dair düşünüp size sunuyoruz. Sizin de bunun üzerine düşünmeniz gerekiyor. İmajların alınması için müzekkere yazılmasını istiyoruz. Teşhis albümünün toplamı oluşmuş mu? Bu katliamda çok ciddi sorumlulukları olan ve kimlikleri belirlenmemiş çok kişi var. Bu yargılama aracılığıyla ulaştığımız herkese bunları sormalıyız. Emniyet müdürlüklerinden renkli teşhis albümlerinin gönderilmesini talep ediyoruz. İçişleri Bakanı listede yer alanlar hakkında cevap vermediği için ara kararından vazgeçmiş bir 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi var. Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Kasım Güler’in katliam hakkında da bilgisi vardır. Onun da dinlenmesini talep edeceğiz. IŞİD’lilerle para alışverişi yapan Mehmet Berki Karelp’in tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Ahmet Güneş ile iletişimi tespit edilen Havva Türk’ün bilgi ve belgelerinin getirilmesini talep ediyoruz. İletişim bilgilerinin araştırılması için BTK’ya yazı yazılmasını talep ediyoruz.”   Avukatların konuşmalarının ardından duruşmaya bir saat ara verildi.