Kobanê Siyasi Soykırım Davası avukatlarından çağrı 2021-09-18 12:41:31     ANKARA - Kobanê Siyasi Soykırım Davası’na ilişkin konuşan avukatlar, davanın siyasi bir kumpas davası olduğunu vurguladı. Avukatlar, demokratik kitle örgütlerine ve hukukçulara davaya katılımı için çağrı yaptı.    Halkların Demokratik Partisi (HDP)  Hukuk  ve insan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Şube Başkanı  Şevin Kaya, HDP Hukuk Komisyonu üyesi Kenan Maçoğlu ve Cahit Kırkazak Starton Otel’de 20 Eylül’de görülecek Kobanê Siyasi Soykırım Davası’na ilişkin basın toplantısı düzenledi.   Toplantıda ilk olarak konuşan HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, 20 Eylül Pazartesi günü Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 4’üncü duruşmasının başlayacağını ve duruşmanın nasıl başladığını sıklıkla kamuoyuna aktardıklarını belirtti.   ‘4 sene boyunca 8 savcı değişti’   Ardından HDP Hukuk Komisyonu üyesi Kenan Maçoğlu sözü aldı.  Kobanê davasının soruşturma sürecine ilişkin kısa bir bilgilendirme yapan Kenan, soruşturmanın  6-8 Ekim 2014 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatıldığını hatırlattı. Kenan, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iki farklı soruşturma yürütülüyordu. Birinci soruşturma; o dönem HDP milletvekili olan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerine, ikincisi ise milletvekili olmayan MYK üyelerine açılmıştı. HDP’nin milletvekili olan MYK üyelerine yönelik soruşturmada bilindiği üzere 2016 Kasım’ında başta eş genel başkanlar olmak üzere birçok milletvekili arkadaşımız tutuklanmıştı. 6-8 Ekim’de atılan tweet sebebiyle. MYK üyeleriyle, milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında yürütülen soruşturmada 2014-2018 yılına kadar sadece ifade alma işlemleri yapılmıştı. Bu ifade alma işlemleri de emniyet ve savcılığa çağrı üzerine yapıldı. 4 sene boyunca yaklaşık 8 savcı değişti soruşturma dosyasında, ifade alma dışında herhangi bir somut işlem yapılmadı” dedi.   ‘Eş Genel Başkanlar delil olmadan tutuklandı’   HDP MYK üyelerinden bazılarının adreslerinde bulunmalarına rağmen gözaltına alınmasına gerek duyulmadığına dikkat çeken Kenan, 2018 tarihinde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası zamanında özel bir savcının dosyaya yetkilendirildiğini ve gelen savcının ilk işleminin dosyaya gizlilik kararını aldırması olduğuna dikkat çekti. Kenan, “Özel olarak yetkilendirilen bu savcı tarafından dosyaya gizlilik kararı alındıktan sonra dosyada yeni delil yaratma çabalarına girişildi. İki sene boyunca tanık, özellikle  itirafçı ve gizli tanık ve benzerini bulmak için savcılığın yoğun bir çabası oldu. Bunun için Türkiye’nin bütün illerine talimatlar verildi, yazılar yazıldı, emniyet, jandarma hatta tahminimizce MİT seferber edildi. Fakat bütün bu özel çabalara rağmen herhangi bir delil elde edilmeden Sayın  Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ 2019 Eylül ayında ikinci defa herhangi bir delil olmadan keyfi bir şekilde tutuklandılar” diye belirtti.    ‘Bu sürecin kumpas olduğunu belirttik’   Eş Genel Başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın tutuklandıktan sonra savcılık ve emniyetin delil yaratma çabaları ve kumpas girişimlerin daha da yoğunlaştığına işaret eden Kenan, “İstediklerini elde etmiş bulundular. Bunun için de dosyaya iki gizli iki açık tanık kazandırdılar. Ardından, HDP MYK üyeleri 2020 yılının eylül ayında gözaltına alındı ve çoğu tutuklandı. 2020’nin aralık ayında savcı hızlıca bir iddianame hazırladı, mahkemeye sundu. Mahkeme bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde 3 bin  küsurluk sayfa iddianame ve 324 klasörü titizlikle inceleyip iddianameyi kabul etti ve sonrasında yargılama süreci başladı. Bu sürecin kumpas süreci olduğunu belirttik. Mahkemede buna dair ayrıntılı savunmalarımızı yaptık, beyanlarımızı sunduk. Buna yönelik bilgi ve belgeleri mahkemeye sunup savunmamızı yaptık” şeklinde konuştu.   ‘HDP’nin kapatılma iddianamesinin hazırlanabileceği belirtiliyordu’   Dosyanın içerisinde unutulan  bir belgeye vurgu yapan Kenan, şunları söyledi: “Yalnız bu belge, kumpasın belgeleri olarak tanımlayacağımız belge, 2018’de hazırlanan bir belge, bizler için çok önemli. Bu soruşturma dosyasında bu belge savcılıkça unutuldu, 5 sayfalık bir TEM’in belgesiydi. Bu belgede açık bir şekilde 6-8 Ekim olayları ile ilgili  soruşturmanın ne şekilde yürütülmesi gerektiği, dosyaya kimlerin dahil edilmesi gerektiği, hali hazırda vekil olan bazı ve dokunulmazlığa sahip olan milletvekillerinin tutuklanabileceği hatta ve hatta işin esas önemli kısmı bu davanın bu şekilde yürütülerek HDP’nin kapatılma iddianamesinin hazırlanabileceği bu belgede açık bir şekilde belirtiliyordu. Biz bu belgeyi mahkemeye sunduk, bu belgeyi kimin hazırlandığına dair araştırma istedik ama buna dair herhangi bir geri dönüş olmadı.”   ‘Kapatma iddianamesi organize şekilde yürütülmüş’   Bu belgeden sonra Kobanê dosyasına giren başka belgelerin olduğu bilgisini paylaşan Kenan, “Fakat bir de bizim önümüze gelen kapatma iddianamesiyle de AYM’nin partiye tebliğ ettiği belgelerden biz şunu gördük ki, Kobanê dosyasını yürüten savcı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 2018’deki belgeyi temel baz alarak ayrıntılı bir çalışma yapmışlar ve birçok noktada birbirleriyle paslaşmışlar. Kapatma iddianamesine organize bir şekilde yürütmüşler. Bunu hem biz Kobanê soruşturma dosyasında hem de kapatma iddianamesinde gördük. Buna dair başka bilgi ve belge de olacak. Yargılama aşamasında buna dair çalışmaları yürüteceğiz” ifadelerini kullandı.   ‘Mahkemenin tavrı duruşmayı bitirme niyetindeydi’   Soruşturma aşamasında yaşanılan hukuksuzluklara değinen ÖHD Şube Başkanı Şevin Kaya, duruşma gününün 25 Nisan’a verilmesi ile anlamsız tiyatro ile başlandığını söyledi. Pazar gününe duruşma günü veren bir mahkeme ile karşı karşıya kaldıklarını aktaran Şevin, “Sonrasında bunu 26 Nisan Pazartesi olarak değiştirdiler. Yargılamanın başında mahkemenin şöyle bir tavrı vardı: Mahkemede yargılananların savunmasını kesintisiz bir şekilde alarak duruşmayı bitirme niyetindeydi. Başlangıçta; bütün televizyonlarda görmüşüzdür, duruşmaya avukatların alınmadığı, müşteki sıfatı taşıyan İçişleri Bakanlığı’na bağlı polislerin sıralarda oturduğu bir yargılama ile karşı karşıya kaldık. Büyük çabalar sonrası duruşma salonuna girebildik, mikrofonlarımız kapatıldı. Sadece avukatların değil yargılananların da mikrofonları kapatıldı, seslenmelerine rağmen mahkeme üyeleri tarafından muhatap alınmadıklarını gördük” sözlerini kullandı.    ‘Duruşmaya özgü bir heyet atandı’   Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) söz almak isteyen, başka cezaevlerinden katılan siyasetçilerin seslerini duyurmaya çalıştıkları, seslerini duyuramayan siyasetçilerin kağıtlarla söz almaya çalıştığı bir manzaranın ortaya çıktığını hatırlatan Şevin, “Mahkemenin kendi kurduğu bir planlama var. Bu planlama hukuka aykırı olarak duruşmayı bir an önce bitirmeye çalışmak. Avukatlar olmadan, yargılananlar da sadece mahkeme başkanının izin verdiği ölçüde, mikrofonunu kapatmadığı ölçüde istediği bir kalıpta savunma vererek mahkemeyi devam ettirmek istiyor. Mahkemenin başında 22. Ağır Ceza Mahkemesi sadece tek heyetli bir mahkeme. Sadece Kobanê dosyası değil, birçok yargılaması var, özel yetkili mahkeme statüsünde duruşmalardan bir gün önce bu mahkemeye başka bir heyet atanıyor. Bu duruşmaya özgü bir heyet atanıyor. Sonrasında biz şöyle bir durumla da karşılaştık. Duruşmayı ara vermeden savunmalar bitmeden yapmak amacında idi. Biz uzun tartışmalarımız sonrasında bunun mümkün olamayacağını söyledik ve en son 2 haftalık periyot ile anlaşabildik. Fakat 2 haftalık periyotlar da biz şunu gördük; gerek avukatlar, gerek yargılananlar gerek duruşmayı izleyenler, gerekse mahkeme heyeti sağlıklı bir yargılama yapamayacak duruma geliyor” dedi.   ’20 arkadaşımız tutuklu 8 kişi tahliye edildi’    İki haftalık periyotta Sincan’da bulunan tutsak siyasetçilerin ve SEGBİS ile duruşmaya katılanlar ile birlikte duruşmanın sağlıklı bir yargılama sürecinin mümkün olmadığını kaydeden Şevin, “Mahkeme ısrarla 2 haftalık duruşma periyodunda devam etme niyetinde. Birçok hukuksuzlukla karşılaştık. 378 klasörden oluşan dosya yargılananlara ulaştırılmadı. 3’üncü celsede mahkemeden klasörlerin bir hard-disk ile beraber yargılananların dosyaya ulaşmasını sağlanmasını talep ettik, buna karar verildi. Fakat cezaevi koşullarında yarım saat ve iki saat arası günde hard-diskleri inceleme imkanı verdiler. Pandemi koşulları gerekçe gösterildi ve odalarına bilgisayar verilmedi. O nedenle dosyaların çalışması da yargılananlar tarafından devam ediyor. Şu anda 20 arkadaşımız tutuklu, 8 arkadaşımız geçen celse tahliye edildi. Bu celsede yine 2 hafta sürecek, sadece çarşamba günleri duruşma olmayacak” diye konuştu.   ‘Siyasal yargılama’   Yargılamanın başından itibaren kumpas yargılaması olduğunu söylediklerini dile getiren dosya avukatlarından Cahit Kırkazak ise şunları kaydetti: “Peki, bu kumpasın alt yapısında ne var? Bu kumpasın altyapısında aslında Kürtler üzerine HDP’yi, HDP üzerine Türkiye demokratik muhalefeti ve Türkiye toplumsal mücadelesini tasfiye etmeye yönelik bir ajandanın pratikleştirilmesine ilişkin bir süreç var. Buna ilişkin somut bir kaç veri paylaşırsak eğer, gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında emniyetten talimat niteliğinde talimatnamelerin savcılığa gönderilmesiyle, HDP kapatma davasına gerekçe olabilecek davanın açılma talimatı ve bir sipariş ağı olduğunu Kenan arkadaşımızın anlattığı belgede açıkça kamuoyu ile paylaşıldı. Bu talimat niteliğindeki belgeyle beraber yargılamanın hemen başında mahkeme rekor sürede iddianameyi kabul etmesi ve AİHM kararına yaklaşımı, yargılama sürecinde yargılanan arkadaşlarımıza yöneltilen sorular ve arkadaşlarımıza yaklaşımlar, yine devletin bütün organlarının bu davada taraf olarak bulunması, hem özel nitelikteki et-balık kurumların gibi hem de bu davada yargılamanın sağlıklı sürdürülebilmesi için delil toplamakla sorumlu olan kolluk kuvvetinin de, dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın da taraf olması, yine yargılamanın özellikle 3. duruşmadaki tutuklu değerlendirme süreçleri ve zamanlaması, yargılamada beyanda bulunan arkadaşlarımıza yöneltilen sorular bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu ajandanın peyderpey uygulamaya konulduğu bir gerçektir, bir siyasal yargılama olduğu somut olarak önümüze konuluyor.”   ‘İktidar, Kürtleri ve HDP’yi tasfiye ajandasını önümüze koyuyor’   Davanın 3’üncü duruşmasında beyanda bulunan siyasetçilere yönelik sorulan sorulara değinen Cahit,  “iktidar, Türkiye toplumunu, Kürtleri ve HDP’yi tasfiye amacının ajandasını açıkça önümüze koymaktadır. Ne yazık ki mahkeme üyelerinin bir tanesinin sorduğu ‘HDP binaları neden saldırıya uğramadı’ sorusunun sorulduğu dönemde İzmir’de HDP İl Örgütü’nde Deniz Poyraz katledildi. Ve devamında da Konya’da, Ankara’da, Afyon’da Kürtlere ve HDP'lilere yönelik saldırılar gerçekleşti. Son olarak iki gün önce İzmir’de Deniz Poyraz’ın katledilmesine gözcülük ettiği iddia edilen şahsın Ankara’da HDP Genel Merkezi’ne getirilmesi, Kürtlere ve HDP’ye yönelik sadece yargı düzeyinde değil, aynı zamanda toplumsal bir linçe hizmet ettiğini de önümüze açıkça koyuyor” diye belirtti.    Duruşmaya katılım çağrısı   Son olarak sözü yeniden alan Ümit Dede, tüm demokratik kesimlerin ve hukuk örgütlerinin davaya katılımı için çağrı yaptı. Ümit,  “Bu kumpas davası HDP’lileri ve Kürt siyasetçileri hedef alıyor görünse de saldırı hukukun üstünlüğü ve demokrasiye saldırıdır. Bu sadece Kürt siyasetçiler ve HDP’ye değil, Türkiye demokrasisine ve hukukun üstünlüğüne sahiplenme olacaktır” dedi.