Savaştan kurtardığı çocuğunu öldürmekten yargılanıyor 2021-09-17 09:11:09   Hikmet Tunç   VAN - Çocuğunun şüpheli ölümüne ilişkin hakkında “Taksirle insan öldürme” iddiasıyla soruşturma başlatılan annesi M.R.’nin ifadesi sırasında yaşadıklarını anlatan Avukat Fatma Olaş, “Evlat acısı, mülteci olmanın dramı,  ‘coğrafya kederdir’ sözünü iliklerime kadar hissettim” diyor.    “Düşünün ki bu kadar geniş bir yeryüzünde, Ortadoğu’da, üstelik bir de Afganistan’da bir kadın olarak dünyaya gelmişsiniz. Şimdiyse koca yeryüzünde kimsesiz ve acılı… ‘Coğrafya kaderdir’ sözünü iliklerime kadar hissettiğim bir görevlendirmeden bana kalan…”  Bu söz, Avukat Fatma Olaş’ın 11 Eylül günü saat 03.30 sıralarında sanal medya hesabından paylaştığı mesajının bir bölümü.    Aynı gün Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında atama sistemi ile avukatlığını üstlendiği göçmen bir çocuğun şüpheli ölümüyle ilgili ifadesi alınan annesi M.R.’nin hikayesini paylaşan Fatma, ajansımıza konuştu.    ‘Taksirle insan öldürme’ suçundan yargılanıyor   Van’da 11 Eylül günü 13 yaşındaki çocuğun şüpheli ölümü üzerine gözaltında tutulan annesi M.R.’nin ifade işlemleri için Edremit Emniyet Müdürlüğü’ne giden Fatma,  M.R.’nin “Taksirle insan öldürme” suçundan hakkında soruşturma açıldığını söylüyor. Fatma, M.R.’yi gördüğünde edindiği ilk izlenimini “Bazen tek bir noktada duruyordu bakışları, bazen de ağlıyordu” sözüyle özetliyor.    ‘Ağlamaktan gözleri şişmişti’   M.R. ile karşılaştığında “Kıyafetiyle dahi kendini belli ediyordu” diye düşündüğünü dile getiren Fatma, “Avukatı olarak tercüman aracılığıyla M.R. ile ön görüşme yaparak kendisini biraz tanımak istedim. Durumu bayağı kötüydü. Ağlamıştı, gözleri ağlamaktan şişmişti. Yaşadıklarının şoku ile olsa gerek sürekli bir noktaya bakıyordu” diye ifade ediyor. Tercüman aracılığıyla kendisini tanıtan Fatma, böylece kısa da olsa M.R.’nin yaşadıklarını öğrenmeye çalışıyor.     Şeker hastası çocuğuyla göç yollarında…   Fatma, M.R.’nin çocuk yaşta, Afganistan’da yaşayan İranlı bir erkekle evlendirildiğini söylüyor. Birkaç yıl evli kaldıktan sonra da erkeğin başka bir kadınla evlenmesi üzerine M.R.’nin iki çocuğuyla birlikte Afganistan’daki ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını ifade eden  Fatma, Ancak Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesiyle birlikte M.R.’nin 13 yaşındaki şeker hastası çocuğuyla göç yollarına düştüğünü dile getiriyor.    4 gün boyunca bir evde saklandılar   Van’ın İran sınırında bulunan köylere vardıklarında M.R ve çocuğunun burada karşılaştıkları insan kaçakçıları tarafından 4 gün boyunca bir evde saklandığını kaydeden Fatma, M.R. ve çocuğunun daha sonra kent merkezine getirildiklerini ifade ediyor. Fatma, kent merkezinde de yine kaçakçılar tarafından penceresi dahi olmayan bir evde onlarca göçmenle birlikte yaşam mücadelesi veren M.R.’nin çocuğunun şeker hastası olması nedeniyle kullanması gereken insülin iğnesinin kaçakçılar tarafından temin edilmediğini belirtiyor.    Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü   Saklandıkları evde kendilerine sadece ekmek ve su verildiğini, çocuğun yeterince beslenemediği için şeker krizine girdiğini ifade eden Fatma, M.R.’nin çocuğuyla beraber kaçakçılar tarafından Edremit ilçesinde bulunan bir hastanenin önüne bırakıldığını söylüyor. Çocuğun bu esnada fenalaştığını ve düşerek kafasını çarptığını, olay yerinde yaşamını yitirdiğini dile getiren Fatma, olayın ardından M.R. hakkında “Taksirle insan öldürme” iddiasıyla soruşturma başlatıldığını ve adli kontrol şartıyla Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) götürüldüğünü kaydediyor.    ‘Olayın takipçisiyiz’   İfade işlemleri sırasında M.R.’nin mağdur edildiğini ve uzun süre bekletildiğini söyleyen Fatma, M.R.’nin tercümana sürekli baş ağrısı çektiğini söylemesi üzerine ağrı kesici talep ediyor. Ancak polislerin talimat aldıklarını öne sürdüğünü ve M.R.’ye ağrı kesici ilaç verilmediğini dile getiriyor.    Fatma son olarak müvekkiliyle iletişim halinde olduğunu ve olayın takipçisi olacağını kaydediyor.    ‘Coğrafya kederdir’   Öte yandan Fatma’nın M.R. ile karşılaşması sonrası sanal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımın tamamı şu şekilde:    “Düşünün ki bu kadar geniş bir yeryüzünde Ortadoğu da üstelik bir de Afganistan da bir kadın olarak dünyaya gelmişsiniz. İranlı bir erkekle evlendiriliyorsunuz, eşiniz dini hakkını kullanıp 2’nci ya da 3’üncü bir kadınla evlenerek sizi iki çocukla kapının önüne koyuyor. Tabi eğitiminiz yok. okuma- yazmanız yok. Ortadoğu’da bir kadın olarak kendi ayaklarınız üzerinde durma ihtimaliniz Allah’ın yeryüzündeki dini zihniyetleri tarafından elinizden alınmış. Afganistan’a aile evine dönmek zorunda kalıyorsunuz. Afganistan’da Taliban zulmünden kaçarken, kendinizi Türkiye sınırında buluyorsunuz. Göçmen kaçakçılarının elinde dağlarda kurtuluş olarak gördüğünüz o yola doğru kaçıyorsunuz. Yanınızda 13 yaşında şeker hastası kızınız günlerce bir evde aç, susuz yeterince beslenme ve ilaç temin edilmediğinden kızınız şeker komasına girip ölüyor. Şimdiyse koca yeryüzünde kimsesiz ve acılı… Evlat acısı, mülteci olmanın dramı. Velhasıl  ‘coğrafya kederdir’ sözünü iliklerime kadar hissettiğim bir görevlendirmesinden bana kalan…”