Tasarlayarak katleden faile ‘sanrısal bozukluk’ raporu çıkarıldı 2021-09-11 09:03:09   Şehriban Aslan   ELAZIĞ - Geçtiğimiz yıl boşanmak istediği Ali Kılınç tarafından katledilen Aslıhan Kılınç’ın avukatı Nilda Baltalı, duruşmaya ilişkin değerlendirmede bulunarak, “Mahkemenin faile yönelttiği sorulara fail, dertleşircesine cevap veriyordu” dedi.   Elazığ’ın Rızaiye Mahallesi'nde yaşayan Aslıhan Kılınç 9 Haziran 2020 tarihinde boşanmak istediği fail Ali Kılınç tarafından ailesi ile yaşadığı evde katledildi. Failin sistematik şiddet uyguladığı Aslıhan, 7 kere savcılığa ve polise şikayet başvurusunda bulunmuş, ancak sonuç alamamıştı. Son olarak 5 Haziran 2020’de polise giderek failin kendisini ölümle tehdit ettiğini söyleyen Aslıhan, aynı zamanda bir yaralama suçundan gözaltına alınıp serbest bırakılan fail Ali Kılınç, 9 Haziran günü Aslıhan’ı katletti. Daha önce işlediği bir “yaralama” nedeniyle gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra Aslıhan’ı katlettiği belirtilen fail, kaçtıktan sonra saklandığı yerde yakalanarak, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.   Raporlarda çelişki   Aslıhan’ın katledilmesi üzerine Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı, Ali Kılınç hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle iddianame hazırladı. Savcılığın talebi üzerine, failin cezai ehliyetinin olup olmadığına dönük Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde yapılan muayenesinde “sanrısal bozukluk” teşhisi konulduğu ve cezai ehliyetinin olmadığı kaydedildi. Ayrıca ardından Afyonkarahisar’da Aslıhan’ın erkek kardeşini yaraladığı için bir kez daha muayeneye gönderilen fail için 21 Mart 2021 tarihinde verilen raporda ise failin cezai ehliyetinin bulunduğu yönünde rapor verildi. Bu rapor üzerine dava kapsamında çelişen raporlara itiraz edildi.   Katletmeden önce araştırma yapmış   Geçtiğimiz günlerde Elazığ 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sunulan failin telefon incelenmesine ilişkin gelen bilirkişi raporunda, failin olaydan 3 ay önce telefonundan, “aldatan eşi öldürmenin cezası”, “aldatma mesajları”, “Şizofren nedir”, “Hangi hastalıkların cezai ehliyeti yoktur” ve “Binaya nasıl tırmanılır” konularını internette araştırdığı görüldü. Ayrıca failin telefonundan, “Karısını 32 kez bıçaklayarak öldüren sanıktan yasak aşk iddiası” haberini ve “Akıl hastalığının ve zayıflığının ceza ehliyetine etkisi” başlıklı makaleler de aradığı tespit edildi.   Fail suçlamaları kabul etmezken, mahkeme heyeti eksik hususların olduğu gerekçesiyle duruşmayı 18 Kasım’a erteledi.   ‘Aslıhan yerine katledeni korudular’   Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından olan ve Aslıhan’ın avukatlığını yapan Nilda Baltalı katıldığı duruşmaya dair bilgi verdi. Nilda, Aslıhan’ı katleden failin her kadın cinayeti failinin olduğu gibi oldukça rahat tavırlarla kendisini izah ettiğini dile getirdi. Nilda, “Kendinden emin ve rahattı. Az önce bahsettiğim zihniyetten güç alıyor olsa gerek ki mahkeme başkanı tarafından yöneltilen sorulara sanki dertleşircesine cevap veriyordu. Ali Kılınç’ın en ağır cezayı alması için elimizden geleni yapacağız elbette, ülkemizde bir kadının daha katledilmesine göz yumamayız. Ancak Aslıhan’ın hikâyesinde en can alıcı örneğiyle görülmektedir ki, yalnızca bizim çabalarımız yetmiyor. Zira şu anda Aslıhan nefes almıyor. Defalarca kez bunun önüne geçmek için fırsatı olanlar Aslıhan’ı korumaktan ziyade şiddet uygulayan erkeği korumayı seçtiler” dedi.   ‘Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir’   Bu davada Aslıhan’ın göz göre göre katledildiğinin görüldüğüne dikkat çeken Nilda, failin Aslıhan’ı tasarlayarak ve canice katlettiğinin ortada olduğunu söyledi. Olay gününden önce Aslıhan’ın ölümle tehdit edildiğine değinen Nilda, “Yalnızca bir gün öncesine kadar da bu tehditler durmaksızın devam ettirilmiştir. Bu nedenlerle biz dosyanın ‘tasarlama’dan değerlendirilmesini savunuyoruz. Ali Kılınç savunmalarında bu durumu tamamen reddederek mağdur anneyi ve öldürdüğü Aslıhan’ı suçlayıcı bir tutumu seçmiştir. Bunu kabul etmiyoruz. Biz kadın katillerinin sadece ‘eşi kasten öldürme’ suçuna girdiğinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına (o da çoğu zaman haksız tahrik veya pişmanlık gibi gerekçelerle müebbette çevriliyor) itiraz ediyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Mücadelemiz sürecek’   “Amasız, fakatsız kriterleri varsa ağırlaştırılmış müebbet cezaları verilmeli. Yoksa müebbet hapis cezası demek af ve erken salıverilme hükümleri gereği çok az ceza verilmesi demektir” diyen Nilda, müebbet hapis cezası alanların açık cezaevinde kalabildiklerine işaret etti. Nilda, “Bu da yılın birçok gününde dışarıda aramızda gezmeleri anlamına geliyor. Ceren Özdemir cinayeti gibi olaylarla karşılaşabiliriz demek oluyor. Mücadelemiz buna izin vermemek için sürüyor” sözlerine yer verdi.   ‘Kadının kendi geleceği hakkında söz sahibi olmasına izin verilmiyor’   Nilda, ülkede koruyucu bir sistemin olmadığına değinerek, şöyle konuştu: “Yasalar ve cezalar ne kadar ağır olursa olsun uygulanmadıkları sürece hayatlarımız elimizden alınıyor. Her şeyden öte bir kadının canice katledilmesini konuşmadan önce onu nasıl bu şiddet sarmalının içerisinden çekip çıkarabiliriz, bunu konuşmamız gerekiyor. Bu tarz bir sistem Türkiye’de ve dünyada henüz oturtulabilmiş değil. Böylesine bir koruma sistemi hayata geçirilse dahi, toplumdaki çağdışı gerici erkek egemen zihniyet değiştirilmedikçe Aslıhan gibi nice kadınlar hayattan kopartılacaklar. Kadının kendi geleceği hakkında söz sahibi olması örgütlü bir biçimde engelleniyor. Devletiyle, yargısıyla tek elden bütünlüklü bir mücadele sürdürülüyor.”   ‘Kadınlar gösterdikleri dirençten kaynaklı katlediliyor’   Gerici düzenin kadınlardan korktuğunu ve birer köle haline getirmek istediğini vurgulayan Nilda, yoksulluğa çare bulunmayan bir ülkede boşanma hakkının gerçek bir hak olmaktan çıktığının altını çizdi. Nilda, “Bu hakka saldırılar sürdükçe boşanma, kadının sahip olduğu fakat mücadele etmesi gereken çok yorucu bir süreç olarak süregeliyor. Biz kadınların her daim kendi hayatları hakkında karar vermek istediklerinde öldürüldüklerini görüyoruz. Reddettiği bir erkek, ayrılmayı istediği koca veya sevgili tarafından yalnızca gösterdikleri direnç nedeniyle kadınlarımız öldürülüyor. Bunu yaptığında da katilleri tarafından cezalandırılan kadınlarımız oluyor” dedi.   ‘Bu cinayette tek bir katil yoktur’   Nilda, son olarak şunları söyledi: “Canice katledilen Zahide Oğuz da eşinden ayrılmak için çok büyük bir çaba göstermişti. Aslıhan da bu kadınlardan biriydi, bu şikâyetleri boşuna yapmadı. Yıllardır kurtulmaya çalıştığı Ali’den boşanmak için hayatını feda etmesi gerekmeyecek şekilde ayrılabilirdi. Bu hikâye Aslıhan’ın boşanıp 3 çocuğuna emeğiyle geçinerek baktığı, bağımsız bir kadın olduğu şekliyle de sona erebilirdi. Ancak buna elbirliğiyle izin vermediler, bu cinayette tek bir katil yoktur. Ülkemizde kolluk güçleri ve yargının doğrudan veya dolaylı olarak sebebiyet verdiği kadın düşmanlığı kadını güçsüzleştirmektedir. Savunmasız hale getirmektedir. Eşanlamlı olarak mevcut feodal yapının korunmasını sağlamakta ve erkeğin gücünü pekiştirmekte. Zaten bahsettiğimiz düşmanlık gücünü tam da buradan alıyor.”