Kobanê Davası: Yargılanan Türkiye’nin geleceğidir 2021-06-16 12:47:03     ANKARA -  Kobanê Davası’nda söz alan tutuklu siyasetçilerden Bircan Yorulmaz, Türkiye’nin geleceğinin yargılandığını söyledi.    Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçmiş dönem Eş Genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) geçmiş dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu olmak üzere 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşması 3’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam ediyor.   ‘20 Mayıs’taki konuşmalarımı anlatacağım’   Duruşma salonunda hazır bulunan HDP önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Bircan Yorulmaz, dava eklerinin kendisine ulaşmadığını aktararak eklerin gönderilmesini istedi. Bircan, “Avukatlarımla savunmama ilişkin yaptığım konuşmada, savunma konuşmalarında farklı nasıl anlatabileceğimi endişe içerisinde sorduğumda tekrardan kaçınılmaz olduğunu anlattılar.  Sonuçta toplu dava ve arkadaşlarım aynı şeyi anlatacaktır. Zira tek bir gerçek var, bu gerçeği anlatmam lazım.  20 Mayıs’taki konuşmalarımı anlatacağım” dedi.               ‘Sanık sıfatıyla ilk kez bir davada bulunuyorum’   Kobanê olaylarından 6 yıl 3 ay sonra kabul edilen iddianameyle binlerce yıl hapis ve müebbet hapis cezasıyla yargılandığını dile getiren Bircan, “Savunma durumu olarak, hakikati anlatmanın savunmamı güçlü kılacağına inanıyorum.  Sanık sıfatıyla ilk kez bir davada bulunuyorum. 25 yıldır siyaset ile ilgileniyorum. Uluslararası siyaseti takip ederek bazı dönemlerde siyasette yer aldım. Evrensel ilkeler çerçevesinde barış, çoğulcu, insan hakları aktivisti olarak siyasette bu çerçevede yer aldım” ifadelerini kullandı.    ‘Twitler yargılanıyor’   Savcılığın suçlamalarla kendisini konumlandırdığı yerin sanık olmaktan öte kimliğiyle örtüşmediğini belirten Bircan, iddianamede HDP’nin yargılandığının altını çizdi. Bircan, “Tweetler yargılanıyorsa AİHM buna ilişkin karar verdi. AİHM kararı sonrası sözü geçen tweetlerin iddianameden çıkması gerekiyor. Ama HDP'yi yargılıyoruz. Savcılık nasıl göstermek isterse bazı gerçekler değişmez. HDP’nin siyasi parti olarak kurulduğunda seçim barajını aşan, 6 milyon oy alan ve Meclis’in üçüncü partisi olduğu gerçeğini değiştiremez. Ne kadar illegalize edilmek için suçlar icat edilmeye çalışılsa da HDP hiçbir zaman şiddet çağrısı yapmamıştır” sözlerine yer verdi.   ‘ANF olmasa bu iddianamede de olmazmış’   HDP’nin İçişleri Bakanlığı’nca onaylanmış programından bir kısım okumak istediğini belirten Bircan, programdan bir kısım okudu. Bircan, “HDP eşitlik, demokrasi özgür yaşam ve demokratik Cumhuriyet’ten yana politikayı dile getirmeyi ve sürdürmeyi her zaman yapmıştır. İddianamede birçok kısım ANF’den alınmış. ANF olmasa bu iddianame de olmazmış. Bir de iddianamede yer almayanlar var. İddianamede IŞİD’in yaptığı katliam, tecavüz için tek olumsuz bir ifade yok bu iddianamede. IŞİD’i anlatmak istiyorum” dedi.    Türkiye’de yaşanan siyasi atmosferi anlattı   Dünyada ve Avrupa’da IŞİD’in yaptığı saldırılara değinen Bircan, IŞİD’in Kobanê’ye saldırdığı dönemlerde Türkiye’de yaşanan siyasi atmosferi dile getirdi. Kobanê olayları başlamadan önce Türkiye’de  ‘çözüm süreci’ için görüşmeler yapıldığını anımsatan Bircan, “Binlerce katliam yapan ve saldırı düzenleyen bu örgüt neden iddianamede yok?  Yüzbinlerce insan IŞİD’in vahşetine dur demek için sokak eylemleri gerçekleştirdi. Avrupa Birliği (AB) Kobanê’de direnenlere duyarlılık çağrısında bulundu. Türkiye’nin IŞİD’e karşı adım atmaması ve Türkiye’nin IŞİD’e destek verdiği algısını kırmak için dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ve HDP arasında sürekli görüşmeler gerçekleştiriliyordu.  Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, HDP ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin IŞİD’e destek olduğu algısını kırılması gerektiğini belirtti” sözlerini kullandı.    ‘Kobanê düştü düşecek’ sözlerinden sonra şiddet olayları başladı’   Bircan sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece Suriye’de bir insanlık dramı yaşanmamış,  kadınlara toplu tecavüz edilmiyormuş gibi orada bir şey yokmuş da HDP’nin çağrısı ile insanlar sokağa çıkmış algısı yarattılar. Bunlardan önce insanlar IŞİD’e karşı yürüyüşler ve açıklamalar yapıyordu. İnsanlar HDP’nin çağrısı ile değil,  Erdoğan’ın ‘Kobanê düştü düşecek’ sözlerinden sonra şiddet olayları başladı.    İletişim faaliyetlerinde ben bulunuyordum   Özellikle iddianamede temel teşkil eden HDP tarafından atılan tweet. Ben o dönem MYK üyesi değildim ve sözü geçen toplantıya da katılmamıştım. Suçlamalar 6 Ekim’de atılan MYK toplantıları üzerine kurulduğundan bunu ifade etmek istedim. HDP’nin kuruluş döneminde özellikle iletişim faaliyetlerinde ben bulunuyordum. İletişim meselelerini ben takip ediyordum. Dün Can Memiş’e soruyordunuz ama bendim o. Daha sonra bunu profesyonel arkadaşlara devredinceye kadar sürdürdüm görevimi. Partiden iş nedeniyle istifa ettiğim dönemde de adminliğini yaptığım sayfalar oldu.    Konuşma TBMM çatısı altında yapıldı   İddianamelerde suç delili olarak sunulan ve benim mailime gelen Figen Yüksekdağ'ın kamuoyuna açık konuşmasının linki. Bu konuşma TBMM çatısı altında yapıldı. Başka bir link ise yine açık kaynaklarda yayınlanan sonuç bildirgesini basın mensuplarıyla paylaşmak da suç unsuru sayılmış. Başka bir mail ise iddianamenin temelini oluşturmuş. Bu mailin PYD’den geldiği belirtiliyor. Adıma konulan tüm deliller iç yazışmalar, haber linkleri. Ancak 6 Ekim 2014’te Nazmi Gür’e sonra da Nazmi Gür tarafından MYK üyelerine gönderilmiş. Mailde şunlar yazıyor;  ‘Acil çağrı Kobanê’ de binlerce sivil tehdit altında. Kürt savunma güçleri YPG güçleri IŞİD’in saldırısına karşı halkı savunuyor. Kobanê’de binlerce sivil halk bir katliam tehdidi altında. Binlerce insan gözlerimizin önünde katlediliyor.’    PYD’den gelen mailden sorumlu tutuluyorum   Mail PYD’den geliyor ve ben gelen mailden sorumlu tutuluyorum bu hukuken olabilecek bir şey değil. Mail kutularına her gün yağan kumarhane oyun maillerini ne yapacağız? Bilgilendirme amaçlı olarak birçok yere gönderilen içerik olan mailden söz ediyoruz. Sadece HDP’ye değil genel her yere gelen bir mail.  Mailin, Kobanê'de binlerce sivilin katliam tehdidi ile ilgili olduğunu ve böyle giderse Türkiye sınırına ulaştığı bildirildi. Buradaki suç unsuru nedir? Türkiye IŞİD’in eline geçmesini mi istiyor?  Bir bültenle ilgili içeriğinden kişiye özel olmamasında benden gitmemiş toplu gidilmiş bir mail beni örgüt yöneticisi yapar.  Savcılık makamı böyle bir maili suçlama konusu yapmış, heyetiniz de iddianameyi kabul ederek bizi suçlu ilan etti. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Türkiye'ye geldi ve hükümetle görüştü. O döneme ait her kaynaktan görülebilecek Türkiye hükümeti ile Salih Müslim arasında görüşmeler gerçekleştirmiştir.”   ‘Asya Abdullah ile çekilen fotoğraf suç sayılıyor’   Süleyman Şah türbesinin nasıl taşındığını da anlatan Bircan, “IŞİD tehdidi altında olduğu için taşınan türbe PYD-YPG tarafından ortak operasyonlar ile güvenli bir yere taşındı. Ama şimdi PYD’nin attığı mail benimle ilgili suçlama konusu yapılmakta. Asya Abdullah defalarca Türkiye’de programlara katılarak açıklamalar yaparken, bu iddianamede onunla çekilen bir fotoğraf suç sayılıyor. Bunu anlamak mümkün değil” diye belirtti.    ‘HDP’ye dönük konulan delilerin ve suç olmadığını düşünüyorum’   Legal siyasi bir parti olan HDP’nin suç unsuru olarak neden görüldüğünü soran Bircan, “Dosyama HDP’ye dönük konulan delileri kabul etmiyor ve suç olmadığını düşünüyorum. HDP’nin kongre divanına katılan, evimde bulunan ama bulunan notlar da yazıda bana ait değil. Bu notlarda Kürtçe, Türkçe yazıların isimler ve ‘Ethem Sarısülük aramızda’ yazsının neden suç olduğunu anlamıyorum. Bütün bunlar nasıl 38 kez ağırlaştırılmış müebbet almamıza sebebiyet verir anlamıyorum” ifadelerinde bulundu.     ‘HDP kongrelerine katılması mı suç oluyor?’   HDP’nin bir kongresine katılanlara ilişkin listenin de suç unsuru olarak iddianameye eklendiğini belirten Bircan, “PYD üyelerinin hükümetle görüşmeleri suç olmuyor da HDP kongrelerine katılması mı suç oluyor?” diye sordu. Kobanê ile dayanışma için düzenlenen bir oturma eylemine dair bir fotoğrafın da iddianameye eklendiğini belirten Bircan, “HDP’nin tweetlerine hiç değinmiyorum keza AİHM kararında bunun şiddet çağrısı olmadığını karara bağlamıştır” şeklinde konuştu.   ‘PYD’li yetkililerle yapılan görüşmelerin suç sayılması öngörülemezlik ilkesini gösteriyor’   Bu davanın siyasi bir dava olduğunu vurgulayan Bircan, “Dosyaya dair soruşturma, olaylardan çok sonra yani 7 Haziran ve 1 Kasım’da yapılan seçimlerde HDP barajı geçtikten sonra açıldı. Soruşturmanın davaya dönüşmesi ise 6 yıl sonra oldu. Yani HDP’nin ne olursa olsun baraj altında kalmayacağı görüldükten sonra. Her şeye rağmen hukuki zemini korumaya devam etmek ve mahkeme heyetini de buna davet etmek istiyorum. 6 yıl sonra dava açılması başta olmak üzere iddianamede yer alan o kadar çok sorularak soru var ki. İlki kanunda öngörülemezlik ilkesi. O döneme dair hiçbir somut delil teşkil etmeksizin o döneme hükümetle de görüşen PYD’li yetkililerle yapılan görüşmelerin suç sayılması tam da bu kanunda öngörülemezlik ilkesini gösteriyor “dedi.    ‘Yargılanan Türkiye’nin geleceğidir’   Bu davada sadece kendileri ya da HDP’nin yargılanmadığını ifade eden Bircan, “Türkiye’nin geleceği yargılanıyor. Tutuklamanın hukukta bir koruma kararında yer alır. Ama günümüzde bir cezalandırma sürecine evrilmektedir. Yurt dışına gidip geldim ama döndüm. Hiçbir zaman yurt dışında yaşamayı düşünmedim. Yurt dışında olanlar yüzünden tutuklu bulunmayı adil bulmuyorum. Tedbir amaçlı olarak tutuklu yargılanma, pandemi nedeniyle tam bir cezaya dönüştü. Tahliyemi istiyorum” diye ekledi.    Sorguya geçildi   Bircan’ın savunmasının ardından çapraz sorguya geçildi.    Mahkeme başkanı: Dosyada bulunan Twitter ve instagram paylaşımlarını sen mi paylaştın?    Bircan: Evet bana ait ve çoğu Retweet(rt). O dönem cezaevlerinde açlık grevleri ve ölüm oruçları sürüyordu ve yaptığım retweette ölüm oruçlarının sona erdiğini belirten bir paylaşım. O dönem hükümetinde Abdullah Öcalan ile görüşerek açlık grevlerinin sona erdirilmesine ilişkin görüşmeler yapılmıştı.    Mahkeme Başkanı: IŞİD’in protesto edilmesi ile başlayan eylemlerin sonucunu gördünüz. Bunun kötüye gideceğini görmediniz mi? Kimin tarafından olup olmadığı önemli değil ama eylemlerin durması için bir çağrı yaptınız mı ya da yapmayı düşündünüz mü?   Bircan: Ben o dönem MYK üyesi olmadığımı söylüyorum. Hala HDP’nin attığı tweetin şiddet içerikli olduğunu düşünmüyorum. Herkesin sokağa çıkarak kendini ifade etme durumu vardır.  Sonucun bu hale gelmesinden üzüntü duyuyorum, ama bu HDP tweetleri ile ilgili bir durum değil.  Başka nedenlerden kaynaklı bu duruma geldi. Önümüzdeki zamanlarda umuyoruz ki ortaya çıkar.    İddia makamının soru sormaması üzerine mahkeme başkanı müşteki avukatlarına soru sorması için söz hakkı verdi. HDP’li siyasetçilerin avukatları, katılma taleplerinin karar bağlanmadan soru sorma yetkilerinin olmadığını hatırlattı. Mahkeme başkanı söz hakkının CMK’ya uygun olduğunu belirterek iddianamede müşteki olarak yer alan kurum ve kuruluşların avukatlarına söz hakkı verdi.   Müştekiler soru sordu   Müşteki avukatı Muammer Cemaloğlu, “Önceki beyanlarda bulunan çatışma ortamından sonra hükümet gerek yetkilerle gerek siyasi yetkilerle bir çaba sarf ettiğini Ayhan Bilgen verdiği savunmasında ise, olayların doğru yönetilmediği takdirde eylemlerin iç savaşa dönüşeceğini gördüklerini ifade etti. Gençlik, kadın örgütlerinin mailde atıldığını devam edildiği görülüyor. Sizce bu tarafların olayları sonlandırması için çaba sarf eden maillerin haline gelmesi olayları daha fazla şiddetlendirmez mi?” diye sordu.     Bircan, “Müştekiliği kabul edilmemiş hiç kimseye yanıt vermeyeceğim” dedi.    Müşteki avukatı Recep Tayyip Özdoğan, “Ağustos ayında MYK üyeliğini bıraktığınızı söylediniz. Ama hesaplara bakıldığında HDP’de yeniden yapılan görev dağılımında sizde 2014 Temmuz ayında genel koordinatör olmuşsunuz. Bundan yaklaşık bir ay sonra görevi bırakmışsınız ilginç bir şekilde. 2014 Eylül ayında ise HDP’den yapılan bir paylaşımda, “Genel Koordinatörümüz Bircan Yorulmaz ile Ethem Sarısülük eylemine katıldık” denilmiş. Görevi bıraktığınız iddia etmiş olsanız da MYK toplantısında görevli olmadığınız halde o toplantıda bulundunuz mu? Bulunmadınız mı?” sorusunu sordu.     Bircan cevap vermeyeceğini söyledi.    Duruşma provoke edilmek istendi   Duruşmanın devam ettiği esnada adliye koridorunda müştekilerin HDP aleyhine attığı sloganlar tepkilere sebep oldu. Avukat ve HDP’li vekiller duruma tepki gösterdi. HDP’li Züleyha Gülüm, “Bizim dışarıda basın açıklaması yapmamıza izin vermezken, onların koridorda aleyhimize slogan atmalarına bir şey demiyorsunuz” sözleriyle tepki gösterdi. Avukatlar bu durumun zapta geçmesini istedi.     ‘Kişi güvenliği hakkının ihlalidir’   Söz alan Bircan’ın avukatı Hürrem Sönmez, “Müvekkile yönelttiğiniz sorular, bize kalırsa zaten bu yargılama ilişkin bir siz doğrudan burada iddianamede yer alan eylemlerin bu tweetin neden olduğu iddiasını da kabul etmiş oluyorsunuz bu soruyu sorarak. Müvekkil cezaevine gönderilmiş belgeleri incelemiş değil. Bu nedenle hakkındaki suçlamaları tam olarak biliyor değil. Biz de esasa ilişkin savunma hakkımızı saklı tutarak tutukluluk haline ilişkin konuşmak istiyorum. Bugüne kadar birkaç kez tutukluluk incelemesi yapıldı. Ama bize kalırsa onlar bir inceleme değildi. Çünkü iddianamede ne yer alıyorsa onun aynı şekilde alıntılandığını gördü. Dolayısıyla bu şekilde tutukluluk incelemesi ile 9 ayı geçkin süredir özgürlüğünden yoksun durumda olması bir kere adil yargılama ve kişi güvenliği hakkının ihlalidir” dedi.    ‘Ölen insanlar üzerinden siyaset yapıldı’   Hürrrem şöyle devam etti: “Savunma hakkı yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereken bir haktır. Bizim ceza hukukumuzda nihai hedef maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu iddianameyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bir kenarı görünürde bir gerçeklik dahi oluşturulmuş durumda değil. 3 bin küsur sayfada tartıştığımız şeyler tweet paylaşımı ve mailler. Bunlar ise yasal güvence altına alınmış olan düşünce ve ifade hürriyeti ile ilgili. Keza AİHM hakkında karar vermiş olduğu tweetler bunlar. O değerlendirme çerçevesinde zaten 6-8 Ekim olaylarıyla ilişkilendirilebilmesi mümkün olmayan HDP Genel Merkez tweet paylaşımları da bu çerçevede düşünce ve ifade hürriyeti ve yasal ifadeler kapsamında kullanılan ifadelerdir. Burada çok ciddi bir illiyet bağı problemi var. Bu ortaya çıkan sonuçla bu kişilere isnat edilen suçlamalarla iddianamede ortaya konulan eylemler arasında hiçbir nedensellik bağı kuramamış zaten kurması da mümkün değil. Aradan geçen bunca yıldan sonra ölen insanlar üzerinden siyaset yapıldı” dedi.    Gerginlik devam etti   Duruşma devam ederken avukatların konuşması sırasında slogan sesleri tekrar yükselmeye başladı. Avukatlar durdurulması yönünde ikaz edilmesini istedi.    Mahkeme Başkanı, “Biz dinlemiyoruz. Siz devam edin” dedi.   Duruma tepki gösteren avukatlar ise, “Müdahale etmeniz gerekiyor. Duruşmanın güvenliğini sağlamayı düşünmüyor musunuz?” diye sordu.      Tutuklu yargılanan siyasetçiler de tepki göstererek, “Bu güvenliği almak zorundasınız” dedi.    Hürrem, “Burada yargılanan insanlar açısından baskı yaratıyor. Duyulan sesler bile adil yargılanma ihlali” dedi.   Duruşma salonundaki diyaloglar şöyle:   Siyasetçiler: Duruşma güvenliğini sağlayacak mısınız?   Mahkeme başkanı:  Duruşma güvenliğinde sorun yok.  Bütün güvenlik görevlileri burada.   Avukatlar: Koridorda gelen sesler yasal mı? Hangi şartlar altında yargılama yaptığımız kayıt altına alındı?    Züleyha Gülüm:  Dışarıda basın açıklamasına izin verilmezken neden koridorda yapılmasına izin veriliyor?   ‘Bir yargılama yapılmadığını biliyorum’   Hürrem şöyle devam etti: “Yaşananların kayıt altına alınmasını isteyerek konuşmasına devam etti: bu olaylarda ölen kişilerle ilgili dosyalara ne oldu acaba? Bu ölümlere ilgili hukuka uygun bir yargılama yapıldı mı da bugün benim müvekkilim bu suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bir yargılama yapılmadığını biliyorum.  Deliller arasında alınan ve bu da 2020 Kasım ayında düzenlenen bir bilirkişi raporu var. Müvekkilimin de aralarında bulunduğu bir tetkik inceleme yapılıyor ve 6 yıl sonra birden bire yapılan incelemede maillere yer verilmiş. Filistin’de İsrail'e karşı zulme uğrayan halklar için çağrı yapılıyordu. Şengal'den Gazze’ye iç savaşın mağduru olmuş kadınlar ve çocuklarla ilgili insani yardım zinciri oluşturmuş bu insanlara ilişkin nasıl bir suç kanıtı olarak dosyaya sunuluyor.    Maddi gerçeklerin ortaya konulması lazım   Biraz önce AKP vekili olduğunu iddia eden meslektaş bir gönderme yaptı ve MYK’dan nedense istifa etti dedi. Oysa müvekkilim bunu çok güzel bir şekilde açıkladı. Bu nedenle de zaten 2014 6 Ekim MYK’sında yer almadığını söyledi. O toplantıya katılmış olması da suçlu olduğu yönünde bir bilgi vermez bize. Biz madden ceza yargılamanın temelin maddi gerçeklik oluşturuyorsa o maddi gerçeklerin ortaya konulması lazım.    Tutukluluk süresi bile ağır hak ihlalidir    Ekim ayından bu yana müvekkilim tutukludur. Dün aynı şekilde tutuklu yargılanan kişiler hakkında tahliye kararı verildi. Hukukta tutukluluk koruma tedbiri aslolan özgürlüktür. Bu iddianameye dayanarak bu kadar tutukluluk süresi bile ağır hak ihlalidir. Bu nedenle tahliye talebinde bulunuyoruz.”    Milletvekillerine saldırılıyor hakaret ediliyor   Duruşma devam ettiği sırada salona giren HDP Milletvekili Garo Paylan, “Burada güvenlik yok mahkeme koridorlarında milletvekillerine saldırılıyor hakaret ediliyor. Burada güvenlik almıyorsunuz. Basın açıklaması yapamıyoruz, ama onlar bizi tehdit edebiliyor ve güvenliğimiz alınmıyor” diyerek duruma tepki gösterdi.   Yaşanan provoke duruma kayıtsız kalan mahkeme başkanı, tutanağa  “İzin almadan söz aldı” diye kayıtlara geçti. Ardından duruşmaya 1 buçuk saat ara verildi.    Tutuklu siyasetçiler sloganlarla tepki gösterdi   Duruşma salonunu verilen ara nedeniyle terk eden siyasetçiler, “HDP susmadı susmayacak” diye slogan attı.   Grubun cezaevi dışına çıkarıldığı sırada hakaret etmesi dikkat çekerken, buna tepki gösteren HDP Urfa Milletvekili Nusret Maçin, “Para karşılığında slogan atanlar HDP’yi susturamazsınız. Parayla slogan atanlar bunlar” diyerek tepkisini dile getirdi.