Aslı Baş’ın babası: AYM önünde kendimi mi yakayım? 2021-02-02 09:04:40     Öznur Değer   ANKARA - 11 yıl önce şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren manken Aslı Baş’ın ölümüne ilişkin devam eden davada şüphelilerin beraat etmesine tepki gösteren baba Mehmet Baş, “Hakim ve savcılarımız, hukuk ve yasalara göre değil kişiye göre adalet uyguluyorlar. Durmayacağız, susmayacağız” dedi.   Kadınları korumayan erkek yargı sistemi kadını katleden, yaşamını yitirmesine sebep olan, tacize ve tecavüze maruz bırakan erkekleri ödüllendiren kararlar vermeye devam ediyor. Bunun son örneklerinden biri ise manken Aslı Baş’ın şüpheli şekilde yaşamını yitirmesine dair süren dava.   Ağırlaştırılmış müebbet istemiyle dava açıldı   Aslı, 21 Temmuz 2010 tarihinde Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Yalıkavak beldesinde iş insanı Ahmet Bayer’e ait villanın balkonundan şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirmişti. Olaya ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında Ahmet Bayer ve oğulları Hakan ile Volkan Bayer hakkında “kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yanlarında çalışan Murat Umirov hakkında ise “delilleri karartmak ve ortadan kaldırmak” suçundan 7 buçuk yıl hapis istemiyle iddianame hazırlanmıştı.   Beraat ettiler   10 yılın ardından davanın, 15 Ocak 2020 tarihinde Muğla 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, Ulusal Kriminal Büro tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda yer alan, Aslı’nın intihar etmediği, balkondan atıldığı yönündeki karara rağmen, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle Ahmet Bayer, Hakan Bayer, Volkan Bayer ile Murat Umirov hakkında beraat kararı verdi.   İstinaf beraatı onadı   Mahkeme heyetinin verdiği beraat kararı, 22 Ocak’ta istinaf mahkemesi tarafından “delil yetersizliği” gerekçesiyle onandı. Aslı’nın babası Mehmet Baş ise verilen karara tepki göstererek, hukuk mücadelesi yürütmeye devam edeceğini belirtti.   Dosya Yargıtay’a taşındı   Kararı, istinafta onanmasının ardından Yargıtay’a taşıdıklarını söyleyen Mehmet, istinaf kararının tekrar gözden geçirilmesini istediklerini kaydetti. “Benim kızım intihar etmedi” diyen Mehmet, Adli Tıp raporunda “şüpheli ölümün intihar olmadığına” dair bulguların yer aldığını ifade etti. Faillerin delil yetersizliği gerekçesiyle bırakıldığını söyleyen Mehmet, “9 savcı delil gösteriyor ama bunlar delil yetersizliğinden serbest kalıyorlar, beraat ediyorlar. Peki benim kızım nasıl öldü?” sorusuyla verilen karara tepki gösterdi.     ‘Hukuk ve yasalara göre değil kişiye göre adalet uyguluyorlar’   Mehmet, “Parası olan, zengin olan ve sosyal çevresi olanlar cinayet işleyebiliyor demek ki. Hakim ve savcılarımız bu konuda hukuk ve yasalara göre değil kişiye göre adalet uyguluyorlar. Ben Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önünde kendimi yakayım mı? Yakarsam 2-3 gün gazeteler manşetlerde verir. 5’inci gün unutulur giderim. Hukuk mücadelemiz, gücüm yettiğince, sonuna kadar devam edecek. Eğer Yargıtay’dan bir sonuç alamazsam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) hakkımızı arayacağız” sözlerine yer verdi.   ‘Hiç kimse durmasın, susmasın’   “Benim yaptığım mücadele kızımı geri getirmeyecek” diyen Mehmet şunları söyledi: “Bu mücadele bütün kadınlar, bütün çocuklarımız için yapılan bir mücadeledir. Bu acıları 11 senedir çekiyorum. Şu anda bile kızımın anılarıyla haşır neşirim. Yaşam sevincimi kaybetmişim, hayata bağlılığımı kaybetmişim. Mücadele ettiğim zaman elime geçecek olan şey, ‘Ben mücadeleyi kazandım, siz de mücadelenizi bırakmayın. Çocuklarınıza sahip çıkın’ mesajını vermek. Pınar Gültekin’in mahkemesine de katılacağım. Ben de orada olmak istiyorum. Durmayacağız, susmayacağız. Hiç kimse durmasın, susmasın. Herkes elini taşın altına koysun. Amaç cinayetler olmasın.”