‘Suruç’ta da önceki katliamlar gibi cezasızlık esas alınıyor’ 2020-07-20 09:04:10   Şehriban Aslan   DİYARBAKIR - ÖHD üyesi ve Suruç katliamı davası avukatlarından Ruken Gülağacı, davada tek bir sanığın yargılanmasına, taleplerine yanıt verilmemesine dikkat çekerek, bir katliam davası olarak ele alınmadığını söyledi. Ruken, Suruç davasında da diğer katliamlarda olduğu gibi cezasızlığın esas alındığını vurguladı.   Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde Türkiye'nin birçok kentinden gençler Kobanê'ye yardım götürmek için 5 yıl önce 20 Temmuz 2015'te Urfa'nın Suruç ilçesinde bir araya geldi. Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yapmak üzere toplanan 300 gencin olduğu yerde DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu 33 kişi katledildi, 100'ün üzerinde kişi yaralandı. Katliamın üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen, davada hiçbir gelişme yaşanmadı.   İddianame, Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 18 ay sonra hazırlanırken, ilk duruşma 21 ay sonra görüldü. Dosyada ise tek sanık yargılanıyor.   Failin kaydı emniyete ulaşmıştı   Katliamının faili Abdurrahman Alagöz hakkındaki “terör nitelikli aranan şahıs” kaydının, saldırıdan bir ay kadar önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştığı ortaya çıkmıştı. Buna ilişkin açılan davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal “görevi ihmal” suçundan yargılanmış, 9 Ocak 2017’de görülen davanın üçüncü duruşmasında mahkeme Mehmet Yapalıal hakkında “görevi ihmal ve kötü kullanma” suçundan 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 lira para cezasına hükmetmişti. Katliamda sorumluluğu olduğu gerekçesiyle "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla yargılanan iki polisten biri olan Ahmet Oğuz Davarcı, ifadesinde daha çok Mehmet Yapalıal’ı suçlayarak, “Bu şahsı deşifre edemeyen sorumlular İstihbarat Daire Başkanlığı, Adıyaman İstihbarat Şube Müdürlüğü, Antep İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Urfa İstihbarat Şube Müdürlüğü'dür. MİT'i söylemiyorum bile. Söyleyince 'MİT'ten sana ne' diyorlar” demişti.   ‘Cezasızlık esas alınıyor’    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi ve Suruç katliamı davası avukatlarından Ruken Gülağacı, duruşmalarda taleplerinin dikkate alınmaması ile ortaya çıkan maddi gerçekten uzaklaşma halinin” katliam faillerinin, işbirlikçilerinin ve katliama göz yumanların korunmasını esas alındığına dikkat çekti.    Ruken, “Ülkede yaşanan önceki katliam ve saldırıların faillerine ve özellikle kamu personeline uygulanan cezasızlık güvencesinin, Suruç katliamı davasında da bozulmaması için 5 yıldır ellerinden geleni yapıyorlar. Zaman zaman taleplerimiz kabul edilse de mahkeme ara kararları bu yönde ilerlediğini gösteriyor” dedi.   ‘Etkili soruşturma Ankara katliamını da engellerdi’   Ruken, katliamı yapanların ve göz yumanların ceza almaması, siyasi sorumlularının ortaya çıkmaması için bir çaba olduğunu söyleyerek, “Duruşmalarda da belirtiğimiz gibi Suruç bir milattı. Gerçek ve etkili bir soruşturma Ankara katliamını da engelleyebilirdi. Ama katliamların ve saldırıların devamlılığını sağlamak için davalarda yeterince ilerleme kaydedilmesinin önü her zamanki gibi kapatılmak isteniyor” şeklinde konuştu.   ‘Sanık duruşmalara getirilmiyor’   Duruşmaların yüksek güvenlikli ceza infaz kampüsünde silahlar altında görüldüğünü ifade eden Ruken, “Güvenlik gerekçesi ve sanık Yakup Şahin’in kendi talebi dikkate alınarak duruşmaya getirilmiyor. Biz mahkeme heyetine katliam dosyasına baktıklarını, bu dosyanın sadece hayatını kaybedenlerin aileleri ve yaralılar için değil toplum için öneme sahip olduğunu defalarca hatırlattık. Bu nedenle bir kez bile sanığın duruşma salonuna getirilmesi mahkemeye olan inancı tazeleyecekti. Ancak bu konudaki taleplerimiz kabul edilmedi, bir kere duruşmaya getirilmesine karar verilmişti. Sonrasında o karardan da celse arasında yokluğumuzda vazgeçildi” sözlerine yer verdi.   ‘Sadece iki sanık değil tüm sorumlular yargılanmalı’   Dosya kapsamında iki sanığın daha olduğuna dikkat çeken Ruken, şöyle konuştu: “Her ne kadar tüm sorumluların yargılanması gerektiğini defalarca iletsek de dosya şimdilik böyle ilerliyor. Bu iki sanığın da Suriye’de olduklarına dair eşlerinin beyanları ve sair haberler esas alınarak kabul edildi. Ancak Ankara katliamı davasına Gaziantep Emniyet Müdürlüğü tarafından yollanan bir belge ile yapılan sorgu sonucunda hakkında yakalama kararı olan diğer sanık ‘İlhami Balı’nın’ emniyetin deyimi ile ‘esir kampında’ olduğu anlaşıldı. Yani İlhami Balı’nın SDG kontrolündeki bir kampta tutulduğunu anlamış olduk ancak nerede olduğuna dair henüz bir bilgi yok. Bunun yanında diğer sanık Deniz Büyükçelebi’nin ise akıbeti belirsiz. Dosyadaki tutuklu tek sanığın olması ve yargılamanın bir an önce bitirilmesi kaygısı Suruç katliamı davasında ‘bir kişiye ceza verildi’ denilerek bunun toplum tarafından yeterli görülmesi sağlanmaya çalışılıyor. Ancak bizim ısrarımız siyasi sorumlular dahil tüm katliam faillerinin yargılanmasıdır.”   ‘Sanık olmasını istediğimiz imam tanık yapılıyor’   Ruken, patlama sonrasında çekilen fotoğraflarda elinde DAİŞ bayrağı olan imam Ömer Arslan’ın halk tarafından fark edilip yakalanarak polise teslim edilmesini ve polisin işlem yapmadan serbest bırakılmasını hatırlatarak, başından itibaren Ömer Arslan’ın sanık sıfatı ile dosyaya dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. Şahıs hakkında suç duyurusunda bulundukların ancak sadece tanık olarak dosyaya dahil edildiğini dile getiren Ruken, “Yine çabalarımız ile tanık olarak vermiş olduğu çelişkili beyanlar dikkate alınarak hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Fakat gelinen son aşamada Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Mahkeme’nin talebine cevap verilmeyerek Ömer Arslan hakkındaki şikâyetin akıbetine dair mahkemeye bilgi verilmiyor. Ömer Arslan bu dosya kapsamında 5 yıldır adı anılan ve korunan biri. Kendisine sağlanan bu koruma cezasızlık politikasının bir getirisidir. Öyle ki davanın görüldüğü mahkemenin son dönemki ısrarcı tavrına rağmen savcılık hakkında yeterli bilgiyi mahkeme heyeti ile paylaşmıyor. Neredeyse 1 yıl olacak hala Ömer Arslan hakkında ne işlem yapıldığını bilemiyoruz ama tutuklanmadığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Aileler baskı altında hissediyor’   Duruşmaların cezaevi kampüsünde görülmesinin, aileler ve duruşmayı izlemeye gelenleri baskı altında hissettirdiğini, kontrollerden geçerek salona girmelerinin başlı başına bir sorun olduğunu söyleyen Ruken, “Adalet talebinin karşılık bulacağına olan inanç azalıyor. Ayrıca ilk duruşmalarda sanık SEGBİS üzerinden aileler ve avukatlara bağırıyordu. Önceleri heyet dostane bir tavır ile kendisini sakinleştirmeye çalıştı ancak tepkilerimiz ile artık sanığın saldırgan tavrını mahkeme heyeti eskisine oranla daha iyi kontrol ediyor” dedi.   “Mahkeme heyetinin davanın bir katliam davası olduğu gerçeğine alışması zaman aldı” diyen Ruken, şöyle devam etti: “Hatta hala tam anlamıyla dava bu şekilde yürütülmüyor. Örneğin 5’inci yıla girmiş olmamıza rağmen patlama öncesi ve sonrasına dair görüntüler zar zor dosyaya geldi. Gelen görüntüler eksik, mahkeme toplumsal barışa etki edecek bu davayı bu bakış açısı ile ele almıyor. Ailelere, adalet talebinin karşılıksız bırakılacağı korkusu sirayet ediyor. Ancak her şeye rağmen tüm sorumlular yargılanana kadar adalet talebinde ısrarcı olmaya devam etmek zorundayız.”