Figen Yüksekdağ'ın tutukluluğuna şerh 2020-07-14 12:24:49   ANKARA - HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın yargılandığı davanın görülen duruşmasında Figen'in tutukluluk halinin devamına karar verilirken, karara üye hakimlerden biri şerh koydu.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması, Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.    Savunmasına devam eden Figen, pandemi ile birlikte dışarı da olduğu gibi cezaevlerinde de hakların birer birer elden alındığını aktardı. Figen, Türkiye’nin önünü göremez bir hale getirildiğini belirterek, “Bizler hapishane koşullarında önümüzü göremiyoruz. Kural toplumsal ve hukuksal düzenin olmazsa olmazıdır. Yargılama süreçlerinde çok daha katı ve ilkeli uygulanması gerekiyordu ama dört ay boyunca en temel hakkımız savunma hakkımız elinden aldı. Bana kalırsa aslında avukatların o kapalı görüş beyanına görüş yapmayı bile reddetmesi gerekiyor. Bu zihniyeti artık çok iyi biliyoruz. Bu koşullar içinde avukatıma savunma hazırlamam. Daha sık benim davaların bütünüyle aleni olsa bile aslında düz siyasi davalardır ben de çıkarım siyasi savunma yaparım. Bu koşullarda avukatlarımla insan haklarına yakışır bir temas ve koşul sağlanmadan her şey olağan koşulunda devam ediyormuş gibi savunma yapamam. Bu hukuka aykırıdır, siyaset anlayışına aykırıdır. Siyasi kimliğimi bir tarafa bırakarak ben bunu yapamam. Benim fezlekeler ile ilgili mazeretim budur” diye konuştu.   'İktidar avukatımla görüşmemi engelliyor’   Anlattığı gerekçelerden dolayı savunma yapmayı doğru bulmadığını kaydeden Figen, dava dosyasında bulunan 3 fezleke hakkında savunma yapmamasının sebebi olarak cezaevindeki koşullardan kaynaklı olduğunu söyledi. Tüm cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesi talebinde bulunan Figen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kapalı görüş mekanlarında her şeyimiz kayıt altında sadece memlekette ne olmuş onu öğrenebiliyorum. Tedbir altında bir dizi yasak ve kısıtlama var bunu kabul etmemiz mümkün değil. Virüse karşı insanlar savunmasız. Bu kriz çok daha önce çözülebilecekken siyasi iktidarın beceriksizliği nedeniyle faturanın halka çıkarıldığını görüyoruz. Kapitalizmin aşırı kar hırsı, devletlerin gözünü kör ettiği koşullarda bu tür felaketlerin yaşanmaması mümkün değil. Bir acı gerçek de ortaya çıktı hiç bir devlet toplumu koruyacak pozisyonda değil. Devlet bir kalkan enstrümanıdır ama böyle bir devlet olma özelliğini tamamen bitirmiş durumda. Bize, kendi halkına, toplumuna ücretsiz maske dağıtmayan bir siyasi iktidar ne kadar mükemmel bir politika uygulamayı gösterir gibi avukatımla görüşme hakkını gasp ediyor. Salgın sürecinin üstesinden gelebilmenin ilk yolu halk sağlığıdır. Amerika’da niye yer yerinden oynadı, çünkü halk sağlığı üzerine kurulu bir sistemleri yok. Geriye baktığımız 20 yıl içerisinde toplum sağlığı tamamen rafa kaldırıldı ben çocukluğumda hatırlarım sıtma salgınları çok fazla yaşanırdı kapı kapı dolaşırdı sağlık çalışanları 1980’nin başında bahsediyorum. Toplumsal zenginliğin çok daha düşük olduğu koşullarda felaketleri engellemek için kapı kapı sağlık çalışanları dolaşırdı. 83 milyonun yarısına test yapmayı başaramamış bir siyasi iktidar mükemmellik göstermesin.”   ‘Yargı da darbenin geliştiği alanlardan’   Tecrit ve cezaevindeki hak ihlalleri konusunda sahiplenmenin geliştirilmesi gerektiğini dile getiren Figen, bugün 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin artçı darbelerinin yaşandığını vurguladı. Yargının bu darbenin geliştiği alanlardan biri olduğunu aktaran Figen,  Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) denge denetleme kurumu haline geldiğini belirtti. AYM’nin Anayasa’dan doğan gücü ile denetleme mekanizması olarak çalışması gerektiğine dikkat çeken Figen, “AYM, oluşan haksızlıkları ortadan kaldıracak iyileştirici bir rol ortaya koyamıyor. AYM’nin en önemli faktörlerinden birisi haksız yargılama süreçlerinin de ulusal mahkemeler arasında bir tampon görevi görmek. Ama 20 yılın yığılması var. Bir baraj olarak kurulmuş AYM’de korkunç bir yığılma var. Yargı kurumu bunun altından nasıl kalkacak? Dünyada neredeyse eşi benzeri bir tablo ortaya çıkardıkları Yargıtay’ın durumu ortada. Bu sadece devlet krizi değil memleket krizidir. 100 bin insan adil yargılama talebiyle başvuru yapmış. Bunların her birisi de siyasi iktidarın yargı operasyonları sonucudur” ifadelerinde bulundu.   ‘Kendi mahkemenize niye operasyon yapıyorsunuz?’   Gezi’de söylenen “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganının bugünde güncelliğini sürdürdüğüne işaret eden Figen, “Olağanüstü şartlarla karşı karşıyayız. Durmadan siyasi iktidar yargıya talimat veriyor. HDP’nin iki eşbaşkanı olarak iki defa tutuklanarak hapiste tutuluyoruz. Selahattin Demirtaş’ı 10 yıl hapiste tutmak için ikinci tutuklama kararı verildi. Bize operasyon yapıyorsunuz kendi mahkemenize niye yapıyorsunuz. Kötülük icat etme yetenekleri bazen köreliyor demek ki tekrara düşüyorlar. Kendi sistemlerini de katlederek bunu yaptılar. Neredeyse 4 yıldır hapisteyiz bir taraftan kurtarma operasyonları yapıyorlar. Bir tanesi çıkıp kral çıplak diyemiyor” dedi.   ‘Demokratik taleplerle bir yaşam inisiyatifi geliştirilmeli’   Hukukun aynı zamanda insani olması gerektiğine dikkat çeken Figen Türkiye’de hukukun insani özelliğini yitirerek, “Hukuk tamamen siyasi iktidarın uzvuna dönüştürülmüştür” diye belirtti. Türkiye’de insanların ve hukukçuların adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna başladığını kaydeden Figen,  ölüm orucunda bulunan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ı selamladı. “Adil yargılanma talebiyle Türkiye'de ilk defa açlık grevi yapılıyor” diyen Figen, şöyle devam etti: “Bu memlekette çeşitli taleplerle açlık grevi ve ölüm oruçları yapıldı ama bakın talepler hangi seviyeye geldi. Bu memlekette hukukçular adil yargılanma talebiyle ölüm orucu yapıyorsa bu siyasi iktidarın suratına inmiş bir tokat  olması gerekir. O insanların bedenlerinden başka koyacak bir şeyleri yok güvenecek hiç bir kurum kalmamış. Bu kitlesel düzeye yayılırsa kimse şaşırmasın. Çünkü insanların güvenebileceği bir şey kalmadı siyasi kurumların tamamında bir zorbalık hakim bu koşullar içerisinde toplumsal güvende tamamen ortada kalkar. Kaybedeceği bir şeyi kalmayan toplumun her şey yapması ve savunması mecburdur. ‘Ben vurayım, bunlar da sokağa çıksın hepsini hapse atayım’ diyor. Biz bu koşullar içerisinde adaletin sağlanabilmesi için toplumsal muhalefetin olması bilincindeyiz. En azından asgari ve zorunlu bazı kuralların yerine getirilmesi gerekir. Türkiye’de kuralsızlık egemen hale getirilmiştir. Biz demokratik kurallar ve insani kurallar üzerinden yeni bir normalleşme istiyoruz bu normalleşme için halkımızın bir arada mücadelesi çok önemlidir. İnsanlar sağlıklı, huzurlu ve güvenlik içinde yaşamamanın nasıl bir şey olduğunu bu süreçte gördüler. Halkımız bir siyasi kriz ile ekonomik kriz ile karşı karşıya. Bu koşullar içerisinde insani demokratik taleplerde bir yaşam inisiyatifinin geliştirilmesi gerekiyor.”   Figen’in savunması ardından avukatlar söz aldı. Avukat Ruken Gülağacı, AYM’nin Selahattin Demirtaş kararına değinerek, Figen’in de aynı durumda olduğunu söyledi. Ruken, “AYM kararı başkası hakkında verilmiş diye yok sayılacak bir karar değil. Kararı inceleme fırsatınız olduysa karar bire bir Figen Yüksekdağ’ı bağlar. Karar esasında Demirtaş’ın tutukluğunun makul süreyi aştığını söylüyor. Bizim söylediğimiz her şeyi AYM, gerekçeli kararına yerleştirmiştir" dedi.   ‘Daha sonra beyanda bulunacağız’   Avukat Sezin Uçar ise müvekkilinin ifadesinde cezaevi koşulları hakkında beyanda bulunduğunu belirterek, “Müvekkilimiz dört yıla yaklaşan tutukluk süreci içerisinde hakları kısıtlanmış, savunmasını bu nedenle parça parça ifade etmiştir. Bu sürecin ne kadar süreceği ve müvekkilimizle ne zaman açık görüş yapabileceğimiz belirsizliğini sürdürüyor. Pandemi nedeniyle alınan kimi tedbirler suiistimale dönüşmüş durumda. Savunma hakkımızın kısıtlanmayacağı bir şekilde diğer dosya ilgili daha sonra beyanda bulunacağız” diye konuştu.   ‘İkinci kez tutuklanma kararı verildi’   Figen ve Selahattin hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında ikinci kez tutuklanma kararı verildiğini anımsatan Sezin, “Türk yargı tarihi tarafından aynı fiil nedeniyle ikinci defa tutuklanmış olmaları bir istisna. Mevcut yasalarda hukuksal normlara dahi riayet edilmediğini görüyoruz. Tutukluğunun devamı kararı hukuki değil” dedi.   Ardından söz alan iddia makamı, Figen hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülen soruşturma dosyasına ilişkin müzekkere yazılarak, istenmesini ve incelenmesini ve dava dosyası ile bağlantılı olup, olmadığının tespit edilmesini talep etti. İddia makamı Figen hakkında tutukluluğun devamına dönük karar verilmesini talep etti.    Mahkeme heyeti tarafından duruşmaya verilen 20 dakikalık ara ardından karar açıklandı. Heyet, Figen’in tutukluluğunun devamına karar verirken, üye hakimlerden biri karara şerh koydu.    Bir sonraki duruşma 28 Eylül tarihine ertelendi.