‘Geçiş Dönemi Adaleti’ konferansında yüzleşme vurgusu
- 14:00 8 Şubat 2025
- Güncel
İSTANBUL - “Geçiş Dönemi Adaleti" konferansının ilk oturumu gerçekleştirildi. Konferansta, barış ve demokrasi süreçleri için ilk olarak yüzleşmenin gerçekleşmesi gerektiği vurgulandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Eurumed Rıght, Demos Araştırma Kolektifi, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), ortak düzenlediği 2 günlük "Geçiş Dönemi Adaleti" konferansı Taksim'de bulunan Point Hotel'de gerçekleştirildi. Konferansa, Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan çok sayıda akademisyen, hukukçu, siyasetçi ve Cumartesi Annelerinin yanı sıra çok sayıda aydın katıldı.
Deneyimleri paylaşmak
Konferansın açılış konuşmasını İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban ve MENA Direktörü Ramy Salhi yaptı. Dünyanın birçok yerinde insan hakları ihlallerinin yaşandığını belirten Hüseyin Küçükbalaban, “Bugün Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar yaşanan hak ihlallerini ve burada ortaya çıkan hakikat arayışları ile deneyimleri birbirimizle paylaşmak için bir araya geldik. Orta Doğu ve Kuzey Afrika, emperyalist güçler tarafından inançları ve farklılıkları yok edilerek saldırı altına alınmıştır. Başta Filistin, Irak, Lübnan, Türkiye ve Kürdistan’da bu otoriter rejimlerin yarattığı ağır travmalar yaşandı. Burada 1919 tarihinden Ermeni Soykırımı’ndan Kürt ve Alevi Soykırımı’na kadar birçok katliam yaşandı bu ülkede. Bizler de bugün Kürt meselesinin yaratmış olduğu toplumsal ve kültürel travmalar ile sorunun çözümüne dair ‘Geçiş Dönemi Adaleti’ için herkesten öneri bekliyoruz” diye konuştu.
‘Mağdurlar hakikati öğrenme hakkına sahipler’
“Geçiş Dönemi Adaleti (GDA)” tanımı ve neden bir ihtiyaç olduğu üzerine kısa bir değerlendirme yapan Carthage Üniversitesi Hukuk Profesörü ve Euromed Başkanı Monia Ben Jemia, “Geçiş dönemi adaleti, kültüre uygun olmalı, mağdurların yaşadığı taleplerin sağlanmasıyla ilgili olmalı. Devletin bu süreci başlatması gerekiyor. Ulusal düzeyde müzakereler olmalı ve bunun karşılığı olmalı. Sorun yaşayan kişilerin taraflarının yanı sıra yaşanan siyasi, sosyal tüm topluluklar ayrım yapılmadan bu sürece dahil edilmelidir. Kadınlar bu sürece dahil olmalı, kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldıracak ortamlar yaratılmalıdır. Geçiş dönemi adaleti, bir değişim ve dönüşüm sürecidir. GDA’nın üzerinde inşa edilen sütunlardan biri de hakikati arama hakkıdır. Bir kişinin hangi şartlarda kaybolduğu veya nasıl öldüğü açıklanmalıdır. Mağdurların yas tutma hakkına saygı duyulmalıdır. Mağdurlar hakikati öğrenme hakkına sahiptir. GDA, yeni bir toplumsal sözleşmenin inşası demektir. Bu, siyasal anlamda gerçek bir dönüşümün sağlanmasıdır ve aynı zamanda devletin de dönüşmesi demektir” ifadelerini kullandı.
Yüzleşme
“Geçiş Dönemi Adaletinin Temel İlkeleri ve Türkiye Bağlamı” oturumunun moderatörlüğünü İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin yaptı. Konferansta konuşan Modern Eğitim Fen (MEF) Üniversitesi'nden Hülya Dinçer, “Türkiye’de hak ihlallerini araştıran İHD üyeleri bugün cezaevlerindeler. Elbette ki bu tutuklama ve baskılar, Türkiye’de yaşanan bu çatışmalı süreçten bağımsız değil. GDA, otoriter rejimden demokratik döneme geçiştir. Türkiye’de darbe anayasasının 15. maddesinin kaldırılmasıyla birlikte 12 Eylül’de yaşanan hak ihlalleri başta olmak üzere faili meçhullerle ilgili açılan bütün dosyalar zamanaşımıyla sonuçlandı. Kürt sorunundan kaynaklı devletin köy boşaltmaları ve mülksüzleştirme gibi suçlar da buna dahil. Hakikatlerin tanınması aynı zamanda şiddete maruz kalanların politik öznelliğini korumak demektir.
Tüm bunlar konuşulurken, terör kavramında eşit yurttaş statüsünde olan olayların yargılama konusu yapılması gerekiyor. Bunun için önce ırkçılıkla, ekolojik ve kültürel yıkımla yüzleşmek, kamusal alanda anadil yasaklarıyla yüzleşmek gerekir. Yine koruculuk sisteminin nasıl bir düşmanlık sistemi olduğuyla yüzleşmek lazım. Bugün barış süreçlerine giden görüşmeler var. Bu toplumsal bir mesele, bunu sadece devlete bırakılacak bir sorun olarak görmemek gerekiyor. Bizlerin ve toplumun üzerinde çok önemli bir rol var. Buna dair sivil ittifaklar kurarak yerelde adalet mekanizmalarının işletilmesi gerekiyor” dedi.
Cumartesi Anneleri’nin direnişi
Daha sonra söz alan Loughborough Üniversitesi ve DEMOS Araştırma Kolektifi üyesi akademisyen Güneş Daşlı, Cumartesi Anneleri’nin ve kayıp yakınlarının adalet talebi için verdiği mücadeleye değindi. Güneş Daşlı, “Hakikatlerin ortaya çıkarılması konusunda muazzam bir devlet baskısı var ama buna karşı Kürt avukatların ve sivil toplum örgütlerinin direnişi bu mutlak inkârı deliyordu” ifadelerini kullandı.
‘Mezarsız ölüler diyarında demokrasi inşa etmek zordur’
Son olarak söz alan Akademisyen Mithat Sancar, dünyanın farklı yerlerinde geçiş dönemi adalet süreçlerinin kimi yerlerde başarılı olurken kimi yerlerde neden başarısız olduğunu değerlendirdi. Mithat Sancar, “Barışı sağlamanın ilk adımı sıcak çatışmanın bitmesidir. Negatif barış, tek başına bir toplumsal barış ve birlikte yaşam için yeterli değildir. Hatta negatif barış denemelerinde çatışmasızlık, bir mezarlık olarak ifade ediliyor. Eğer niyet gerçek bir barış ve birlikte yaşam deneyimi değilse, bu süreç bütünsel ve kalıcı bir barışa evrilemiyorsa daha kötü bir sonuca dönüşebiliyor. Bu nedenle çatışmasızlık ve negatif barışın konuşulduğu süreçlerde imkânlar ilerler ama riskler ve tehlikeler de varlığını sürdürüyor. Hakikatler ortaya çıkarılmadan, yaralar iyileşmeden, mezarsız ölüler diyarında kalıcı bir barış ve istikrarlı bir demokrasi inşa etmek zordur.”
Konferans, 2’nci oturum ile devam edecek.