‘Bütçe kadına değil, savaşa harcanıyor’

  • 09:02 26 Kasım 2024
  • Emek/Ekonomi

  

Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Kadın ve çocuk yoksulluğuna dair mikrofon uzattığımız kadınlar, kadın yoksulluğunun erkek şiddetiyle de bağlantılı olduğunu ifade ederek bütçenin savaşa ve Diyanet’e harcanmasının yoksulluğu derinleştirdiğini ifade etti.
 
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz en çok da kadın yoksulluğunu derinleştiriyor. Her dönem açıklanan verilerde kadın işsizliği tüm işsizlik türleri içinde en yüksek orana sahip olurken, çalışan kadınlar için de güvencesiz, yarı zamanlı, esnek istihdam düzenlemeleri yaygınlaştırılıyor. Bütçe kadına, çocuğa, sağlığa, eğitime değil, savaşa harcanıyor. Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda 2025 yılı bütçe görüşmelerinde, savaşa 1 trilyon 608 milyar lira ödenek tahsis edilmesi planlanıyor. 2024'te 971 milyar lira olan savaş bütçesi bu yıl yüzde 165 arttı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ayrılan bütçe teklifi ise 407 milyar 10 milyon 627 bin lira oldu. Yani bütçe görüşmelerinde de açığa çıktığı gibi savaşa her geçen yıl daha çok bütçe ayrılırken daha da yoksullaşan kadınlar ve çocuklar oluyor.
 
Konuya ilişkin konuşan İzmirli kadınlar, kadınlara ve halka ayrılması gereken bütçenin, sınır ötesinde insanların katledilmesi için harcandığını vurguladı. Kadınlar, bu düzenin değişmesi gerektiğini belirterek “Daha örgütlü daha güçlü birlikte olmaktan başka yolumuz yok” dedi.
 
Kadın ve çocuk yoksulluğu erkek şiddetiyle bağlantılı
 
Gülser Tuna, kadın ve çocuk yoksulluğunun, kadına yönelik şiddetle de bağlantılı olduğunu ifade ederek artan şiddetin de cezasızlık politikalarından kaynaklandığını belirtti. İktidarın erkek şiddetine taviz verdiğini söyleyen Gülser Tuna, “Kadınlar eve hapsedilmek isteniyor. İşsizlik korkunç boyutta. Gençler için herhangi bir iş alanı açılmıyor. Bütün gençler şu anda dışarıya gitmeye çalışıyor. Asgari ücret de şu anki giderlerimizi karşılamıyor. Mutfak giderlerini karşılamıyor. Çocukların zaten okul giderleri var. Tabi ki bu da insanları bunalıma sürüklüyor. Özellikle şu anki hükümetin bakış açısında erkekleri egemen ve aile reisi olarak gösteriyor dolayısıyla erkekler de bu durumu kadınlardan ve çocuklardan çıkarıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Savaşa dur dememiz gerekiyor’
 
Bütçenin en fazla savaşa ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılmasının, insanların bütçesine darbe vurduğunu kaydeden Gülser Tuna, “Biz çocukluğumuzdan beri bakıyoruz, sadece silahlanmaya yatırım yapılıyor. Şimdi bir de savunma giderleri adı altında yasalar çıkarılmaya çalışılıyor. Bu konuda ülkeler de birbirleriyle yarış halinde. Olan gençliğimize oluyor. Savaşa dur dememiz gerekiyor. Muhalefet bu konuda çok aşırı yetersiz. Öncülük yapması gerekiyor muhalefetin ama öncülük yapacak muhalefet de maalesef şu anda yok. Çaresizce vatandaş izliyor, elimiz kolumuz bağlı. Üç, beş kişi çıkınca da korkutmak için hepsini içeri atıyorlar. Korku imparatorluğu kuruldu. Ama umutsuz değiliz, bu halk elbet bir gün bir biçimde yasal olarak dur demeyi öğrenecek. Umutsuz olmayalım, savaşa hayır diyelim. Kadınlara ve çocuklara dokunmayın” dedi.
 
‘Hükümet kadınların yeri evidir diyorsa kadın yoksul da olur yoksun da olur’
 
Türkiye’de toplumun ataerkil olduğunu ve bu nedenle kadınlara ve çocuklara ya babalarının ya da eşlerinin eline bakmayı reva görüldüğünü dile getiren Gülşen Şahin, bu durumda yoksulluktan başka bir şeyin söz konusu olamayacağını ifade etti. Gülşen Şahin, “Bir ülkede yönetimde bulunan kişiler kalkıp ‘kadınlar çalışmamalı, kadınların yeri evidir’ diyorsa kadın yoksul da olur yoksun da olur. Öyle bir noktaya geldi ki bu ülke, her şeyi, devleti bıraktık, yerel yönetimlerden bekliyoruz. Böyle bir şey söz konusu olamaz. İnsanlar aç, yerel yönetim doyursun. Yerel yönetimin bütçesi ne? İnsanlar yanlış yerde soruna çözüm arıyor. Bütçeyi eğitime, sağlığa ayırsınlar. Bütçe eğitime ayrılırsa özellikle kız çocukları okutulursa kadının yoksulluğu da ortadan kalkar” diye belirtti.
 
Eğitim sisteminin düzeltilmesi ve iş ortamlarının sağlanması gerektiğini sözlerine ekleyen Gülşen Şahin, bütçe görüşmelerinden de bahsederek “Benim vatandaşım bir yılda şu kadar ceza yiyecek, ben vatandaşlarıma ceza keseceğim ve trafik suçu işleteceğim, buradan da gelir elde edeceğim diye düşünülen bir bütçeden söz ediyoruz. Böyle bir mantık olabilir mi? Olmaz. Bütçeden parayı eğitime ve sağlığa ayıralım, genç kızları, çocukları okutalım. Zaten o bilinçle o noktaya geliriz” diye ifade etti.
 
‘Yoksulluk en çok bizi öldürüyor’
 
Kadın ve çocuk yoksulluğunun sebebinin kapitalizm olduğunu belirten İlknur Maral ise “Kapitalizm öldürüyor ama en çok da kadını öldürüyor” dedi. İlknur Maral, “Bu tür durumlarda, savaşlarda en çok kadınlar ve çocuklar ölüyor. Burada da öyle. Ben de uzunca bir süre yalnız, geçinmez zorunda kaldım. Çocuğumu tek başıma uzunca bir süre büyütmek zorunda kaldım. O yüzden yansımalarını da bire bir hissediyorum. Yakın zamanda Selçuk’ta yaşanan durum da gözümüze başka bir şekilde sokulamayacak bir gerçekti. Buradan da görüyoruz, yoksulluk en çok bizi öldürüyor” diye konuştu.
 
‘Bizim yan yana olmaktan başka yolumuz yok’
 
Selçuk’ta beş çocuğun çıkan yangından etkilenerek yaşamlarını yitirmelerinin ardından hem AKP’lilerin hem de ana akım medyanın çocukların annesini suçlamasından da bahseden İlknur Maral, “Bu düzenin politikaları zaten buradan gidiyor. Her şey kadının bedeni, yaptıkları üzerinden gidiyor. Şöyle bir şey, diyorlar ki biz gittik ama çocuklarını vermediler. Olmaz zaten veremez, vermemeli de. Gidip çocuklarını istemek değil, o durumun çözümlenmesi gerekiyor ama kapitalizm zaten böyle bir durumu çözmez, işine gelmez. Biz çözüm var, bu düzenin değişmesi lazım. Sosyalizmden başka hiçbir şey çözemeyecek bu durumu zaten. Daha çok yan yana gelmemiz lazım. Ben bunu kadınlara da gençlere de söylüyorum. Bizim yan yana olmaktan, daha örgütlü daha güçlü birlikte olmaktan başka yolumuz yok” dedi.
 
‘Bir ülkede kadın yoksulsa çocuk da yoksuldur’
 
İsminin açıklanmasını istemeyen bir kadın da, kadın yoksulluğunun iktidar tarafından bilinçli bir şekilde yapıldığını vurgulayarak iktidarın kadınlardan ve kadınların güçlü olmasından korktuğunu ve bu sebeple de eve hapsetmek istediğini dile getirdi. Bunun iktidarın söylemlerinden de anladıklarını ifade eden kadın “Kadınların kaç yaşında evlenmesi gerektiğini, kadınların nasıl giyinmesi gerektiğini, kaç çocuk doğurmaları gerektiğini ve evde oturup çocuklarına bakmaları gerektiğini söyleyen bir iktidar, kadınları elbette yoksullaştırır. Evet, ülkede bir ekonomik kriz var ama kadınlar bu ekonomik krizi daha derin yaşıyor. Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir kadın, eşinin vereceği parayla yetinmek zorunda kalıyor. Ekonomik bağımsızlığı olan kadın, nasıl geçineceğim diye düşünüyor. Kadın istihdamı yok ki kadınlar ekonomik bağımsızlıklarını elde edebilsin. Aynı şey çocuklar için de geçerli. Zaten bir ülkede kadın yoksulsa çocuk da yoksuldur”  ifadelerine yer verdi.
 
‘Halkın parasını sınır ötesinde insanları öldürmek için kullanıyorlar’
 
Bütçenin kadına ve çocuğa ayrılacağı yerde savaşa harcandığını söyleyen kadın, “Kendilerini savaş üzerinden var etmeye çalışıyorlar. Topluma da ‘ülkeyi koruyoruz’ diye yalan atıyorlar. Bu insanlar açlıktan ölüyor. Ama onlar kendi saraylarında rahatça yiyip içip uyuyorlar. Halkın parasını da kadınların parasını da sınır ötesinde insanları öldürmek için kullandıkları silahlara harcıyorlar. Yatacak yerleri yok. Hem insanları öldürüyorlar hem de ülkelerinde insanlar yiyecek ekmek bulamıyor. Ne adalet var bu ülkede ne ekonomi iyi ne eğitim iyi ne de sağlık iyi. Gündemimizde hiç iyi şeyler yok. Kadınlar güvende değil, kadınlar yoksul, kadınlar öldürülüyor. Bu kadar kadın cinayetinin yaşandığı bir ülkede kadının yoksul olması şaşılacak bir şey değil ki. Bu hükümetin bir an önce gitmesi lazım, bu düzenin artık değişmesi lazım” şeklinde konuştu.