İstasyon Meydanı’ndan mesaj: Kürt halkı ihaneti affetmeyecek!

  • 12:50 1 Mayıs 2022
  • Emek/Ekonomi
 
DİYARBAKIR - İstasyon Meydanı’nda devam eden 1 Mayıs mitinginde, emek sömürüsü, işsizlik, yoksulluk, hak gasplarına dikkat çekilirken, dayanışmayı büyütme vurgusu öne çıktı. Alandan, “Kürt halkı ihaneti affetmeyecek” mesajı verildi.
 
Amed Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde Diyarbakır’da İstasyon Meydanı’nda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü mitingi gerçekleşiyor. Kitlesel geçen mitingde sık sık “Bijî berxwedana kedkaran”, “Bijî 1 Gûlan”, “Emek bizim, söz bizim” ve “Yaşasın 1 Mayıs” sloganları atıldı. 
 
Mitingde Tertip Komitesi Başkanı Kamuran Taş, İstasyon Meydanı’nda ve dünyanın her yerinde alanda olan emekçileri selamlayarak başladığı konuşmasına, “Memleket isterim” şiirini okuyarak devam etti. Kamuran, “Ülkenin tüm kaynaklarının ve imkânlarının bir avuç ayrıcalıklı zümre ve patronlara ayrılmadığı; işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgın ile mücadele ederken emekçiler, yoksul daha yaşanılabilir bir memleket istiyoruz. Ölümüne çalıştırıldığımız işyerlerinin, açlık ve yoksulluk altında alınan ücretlerin, taşeron köleliğinin, güvencesizliğin olduğu bir memleket değil; çalışırken ölmediğimiz, insanca yaşayabildiğimiz bir memleket istiyoruz. Yasaların ve Anayasal hakların herkese uygulandığı bir memleket istiyoruz. Demokrasinin olduğu, örgütlenme ve grev hakkının güvence altında olduğu bir memleket istiyoruz. Eğitimin, sağlığın metalaştırılmadığı, tüm kamusal hizmetlerin hak olarak görüldüğü bir memleket istiyoruz” diyerek konuşmasını sonlandırdı. 
 
‘Karanlık gidecek, biz kalacağız’
 
Ardından konuşma yapan KESK MYK üyesi Gönül Kural Şimşek de alanda bulunan emekçileri selamlayarak, 1 Mayıs’ı kutladı. Gezi Davası’nda verilen cezaları hatırlatarak, AKP ve yargısının emekçilerin ve halkların özgürlük mücadelesine engel olamayacağını dile getiren Gönül, “Karanlık gidecek, Gezi kalacak, biz kalacağız. Yıllardır emeğimizle, alın terimizle insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Sömürünün çarkları milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla dönüyor. Güvenceli, kadrolu çalışma hakkımız yok sayılıyor. KHK'lar ve geçici 35’inci madde ile on binlerce kamu emekçisi hukuksuzca ihraç ediliyor. Sendikalı oldukları ve haklarını aradıkları için binlerce işçi işten atılıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Halkın geleceğini tehdit ediyor’
 
Kapitalizmin, tüm canlı yaşamını, doğayı yok etmeye götürdüğüne değinen Gönül, “Ekolojik kriz derinleşiyor. Emperyalist savaşlar her geçen gün daha geniş coğrafyalara yayılıyor, savaşın alevleri işçi ve emekçileri yakıyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan olup, göç etmek zorunda kalıyor, şehirler yakılıp yıkılıyor. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Seçme, seçilme hakkı yok sayılıyor. Belediyelere kayyumlar atanıyor, seçilmiş vekiller cezaevine konuyor. Cezaevleri tabutluğa ve işkence merkezlerine dönüştürülüyor. Şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık ve mezhepçilik krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Emekçi düşmanı politikalara karşı çıkıyoruz’
 
Gönül, konuşmasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiğine ve kadınların omuzlarına yıkılan iş yükünün arttığını vurguladı. Kadına yönelik her türlü şiddetin arttığının altını çizen Gönül, “Kadınlar işsizliğin, esnek çalışmanın, güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Farklı cinsel yönelimi olanlar hedef haline getiriliyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İstanbul Sözleşmesi iktidarın hedefi oluyor. Üniversiteler iktidarın arka bahçesine dönüştürülürken, gençler barınamadıkları için okuyamama tehlikesi ile karşı karşıya. Barış isteyen akademisyenler Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen işlerine iade edilmiyor. Türkiye'de ve dünyada emekçilerin üzerinde katmerlenen sömürünün, savaşların, yıkımların, açlığın ve salgın hastalıkların temel nedeni emperyalizmdir. Bu nedenle başta ABD emperyalizmi ve NATO saldırganlığı olmak üzere emperyalizmin yayılmacı ve emekçi düşmanı politikalarına karşı çıkıyoruz” dedi.
 
‘Bu düzen böyle gitmez’
 
Gönül, devamında şunları ekledi: “Bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzen böyle gitmez. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsiz kalınmayan, aç yatılmayan bir dünya ve ülke istiyoruz. Birleşerek yaratacağız. Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu, ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı bir gelecek istiyoruz. Birleşerek başaracağız! Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı bir çalışma yaşamı istiyoruz. Birleşerek hayata geçireceğiz! Düşüncenin, ifade özgürlüğünün cezalandırılmadığı, savaşların olmadığı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, cezaevleri yerine okulların yapıldığı, işkence ve kötü muamelenin yaşanmadığı bir ülke istiyoruz. Birleşerek inşa edeceğiz!
 
İnşa etme gücümüz var
 
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz. Birleşerek gerçekleştireceğiz! Çalışma hakkımızı ortadan kaldıran OHAL uygulamaları ve uygulayanları gidecek. Biz kalacağız! Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, insanca yaşayacağımız bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Birleşerek değiştireceğiz.”
 
‘Umudumuz var’
 
TTB Merkez Konseyi üyesi Halis Yerlikaya ise, bilimden yaşamdan yana değil, sermayeden yana olan sağlık politikalarının kendilerini öldürdüğünü ifade ederek, “Eksik yanlış uygulamalar, salgını değil algıyı yönetmeye çalışan, beceriksiz politikalar nedeniyle Covid’den binlerce kişi yaşamını yitirdi. Salgında halka değil, sermayeye destek verildi. İnsanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Emek bizim, söz bizim, sağlık hepimiz diye haykırmaya devam edeceğiz. Dayatılan sömürü düzeninin kader olmadığını biliyoruz. Umudumuz var ve bunu değiştirebiliriz” dedi. 
 
‘Direniş büyüyor’
 
Ardından konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ da, emekçilerin mücadelesinin her geçen gün büyüdüğünü kaydederek, iktidarın savaş politikalarına dikkat çekti. Dersim, “2022 yılı emekçiler için direniş yılı oldu. İşçiler alanlara çıkarak, haklarını talep etti. İktidarın politikalarına hayır dedi. Kazanan emekçilerin direnişi oldu. AKP-MHP faşizminin her geçen gün derinleştiği doğrudur. Ancak bu faşizme karşı her alanda direniş de büyüyor. İktidar, işçiler için değil, kendileri ve yandaşları için politikalar yürütüyor. İşçiler sömürülen emeklerine karşı alanlara çıkarak, büyük bir direniş ortaya koydu. AKP-MHP iktidarını sürdürmek için, emekçilere, kadınlara, halklara, gençlere saldırıyor. Kadınların öncülüğünde başlayan direniş AKP ve MHP’nin sonunu getirecek” şeklinde konuştu.  
 
‘Kürt halkı savaş istemiyor’
 
AKP-MHP’nin, iktidarını savaş politikaları üzerinden yürüttüğüne dikkat çeken Dersim, şöyle devam etti: “İmralı’da tecrit derinleşince, kadına, gençlere ve halka karşı savaş politikaları devreye girdi. Tecrit ağırlaşınca halkın iradesine kayyım atandı, işçiler işten atıldı, barış ve demokrasi yürüten siyasetçiler gözaltına alınıp, tutuklandı. Bu savaş politikaları bugün de sürüyor. Sadece Diyarbakır, İstanbul, Ankara’da tek değil, Kürt halkına yönelik düşmanlık her yerde yürütülüyor. İktidar krizin görülmemesi için yine savaş politikalarını devreye koydu. Son günlerde KDP işbirliğiyle nasıl Kürt halkına saldırdığını görüyoruz. ‘Operasyon yapıyoruz’ diyenler, Kürtleri soykırımdan geçirmek istiyorlar, Başur’u da işgal etmek istiyorlar. Kürt halkı hiçbir zaman ihaneti affetmeyecek, ihanet edenler kaybedecek. Kürt halkı savaş istemiyor. Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın başarıya ulaşmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz. Kürtlere karşı, kadınlara, gençlere karşı politika yürütenler kaybedecek.”
 
Dersim’in konuşmasının ardından 1 Mayıs mitingi müzik dinletisi eşliğinde çekilen halaylar ile sona erdi.