Kadınların ekonomik özgürlüğü: Kooperatiflerin rolü 2024-08-08 09:02:03     WAN - Son dönemlerde “kadın kooperatiflerinin”  yükselişte olduğunu söyleyen Akademisyen Selma Değirmenci, bunun nedeninin ise kadınların kendilerini daha rahat hissetmesinden kaynaklı olduğunu belirtti. Selma Değirmenci, Eşit işe eşit ücret meselesinin ise hala çözülemediğini kaydetti.    Kadın emeğinin görünür kılınması için bir çok yerde kooperatifler kurulmuş durumda. Kendi ekonomisini oluşturmayı hedefleyen kadınlar ise geldikleri kooperatiflerde hem örgütlülük hemde dayanışma ruhunu güçlendiriyor. Kadın dayanışmasının en yalın halini gören kadınlar, evlerin içerisindeki baskılara, şiddete karşıda birbirinden destek alarak, yaşamları için söz kurma cesaretini de geliştiriyor.    Akademisyen yazar Selma Değirmenci, kooperatifçilik ve kooperatifçiliğin önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.     Kooperatifçilik nedir?   Kooperatifçiliğin genel tanımını yapan Selma, kooperatifçiliğin; ortak paydada ortak bir amaç için birleşen özellikle sermaye konusunda yeterli para sermayesi olmayan ama bunun yanında emek gücünü koyabilecek insanların herhangi bir iş veya hizmet alanında birleşmesi olduğunu belirtti.  Selma, “Bir çeşit işletme mantığıyla ama ortak oy hakkına yani seçim, karar hakkına erişimi olan kişilerin oluşturduğu yatay bir örgütlenmedir. Birçok insan kooperatifçiliğin özellikle kooperatiflerin yaygın olduğu yerlerde kendilerini ‘patronsuz çalışıyoruz’ diyerek daha belirgin bir tanımlamaya giriyorlar ve bunu da çok net söylüyorlar. Bir işi kolektif olarak yapma biçimi olarak ortaya koyuyorlar. Yine kazanılan gelirin de ortak bir şekilde paylaşıldığı bir örgütlenme modelidir” dedi.   Türkiye’de yaygın kooperatif çeşitleri   Türkiye’de bulunan kooperatif çeşitlerine değinen Selma, Türkiye’de, tarım kooperatifleri, hizmet kooperatiflerinin yaygın olduğunu kaydetti. Bu iki kooperatiflerin üretim, satış ve dağıtım gibi alt kırımları olduğunu dile getiren Selma, “Belli sektörlere dair kooperatifler de kurulabilir çünkü kooperatifin tanımından sonra içerisindeki işleyişe dair değişiklikler yapabilirsiniz. Aslında hemen hemen her alan için bir kooperatif modeli seçilebilir. Mesela Türkiye’de yayın kooperatifi, bileşim kooperatifi, enerji kooperatifi, tarım, satış, üretim kooperatifleri var. Farklı üretim alanlarında kooperatif biçiminde örgütlenmiş yerler olduğunu söyleyebiliriz” diye belirtti.    ‘Kadın kooperatiflerine eğilim daha fazla’   Türkiye’de “Kadın Kooperatifi” diye bir tanımlama olduğunu belirten Selma, bu kooperatif modelinin 2012’de yasallaştığını kaydetti. Kadın kooperatifinin verdiği çalışma alanlarında örgütlenip kadın kooperatifi açma zorunda olmadıklarına vurgu yapan Selma, “Elbette ki başka yerlerde de yine kadınlar olarak bilişim kooperatifi de kurabilir. Birçok kadın bir araya gelerek, farklı amaçlar doğrultusunda birleşerek kooperatifler kurabilir ve buna illa ‘kadın kooperatifi’ denmek zorunda değil. Genelde Türkiye’de son dönemde rövanşta olan, kadınların kendilerini daha rahat hissettikleri, daha iyi örgütlenebildikleri kadın kooperatiflerinden bahsedebiliriz.  Burada hem teşvikler var hem de kadın kooperatiflerinde olmak birbirleri ile tanışık olduğu o ilişkilerden doğarak oluşan kadın kooperatiflerine eğilim daha fazla olduğu söyleyebiliriz. Ama bunun dışında elbette ki kadınlar kendi oldukları yerlerdeki kooperatiflere dahil olabilirler ama yeni kooperatif kurmada da bir sürü yeni modele dahil olabilirler” ifadelerini kullandı.     ‘Kadınlar sosyal güvence için düşük ücrette çalışmaya razı oluyor’   Kadınların para sermayesini çok zor elde ettiklerine değinen Selma, bu yüzden de ‘kadın yoksulluğu’ bahsedilebileceğini dile getirdi. Kadınların para sermayesi olmadığı için kendi emek gücünü ortaya koyabildikleri kooperatifleri oluşturmaya çalıştıklarına dikkat çeken Selma, “Kadınlar için krediye ulaşım gibi de bir sorun var. Sadece ulaşım da değil kadınların krediyi alma konusunda da çekinceleri var. Çünkü ilerleyen zamanda yeterli geliri sağlayıp sağlamama konusunda bir endişeleri var. Kadınların kooperatiflere gitmesinin bir başka nedeni de aslında sosyal güvence yoksunluğu diyebiliriz. Birçok kadın sosyal güvenceye eşi sayesinde sahip oluyor. Sırf bu nedenden bile birçok kadın istihdam edilirken bile az ücret alma pahasına rağmen sosyal güvencesinin olması karşılığında kabul ediyor. İleri yaş ve yaşadığı dönemde sosyal güvencesini sağlamak için bu koşullara razı oluyor. Kadınlar zaten çalışmak için, istihdama erişim sağlamak için bir sürü koşulu elemeleri ya da o koşulları sağlamaları gerekiyor. Örneğin çocuk bakımı, ev içindeki temizliği, diğer sosyal ilişkileri, evliyse eşiyle olan ilişkileri ya da ailesiyle yaşıyorsa onları razı ederek bir çalışma alanına girebilir. Kooperatif kadınlardan oluştuğu zaman kadınlar birbiriyle dayanışma halinden dolayı birbirine daha toleranslı  davranıyor” sözlerini kullandı.     ‘Eşit işe eşit ücret meselesi hala çözülmedi’   Kadınların en kritik mesellerinden bir tanesinin kendi ekonomik bağımsızlıklarını elde etmek olduğuna dikkat çeken Selma şöyle ekledi: “Bunu hangi koşulda yapıyorsak yapalım en temel meselemiz bu. Kadınlar eğer kendi ekonomik gücünü yaşamlarını sürdürecek ve dönüştürebilecek bir gelire sahip olduğu zaman karar vermede, irade göstermekte ve kendi istediklerini yapmakta çok daha özgür olacaktır. Türkiye’de yüzde 30’lara varan bir istihdamından bahsediyoruz. Yüzde 70’inin ya resmi olmayan çalışma koşullarıyla ya da ücretsiz ev içi emekte çalıştığını biliyoruz ve bu çok yüksek bir oran. Bu aslında birisine ekonomik bağımlı olmak demek ve ekonomik bağımlılık birçok alanda kadını bağımlı hale getirir. Çalışma hakkı olursa eğitime ulaşılabilir, sağlığa ulaşılabilir, sorgulama hakkı doğar yani insan haklara erişimi sağlama koşullarından en önemlileri yaşama ve çalışma hakkı. Kadınların en temel meselesi eşit işe eşit ücret meselesidir ve bu hala çözülebilmiş bir mesele değil.”   ‘Yapabileceğimizi gören bir tarafta olmalıyız’   Kadınların çok fazla sorumluluk aldığına işaret eden Selma, “Yıllarca büyütüldüğümüz o geleneksel normları kırmak için konuşuyoruz ama 18-20 yaşına kadar biz o normlarla büyüdük. O normları kırmak öyle kolay olmuyor. Biz kadınlara bunları yapamadığı için ya da yapabilecek koşulları olmadığı için ötekileştirilmesi taraftarı değilim. Bu çok zor bir süreç ve gerçekten de ne istediğimizi ya da bir şeyleri yapmak için çabalama biçimimizi bile görebilir alanda olmalıyız ve kadınlar olarak bunları birbirimiz eleştirirken çok üstenci davranmadan daha çok yaşadığımız koşulları da gören bir yerden, daha kapsayıcı bir feminizme ihtiyacımız var. Yani feminizm herkes içindir ve bütün kadınlar hatta herkes için daha kapsayıcı ve anlaşılır olmak gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.