‘31 Mart hedefimiz ekolojik ve kadın perspektifli yaşamı hayata geçirmek’

  • 09:03 4 Ocak 2019
  • Ekoloji
DİYARBAKIR - Kapitalizmin ve iktidarın ekosistemi geri dönüşümsüz yok ettiğini belirten Prof. Dr. Beyza Üstün, “ekolojik ve kadın perspektifli yeni yaşam”ın korunması için yerel yönetimlere çok iş düştüğünü söyledi. Bu nedenle 31 Mart seçimlerinin önemine dikkat çeken Beyza, "Asıl hedefimiz ise 1 Nisan dahil olmak üzere ekolojik ve kadın perspektifli yerel yaşamı adım adım hayata geçirmek" dedi. 
 
Türkiye ve bölge kentlerinde doğanın sermayeye pazarlanması ile geri dönüşü olmayan sonuçlara zemin hazırlayan projeler bir bir hayata geçirildi-geçirilmeye devam ediyor. Hidroelektrik  (HES) ve termik santraller bölge halkını göçe zorlamanın aracı olurken, 2015’ten bu yana “güvenlik” gerekçesiyle Dersim, Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkari ve Siirt'te yıl içerisinde hektarlarca arazi, barındırdığı canlılarla yok oldu. Tarihi Hasankeyf ve Sur sermayeye peşkeş çekildi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün, tüm bunlara karşı ekolojist ve kadın perspektifli yeni bir yaşam kurulması gerektiğine dikkat çekerek, bunun da ancak demokratik yerel yönetimlerle olacağını vurguladı. Bu konuda siyasiler ve yöneticilerle sık sık görüşmeler yaptıklarını ve tartışma yürüttüklerini dile getiren Beyza, "Nasıl bir ortamda yaşayacağımızı düşünmek ancak ekoloji perspektifi ile olabilir. Bu aslında örgütlü ve toplumsal bir çaba ile hayata geçebilir. Bu yüzden bizler ekoloji mücadelemizi siyasi alanlarda bulunan kişilerle bir araya gelip enine boyuna tartışmaya ve çözüm bulmaya çalışıyoruz. Yerel yönetimler sürecinde hem adaylar hem de seçildikten sonra yerel yönetimlerin ekoloji siyasetinin önemini ve nasıl yapmaları konularını tartışmaya çalışıyoruz. Çünkü biz yeni yaşamı ekoloji perspektifi ile düşünen bir siyaset yapılanmasından geliyoruz. Tartışmalarımızın ana teması bu" ifadelerini kullandı.
 
'Özyönetim en belirgin tartışma konuları arasında' 
 
"Nasıl bir yerde yaşayacağız, nasıl yaşayacağız ve yaşadığımız yer nasıl yönetilecek?" sorularının cevabının ekoloji ve kadın perspektifli yaşam olduğunun altını çizen Beyza, bu perspektifin ise tüm dünya ülkelerine örnek olabilecek nitelikte olduğunu dile getirdi. En çok tartıştıkları konuyu "Herkesin karar vereceği bir yönetim tarzını nasıl oluştururuz" sorusunun oluşturduğunu kaydeden Beyza, "Yönetim tarzını ortaya koyacağımız süreçleri de tartışıyoruz tabi. Bunlardan bir tanesi ise tabi ki özyönetim" diye belirtti.  
 
'Yaşam tamamen yok ediliyor’ 
 
Kapitalizmin kendi krizinden çıkmak için yaşam alanlarını doğrudan sermaye birikimine dönüştürmeye çalıştığını, sermaye birikiminin ise kendini madenler, enerji üretimleri ve kentlerin betonlaştırılması ile gösterdiğini dile getiren Beyza, şöyle dedi: "Kapitalizmin kuklaları kentin dışındaki bütün doğal alanları yapılandırmaya açıyor. Bunu hızlıca yapıyor. Hem krizinin derinliği nedeniyle hızlıca yapıyor hem de bugün içinde bulunduğumuz genel yönetimin ortaya koyduğu siyaset ile yapıyor. Yani faşizm ile yönetiliyoruz. Bu çok açık. Bu topraklarda şuan bütün halklar tutuklamalardan öldürmelere kadar giden süreçleri birebir yaşıyor. Böyle bir ortamda kapitalizm kendi krizini yaşarken bu krizi halklara dayatmaya çalışıyor. Bu derinlik iki yerde yaşamımıza giriyor. Birincisi bütün kapitalist üretimlerdeki iş cinayetleri. Örneğin 3. Havalimanı’ndaki işçiler, Ankara-Konya hattındaki hıza uygun olmayan bütün planlamalar ile kaybettiğimize veya Soma'da göçük altında kalan 301 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesinin ardından aynı şirketin yine aynı yerde göçüğü ile yaşamını yitirenler. İkincisi ise yaşam alanları. Bunlara ise tarım alanları, ormanlar, meralar, dereler, göller, göllerin içi, denizler ve denizlerin içlerini örnek olarak gösterebiliriz." 
 
'Savaş ile yok edemedikleri yerlerde kapitalizmi devreye koyuyorlar'
 
Kapitalizmin hunharca saldırdığı ekosistemin geri dönüşümsüz yok olduğunu kaydeden Beyza, iktidarın kendine sermeye oluşturmak için özelikle Kürdistan kentlerini hedef haline getirdiğinin altını çizdi. Diyarbakır, Hozat, Silvan arasında devam eden “kaya gazı sondajları”nın ise çok yakında bölgeyi cansız toprağa dönüştüreceğine vurgu yapan Beyza, "Çünkü savaş ile yok etmeye çalıştıkları yerleri inşaat sektörleri ile tek tip geleneksel olmayan garip binalara dönüştürüyorlar. Halktan kopardıkları yerlerin yanı sıra çevrelerde sondaj izinlerinin verildiğini görüyoruz. Örneğin; Diyarbakır'ın bir kaç tane petrol arama izinleri bu günlerde yaşama geçmek üzere" dedi. 
 
'Karşı duruş demokratik yerel yönetim ve mahalle meclisleriyle mümkün'
 
Karşı durabilmenin yolunun ise demokratik yerel yönetimler  ve mahalle meclislerini güçlendirmek olduğunu belirten Beyza, merkezi iradenin tüm baskılamalarına rağmen halkların ekolojik ve kadın perspektifli yeni yaşamı kurma konusunda ısrarcı olduklarını dile getirdi. Bu ısrarlı duruşun yerel seçim sonuçları ile taçlandırılması gerektiğini vurgulayan Beyza, Bu nedenle yerel yönetimlere çok iş düştüğünü söyledi. 
 
'Yeni yaşamı kurmak herkesin sorumluluğu'
 
Ekolojik ve kadın perspektifli yeni yaşamı kurmanın herkesin sorumluluğu olduğunun altını çizen Beyza, "Hepimizin hedeflediği ekoloji ve kadın perspektifli yaşamı doğrudan aday olduğumuz yerlerde ya da olamadığımız yerlerde hiç fark etmez yürütmek ve sürdürmek zorundayız. Çünkü siyasal mahalle meclislerimiz var. İllaki bir yere aday olmamız gerekmiyor. Biz mahalle meclislerinde gerçekten ekoloji perspektifli yeni yaşamı nasıl örebileceğimizi hep beraber tartışabiliriz. Orada yaşayan herkes tartışabilir ve buna tüm yöneticiler uymak zorundadır" diye konuştu.
 
'Kayyımlara meydan vermeyeceğiz'
 
Bir ekolojist olarak kayyım yönetimini istemediğini dile getiren Beyza, 31 Mart seçimlerine ilişkin şunları dile getirdi: "Kayyımlara hiç meydan vermeyeceğiz. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz yolumuza devam edeceğiz. Bizim için 31 Mart yerel yönetici veya aday olma değil, kayyımın atandığı yerleri yeniden alma ve alınmayan belediyelerde bulunan egemen sistemin çarkını döndüren partilerin yerel yönetici olduğu yerlerde 'biz de adayız' diyebilmek. Bunlar bizlerin en önemli hedefleriyken asıl hedefimiz ise, 1 Nisan dahil olmak üzere tüm zamanlarda yeni yaşama adım adım ekolojik ve kadın perspektifli yerel yaşamı hayata geçirmek."